Okunması şart makaleler:

Tasavvuf ve Tarikatlardan Yeni Dünya Dinine: Bölüm 1 ve Bölüm 2
Komünizm, Kızıl Devrim, Sovyetler Birliği ve Şirketler
İnsan, Din ve Kuran
Bu da amme hizmeti: Okunması Gereken Kitaplar Listesi

Bir Başka Din: Tasavvuf kitabı çıktı; internet'ten sipariş etmek için kitapyurdu link'i.

YENİ: Youtube'daki hodor hodor konuşmalarım için buradan alalım.

28 Ocak 2018 Pazar

Racon Öldü

Selam.

Racon derken eli tespihli semt abisini, Çakır'ı, Memati'yi kastetmiyorum. Racon; adı koyulmamış ve kimsenin kimseye öğretmesine dahi gerek olmayan, apriori bilinip uygulanması gereken kurallardır.

Otobüste Arap'ın teki kartonun içinde BigMac menü yiyordu, patatesleri ketçaba bandırıyor, hamburgerden aldığı koca parçayı ağzı açık çiğniyordu. Prensip sahibi bir seri katil olsaydım listeme ağız şapırdatanları da eklerdim, o derece sinir olurum. "ÇOK MU ACIKTIN FERMAN?" diye bağıracaktım sinirden amına koduğumun kavruğuna. Neyse, demek istediğim, otobüste yemek yemenin raconu bellidir ve bunu kimsenin sana öğretmesine gerek yoktur. Mesela sabah okula ya da işe yetişmek için kahvaltı yapmadan evden çıkmışsındır, yemeğini yolda yemen gerekiyordur, alırsın poğaçanı, açmanı, simidini, onları da hart diye ısırarak yemezsin, poşetin içinde koparırsın bir lokma, onu da ağzına atar sessiz sessiz çiğnersin. Tecrübeyle ve sezgiyle biliyorsundur zaten toplu taşımada yemek yeme usulünün bu olduğunu.

Bu sadece racon demekle neyi kastettiğim anlaşılsın diye verdiğim bir örnekti, yoksa işin görgü kuralı boyutunda değilim, beni kahreden esas şey; insan ilişkilerinde de bu adı koyulmamış kuralların artık geçerliliğinin kalması.

Gizlemek artık yalandan sayılmıyor. Bir şeyi saklamak ile bir şey hakkında yanlış beyanda bulunmak elbette birbirinden farklı kavramlardır. Fakat artık bir insandan gizlememen gerektiğini bildiğin bir şeyi gizlediğinde, sırf bu yaptığın yalan söyleme kategorisine girmiyor diye kendi avutup suçluluk dahi hissetmiyorsun ya, işte ben bu dejenerasyona şahit olmaya katlanamıyorum. Hasbelkader gizlenen şey ayyuka çıktığında da "Sormadın ki?" ve bunun türevi cevaplarla kendini, yanlış bir şey yapmadığın yönünde aklayabiliyorsun. Evet kağıt üzerinde haklısın, gizlemek ve yalan söylemek farklı tanımlara sahip kavramlardır. Fakat siktir et kalemi kağıdı, adı koyulmamış kurallara, racona, insanı insan yapan ve kağıda dökülmesine lüzum olmayan değerlere göre gizlemek ile yalan söylemek arasındaki fark öyle keskin çizgilerle birbirinden ayrılmaz, ayrılmamalı. Neredeyse eşdeğerlerdir. Bunu sen de bilirsin, ben de bilirim ama zorda kalındığında sen de, ben de yazılı olmayan ve dolayısıyla artık hiçbir değeri kalmayan bu kuralları çiğner, meşru olan tanımlara başvurup kendimizi aklarız.

Her canlı acıdan kaçmaya endekslenmiştir, acı demek hayatını riske atan bir tehlike demektir. En bağır basan içgüdü, yaşama içgüdüsü olduğundan dolayı, evrim bizi uzun yıllar boyunca acıdan kaçmamız gerektiği yönünde terbiye etti. Lakin konu insan olunca, işin içine ahlaki değerler de girer ve yaptığın eylemin sorumluluğunu üstlenmen gerekir. Fakat genellikle (ama çok çok çok genellikle) hayvani olan acıdan kaçma güdüsü, insani olan ahlaki değerlere üstünlük sağlar. Böyle olunca da, rasyonel tarafının inanmadığı yalana, sırf acıdan kaçmak için kendini bile inandırırsın ve en başarılı yalancılar da, kendini kandıranların arasından çıkar. Sırf acıdan kaçmak için, değil başkalarına, kendine bile yanlış bir şey yapmadığını telkin edersin, kim sikler raconu, adı koyulmamış kuralları?

Racon önemini kaybedince, aldatmak bile normalleşir. Bu sosyolojik olarak da böyledir, bireysel olarak da. Toplum bireylerden oluşur, toplumun ahlakı ise bireylerin ortak keyfi yargılarına göre şekillenir. Aldatan bireylerden oluşan toplumun ahlak anlayışı da aldatmayı normalleştirir. Bu normalleşme süreci bir devrim gibi aniden değil, evrim gibi yavaş yavaş olur.

Evrim her zaman olur, bir sonu yoktur, toplumun evriminin de bir sonu yoktur. Ahlaki değerler keyfiyete göre belirlendiği için de, ahlaken neyin doğru neyin yanlış olduğunun kesin olarak belirlenebileceği bir döneme ulaşılmayacaktır. O nedenle ahlak anlayışımız her zaman araftadır, geçiş dönemindedir. İnsanların "ahlak" zannettiği bu şey ise aslında sadece "değer yargısı"dır ve değer yargıları her zaman ara form olmaya mahkumdur. Bugünün yanlışı, yarının normali, sonraki günün de olması gerekeni olur.

Ben evrensel ahlaki değerlerin varlığına inanıyorum, fakat toplumun nasıl şekillendiğini görmemek için de aptal olmak lazım, sürekli değişiyor "doğru"lar ve "yanlış"lar.

Ahlak ya insan uydurması değer yargılarıdır ya da insanların değer yargılarından bağımsız olarak vardır. Ahlakın bir, tek ve değişmez olduğuna inanan, bunu böyle kabul eden, aksi takdirde ahlak diye bir şeyin manasının kalmayacağını gören bir insan olarak, insan içine her karıştığımda anam sikiliyor. Çünkü biz daha geçen gün bunu beraber ayıplıyorduk, şimdi herkes yaptığı için "amaan takma kafana, herkes böyle" diyorsun. Hayır, sen hiçbir zaman o şeyin gerçekten yanlış olduğunu düşünmedin, sadece o zamana kadar o yanlışı yapma imkanın yoktu, artık yapabildiğin için normal kabul ediyorsun. "Yedik işte bir bok" desen razıyım, bundan daha insani ne olabilir ki? Fakat yaptığının yanlış olduğunu da kabullenmiyorsun artık, çünkü keyfi yargıların artık seni o yanlışın doğru olduğuna inandırdı. Vicdanın rahatladı.

Televizyon ile değer yargılarımız ve ahlak anlayışımız değişti fakat yine de tamamen cesaret edemiyorduk bu yeni değer yargılarına geçiş yapmayı. İnternet ve sosyal medya ile de bu dejenere olmuş değerleri uygulama şansına eriştik. Ondan sonra da bu yeni boktan ve dejenere değer yargılarını hem kendine, hem de "yalnız olmamalıyım, hadi sen de benimle aynı fikirde ol diye" başkalarına bir misyoner edasıyla kabullendirir oldu insan. Sosyal medya, açık pazar, talep de çok, aldatıyorsun. Çünkü artık kaynaklara erişim çok kolay. Arz da bol talep de.

Ben acıdan kaçmak için insanlardan kaçıyorum, çok yıpratıcılar ama rasyonel tarafım bana insanlardan uzaklaşma denen boku dozunda yapmam gerektiğini söylüyor. Hem şahsi ideallerim, hem de ihtiyaçlarım için. Eh Howard Roark idealize bir roman kahramanı, bir übermensch... Bizim içinse sevme ve sevilme bir ihtiyaç, hem de çok önemli bir ihtiyaç. Sadece sevilme değil, sevme de çok büyük bir ihtiyaç ve sevmeye layık çok az insan olduğu için sevmek, sevilmekten bile daha zor karşılanabilen bir ihtiyaca dönüştü.

"Keşke muhafaza edilebilecek bir değer kalsaydı da muhafazakar olabilseydim, çünkü muhafazakar olmak, isyankar olmaktan daha kolay" derdim. Yok ama, gittikçe anası sikilen domestik değerleri, raconu, adı koyulmamış kuralları muhafaza etmek için, karşında sayısı milyarları bulan bir dejenere ordu olduğundan dolayı bu iş hiç de kolay değil.

En kötüsü de, sen de meylediyorsun etrafına. Manipüle olman çok kolay. Haliyle sen Muhammed değilken, yanında Hatice, Ebu Bekir, Ali yok diye şikayet etme hakkına da sahip olamazsın. Şahsen artık birisi canımı acıttığında, o kişiye karşı oldukça adaletli ve dürüst olmuş olsam bile haksızlığa uğradığımı düşünmüyorum, bütüncül tabloya baktığımda hak ettiğimi bulduğumu, hatta az bile bulduğumu düşünüyorum. Kişisel algılayamıyorum artık olayları. "Bana ha, bana? Lan benim gibi adama yapılır mı bu?" diyorsan kafanı sikeyim, öyle bir yaparlar ki. Birincisi, sen hayatınca boyunca ok gibi dümdüz bir insan mı oldun ki kötülüğe maruz kalmaktan münezzeh olasın? İkincisi, sana onu yapan, herkese yapardı, sana denk gelmiş sadece, çok büyütme, efendi uslu acını çek sadece.

Ben karakterin değişebildiğini asla düşünmüyorum. "Olur mu ama, adamın başına büyük bir olay geliyor, o günden sonra bambaşka birisi oluyor", evet bunun gibi örnekleri görüyoruz etrafımızda seyrek de olsa, fakat o değişen insanın, karakterinin bir parçası da zaten o yöneldiği yanıydı. Sıra şimdi karakterinin o yönünün baskın gelmesinde. Fakat iyiye doğru değiştiğini zannettiğin bir insan, daima o içindeki canavara uyma potansiyeli taşır ve muhtemelen uyacaktır da. "Bir kez aldatan, yine aldatır" sözü var ya, bu da klişedir ve bu da doğrudur.

Tüketim deyince akla hemen mal, mülk, eşya gelir. Biz birçok şeyi tükettik, zira artık imkan sahibiyiz. Kapitalizm alım gücünü de, kaynaklara erişim imkanını da arttırdı. Bu, iyi olduğu kadar kötü sonuçlara da yol açtı. Saf kalması gereken değerleri de tükettik ve bunların içini boşalttık. Zaten yetinmemeye, doymamaya programlanmış tabiatımız ile, daha fazla tükettikçe daha mutlu oluruz zannettik. Oysa "daha fazlası" ile "daha iyisi"ni hep birbiriyle karıştırdık. Daha fazla insan arasına karıştıkça daha mutlu olurum zannettik, olamadık. Daha fazla insanla sevişirsem daha mutlu olurum dedik, olamadık. İnsan doyumsuzdur, bu insanın var olan tabiatıdır, bu tabiata sahip olan insanın ise "daha fazla" ile kendini mutlu edebileceğini zannetmesi, bizim anamızı sikti. 

