Kısa bir duyuru

Muhakkak oku bunu. Yorumların genelinde bu psikolojiyi görüyorum.

Artık insanlar (en azından burada) anlatılanlar arasındaki ilişkiyi gördükten sonra yalanlama ve inkâr etme yerine şöyle bir savunma mekanizması geliştiriyor:  "Tamam burada anlatılanlar doğruysa bile, bunları öğrenince ne olacak ki? Biz ne yapabiliriz ki? Bence tüm bunlar biz korkup umutsuzluğa kapılalım diye yapılıyor."

Sana zarar vermeyeceğinden emin olduğun bir köpeğin yanından geçerken onu hiç siklemezsin dimi?

Fakat huysuzlandığını gördüğün ya da huyunu suyunu bilmediğin bir köpeğin yanından geçerken tedirgin olursun dimi? Eline sopa veya bir cisim alırsın götü sağlama almak için. Elinde sopa olduğunu görsün ki, senden korksun, üstüne gelmesin istersin.

"Köy" havası teneffüs etmiş olanlar bilir bunu, şimdi amına kodumunun betonla kaplı şehirlerinden çıkmamış bebeleri zaten nereden bulsun sopayı, ağaç dalını.. Neyse.

Eh be taşağını yediğim, öyleyse bi düşün lan.

Seni korkutmak istiyorlarsa, demek ki hala senden tırsıyor olabilirler mi? Hala yapabileceğin bir şeyler olduğundan çekiniyor olabilirler mi?

Serbest kalmış, dayatmalardan kurtulmuş beyinler var ya, o bir avuç amcık ağızlıyı tükürüğüyle boğar.

"Nasıl olcak yeeaa?"

Erken teşhis hayat kurtarır güzelim, en ağır kanserde bile bu böyledir, hiç değilse kurtulma şansını arttırır.

Sizce şu an sisteme karşı eylem yapan binlerce insanı, ya da grev yapan bir grup işçiyi, bu adamlar gelip herkesin gözü önünde tarayıp öldürebilirler mi?

Henüz değil.

Bak ama daha bugün 1 Türk vatandaşı, 1 öğretmen, katıldığı mitingde polisin kullandığı gaz bombaları yüzünden "şehit" oldu.

Ve bu gittikçe daha da ağırlaşacak.

Bunun EN basit işaretini az önce gördüm "Başbakanlığın verdiği 2.3 milyon liralık destek ile Emniyet Genel Müdürlüğü, 170 bin gaz bombası satın almak için harekete geçti."

Peki şimdi yöresel düşünme, global düşün..

Senin torunlarının da içerisine dahil olacağı "tek bir dünya devleti"ni neden istiyor sanıyorsun bu adamlar? Kardeş kardeş yaşayalım diye mi, ay safım benim.

Bu faşizan düzen gittikçe daha da ağırlaşacak, gittikçe daha fazla ipleri eline alır olacaklar. Ta ki...

Ta ki, sen o gerizekalı önyargılarından kurtulup, bazı şeyleri "öngörebilene", Atatürk'ün yaptığı gibi derme çatma Kuvay-ı Milliye çetelerini "düzenli ordu"ya çevirebilene kadar.

Eğer örgütlenebilir ve birlik olabilirsen, o kadar çok şey yapabilirsin ki...

Senin deden ayağına giyecek çorabı olmadan, İngilterenin finans sağladığı tam teçhizatlı ordulara karşı başardı lan bunu, demogoji değil bu Allah'ın belası seni, kendi tarihini de mi bilmiyorsun?

Fakat her şey senin omuzlarında.

Dinciler, bir mesih gelip sizi kurtarmayacak, yok öyle bir şey, Kuran'da tek bir ayet yok öyle diyen... Kemalistler, Mustafa Kemal dirilip de tüm milleti kurtarmayacak, öyle de bir şey yok...

O musibet henüz başına gelmeden anlayamıyorsun galiba durumun ciddiyetini. Öğretmenin "yeter artık, velin gelsin yarın." dediği çocuk da derste ses çıkarmadan oturmakla yükümlüdür, o sınıfta bulunan diğer öğrenciler de.. Fakat o olay gerçekleştikten "sonra" hareketlerine en çok dikkat eden de yine o azarlanan çocuktur.

Çünkü o musibet bir tek onun başına gelmiştir.

Bir kere AIDS mikrobu kaptıktan sonra condom kullanmak seni artık ne korur ne de iyileştirir. İş işten geçtikten sonra uyanmak senin hiçbir sikine yaramaz. Diyorum ki sana, şu amına kodumun virüsünü kapmadan önce tak şu condom'u, tak ulan. Tak da bulaşmasın sana o mikrop.

Ne mi yapabilirsin? "I have a dream" lan piçler ehehe. Bi düşünsene, halk karar veriyor ve diyor ki "önümüzdeki ay, şu markanın cola'sını/şu firmanın benzinini satın almayacaz, boykot edecez". Ve o ay gerçekten de o firmanın satışları %90 düşüyor, firma zarar ediyor.

Bu nedir biliyor musun? Bu da o köpeğe karşı bizim sopamız olur işte.

Ama sen bilinçlenip, etrafındakileri uyarmadığın ve harekete geçmediğin sürece, onların elinde sopayla üzerine yürüdüğü köpek olmaya mahkum olacaksın.

Ben bile boş durmayacam, küfür olayına da çare bulacam, daha fazla insana da ulaşacam. Zeitgeist'ın içinde şerefsizlik barındırmayanı ve sıkıcı olmayanı hoş olurdu mesela di mi?

Ehehe öperim anacım, hiçbi şey imkânsız değil.

Sevgilerimle.