Merhaba kaynatasızlar, okuyun.
George Orwell’ın 1984 romanını bilirsiniz, ismi 1984 olan bu
roman 1947-48 yıllarında Orwell tarafından yazılmış ve hem bugünü, hem geleceği
anlatmıştır, 65 yıl öncesinden yani. Nişantaşı’nda bir dilim limonlu keke 20
lira ödeyebildiğini insanlara duyurma gayretinde olan ve bu ispat çabasını
siktiğim at ağızlı Selinsu’nun “abi çok iyi yaa” yorumu yaptığı bu kitap,
aslında üzerinde çok ama çok fazla “düşünülmesi” gereken bir kitaptır.
Orwell’ın kendisi eski bir komünisttir, ardından da bir süre öyle
görünmeye çalışmıştır. Okumayanlar için çok kısa bir özet geçeyim, 1984’te (kitapta yani) karanlık bir gelecek
anlatılır ve insanları gözetleyen kameralardan tut, sürekli birbirine benzeyen
aptal şarkıların belirli bir grup tarafından yazılıp popüler edilmesine, insanların
konuşma dilindeki kelime sayısının sürekli azaltılmasına ve insanların daha
hangi başka yollarla uyutulup kandırıldığına dair bir çok detay bilgiyi içinde
barındırır. Zaten Selinsu’yu şaşırtan da tüm bunların daha o yıllarda tahmin
edilmesidir. 1984 romanında komünist bir dünya vardır ve bu komünist dünya 3
büyük devlete bölünmüştür. Şu an nasıl ki 200’ün üzerinde ülke varsa dünyada,
Orwell’ın romanında da dünya üzerinde 3 ülke vardır. Bu ülkeler Amerika
kıtasını sembolize eden Okyanusya,
Avrupa ve Asya’nın bir kısmını sembolize eden Avrasya ve Uzakdoğu’yu
sembolize eden Doğuasya'dır.
Orwell’ın bu dünyası, “tek dünya devleti”ne geçiş sürecinde olan bir dünyayı anlatır, yani komünistten ziyade "sosyalist" dünyayı anlatır desek daha doğru olur bu açıdan. Şimdi kitaptan çık, gerçek tarihe gel: 1973 yılında
David Rockefeller ve Brzezinski “Trilateral Komisyon”u kurar. Rockefeller
ailesi şu an “dünya baronu” denilen ailelerden biri olup, dünyadaki petrol ve
bankacılık pazarına önemli ölçüde sahip olan pagan inançlı bir ailedir: Brzezinski ise yıllardır bu güruhun akıl hocalığını yapan adamlardan birisidir,
öyle ki en son Arap Baharı’nın tasarımcılarından birisi de Brzezinski’dir.
Trilateral Komisyon, tek dünya devleti uğruna çalışan dünya
baronlarının kurduğu onlarca alt teşkilattan birisidir. İsmindeki “Tri”den de
anlayacağınız üzere bu yapılanma “üç” ayaklıdır. Trilateral Komisyon; New York
Borsası, Londra Borsası ve Tokyo Borsası’dır. Dünya baronları dünyayı üç ana
pazara ayırır: Amerika, Avrupa (+ uzantısı olan bir kısım Asya) ve Uzakdoğu.
1973'te kurulan Trilateral Komisyon ile 1948'te yazılan 1984 kitabı aynı sınırları çizmiş ve aynı oluşumdan bahsetmiştir.
Zira Orwell kitabında bize semboller
vasıtasıyla gelecekteki planı anlatır. Dünya yıllar öncesinden üç pazara
bölünmüştür, tıpkı Orwell’ın sınırlarını eliyle göstererek böldüğü gibi. Dünya
insanlarını kontrol altında tutma planı bir grup tarafından tasarlanmıştır,
tıpkı Orwell’ın anlattığı gibi. Dünya insanlarının %85’i sefil, %14,999’u orta
halli, geri kalan çok ufak azınlığı müthiş servet sahibi olacaktır, tıpkı Orwell’ın yazdığı
gibi. Ve en kötüsü, bu gerizekalı %99,999 mutlu olduğuna inanacaktır. Tıpkı
Orwell’ın bizi uyardığı gibi.
Yeni Dünya Düzeni diye duyurulan tek dünya devleti ne
kapitalist olacak, ne de Marx’ın anlattığı şekilde komünist, zira ikisi de
yetersiz. Tek dünya devleti kapitalizm ve komünizmin kırması olacak ve bu
karışım daha çok komünizm ağırlıklı olacak. Orwell, bilgi sahibi içeriden bir ajan olarak (entel deyimiyle "insider") insanları uyarmaya çalışmıştır.