Racon kalmayınca, değerlerin içi boşaltılınca, duygusuzlaştık. Duygular olmadan insan sağlıklı bir şekilde düşünemez. Bakın duygusallıktan bahsetmiyorum, duygu diyorum. Misal şöyle bir örnek vereyim, şu Ridley Scott'ın meşhur Alien filminden, en eski olanı. Hani bir grup eleman bir gezegen keşfi esnasında tesadüfen tuhaf bir yaratıkla karşılaşıyor, baya vahşi, tuttuğunu sikiyor. Ayrıca bizim keşif ekibinin arasında da insan kılıklı bir android (robot işte lan) var. Bunları keşfe gönderen şirket yemiş bizim ekibi, ekipten gizli olan esas görevi idare etmesi için bu insan kılıklı robotu görevlendirmişler. Film ilerleyince bu elemanın robot olduğu anlaşılıyor, bunu parçalıyorlar falan. Ve duygu sahibi olmayan bu robot, duygu sahibi olmayan diğer vahşi Alien hakkında şunları söylüyor:



"Mükemmel organizma. Saflığına hayranlık duyuyorum. Hayatta kalmaya endeksli (survivor). Vicdan, pişmanlık ya da ahlak kuruntularından arınmış."

Duygular olmadan insanın sağlıklı düşünemeyeceğinden kastım işte tam olarak buydu. Alt metin olarak da olsa güzel işlemişler konuyu.

Adı koyulmamış değerleri ve raconu çiğneyince, biz de buna dönüştük. Duygularımız kalmadı diyemem ama kullanılmayan her beceri, her organ gibi o da köreldi. 20 yaş dişi gibi bir artık organ oldu artık vicdan. Acı veren ve kullanılmamaktan körelmiş, fakat yine de tam olarak yok olmayı becerememiş artık bir organ, bir yük...

Duygusuzlaşmayı doğal karşılar olduk. Yineliyorum, duygusallık denilen aptallıktan bahsetmiyorum, bizde hassas veya duyarlı olmak gibi algılansa da duygusallık; akıldan çok içgüdülere uymak demektir ki bu düpedüz embesilliktir. Fakat duyguların tamamen elendiği bir düşünce, rasyonel olamaz. Kuran'da "Aklını ve gönlünü çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz" ifadesi birçok yerde geçer, hah işte onu kastediyorum (2/269, 3/190, 12/111 vs).

Rasyonellik ve akıl, insan kararlarında daima ilk kriter olmalıdır. Rasyonelliğe uymayan şey çöpe atılmalıdır. Fakat akıl, duygudan tamamen arınırsa, geriye sadece zeka kalır ve bu zekanın ne uğruna bir şeyler ürettiği bilinemez. Meramımı bir de şöyle anlatayım;

Öjenik diye bir olay var, İngilizcesi "eugenics". Eski Yunancadaki "eu" (iyi) ve "genos" (ırk) sözcüklerinden geliyor. İyi ırk/iyi gen demek işte. Şimdi biz eskilerden beri ağaçlara aşılama yapıp daha iyi mahsul elde etmeye çalışıyoruz ya veya ne bileyim en sağlıklı ve çevik atları birbirleriyle çiftleştirip en iyi atları yetiştiriyoruz ya, Francis Galton 19. yüzyılda bunun aynısının insanlar için de yapılabileceği fikriyle çıkageliyor. Aslında ondan önce diyenler de var, Platon'un devletinde de daha süper insanların doğması için hangi kadın ile hangi erkeğin doğum yapma amacıyla seks yapması gerektiği devlet tarafından belirleniyor. Platon'unki teoride kalıyor ama pratikte ilk uygulayanlar Spartalılar oluyor. Erkek bebek doğar doğmaz bilgeler tarafından kontrol ediliyor, "cılız lan bu, bundan bi sikim olmaz" dedikleri bebeği nehre atıp öldürüyorlar. Belki Spartalıların iyi savaşçılar olmasında bunun payı vardır ki bence muhtemelen var.

Galton zeka, fiziksel özellikler hatta aristokrat bir aileden gelme gibi birtakım kriterleri baz alarak daha süper bir insan neslinin yetişmesi için sadece bu özelliklere sahip olan insanların üremesi gerektiğini savunuyor. Galton, dehası herkesçe kabul edilen bir adam, matematikten sosyolojiye bir sürü dala hakim. Fakat Galton'ın öjenik fikrine "sahte bilim" deniyor. Oysa sahte bilim yapmıyor, bu konu üzerine yazdığı makaleleri ve kitapları incelediğimde gördüm ki adamın yöntemi tamamen bilimsel. Galton'ın öjenik fikrine sahte bilim denilmesinin yegane sebebi, tabi ki bunun insanlık dışı ve vicdansız bir fikir olmasıdır, yoksa hiç de sahte bilim değildir. Vicdana sığmadığı için "sahte bilim" iftirası atılıyor adamın tezine.

Bilim, Galton'ın öjenik fikrinin "doğru" mu "yanlış" mı olduğu konusunda bir şey söyleyemez elbette, bu etiğin alanıdır, fakat "Öjenik insanları daha yakışıklı ve güzel yapar mı?", "Öjenik insanları daha zeki yapar mı?" gibi sorulara bilim cevap verebilir.

Galton'ın fikri "bilimsel değil" deyip bir kenara fırlatılamaz, fakat "yanlış" demek için elimizde tek bir sebep var: Ahlak.

Galton'ın kendisinin duygudan yoksun olduğunu söylemiyorum elbette, adamın bir ideali var işte. Fakat duygu olmayan bir rasyonalite, Galton'ın fikrini onaylardı. Tıpkı Alien filmindeki robot gibi.

Duygularımız köreldikçe, vicdanımız da köreliyor. Adı koyulmamış kurallar çiğnenmeye başlandığında, racon bittiğinde, onaylanmaması gereken birçok şey normalleşiyor: Gizlemek, saman altından su yürütmek, verdiğin sözü tutmamak, ihtiyacı olana bir pay vermemek, aldatmak, kandırmak, daha fazlasını elde etmek için her şeyi kendine mübah kılmak... Kuran'ın deyimiyle: "kendini her türlü ihtiyacın üstünde görmek" (80/5, 96/7).

Yanlış anlama, ben iyiyim millet kötü demiyorum, aksine o kadar ayıpladığım insanlardan biri haline geldim ki, o yüzden başıma gelenleri hak ettiğimi düşünmekle kalmıyor, bunun böyle olduğunu biliyorum. Sen de mastürbasyon yapma hiç "evet ya dünya bu hale geldi" diye, aynı bokun laciverdiyiz aşağı yukarı, çok az insanı istisna görelim ki herkes de kendini bu gibi durumlarda o istisnadan sayar. Lan sayınız bu kadar çok olsaydı adına "istisna" denmezdi bunun.

Sahip olunan imkanlar, karı kız, şu bu arttıkça "Ben çok erken doğmuşum yaa" lafını daha sık duyar oluyorum insanlardan. Bense çok geç doğduğumu düşünüyorum. Ne olurdu ki, 30-40 sene yaşasaydık da bu kadar karışık olmasaydı her şey. İdeallerimiz yine büyük olurdu ama hayatlarımız daha küçük olurdu. Ne bileyim evet belki boktan bir hastalık yüzünden ölürdük ama daha sakin yaşardık. Ava çıkardık, balık avlardık, akşamları ateş yakar etrafında iki kap bira içerdik. Nedir yani.

Ben 15 yaşımdayken benim için başkalarından dayak yiyen, biz yalnızken de bana dayak atan Siirtli Hasan'ı özlüyorum. Başkaları olduğunda seni satan, yalnız kaldığında da sana sahte sevgi gösterilerinde bulunan raconsuz orospu çocuklarını değil.

Sikeyim anasını.


960 yorum:

  1. sikeyim pazar sabahlarını.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevişelimmi?

      Sil
    2. yavaş lan. soru ekleri ayrı yazılır :d

      Sil
    3. Hanımefendi merhaba ,ben ömer yukarıdaki öküzlerin kusuruna bakmayın ,saygılarımla...(ironi amaçlıdır)

      Sil
    4. ahahahahhahahahahhaaa çıldırıyorum

      Sil
    5. Cemre, yazdıklarımı lütfen iyi oku. Çünkü eğer ilerde BİLİRSEN, bildiğine çok şükredeceksin. ve sen bilirsen, seslendiğin kitleye zamanında Ayştaynın evrenin sonsuzluğu hakkındaki zannı hakkında''kariyerimdeki en büyük yanılgı'' dediği gibi sende bunu diyeceksin. Lemaitreyi hor gördüğü gibi sende hor gördüğün zamanlara küfredeceksin.

      Çünkü o zanda bulunduğun tasavvuf yani Allah'a aşk yolunda öyle güzel nimetler var ki sen bunlardan kendini uzak edip kendini öldürüyorsun.Neden bu kadar depresif ve imansız olduğunu zannediyorsun? Hayır,iman sadece akıldamıdır yoksa kalptemidir? Neden Kuranda sürekli kalbe atıf var? Ateistlerin zanda bulunduğu gibi Muhammed kalpten düşündüğümüzü mü zannettmiş? yani sapınca kalptemi sapıyoruz yoksa kalpte bir iman nuru varda omu alınıyor?

      Cemre, şimdi herşeyi bir kenera bırak ve atacağım sitedeki zikiri yap namazlarından sonra. o bomboş Kalbinin nasıl ısındığını, nasıl iman ve aşkla dolduğunu YAŞA ve GÖR. Eğer nefsine ve şeytanın vesveselerine galip gelirsen nasıl bizim gibi güzel kokular alacağını, namaz kılarken üzerine nurlar yağacağını ve çok daha fazlasını, o sitedeki her insan gibi Allahın lütuflarını yaşayacağını gör. Hayır plasebo deme çünkü ben onların yaşadıklarını okumadan yaşadım. Ama önyargını bırak ve lütfen siteyi incele, çünkü seni temin ediyorumki, -ahir zamanda- kurtuluş orada.. Artık birşey desemde etkisi olmaz, bizim gibi araştır, YAŞA ve GÖR.

      veyselkarane.com

      - Rabbini de çok zikret ve sabah akşam tesbih et. (Al-i İmran 41)

      - Bunlar, Allah'a iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle huzura kavuşanlardır.İyice bilin ki ancak Allah'ı zikretmekle kalpler yatışır ve huzur bulur. (Ra'd 27, 28)

      - O halde yazıklar olsun o Allah'ın zikrini terk eden kalpleri katılara..Onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler. (Zümer 22)

      - Gerçekten Allah'ı, Ahiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için,size Allah'ın Resulünde(takip edeceğiniz) pek güzel örnek vardır. (Ahzab 21)

      - Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar varya Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. (Ahzab 35)

      - Sabah ve akşam içinden yalvararak ve korkarak yüksek olmayan hafif bir sesle Allah'ı zikret. Gafillerden olma. (Araf 205)

      - İman edenlere vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın zikriyle titremesin. (Hadid 16)

      - Akıl sahipleri o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken ve yatarken (daima) Allah'ı zikrederler;
      göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve şöyle derler:"Ey Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın. Sen batıl şey yaratmadan münezzehsin. Artık bizi cehennem ateşinden koru. (Al-i İmran l9l)

      Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.

