Bir baba kucağında 3-4 yaşındaki oğluyla geliyordu karşıdan, tek eliyle mısır yiyor, diğer koluyla da sırtından ve apış arasından kavradığı oğlunu taşıyordu. Mısır koçanını denizin oradaki kayalıklara doğru fırlattı adam. Mehmet öfkeliydi, adama bakıp kendi kendine söylendi: "Amına koduğumun ayısı, senden ne hayır gelmiş ki bugüne kadar ileride oğlundan gelsin. Sığır gibi yaşar, sığır yetiştirir gibi çocuk yetiştirirsiniz. Amına koduğumun evlatları"
Kafasını diğer tarafa çevirdi Mehmet, 18-19 yaşlarında bir kız geliyordu. Kız kızıl saçlıydı, incecik sağ ayak bileğinde zarif bir dövme vardı. Üstünde mini bir kot şort, askılı bluz ve sırtında da pelerin gibi taktığı ince şalı vardı. Mehmet kaşlarını çattı, "Amına koduğumun kişiliksiz karısı seni" dedi. "Üniversite 1. sınıfa başlayıp etrafındaki her insanı vakum gibi emerek karakterini oluşturmaya çalışan dalyarraklık abidesi seni. Kafası karışık orospu. Eminim her konu hakkında 1 cümle bilmene rağmen her şeyin doğrusunu biliyorsundur. Bak bak şu tavırlara bak, şu surattaki meymenetsizliğe bak, senin kişilik oluşturma çabanı ve iç çalkantılarını uç uca ekleme yöntemiyle sikeyim"
Bir sigara yaktı Mehmet, çok öfkeliydi. Kulağında hissettiği şey bir müzik değil artık gürültüydü onun için, her şey rahatsız ediciydi. Sigarasını tüttürürken yine yoldan geçenleri seyretti. 30-35 yaşlarında, düşük gelirli olduğu kılık kıyafetinden ve tavırlarından belli olan bir kadın geçiyordu. Kadının telefonu çaldı, Mehmet'in tam önünde durarak ağır ağır çantasındaki telefonu bulmaya çalıştı, bu sırada telefonu hâlâ çalıyordu. Sonunda buldu telefonu, fakat bu sefer de telefonu açmak için ağır hareket ediyordu, hangi tuşla açılacağını hemen akıl edemiyor gibiydi. Sonunda bastı bir tuşa, bir süre öylece telefona baktı, 5 saniye sonra da telefonu kulağına götürüp "Eyy?" dedi. Mehmet çıldırdı, içinden haykırdı: "Cahilin eline teknoloji verirsen böyle olur işte. Ulan senin o telefonun yapımında en ufak bir katkın olmuş mu bugüne kadar, sen neyinle hak ediyorsun o telefonu kullanmayı? Akbil basıp turnike çevirmekten aciz orospu çocukları"
Kadın ilerledi, bu sefer Mehmet'in önünden takım elbiseli, beyaz gömlekli, saçları vakslı bir adam geçiyordu. Elinde siyah bond çanta vardı ve o da telefonla konuşuyordu: "Tamam Seçil Hanım, projemizin detaylarını seminer haftasında pazarlama departmanına aktarıyor olacağım. Oldu, oldu, olllldu iyi günler" deyip kapattı telefonu. Mehmet sigarasından bir nefes aldı, hiç hâli kalmamış gibi suratını buruşturdu: "Sen zaten yarağı yemişsin olum, sana bir yorumda bulunmıycam. Am paparası seni"
Kafasını sol tarafa çevirdi Mehmet, 25 yaşlarında bir kız ve 55-60 yaşlarında bir adam spor eşofmanlarıyla koşuyordu. Kadın bir-iki adım öndeydi, adamsa zorla koşuyordu. Adam eşofmanının montunu beline bağlamıştı, üzerindeki gri tişörtünün göğsü, meme altları ve koltuk altları göl gibiydi. Kadın gayet fit duruyordu, adamsa muhtemelen değerinin 100 katına satın aldığı kaliteli eşofmanlarının içinde, üzerinde Ralph Lauren yazan bir çöp torbası gibi duruyordu. Kadın "Suat, hadi aşkım" dedi. Mehmet deliye döndü, öfkeyle mırıldandı: "Sonra kadının cinsel bir meta olmasına karşıyız diye şu karılara yaranmaya çalışırsınız amın evlatları. Kadın kendini mal gibi satıyor, pazarlıyor, size ne oluyor kraldan çok kralcı pezevenkler... Bak bak, amcamın götündeki terlere bak, bu akşam 3 kilo Cialis yutsan daha da fayda etmez sana ibnenin evladı"
Mehmet karşıya baktı, denizden bir bot geçiyordu, çoğunluğu 45 yaş üstü teyzelerden oluşsa da içinde her yaştan insan vardı. İnsanlar ellerini havaya kaldırarak dans ediyorlar veya sahildeki insanlara el sallıyorlardı. Botta çalan iğrenç pop şarkısının varlığını anlamak için onu duymak şart değildi, içindeki insanların her halinden belli oluyordu bu. Mehmet tutamıyordu kendini, tüm nefretini kusmak istiyordu: "Sizin o patates salatası kokulu eğlence anlayışınızı sikeyim" dedi. "Zevk ve estetik düşmanı orospu çocukları. Amına koduğumun görgüsüzleri. İnsanlığa gram faydası olmayan beyhude orospu çocukları. Ulan uzaydaki kara madde bile sizden daha hayırlıdır eminim"
Bu kadarı yeterliydi. Mehmet sigarasından son bir nefes aldı, kulaklığını çıkardı ve ayağa kalktı. Ellerini cebine sokup yürümeye başladı. O sırada Mehmet'in arkasındaki bankta oturan bıyıklı adam Mehmet'e baktı, zaten bir süredir de onu kesiyordu. İçinden "Amına koduğumun beynamazı" dedi bıyıklı adam. "Senin o hiçbir boktan memnun olmayan suratını sikeyim. O dinlediğin cızır cızır müzik var ya, ha işte onun anasını sikiyim. Bir işin ucundan tutmazsın, bir sike yaramazsın ama her boktan şikayetçi olursun. İnşallah askere gittiğinde götüne top mermisi sokarlar"