Orwell komünist olarak bilinir fakat bir komünistin 1984
gibi bir kitap yazması takdir edersiniz ki imkansızdır. George Orwell bir yere kadar belki de
samimi bir komünistti, fakat o da bir “insan”dı ve dönen dolabı fark etti. Çürük çarık devam eden kapitalizmin panzehri diye sunulan komünizmin nasıl bir yanlış ve önceden tasarlanmış bir plan olduğunu anlattı. Komünizme bir geçiş aşaması olan sosyalizmin hem dayatmacılığını, hem de bir proje oluşunu sana anlattı.
James Bond’un yaratıcısı Ian Fleming, Eyes Wide Shut’ı çeken
Kubrick, 1984’ü yazan George Orwell, hepsi bu işin içinde yer sahibi olup,
dönen dolabı fark eden ve insanları basın/medya yoluyla uyarmaya çalışan insanlardı. Seslerini duyurdular zira bir seçim hakkın ve kendi kapasitende etki
yaratma hakkın daima vardır bu hayatta.
Karşısında saygı duruşuna geçeceğin trilyonerler var ya,
onlar tuvalette götünü silerken göt kılları arasına yapışan o tuvalet kağıdı parçasını eliyle koparan adamlar olum. Ufacık bir iç hesaplaşmada makamından olan bakanlar,
kodese giren euro milyarderi işadamları varken, sen görmüyor musun kimsenin bu
dünyada mutlak hakim olamayacağını? Bu plan sahipleri de mutlak hakim değil.
Bir şeyleri değiştirme şansın ve seçim yapabilme hakkın
daima var.
Allah’tan başka kimse mutlak hakim değil bu dünyada. Allah’a inanmıyorsan da şunu unutma,
hiçbir yaratık bu hayatın mutlak hakimi olamaz.
Bu arada birtakım notlarım olacak, isteyen kurcalasın:
Brzezinski’nin “Between Two Ages” adlı kitabından kesitler:
Kapitalist zannedilen Brzezinski şunları söyler bu kitapta: “Marxism çağdaş anlayışa en uygun öngörüdür” ve bununla da yetinmez, komünizmi sık sık over.
"Gelişmiş milletler hedefi, tek dünya hükümeti hedefinden daha az tutkulu olsa da daha ulaşılabilirdir." Özetle; burada nihai hedefinin tek dünya hükümeti olduğunu, fakat
pratikte bunun zor olduğunu söylüyor. Plan da bunun aşama aşama olacağı
doğrultusunda zaten.
"Batı Avrupa, Japonlar ve Amerika'nın ortak bir hedefle bir araya gelmesi, küresel işbirliği açısından çok isabetli olur" diyor Brzezinski. Kendisi Orwell ile aynı şekilde 3 pazara bölüyor dünyayı ve bunun küreselleşme açısından ne kadar iyi olacağını dayatıyor bu kitabı ders kitabı olarak okullarda okuyan öğrencilerine. Ayrıca "küreselleşme", emperyalizmin yeni ismidir, bu kavramları unutmayın ve ayık olun.
Not 2: David Rockefeller’ın “Memoirs” (hatıralar) kitabından
bir kesit:
Hürmetli David Rockefeller hazretleri burada kendisine karşı gelenlere laf sokuyor ve; “Eğer
tek dünya devleti için uğraşmak suçsa, evet suçluyum”
diyor açık yüreklilikle.
Bu arada bir tüyo vereyim size... Komünist arkadaşlarınıza David Rockefeller'ın pis bir kapitalist olduğunu söylerseniz size hak verip desteklerler, fakat David Rockefeller ile Brzezinski'nin kol kola Trilateral Komisyon'u kurduğunu ve Brzezinski'nin gayet de komünizme sıcak bakan birisi olduğunu söylerseniz size error verirler. Onlar tıpkı Saadet Partili militanlar gibi aynısının tam zıttını destekleyen arkadaşlardır, pek bir fark yok aralarında, yön farkı var sadece.
Ve en son not:
Ben olayları ve metinleri okumaya çalışan bir adamım, düşünüyorum ve amacım sizi de düşünmeye teşvik etmek. Siz de aynı yeteneklere sahipsiniz ve yanıldığımı düşünüyorsanız
bana “yanlışsın ÇÜNKÜ şu yüzden” deyin, bu sayede ben de üzerinde düşüneyim, yanlışsam geri adım atayım, ama laf kalabalığı edeceksen senin kayınbiraderini sikeyim boş beleş orospu evladı.
Bu yazı daha detaylı ve açıklandırılmış şekilde gelecek inşallah, ama vakit bulamıyorum. Ben de hayat mücadelesine karışan bir adamım amına koyim. 2011'de ne güzel peşpeşe yazıyodum di mi ehehe, hayatım o zamanki gibi değil işte amına koyim, ondan olmuyo. Bir ara içimi dökecem kaynatasız. Hadi eyvallah.