      Bakara Suresi, 74. ayet: Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.

      Al-i İmran Suresi, 167. ayet: Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

      Nisa Suresi, 63. ayet: İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.

      Fetih Suresi, 4. ayet: Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

      Sil
    6. sonuna kadar katılıyorm !
      Yaradanı (dil ile)anmak ve övmek maalesef kuran merkezli hanif müminlerin en büyük eksikliğidir..
      ancak bunu yabancı dilde(arapça) değildüşündüğün dilde yapman gerekli
      örn: "Sanadıır bütün övgüler Sanadıır bütün övgüler"
      (42.5 kere tekrarlasan yeter)

      "Sensin yüceler yücesi affet beni" (34 kere..ist.liysen...35 kere izm. liysen)

      Sil
  2. olm gene okutturdun kendini sabah sabah. evet sadece akılla da sadece içgüdü ile de düşünülemez. aynı anda ikisi de gerekiyor. teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Eee sikko sen insanların belli bir racona uymasını istiyorsun yani robotlastirmak istiyorsun.

    Ağzını sapurtadan arap,orada gerçekten yanlis mi yapıyordu yada sırf sen sapurtdatma sesinden rahatsız oldun diye mi onun yanlis olduğunu söylüyorsun?

    Diğer konularda katılıyorum sana.
    Devam et sakin unutma bloğu sikmiyim kaynatani.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen kardeş racona uymayalım, robotlaşmayalım. Ben senin evinin salonuna sıçayım. Sonra diyeyim ki "Ben burada gerçekten yanlış mı yapıyorum, yoksa sırf sen bok kokusundan rahatsız olduğun için mi yanlış olduğunu söylüyorsun?"

      Sil
    2. .d mesela ben sapurtadarak yiyen birinden zerre rahatsizlik duymam.

      Ama sikko sirf nefret ettigi icin adami kotuluyor.bende onun icin soruyom adam orada gercekten yanlis mi yapti? Diye.

      Sikko eski donemini ozluyor ve o donemdeki ortami bulamiyor diye hayıflaniyor.
      Insanlarin eski donemdeki gibi olmasini istiyor fakat oyle bir durum mumkun degil.

      Sen 90 lari ozlersin 90dakiler 80 leri 80 dekiler 60lari ozler..
      Eskiye ozlem hep var oldu insan oglunda.

      Sil
  4. İyi oldu bu yazı. iett de herkes çok mutlu çok cool görünüyor- görünme çabasında- oysa benim kafamda yeliz “ yalaaaaann” diye bağırıyor.

    YanıtlaSil
  5. Bunların düzenine sokayım..

    YanıtlaSil
  6. Dogru ve bir o kadar rahatsiz edici..

    YanıtlaSil
  7. bira mı? haram değil mi?

    YanıtlaSil
  8. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  10. yemin ederim şu bloğu okuyanların onda dokuzu mal. Çoğunuz götünüzün kenarıyla anlıyosunuz. Beyinsizsiniz. Adama yazık lan. Yorum yazmayın siz asabım bozuluyo. aynı yazıyı okuyoruz da siz niye böyle gerizekalı çıkarımlar yapıyosunuz?

    YanıtlaSil
  11. Actualized.org adli YouTube kanalından Self-Deception 1-2 videolarına bir göz atar mısın ?

    YanıtlaSil
  12. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  13. Eline sağlık.Tartışmalı ayetler hakkındada yazılarını bekliyoruz

    YanıtlaSil
  14. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  15. Yazından herkesin mükemmel olması gerektiğinden dem vuruyorsun.Bir filmde adam şunu diyordu "benim bir pislik olma hakkımı elimden alamassın" ben bu herşeyi açıklıyor.Madem iyi kötü diye bişey yok hiçbişey yok.Akıl yok diye dinen muaf tutulan hayvanlarda bile karakter farklılıkları var buna ne denir.Kısaca hiçbişey aslında yok tartışmada yok konuşmayada gerek yok.

    YanıtlaSil
  16. GÜZEL SÖZLER

    YanıtlaSil
  17. “Kari- kiz” ne demek ya? Bildigin kadinlari ‘ esya’ kabul ediyorsun sen? Bunca kitap oku, dusun, tasin... sonuc; kadini mal zannet hala.! Kitaplar dolusu cehalet!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. feminazi geldi amınakoyim şlasşldlşas burası sana göre değil sg KARI

      Sil
    2. Karı diyince irkilip, kendini mal görmenin sebebi , toplumumuzda karı kelimesinin sürekli benzetme yapılarak kullanılmasından kaynaklanıyor. '' Karı gibi yeme, karı gibi konuşma '' gibi. Oysaki karı-koca , bu benim karım gibi tabirler bu şekilde kulak tırmalamıyor. Karı- kız kelimesinin eşya gibi gözükmesi ne alaka peki ? Ayrıca çok kitap okumanın veya düşünüp araştırmanın, kadınları ne zannetmesiyle ne alakası var ? Bir insan dünyadaki bütün kitapları okuyarakta erkeklerden nefret edebilir veya kadınlardan nefret edebilir. Bunun kendiyle çelişen bir yönü yok. Kaldiki burda kadınlara olan nefretle alakalı bir söylem yok örnek vermek için söylüyorum. Koca yazıdan karı- kız kelimesini alıp insanı cahil diye tabir etmek te senin cahilliğin olsa gerek. Yaşasın feminizm.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. CEMRECİM BİR DAHA UGRAMAM BURALARA ZATEN ARTİK 5 YİL ONCEKİ TADİ VERMİYORSUN!!! lhkldknfdlkgfkgfkkfdojfdkfdkdjvdfkekjcnvcosd

      Sil
    6. sanırım bir annesin eğer öyleysen lafımı geri alıyorum o çocuğunla empati yaptım hoş olmadı

      Sil
    7. "Siktir git" de cinsiyetçi bir küfür yalnız, eril cinsiyet organına üstünlük atfediyor. Feminizme göre sadece göt üzerinden küfür edebilirsin. Davana ihanet etmişsin.

      Bir başka deyişle, siktir git ya.

      Sil
    8. Asagilik kopek! Seni adam yerine koyup yazilarini okuyan da kabahat. Embesil, ben nerde feminizmden bahsettim. Layigini bulmussun, kendin gibi gotlerle devam et.

      Sil
    9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    10. umay sarıkaya30 Ocak 2018 16:23

      mine,
      sen de aşağılık köpek diyerek türcülük yapmışsın, bilmem farkında mısın? insanlara hakaret etmek için bin çeşit kelime varken birine köpek diyerek hakaret ettiğini sanmışsın. Siktir git diyerek cinsiyetçi zihniyetini de ortaya dökmüşsün.

      o türcü zihninle aşağı bir varlık olarak görüp ismini hakaret etmek amaçlı kullandığın köpek hayvanı var ya o eğitilir ama senin gibi insan hayvanları EĞİTİLEMEZ.

      Sil
    11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    12. şimdide duygu sömürüsü yapma be feminik sempatizatı he bu arada KADINLAR SEX OBJESİDİR

      Sil
    13. SENİNDE ANNEN BİR KADIN TAMAMMIIIIIIIIIIIIII O DA MI ÖYLEEEEEEEE

      Sil
    14. Mine sevişelim mi

      Sil
    15. https://www.youtube.com/watch?v=UFRj3i91oRk
      ulan bu kadınla tartışıyorsunuz utanın kendinizden ajlsşkdsfhajisşdjal
      he deyin geçin

      Sil
  18. ŞİMDİ SEVGİLİ CEMRE BU SANA BİR AÇIK MEKTUPTUR.
    Yazında başkasının çok rahat bir şekilde yaptığı aldatma eylemi,söz verip tutmama gibi eylemlerin yapılmasının yanlış olduğunu beyan etmişsin. Bu kısma kadar bir sıkıntı yok fakat sen bu eylemleri alıp idealleştirmişsin yani içinde insanlara karşı aşırı bir nefret ve gizli bir düşmanlık olduğu halde en onurlu davranışları kalkıp idealleştirmen nevrotik özellikleri barındırdığının göstergesidir.
    Dediklerin doğru acıdan kaçmak için genelde hayvansı hazlarla kendimizi uyuşturuyoruz. Kimileri bunu sigarayla yapıyor kimileri cinsellik ile kimileri ise hobiler vs. Hatta uykuyla. Acıdan stresten kaygıdan kaçmak için tüm zihnimizi ve duygularımızı uyuşturuyoruz. Bunun kurtuluşunu da konforlu hayatlarımızda arıyoruz ama sadece stresimizi uyuşturduğumuz için hiç bir zaman hapsolduğumuz o çukurdan çıkamıyoruz. Sadece çukurda konforlu bir hayatımız oluyor.
    Peki sorun şurda kaygının stresin hatta ve hatta korkularının verdiği gizli düşmanlığı nasıl ynedeceksin?
    Öfkeni nasıl yeneceksin?
    Kaygılarından dolayı ilgi manyağı değilim hiç kimseyi siklemiyorum tavrınla ilgileri üzerine çekme güdünü nasıl yeneceksin?
    Tek bir yol var cemre o da birileri tarafından sevilmekle.
    Peki soru şu senin gibi sevme özürlü bir nevrotiği gerçekten kim sever.
    Normal bir insan bunu yapamaz.
    Ancqak başka bir nevrotiğin sevgisine ihtiyacın var belki o zaman gizli düşmanlığını sadece yazılarında deil hayatında da ortaya çıkaracak ve o düşmanlığın yerini başka br nevrotiğin sevgisi alacak. Yazmaya devam et youtube kanalı veya tweeter face hiç biri blogun yerini tutmuyor.

    YanıtlaSil
  19. öjenik sadece akıl ilede saçmadır einsteinin babası marangozdu amk sadece ana babaya bakarak örneğin zeka saptanamaz bu aptalca bişey zaten sadece genetikte etkin değiki çalışkanlık diye bişey var adam çok zekidir ama tembelse bi sike yaramaz demek istedğim duyguzda değerlendrsek öjenik bir gerizekalılıktır dengenizi sikim

    YanıtlaSil
  20. adam şahis görüş bildiriyor, kimiside yıkıcı eleştirilerde bulunup tat kaçırıyor. Negaitf duygularla ağzınızdan tükürükler saçarak haklıyı haksızı tartşmayın, kirletmeyın buraları amk.

    mecburi olunmadığı sürece insan içine çıkılmamalı, yada dşarda seni sinir eden tonlarca şeyle zihinde uygun savunma mekanizmaları geliştirmeli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2.paragrafı ayakta alkışladım.

      Son zamanlarda blog yorumcularının %90'lık kısmından yarısı ego kasmanın peşinde, diğer yarısı da psikolojikman rahatsız tipler. Kalite çok düştü nedense. Eskiden bu kadar değildi.

      Sil
    2. Eskiler daha beter bence marjinal olmaya çalışan küfürbaz incici ergenlerle dolu yorumlar. En azından şimdi dolu/boş tartışılır eleştirilerden başka ıvır zıvır adam pek yok.

      Sil
  21. Bu dediğin şeylerin sebebi dejenere bir insanlık ve en büyük nedeniyse vahşi kapitalizmin insanları bu duruma sokması.Görünürde ihtiyaçlar ve bağımlılık arttığından insanlar duruma uyum sağlıyorlar bi de buna gerek duymasada olayların böyle yürüyüp nedensizce böyle havalı olduğunu zanneden zevksiz ve kendine güvensiz insanlar da çok.Kapitalizmin bu konuma gelmesinin nedeniyse eski bildiğimiz devletin ortadan kalkmış yerineyse bürokrasi ve çok başlılık sebepli meşruluk azlığından faydalanan şirketokrasinin gelmesi.Denetimin ve haksızlığın kural gibi olduğu yerde birçok şey mübah oluyo maalesef sadece fark emzik gibi insanların ellerine tutuşturulan iphonelar ama altta bezi yok.Devleti de suclamiyorum sistem buna zorluyor ki bu sistem kırılacak gibi de gözüküyor gerek internet gerek insanların farkındalığı sayesinde.Geçen bi haber çıktı belki duymuşsundur yabancı bir youtuber bir ölüyü videoda göstermişti.Sonra ne oldu herkesten linç yedi ve önemlisi dalga geçti herkes.Tüm bunlar eski raconun canlanması ya da son bi duyarlılık umudu için yapilmadi.Mesela en büyük youtuber bunla ilgili bir video yayınladı,videoda bu elemanın eski bir videosuyla dalga geçti.Eleman videoda japonyaya gidip aklına gelen herşeyi yapıp "cool" olduğunu falan gösteriyordu.Ama yaptığı çoğu cesaret gerektiren hareketin cahil cesaretiyle ve beyinsizlikle alakalı olduğu o kadar barizdi ki dalga konusu oldu.Bu pewdipie da agnostik olmasına rağmen bunla dalga geçip bu herifi itibarsizlastirdi.Zaten aklı başında ve çocuk değilsen sen de dalga geçersin ama neyin nasıl olduğunu anlamayan çocuk izleyici için problem kaynağı olduğu kesin.Zaten senin mantıkla(tabi teokrasi ya da şeriat da olmamalı bireyler uyup bu duruma getirmeli)olması gereken şey ütopya bir çeşit.Ben de olaya tersten bakiyim.Ee yaratıcı bu ütopik şeyin gerceklesme ihtimali nerdeyse olmamasına rağmen sırf kendini kurtar zaten duzelmez düzen mi demek istiyo?Güzel melankoli sebebiymiş hacı.

    YanıtlaSil
  22. Burada Allaha inancı olmasa, Ted Bundye dönüşmesine ramak kalmış adam size birşey anlatıyor, siz hebele hübele.

    YanıtlaSil
  23. Bok krallığındaki sinek misali ölemi
    Çaresiz bir bağımlılık içerisinde olan gencin kendi zayfılıkları aracılığıyla başkalarına despotluk uygulaması.
    kendisi aldatmaya karşı koyamayacak derecede çaresiz bir genç bu zayıflığı üzerinden insanlığı suçluyor öle mi?
    Peki sen aldatıp yedik bir bok işte lan diye acı çektiğinde o benliğini aşırı acı çekmeye terk ettiğinde ağrılarına karşı bir afyon işlevi görmüyor mu acıların?keyfi çıkarlarını doğru kabul edip vicdanını rahatlatanlardan ne farkın kalıyor?
    sen sadece sistemdeki iradesiz insanları eleştiren bir adamsın. günün birinde bu insanlar gibi sefil bir hayat yaşamana rağmen hala onları eleştirmeye devam etmen olacak muhtemelen aynı suçluluğu hep hissedceksin. onlarla bir çok ortak payda da buluşan günahların olacak. Benim için bir şey yapmanı istiyorum şu çıkaracağın presip sahibi seri katilli romanın da kurbanlardan biri. Sistemi ve insanları büyük bir öfkeyle eleştirmesine rağmen onlara aynı orospu çocukluklarını yapan bir dangalağıda öldürsün.

    YanıtlaSil
  24. sağlam tespitlerin olduğu bir yazı olmuş.
    biz insanoğlu acıdan,korkudan,kaygıdan,stresten kaçmaya odaklanan bir hayat yaşıyoruz tespitin var. peki acıdan kaçmak için kullandığımız silahlar tekrar acı yaşamamıza sebep oluyor ve müthiş bir kısır döngüye sebep oluyorsa. yani şöyle davam edelim örneğin korkuları olan bir insan sırf karşı taaraftan çekindiği için dosdogru bildiği sözleri söyleyemez ve bu da onun benliğinde acı yaratır. acıyı yenmek için ise gidip seks yapar. yani acısını ve kaygısını uyuşturur. böyle bir durumda ise bu seks eşini aladtmak suretiyle yapılan bir seks ise özsaygısını pas pas yapar ve kendine olan inancı kalmaz. Peki ya şahsımız kendisinde kaygıya neden olan durumları uyuşturmak yerine kaygıyı bitirebilseydi bastırmasayadı duygularını. o zaman uyuşturmak zorunda da hissetmeyecekti çünkü kaçacak bir şeyi olmayacaktı. ve böylece kendine özgü bir değerler istem inşaedecekti

    YanıtlaSil
  25. MERHABA.GÜNCEL OPERASYONLAR İLE İLGİLİ FİKİRLERİNİ MERAK EDİYORUZ.AYRICA SEÇİMLERE KADAR OPERASYONLAR BİTMEZ GİBİ DURUYOR. GÜZEL FİKİRLERİNİZLE YORUMLAMANIZI RİCA EDER ESENLİKLER DİLERİM...

    YanıtlaSil
  26. " Ben acıdan kaçmak için insanlardan kaçıyorum, çok yıpratıcılar ama rasyonel tarafım bana insanlardan uzaklaşma denen boku dozunda yapmam gerektiğini söylüyor. " Bu bokun tam ortasındayım. Her gün bu ikilemde yaşıyor ve gittikçe deliriyorum.

    YanıtlaSil
  27. Aga millet çok bozdu ya...
    (tabi hala aynı milletse :ppp)

    YanıtlaSil
  28. Medyanin tv nin sosyal medyanin bu kadar yayginlastirilmasi ben devrini ve batinin cok istedigi sosyal darvinizmi yasatiyor.bu kadar rekabetin para hirsinin oldugu yerde bunlarin olmasi kacinilmaz.
    Yazi cok guzel olmus bu arada

    YanıtlaSil
  29. Selam Sikko. Tükendin sanırım. Çok az yazıyorsun veya felsefe yapıyorsun. İlk defa yazını 2-3 paragraf sonra bıraktım okumayı.
    Nerde kaldı illüminatisi, tasavvufu, Romalı Celaleddinleri? Veya bunların modası mı geçti? Sevgiler.

    YanıtlaSil
  30. ""EKŞİ SÖZLÜK MÜHENDİSLERİNE MEKTUP
    Mühendislik harikası içi sosyal desteğinizi istiyorum.
    Çalışma Dünyayı değiştirecektir.
    Mekaniki teknolojinin üzerine çıkartacak.
    Denizden içme suyu ve elektirik üretip çevreyi koruyacak..

    Büyük sondaj kuleleri
    Sondaj kulesi Avusturalyada yapılması planlanan hava kulesini temel alır.
    1000 metre yükseklik 100 metre çap.
    Kulemiz Güneş enerjisi ile elektirik üretmez.
    Gelişmiş bir sondaj tekniği ile yerkabuğundan 200 derece ısı alarak deniz suyunu buharlaştırarak içme suyu ve elektirik üretir.
    Geliştirilmiş sondaj modeli nedir.
    Sondaj 10 metrelik borularla elmas uçla yapılır.
    Derinlik arttıkça boru eklenir. Elmas uç aşınınca tek tek borular sökülür yeni elmas uç takılır ve sondaj devam eder.
    Bu nedenle yüksek ısının bulunduğu derin yer kabuğu tabakalarına erişmek zor ve maliyetlidir. Kazı yıl sürer.
    Modelim 1000 metrelik sondaj boruları kullanır. 10 000 metrelik verimli derinliğe 10 kademede inilir.
    Üstelik tek bir sondaj kulesinden çok açı ile sondaj yaparak tek noktadan her yöne sondaj olanağı sağlar.
    Hızlı ve ucuz sondaj tekniği ile yerkabuğundan 1000 adet sondajla 10 000 metre derinlikten 200 derece ısı emilir.
    İlk önce deniz suyu buharlaştırılarak su buharı tuz ve altın elde edilir. Denizde altın var.
    Daha sonda su buharı türbinden geçerek elektirik üretir eter dolaşan radyatörlerde dolaştırılarak yoğunlaştırılır. Eter türbinde elektirik üretir son olarak kule tabanında ısısını bırakır. Kule sondaja devam ederken taban ile tavan arasındaki ısı farkı ile eleketirik üretir. Bol ve ucuz elektirik sanayi için devrim getirir. Bakır krom elektirik arkı işsizliği bitrir. Hayven severleri de unutmadım. Bol ucuz elektiriği kullanmanın şartı çalıştırılan her bir işçi için sokaktan köpek kedi beslemektir. Bitmedi mesai yok 2. 3 vardiya işçi çalıştıracaklar. Böylece işsizlik te bitecek.
    Modelimde kule içinde her 50 metrede bir 20 adet dairesel dizili tren rayı vardır. Bu raylarda karşılıklı uzanan 100 metrelik vinçler bulunur. Sondaj takımı bu vinçlere yüklüdür. 100 metre çap sayesinde sondaj borusu taban ile tavan arasında açı verilerek sondaj yapmaya olanak tanır. Bu sayede 360 derece her yöne sondaj yapılır.
    Detay ve çizimleri ayrıca sunacağım. Şimdi kamuoyu ile paylaşılmalı.
    Projem Güneşe bağlı olmadığı için 7 24 ve 50 derece sera değil 200 derece ısı kullandığından 12 kat fazla elektirik üretir. Antalya İzmir de kurulacak iki kule 24 bin mw saat Tuz gölünde kurulacak 10 kule 120 000 mw saat güç üretecektir.
    Mühendislerin destek ve eleştirilerini bekliyorum.
    Kemal beziroğlu turkbitterchocolate.blogspot.com ""

    YanıtlaSil
  31. Komik insanları severim, çünkü sikişmeyi severler. Sea Cemre.

    YanıtlaSil
  32. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  33. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  34. Cemre, yazdıklarımı lütfen iyi oku. Çünkü eğer ilerde BİLİRSEN, bildiğine çok şükredeceksin. ve sen bilirsen, seslendiğin kitleye zamanında Ayştaynın evrenin sonsuzluğu hakkındaki zannı hakkında''kariyerimdeki en büyük yanılgı'' dediği gibi sende bunu diyeceksin. Lemaitreyi hor gördüğü gibi sende hor gördüğün zamanlara küfredeceksin.

    Çünkü o zanda bulunduğun tasavvuf yani Allah'a aşk yolunda öyle güzel nimetler var ki sen bunlardan kendini uzak edip kendini öldürüyorsun.Neden bu kadar depresif ve imansız olduğunu zannediyorsun? Hayır,iman sadece akıldamıdır yoksa kalptemidir? Neden Kuranda sürekli kalbe atıf var? Ateistlerin zanda bulunduğu gibi Muhammed kalpten düşündüğümüzü mü zannettmiş? yani sapınca kalptemi sapıyoruz yoksa kalpte bir iman nuru varda omu alınıyor?

    Cemre, şimdi herşeyi bir kenera bırak ve atacağım sitedeki zikiri yap namazlarından sonra. o bomboş Kalbinin nasıl ısındığını, nasıl iman ve aşkla dolduğunu YAŞA ve GÖR. Eğer nefsine ve şeytanın vesveselerine galip gelirsen nasıl bizim gibi güzel kokular alacağını, namaz kılarken üzerine nurlar yağacağını ve çok daha fazlasını, o sitedeki her insan gibi Allahın lütuflarını yaşayacağını gör. Hayır plasebo deme çünkü ben onların yaşadıklarını okumadan yaşadım. Ama önyargını bırak ve lütfen siteyi incele, çünkü seni temin ediyorumki, -ahir zamanda- kurtuluş orada.. Artık birşey desemde etkisi olmaz, bizim gibi araştır, YAŞA ve GÖR.

    veyselkarane.com

    - Rabbini de çok zikret ve sabah akşam tesbih et. (Al-i İmran 41)

    - Bunlar, Allah'a iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle huzura kavuşanlardır.İyice bilin ki ancak Allah'ı zikretmekle kalpler yatışır ve huzur bulur. (Ra'd 27, 28)

    - O halde yazıklar olsun o Allah'ın zikrini terk eden kalpleri katılara..Onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler. (Zümer 22)

    - Gerçekten Allah'ı, Ahiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için,size Allah'ın Resulünde(takip edeceğiniz) pek güzel örnek vardır. (Ahzab 21)

    - Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar varya Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. (Ahzab 35)

    - Sabah ve akşam içinden yalvararak ve korkarak yüksek olmayan hafif bir sesle Allah'ı zikret. Gafillerden olma. (Araf 205)

    - İman edenlere vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın zikriyle titremesin. (Hadid 16)

    - Akıl sahipleri o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken ve yatarken (daima) Allah'ı zikrederler;
    göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve şöyle derler:"Ey Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın. Sen batıl şey yaratmadan münezzehsin. Artık bizi cehennem ateşinden koru. (Al-i İmran l9l)

    Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.

    Bakara Suresi, 74. ayet: Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.

    Al-i İmran Suresi, 167. ayet: Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

    Nisa Suresi, 63. ayet: İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.

    Fetih Suresi, 4. ayet: Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evlat o zaman git eczacı doktor olmadan kafana göre ilaç al iç. Basit bir sağlık sorununda bile hem doktora hem de eczacıya gerek duyuyorsan hatta eczaneye ihtiyaç duyuyorsan, eskiden olmazdı ama şahsen senin parmak izin bile alınıyorken; sen nasıl olur da nereden geldiği belli olmayan bir sapıklığı yaymaya çalışırsın.,
      İyi niyetli olabilirsin, rüyanda veysel karani zannettiğin kişiyi görebilirsin. Zannettiğin diyorum çünkü şeytan peygamber efendimiz hariç herkesin kılığına girer. Nerden biliyorsun onu görmediğini,
      yalan yanlış seni yönlendirmediğini, o sıcaklığı verenin şeytan olmadığını. Ha şunu görürsen devam et hatta ben de gelirim; peygamber efendimizi de görüp yanında veysel karaniyi görürsen ve sana bu yoldan gidebilirsin derse..
      velhasıl daeş i iknada gösterilen ayetlerle konuyu istediğiniz yere çekmeyin.
      Sünnetsiz islam, sadece kuran yeter sapıklığından vazgeçin. hadis yazmamışsın yoksa sapıklığınızı destekleyecek 1 tane bile hadis bulamadın mı?

      Sil
    2. Allahı niye korkarak ve yalvararak zikrediyoruz? Saçma değil mi bu?

      Sil
  35. Parmaklarına sağlık (parmaklarınla yazdığını varsayıyorum), beynine sağlık. Bence de vicdan>akıl olmalı ki vicdan akla hükmedebilsin. O zaman paylaşılamayan bir şey kalmaz.
    Saygılar,

    YanıtlaSil
  36. Allah dilemedikce kimse doguramaz...rahimlerdeki herseyin tam bilgisine sahiptir Allah...degil Galton, butun dunya bilim insanlari bir araya gelse yine de dogacak cocuk uzerinde en ufak bir hucreyi bile ayarlayamazlar...Allah dilemedikce kimse kimseye birsey dogurtamaz...Kuran'i okumayi her gun surdur, birakma Ceren...

    YanıtlaSil
  37. yeni yazı nerde sikko hadi da özlettin

    YanıtlaSil
  38. Cemre daha önce senin hakkında şöyle bir yorumda bulunmuştum. " sen kendine Kur'an müslümanı diyen kişiler arasında benim karşılaştığım en samimi kişisin" şimdi bu yazını okuyunca bu bloğun ilk zamanlarından bu yana sergilediğin fikri yolculuğa ve ulaştığın kaliteye bakınca görüyorum ki sen aslında hiç onlardan değilsin. bu yazı şu ana kadar yazdığın en dolu ve nitelikli yazın. kendinden nefret etme, Allah'tan zaten ümidini kesmezsin de Allah'ın bütün kullarından da ümidini kesme. yolun açık olsun. sana ulaşabilecek bir konumda olsaydım seni saatlerce dinlemek ve sana saatlerce bir şeyler anlatmak isterdim. sana gıyaben dua edenler olduğunu bil. Allah'a emanet ol.

    YanıtlaSil
  39. Şu yorumlari okudum da. Herkes bir bok yiyor ama kimse ne bok yedigini kendi de bilmiyor

    YanıtlaSil
  40. Saçma sapan konuşma la !

    YanıtlaSil
  41. ANKEBUT SURESİNDEKİ İNANILMAZ

    ENLEM-BOYLAM MUCİZELERİ

    www.yenimucizeler.com

    http://www.yenimucizeler.com/index.php?topic=8.0

    Ankebut suresinde böylesine açık ve net bir mucizenin olabileceğine inanamayacaksınız.

    Ankebut suresinin sure numarası 29 dur. Bu surenin 38. ayetinde Semud ve

    Ad kavminden bahsedilerek, onların yaşadıkları yerler hakkında beyanda

    bulunulduğu ve açıklama yapıldığı belirtilmektedir. İster istemez tam bu ayette

    bu kavimlerin yaşadığı yerler hakkında açıklama yapıldığının belirtilmesi, bu

    yer belirlemenin bir çeşit navigasyon koordinatıyla gerçekleşebileceğini

    düşündürdü. Dünya üzerinde bildiğiniz üzere ancak paralel ve meridyenlerle

    (enlem-boylam) bir yer belirleme mümkündür. Bunun için iki veri gereklidir:

    Enlem ve boylam değerleri.

    Kuran-ı Kerim?deki ayetlerin de bir koordinatı bulunur. Bunlar o ayetin Kuran?ın neresinde olduğunu anlamamıza

    yardımcı olur. Tahmin edeceğiniz üzere Ankebut suresi 38. ayetin koordinatı olan

    (29: 38) verilerini enlem ?boylam değeri olarak uyarladığımızda ortaya çok

    şaşırtıcı bir mucize çıkmaktadır. Gerçekten de 29. Kuzey paraleli ile 38. doğu

    meridyenin birleştiği nokta, ayette geçen kavimlerin yaşadığı bölgeye isabet

    etmektedir. Semud kavmi, Ad kavminin devamı olan bir toplumdur. Ad kavmi helaka

    uğradıktan sonra ilk yaşadıkları bölge olan Arabistan Yarımadasının güneyinden,

    kuzeye göç etmişler ve Semud kavmini oluşturmuşlardır. Aynı bölge bu bakımdan Ad

    ve Semud?un yaşadığı yerlere karşılık gelmektedir. Aynı şekilde 36. ve 37

    ayetlerde bahsedilen Medyen kavminin yaşadığı bölge de tam olarak 29. paralel

    ile 36. Ve 37. meridyenlerin birleştiği yerlere karşılık gelmektedir. Üstelik

    Semud kavmnin yaşadığı yerle ilgili olarak Medine (Hicaz) ile Şam arasındadır

    deniyor ve Medine ile Şam arasına bir doğru çizdiğimizde tam orta noktası 29.

    kuzey paraleli ile 38. doğu meridyeninin kesiştiği noktaya rastlıyor. Bu coğrafi

    bölgelerin haritaları ve haritalar üzerindeki enlem-boylam gösterimleri ilgili

    çalışmada kaynaklarıyla birlikte mevcuttur.

    Bunlarla da bitmiyor. Lut

    Gölü?nün coğrafi konumu ve Hz. Musa?nın denizi yardığı tahmin edilen bölgelerin

    de koordinatları sure ve ayet numaralarıyla işaretlenmiş.

    Neden kuzey

    paralelleri ve doğu meridyenlerinin esas alınması gerektiğinin de çok basit bir

    açıklaması vardır. Sure ve ayet numaraları doğal olarak pozitif tamsayılardan

    oluşmaktadır. Koordinat düzleminde her iki unsurun da pozitif olduğu bölge (+x,

    +y), dünya haritasına uyarlandığında kuzey paralelleri ile doğu meridyenlerine

    karşılık gelmektedir. (Ekvatoru x- ekseni, 0 derece boylamını da y- ekseni

    olarak varsayıyoruz. )

    Ayrıca neden Ankebut?... Ankebut örümcek anlamına

    gelir. Surenin bir ayetinde örümceğin evinden bahsedilir ve sure adını bu

    ayetten alır. Örümceğin evi, bilindiği üzere örümcek ağındandır. Örümcek ağı

    şekil itibariyle doğadaki yapılar içerisinde paralel ve meridyenlere en çok

    benzeyenidir. Üstelik El-Ankebut kelimesi teknik bir terim olarak, lehva

    üzerindeki şebeke ( ağ, örgü, ızgara) anlamına gelmektedir. Tıpkı bir haritanın

    üzerindeki enlem- boylam çizgileri gibi?

    Daha ne kadar açık bir mucize

    bekleyebiliriz ki?

    www. yenimucizeler. com

    Bu konuların dışında yeni

    tespitlerimden biri olan, Hz.Adem ve Havva'nın yeryüzüne indirildiği yerin

    koordinatlarıyla ilgili olan ve National Geografic kurumunun yürüttüğü

    Genografic Project çalışmasına dayanan mucizevi uyumu da incelerseniz çok

    sevinirim.2/Bakara:36 ayetiyle 2:36 koordinatlarının nasıl mucizevi bir şekilde

    uyum gösterdiğine tanık olacaksınız

    http://www.yenimucizeler.com/index.php?board=75.0

    Ayrıca şu konunun da mutlaka incelenmesinde fayda vardır:

    http://www.yenimucizeler.com/index.php?topic=15.0

    BU VE DİĞER BİRÇOK MUCİZENİN İNSANLIĞA DUYURULARAK İSLAM

    İNANCININ YAYILMASINA KATKIDA BULUNMANIZI RİCA EDERİM...

    EĞER MESAJIMI

    OKUDUYSANIZ KISA BİR YORUM GÖNDERİRSENİZ SEVİNİRİM..

    ALLAH`A EMANET

    OLUN..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okudum gayet güzel çok teşekkür ederim ALLAH razı olsun kardeşim, siteyle ilgilenecegim

      Sil
  42. Çok uzun zamandır yazılarınızı takip ediyorum. Bu aralar çok popülerleşen, gençler üzerinde büyük etkisi olan K-Pop hakkında bir yazı yazabilir misiniz? İlluminati hakkında ki yazılarınıza dayanarak bunu rica ediyorum. Bu konuda bir bilginiz varsa tabi ki. Bu kadar popülerleştiğini düşününce illuminatinin parmağının olmadığına inanmak zor. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  43. Ulan zamanında dünyadaki entrikaları dümenleri anlatan,gözümüzü açan adamı hayat ne kadar bezdirmiş be

    YanıtlaSil
  44. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  45. Tespitler çok yerinde. Ancak tamamıyla böyle düşünmek saplantılı bir durum ortaya çıkarıyor. Çok sıkıntılı bir süreç sonunda böyle bir noktaya geldim ben de. Karşımdakine kendi istediğim şeyi söyletemedikçe, onun yalan söylediğine inandırdım kendimi. Hatta öyle ki sürekli aynı soruları sorar hale geldim. Sürekli aynı yanıtları alınca da "Bırak artık inadı doğruyu söyle" derken buldum kendimi.

    Yukarıda yazılan her şey doğru eyvallah ama biraz sıkıntılı bir ruh haline işaret ediyor bence.

    YanıtlaSil
  46. Noldu sikko efendi.. Partizanlık yapıp atıp tutuyordun AKP şöyle, AKP böyle, Erdoğan şöyle, Erdoğan böyle vs. diyerek... Türkiye ters köşe yaptı mı seni? Özellikle Afrin operasyonu ve sonrası için? Demek ki neymiş efendim? Türkiye'yi değerlendirmek öyle sikik Tapınakçıların gizemlerini değerlendirmeye benzemez. Türkler boşuna 7 asırdır bu topraklarda bulunmuyor, Türkiye büyük bir devlet ve elbette paranın bir ucunu gösterip düşmana dost, dosta da bazen düşman gibi görünebilecek ve dostlarıyla arkaplanda çok farklı işlere imza atabilecek bir ülke ve diğerleri sinsilikle Türkiye'nin üzerine geliyor ise, Türkiye'nin onların aklına bile gelmeyecek planlarını çoktan hayata geçirmiş şekilde hareket edebilen büyük bir ülkedir. 200-300 yıllık paravan bir hikaye ile doğmuş yeni yetme bir koloni devleti değildir. Muz cumhuriyeti hiç değildir. Şimdi bekliyorsun muhtemelen "nasıl bir açık bulayım da, devlet ve ülke aleyhinde yazılar yazayım acaba" diye... Düşün düşün.. illaki bulursun aptalca bir argüman.. Görünürde olan, yüzeysel, derinmiş gibi görünen, ama arkaplanında tam tersi olabileceğine hiçbir ihtimal bile vermeyerek tezlerini tek taraflı atarsın yine ortaya!... Benim gibi seni evvelde destekleyip yazılarını beğenerek okuyan birçok okurunu aptalca tespitlerin (tespit sandıkların) yüzünden karşına aldın... Her bir boku "arkaplanında derin mi derin bir sır var" diye pirincin taşını ayıklayarak inceleyen sen, Mesele Türkiye olunca yüzeysel ilk gördüğün konuya hemen yaftayı yapıştır. Yok ya?. Yıllardır Erdoğan'ın Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı üzerinden dem vurmaya çalıştın. Sadece şunu diyeyim sana: "Erdoğan'ın ortadoğu projesi eşbaşkanı olmasındaki amacın ne olduğunu Allah'tan ve Erdoğan'dan başka kimse bilemez". Bunun da bir "düşmana dost gibi görünüp içlerine sızma" oyunu olabileceğini hiç düşündün mü? Hayır! Sadece içindeki nefret ve bir şahsı sevmemenden ötürü olaya hep tek ihtimalli baktın işine geldiğinde... Ey gidi Sikko ey!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Erdoğan'ın ortadoğu projesi eşbaşkanı olmasındaki amacın ne olduğunu Allah'tan ve Erdoğan'dan başka kimse bilemez". demişsin amma galiba sen biliyon gibi. sen de Allah olmadığına göre bilen sayısı üç oldu. bizim mahalledeki mahmut dayı'da biliyo haberin olsun. bence sen o sayıya bir daha bak.

      Sil
    2. Ben "biliyorum" demedim... Sadece şunu aklına sokmak istedim sayın yazarın:

      Her bir boka "altında derin bir amaç var" güdüsüyle bakıp birbiri ardına sıragelen olaylar ile analize tabi tutan bir insan, aynı şeyi mesele Türkiye olduğunda da yapabilmeli... Sikko efendinin yaptığı şuna benziyor:

      Hani Amerika'nın bir zamanlar bir jargonu vardı, özellikle 2000 yıllarının başlarında. Her savaş götürdüğü ve katliam yaptığı ülkeye "barış ve demokrasi götürüyoruz" diye sözde cici ilanlar yapardı. Bunu yaparken de "müttefik" dediği bir çok ülkeyi de ayak üstü düzmeye kalkar, ama yine de utanmadan o ülkeye "müttefik" demeye devam ederdi.. Oysa müttefik dediği ülkelerin bir çoğu "baş düşman". bunlardan biri de biziz emin ol.. İşte Sikko Cemre bey'in "Erdoğan'ın büyük ortadoğu projesi eşbaşkanı olmasına" vayyy adi, israilin projesine ortak olmuuuş.. diye babalanması aynı neye benziyor biliyor musun?

      Türkiye bizim Müttefikimiz diyen Amerika'ya kendi halkının "Vay adi başkann.. Türkiye gibi müslüman bir devlete nasıl müttefik olursun?" demesi gibi bir şey... İyi de, zaten bu gerçek değil ki, politik bir oyun..

      Şimdi sana soruyorum, dürüst ol.. Amerika gibi 300 yıllık muz cumhuriyeti oyun kurabiliyor ve siyasi stratejiler geliştirebiliyor da, Türkiye gibi kökü 3000 yıldan fazla olan bir devlet, Ortadoğu Projesi'ne eşbaşkan olma kısvesi ile oyun kuran bir devlet olamaz mı? Zamanı gelip gücü eline alana kadar düşmanlarını uyutan bir devlet olamaz mı Türkiye? Her bir boka inanıyorsunuz, o Hollywood etkisiyle izlediğiniz filmlerle Amerika'ya gıpta ile bakıp "vay amığagoyim" diye Amerika'yı durdurulamaz bir ilahi güç gibi benimseyip, "Ula Amerika kim biz kim" diye kendi ülkenize zerre kadar güvenmeyen armutlara dönüştünüz amk... Öyle ki, Türkiye'nin de oyun kurabilen ve kadim, güçlü bir devlet olduğunu zihniniz kabul edemediği gibi gözleriniz de buna tamamen kör olmuş. O yüzden ya, Ülke olarak bir projeye giriştiğimizde "biz yapamayız, daha da berbat ederiz mıh mıh" şeklinde kendi ülkenize körsünüz... Siz gidin Amerika'nın paravan sikik Hollywood etkisinde kalmaya devam edin.. Bakın bakalım Türkiye önümüzdeki dönemde daha ne kadar ters köşe ediyor sizi... En çok üzüldüğüm konu da: Batının ve Türkiye'yi analiz edemeyen bazı dış ülkelerin Türkiye'Ye karşı gafil olmasını anlarım ama, kendi vatandaşımızın Türkiye'nin gücüne ve potansiyeline gafil olması gerçekten üzüntü verici...

      Sil
    3. son pragraftaki hiç bir şeyi üzerime alınmadım. hayatımda izlediğim hollywood filmi sayısı 20 yi bulmaz. ben bu ülkenin siyasi manevra diplomasi vs yapamayacağına inanmıyor da değilim sen meseleyi yanlış anlamışın. ben erdoğan'da böyle bir kumaş göremiyorum. türkiye dediğin gibi bir şeyler yapıyorsa da bu stratejiyi kuran uygulayan, manevralar geliştiren karar mekanşzmasının başında erdoğan'ın olduğunu zannediyorsan sen bilirsin. benim bir iddiam yok. Ama erdoğan'ın böyle bşr kapasitesi olmadığını görebilecek kadar türkiye siyasetini ve islamcılığı okuduğumu zannediyorum. ben cemre fan klüp üyesi filan da değilim. illümünati, siyonızm, emperyalizm gibi kavramları cemre'yi hiç tanımadan önce onun gittiği yoldan değil ama farklı kaynaklardan okumaktaydım zaten. cemreyi şu an ahlak felsefesi ve kuran anlayışı gibi fikirlerini incelemek için kritik ederek okuyorum. Sen benim gibi ironi tarzı latife yapan bir insanları 5-10 cümlesine bakarak bu kadar kesin yargılarla değerlendirirsen bu da senin kaliteni ortaya koyar.

      Sil
    4. İşte bu paragrafında sadece "kişisel yorumun" devreye girmiş oluyor arkadaşım; "Erdoğan'da o kumaşı göremiyorum" demen gibi. Bu bir yorumdur, ama zaten anlamadığın nokta şu: Büyük stratejistler kendilerinde olan kumaşı göstermezler, gösterirlerse buna zayıflık denir politikada. Ekran karşısında halka hitap ettikleri zaman bir vaadde bulunurlar ancak bulundukları bu vaadi ne şekilde gerçekleştireceklerini paylaşmazlar. Bunu paylaşırlarsa zaten dosta olduğu kadar düşmana da herşeyi ortaya sererek afişe etmiş olurlar. Bu yüzden tüzel hayatta erdem olarak gördüğümüz bir çok meziyet politikada ve siyasette "zayıflıktır". Örneğin tüzel hayattaki dürüstlük kavramı bile farklıdır Siyasi dürüstlük ile. Bu yüzden yüzeysel baktığında politika "tiksindirici" görünür. Zira tüzel hayata göre politikanın açılımı: "yalan"dır. Ama siyaset bilimi ile yoğrulmuş ve bu işi yapan insanlar için bu durum farklıdır ve insanların "yalan" olarak algıladıkları bir siyasetçi için "strateji"dir kimi zaman. Siyaseti savaş meydanı gibi düşün.. Savaş meydanında dürüst olan değil, taktiğini en iyi yapan kazanır. Hatta savaş meydanında dürüstlük aptallıktır. Sen gidip dürüst olalım diye ordunun konuşlandığı noktayı düşmana verip "biz burada sizi bekliyoruz" demessin mesela, evet fiiliyatta dürüst olmuş olursun ama birkaç dakika sonra ifşa ettiğin konuma bombardımanı yersin, dürüstlüğünün bedelini ordunu ve savaşı kaybederek ödersin. İşte siyaset de böyledir.. Müslümanlar Bedir savaşında düşman ordusuyla aralarındaki sayısal üstünlüğü kapatmak için strateji kurmuşlar ve hatta çöldeki en değerli varlık olan su kaynaklarının önünde konuşlanmışlardır. Yani kendi su ihtiyaçlarını giderip, kafir ordusunu suya ulaşmaları için susuz bırakıp savaşmak zorunda bırakmışlardır. Dürüst olupta düşman da olsa insandır diye suya ulaşmalarına müsade etmemişlerdir. Kimi zaman bir lider gider aslında potansiyelde en azılı düşmanı olan bir liderle strateji gereği dostluk paktı da imzalayabilir. Ancak burada önemli olan bu kararın memleketin çıkarına olup olmadığıdır veya o anlık olmasa bile uzun vadede olup olmamasıdır, hatta oyalamak amaçlı bile yapılabilir bu tür paktlar. Bunların hakikatte içerdiği amacı sonuçları itibarıyle 30-40 yıl sonra anlayabiliriz ve takdir edebiliriz. Yani örnekler çoğaltılabilir. Ancak bu yazıdan çıkan sonuç: "bütün dünyadaki ülkeler bunları yapabiliyor da, bir Türkiye mi aptal? Sikko beyfendi yok illuminati skilüminati diye diye herşeyin altında derin amaçlar var diyerek inceliyor da, kendisine Türkiye denilince mi bu derinlik algısı kayboluyor acaba? Yoksa 1980-90 jenerasyonları olarak çocukluktan beri dayatılan "Bizim ülke bir haltı doğru yapamaz" algısı ezberine kazındı da bu ezberle mi yaşıyor acaba? 300 yıllık o abarttığınız ve ilahlaştırdığınız devletlerin oyun kurma yetisi var da, Türkiye gibi 3000 yıllık kökeni olan bir medeniyetin oyun bozma gibi bir yetisi yok mu sanıyorsunuz? Yoksa "Amerika kim, biz kim" kafasında mı yaşıyorsunuz hâlâ? Eğer gerçekten körseniz, sadece yazık diyorum size...

      Sil
    5. Hala bana ülkemizin potansiyelinden bahsediyorsun. Tamam anladık onu biz de kabul ediyoruz, ülkemizde tarihimizin getirdiği bir potansiyel var. Siyaset, savaşın silahsız olanıdır diye bir benzetme yapılır, onu da biliyorum ve ilk defa senden duymuyorum. Ama bu anlattıkların erdoğan'la ilgili hiç bir şeyi ıspatlamadığı gibi herhangi bir siyasi liderin gerçejten böyle bir oyun kurma oyun bozma kapasitesine dair de bizi sınırsız bir bilinmezliğe mahkum eder. Ondan sonra zanlar veya inançlar devreye girer.
      Mesela savaşta da her türlü taktiğin ötesinde kırmızı çizgiler vardır. Düşmanın çocuklarını esir alıp topluca katliam yapamazsın. Buna benzer örnekler, taktiksel olarak gerekli olsa bile ahlaki olmadığı için uygulanamaz
      Ben erdoğan'a güvenmiyorum çünkü bir siyasetçinin özel stratejisi ne olursa olsun, bu peşine takılanları ikna edecek berrak, doğrulanabilir, açık, ikna edici genel ilkeleri de olması lazım. Bu genel ilkeler onun peşine takılanların onu sorgulama ve destekleyip desteklememe kararını verecekleri noktadır. Gerekirse bu ilkeleri sadece teşkilat içinde sıkı bir eğitim politikası ile yerleştirir. Erdoğan'da göremediğim şey bu. İslamcılık terminolojisiyile söylersek, siyasi hareketin bağlılarının hem kendi çalışmalarında hem de liderleri için bağlayıcı olduğunu bildikleri ve sorgulamalarında dayanak noktası teşkil edecek cihat teorisinden bahsediyorum. Madem siyaset savaşın silahsız yapılanı o zaman siyasetle uğraşan müslüman bir kimse için " siyaset en az savaş kadar cihat olarak adlandırılmaya elverişli bir saha" olmalıdır. İçinde yaşanılan çağın siyaset araçlarını kullanırken kitlenin tamamı
      için geçerli temel esaslar da cihat teorisini oluşturur. madem erdoğan'a büyük bir şans veriyorsun o zaman git erdoğan'ın hocası erbakan'ın siyasi zihniyetini, söylemlerini, stratejisini bir araştır. Ben erdoğan'ın hikayesini 28 şubat sürecinden bunalmış müslüman halkın peşine düştüğü bir siyasi figür olarak okumuyorum. Osmanlının son döneminden başlayan ve cumhuriyet döneminde siyasi alanda erbakan'la şekil alan, başka isimlerle kültürel sahada devam eden İslamcılık üzerinden okuyorum. Karşıma vasıfsız, duygusal, hırslı, kabadayı, fikri ve akademik derinlikten yoksun ama halkın içinden bir kişi çıkıyor. Eğer amaç bende bu intibaı uyandırmaksa, o zaman strateji başarılı. Bu zokayı kesin küresel güçler de yutmuştur diyecez şimdi. Tekrar ediyorum ülkemiz uluslararası arenada bir şey yapıyorsa bunun mimarı, senaristi, yönetmeni erdoğan olamaz, olsa olsa aktörü ya da spikeri olabilir. Tabi böyle bir şey gerçekten varsa...

      Sil
    6. Mâşâallâh... Bu kadar vecîz ifâde olunabilirdi.

      Sil
    7. Şimdi sana soruyorum, dürüst ol.. Amerika gibi 300 yıllık muz cumhuriyeti oyun kurabiliyor ve siyasi stratejiler geliştirebiliyor da, Türkiye gibi kökü 3000 yıldan fazla olan bir devlet, Ortadoğu Projesi'ne eşbaşkan olma kısvesi ile oyun kuran bir devlet olamaz mı?

      Diyince bir gülme aldı :)

      Bu son derece kendinden emin arkadaş sayesinde Türkiye'nin değil de Amerika'nın bir muz cumhuriyeti olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

      BOP rezaletini aklamak için bu kadar takla atmaya gerek yok. Erdoğan kendisi "ölü doğmuş bir projeydi" dedi. Sana kalsa BOP eşbaşkanı olmak bir strateji, hatta BOP Allah'ın işi :)

      Meseleye gelirsek: ABD başka derin devletlerce (ingiltere, fransa, almanya) idare edilen devasa bir savaş makinesidir. ABD kolları çok güçlü bir boksördür. O eldiveni Avrupalılar giyer. ABD'ye muz cumhuriyeti diyeni Allah çarpar.

      Avrupa ve Türkiye arasında kıyas yapmak insanı gülünç duruma düşürebilir. Oraya sonra geliriz.


      Türkiye tabii ki bir muz cumhuriyetidir. Ülkemiz ekonomik ve teknolojik olarak korkunç düzeyde dışa bağımlıdır. 2002'de başlayan carry-trade sayesinde Türkiye gibi gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere para akışı hızlandı. Doğal olarak Erdoğan da dış güçlerin desteğiyle iktidara geldi. Qe1, qe2 ve son olarak qe3'e (yani Gezi diye bildiğiniz 20 Mayıs 2013'e) kadar her şey iyiydi. Qe3 eroin bağımlısı gibi dışarıdan akan dolara bağımlı hale gelen ülkemizi yokuş aşağıya yuvarlamaya başladı. Bunu hiçbir strateji durduramaz.

      Zamanında bol olan para akışı işbilmez, cahil ve görgüsüz hükümetimizce maalesef rantta tüketildi. Geri dönüşü olmayan yola girdik.

      Hızla fakirleşicez, fakir memleketlerde hukuk, adalet vb şeyler olmaz. İktidar değişse bile bu değişmez.

      Osmanlıyız sonuçta, köklerimizden ötürü aynı hataları tekrar yapmamız şaşırtmıyor.

      Türkiye'de bir devlet var evet ama sandığın kadar kudretli değil. Özellikle 250 yıldır başka güçlerin tesiri altında hayatta kalabildik.


      Osmanlı son 250 yılda Rusya ve İngiltere arasında tost yapılmıştır. Bu geniş çaplı rekabete tarihte "Great Game" denir. Deyim yerindeyse Yahudi-İngiliz ve Rus iradesinde 1800-1914 arasında oksijen çadırında yaşatıldık. Cumhuriyetle birlikte biraz olsun makasları biz değiştirdiysek de 1950'lerde makinist koltuğuna oturup makas değişimini yine dış devletlere bırakmak zorunda kaldık. Neden?

      Çünkü düşünce biçimimiz gelişkin dünyaya uymuyor. Bu topraklar "geri" düşüncelerle yoğrulmuş, nepotizm, kayırma vs. Bir türlü toparlanamıyoruz (Coğrafya kaderdir).

      Çünkü her boku en iyi biz biliyoruz. Çünkü herkes kötü bir biz iyiyiz. En iyi biziz.

      Çünkü hamaset yumağıyız. Çünkü irrasyoneliz. Gazla çalışıyoruz.

      Bu illet futbolumuza bile yansımış: Kaos futbolu:)

      Düşünsene futbolumuzda bile strateji yok.

      En iyi olduğumuz konu köklerimizle alakalı olan "TSK". TSK olmasa çoktan bitmiştik. Yoklukta bile iş yapıyor.

      TSK'nın iş bitirici olmasının nedeni Orta Doğululuktan sıyrılıp rasyonel dünyaya açılmamızı sağlayan bir güç merkezi olmasıdır.

      Güç merkezleri diğer güç merkezleriyle alış veriş içinde olurlar. Uzay ve savunma, yenilik vs onlar için karşı konulmaz merak uyandıran olgulardır. O yüzden TSK gelişkindir (zihniyet olarak).

      TSK Türk rasyonalitesinin sembolüdür. Türk halkı TSK'nın çok gerisindedir.

      Din hocalarına bakın, yüzde 90'ı beş para etmez, yobaz ve işsiz. Külliyen zarar.

      Türkiye yüzünü İngiltere veya Rusya'ya dönmek zorunda değil. Yüzünü rasyonaliteye dönmeli.

      Bunu yapamazsak yok olucaz. Yaparsak yeni kurulacak dünyada biz de olucaz.



      Sil
  47. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  48. Televizyonu face i bıraktım. Yapmacıklığa yalana tahammülüm kalmadı gerçek insanlar bile rol kesiyor. Bazen şimdiki hayatımı bi mevsimlik tarım işçisinin hayatıyla değiştirsem diye düşünüyorum. Fotograf makinesiyle ölümsüzleştirilmeyen like ve commentlerin olmadığı zamanları özledim. Vedat milor köydeki eşeğin bokunu yesin. Mankenler tek kaşlı kezbanın kıllı amına kurban olsun. Papatyalardan yapılmış tacın amına koyayım.

    YanıtlaSil
  49. Aşağıdaki yazı yukarıdaki yazın ile alakasızdır.

    Seni samîmiyetle severdim, bu bunalımlardan, bu sıkıntılardan gün gelip kurtulman için de du'â ederdim.

    Fakat gördüğüm kadarıyla senin kendini kurtarmaya niyetin yok. Ona şuna buna düşmanlık üzerine bir îmân inşâ etmeye çalışıyorsun. Sathîsin ve sathî kalmayı tercîh ediyorsun. Şeytanlarla arkadaşlığı insânlarla arkadaşlığa yeğliyorsun. Kendi kendin (kendi milletin, kendi insânın, kendi geleneğin, kendi peygamberin (SAV) ve daha pek çok şey) ile kavgalı olmak üzerine bir hayât binâ ediyorsun. Mâneviyât ile alâka kurmak yerine - evet - yanlış ba'zı mihrak ve noktalardan hareketle hepsini bir çuvala doldurma istikâmetindesin.

    Yine de hakkında beddu'â etmek istemem. Tek bir şey söyleyeyim:

    Yolun yol olmadığından lâyığını buluyorsun. Bu yolda gittiğin sürece de beter olursun. Bir korkum varsa, o da dünyâda beter olmanın hudûduna vardığında âhirette beter olmandır. Edip Yüksel münâsebetinin işâret ettiği de gidîşâtının bu olduğudur vesselâm.

    YanıtlaSil
  50. Bir değişimin içerisinde olduğum bu dönemde ve daha önceki dönemlerimde severek okuduğum bir blog.
    Ayrıca ciddi bir şekilde yorumlarda tartışmaların ve eleştirilerin yapıldığı bir kitle var karşımda.
    Değişimin içerisinde iken ağzımdan dökülen sözleri ve soruları akıcı hale getirip aklımdakilere cevap aradığım bir blogda ben kurdum merak edenler uğrar ve okurlarsa sevinirim. Herkes sağlıcakla kalsın.

    https://degismekteolan.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  51. Çok ilginç konulara değiniyorsunuz.

    YanıtlaSil
  52. gardaş bi baksana artık eski konularda da yazsan diyorum. Zaten epeydir bi halt yazdığın da yok. Bak internet kafedeyim. Senin için süremi harcıyom. hadi be sikko gardaş be hadi be!

    YanıtlaSil
  53. robotun ağzına yüzüne attırmışlar.

    YanıtlaSil
  54. Ye ic sic yat para kazan. bunu yaparken hayvan surusuyle ugras hayatim bu sekilde. Ozel hic bi seyim yok. Bi arkadasim anlatti iki kiz kendisi hakkinda konusuyor. Kizlar diger kizin gordugunun farkinda hic umurlarinda degil. Benim omrum bu sekilde gecti. Muhabbet konusuyum insanlar farkinda oldugumu biliyor. Bundan nasil etkilenecegim kimsenin umrunda degil. Herkesin cok kiymetli bi gorusu var soyleyecek. Durum boktan. De ekini dedenin tassagina yaz. Cocuguna televizyon izlet ve sonra sik. Istersen cernobilde yasa.

    YanıtlaSil
  55. Sevgili Cemre DEMİREL,

    Doğru kişiye hitap ediyorum sanırım... Öncelikle, bu mesajı görebilir veya asla görmeyebilirsin. Olması gereken olur ve elbet her şey olacağına varır. Ne de olsa kaynak tektir...

    (Buraya, yüzümü güldürdüğü için teşekkür borçluyum ki, "karakter fazlalığı" sebebiyle mesajımı yayınlamadı. "Karakter eksikliği" diye bir sebep de sunabilirdi... Uzatmayayım: Mesajın tamamını, ekran alıntısı şeklinde aşağıdaki linkte bulmak mümkündür...)

    https://i.hizliresim.com/molmm2.jpg

    YanıtlaSil
  56. Sikko da öldü ellam ki . Sesi soluğu cikmaz oldu.

    YanıtlaSil
  57. Uzun bi aradan sonra bloguna bakinca gordum ki adimi kullanarak ahlaksiz bazi yorumlar yazilmis. Evli barkli bi anne olarak bu yazilanlar beni cok rahatsiz etti. Basta herhangi bir yorum yapmakla ben hata ettim, seviyenin bu denli dusmesinden ve benim de buna dahil olusumdan utanc duyuyorum acikcasi. Adim gecen tum yorumlari, benim yorumlarimi hatta benim silmis oldugum fakat adimin yazar olarak kaldigi tum yorumlari silersen minnetttar kalacagim.

    YanıtlaSil
  58. ANKEBUT SURESİNDEKİ İNANILMAZ

    ENLEM-BOYLAM MUCİZELERİ

    www.yenimucizeler.com

    http://www.yenimucizeler.com/index.php?topic=8.0

    Ankebut suresinde böylesine açık ve net bir mucizenin olabileceğine inanamayacaksınız.

    Ankebut suresinin sure numarası 29 dur. Bu surenin 38. ayetinde Semud ve

    Ad kavminden bahsedilerek, onların yaşadıkları yerler hakkında beyanda

    bulunulduğu ve açıklama yapıldığı belirtilmektedir. İster istemez tam bu ayette

    bu kavimlerin yaşadığı yerler hakkında açıklama yapıldığının belirtilmesi, bu

    yer belirlemenin bir çeşit navigasyon koordinatıyla gerçekleşebileceğini

    düşündürdü. Dünya üzerinde bildiğiniz üzere ancak paralel ve meridyenlerle

    (enlem-boylam) bir yer belirleme mümkündür. Bunun için iki veri gereklidir:

    Enlem ve boylam değerleri.

    Kuran-ı Kerim?deki ayetlerin de bir koordinatı bulunur. Bunlar o ayetin Kuran?ın neresinde olduğunu anlamamıza

    yardımcı olur. Tahmin edeceğiniz üzere Ankebut suresi 38. ayetin koordinatı olan

    (29: 38) verilerini enlem ?boylam değeri olarak uyarladığımızda ortaya çok

    şaşırtıcı bir mucize çıkmaktadır. Gerçekten de 29. Kuzey paraleli ile 38. doğu

    meridyenin birleştiği nokta, ayette geçen kavimlerin yaşadığı bölgeye isabet

    etmektedir. Semud kavmi, Ad kavminin devamı olan bir toplumdur. Ad kavmi helaka

    uğradıktan sonra ilk yaşadıkları bölge olan Arabistan Yarımadasının güneyinden,

    kuzeye göç etmişler ve Semud kavmini oluşturmuşlardır. Aynı bölge bu bakımdan Ad

    ve Semud?un yaşadığı yerlere karşılık gelmektedir. Aynı şekilde 36. ve 37

    ayetlerde bahsedilen Medyen kavminin yaşadığı bölge de tam olarak 29. paralel

    ile 36. Ve 37. meridyenlerin birleştiği yerlere karşılık gelmektedir. Üstelik

    Semud kavmnin yaşadığı yerle ilgili olarak Medine (Hicaz) ile Şam arasındadır

    deniyor ve Medine ile Şam arasına bir doğru çizdiğimizde tam orta noktası 29.

    kuzey paraleli ile 38. doğu meridyeninin kesiştiği noktaya rastlıyor. Bu coğrafi

    bölgelerin haritaları ve haritalar üzerindeki enlem-boylam gösterimleri ilgili

    çalışmada kaynaklarıyla birlikte mevcuttur.

    Bunlarla da bitmiyor. Lut

    Gölü?nün coğrafi konumu ve Hz. Musa?nın denizi yardığı tahmin edilen bölgelerin

    de koordinatları sure ve ayet numaralarıyla işaretlenmiş.

    Neden kuzey

    paralelleri ve doğu meridyenlerinin esas alınması gerektiğinin de çok basit bir

    açıklaması vardır. Sure ve ayet numaraları doğal olarak pozitif tamsayılardan

    oluşmaktadır. Koordinat düzleminde her iki unsurun da pozitif olduğu bölge (+x,

    +y), dünya haritasına uyarlandığında kuzey paralelleri ile doğu meridyenlerine

    karşılık gelmektedir. (Ekvatoru x- ekseni, 0 derece boylamını da y- ekseni

    olarak varsayıyoruz. )

    Ayrıca neden Ankebut?... Ankebut örümcek anlamına

    gelir. Surenin bir ayetinde örümceğin evinden bahsedilir ve sure adını bu

    ayetten alır. Örümceğin evi, bilindiği üzere örümcek ağındandır. Örümcek ağı

    şekil itibariyle doğadaki yapılar içerisinde paralel ve meridyenlere en çok

    benzeyenidir. Üstelik El-Ankebut kelimesi teknik bir terim olarak, lehva

    üzerindeki şebeke ( ağ, örgü, ızgara) anlamına gelmektedir. Tıpkı bir haritanın

    üzerindeki enlem- boylam çizgileri gibi?

    Daha ne kadar açık bir mucize

    bekleyebiliriz ki?

    www. yenimucizeler. com

    Bu konuların dışında yeni

    tespitlerimden biri olan, Hz.Adem ve Havva'nın yeryüzüne indirildiği yerin

    koordinatlarıyla ilgili olan ve National Geografic kurumunun yürüttüğü

    Genografic Project çalışmasına dayanan mucizevi uyumu da incelerseniz çok

    sevinirim.2/Bakara:36 ayetiyle 2:36 koordinatlarının nasıl mucizevi bir şekilde

    uyum gösterdiğine tanık olacaksınız

    http://www.yenimucizeler.com/index.php?board=75.0

    Ayrıca şu konunun da mutlaka incelenmesinde fayda vardır:

    http://www.yenimucizeler.com/index.php?topic=15.0

    BU VE DİĞER BİRÇOK MUCİZENİN İNSANLIĞA DUYURULARAK İSLAM

    İNANCININ YAYILMASINA KATKIDA BULUNMANIZI RİCA EDERİM...

    EĞER MESAJIMI

    OKUDUYSANIZ KISA BİR YORUM GÖNDERİRSENİZ SEVİNİRİM..

    ALLAH`A EMANET

    OLUN..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kavimlerin yaşadığı yerlerin koordinatları hakkındaki araştırmayı kim yapmış? Araştırmanın aslı nerde? Bir de şu 19 meselesi hakkındaki fikrinizi merak ediyorum.Bir de kuran da neden Muhammed'in yaşadığı coğrafyanın dışında bir bilgi yok? Kuran apaçık bir kitapsa neden mucizeleri hepsi şifrelenmiş? Sabancı torunu, Çoban Hüseyin, Evsiz Hint li bunlar aynı mahkemede nasıl adil bir şekilde yargılanacak? Ahiret yani... En önemli soru:Allah neden evreni yarattı tüm bunları yapmasının mantıklı açıklaması nedir?

      Sil
  59. turan dursun hakkında ne diyosun sikko. bi çok kişi ad hominem yapıp geçiyor adama

    YanıtlaSil
  60. Kardeş dinden imandan ahlaktan bahseden insanın cenabet ağzıyla fetva vermesi ne derece doğru. Milletin anasına küfür et, ağzına yap; sonra e ben kötüyüm, sizler kötüsünüz, millet kötü, içki içelim şu konuda şöyle ayetler var. Yanlışa teslim olduysan kötü örnek olma ya da doğru ol doğru örnek ol.

    YanıtlaSil
  61. Hasan belki bu davranışı, böyle gördüm ben büyüklerimden ya da böyle yapmazsam dışlanırım çünkü racon bu, diye değil de içinden gelen adalet dağıtma ve bu yönde cesaret gösterebilme duygusu nedeniyle yapmıştı.Bu noktada insanı hataya iten insanın en temel içgüdüsünün yaşama içgüdüsü olduğu.Çünkü bu sebeple insanı kendi yaşamı için hiçbir şekilde fedakar olmayacak ve doğası gereği eğer bi caydırıcı olmazsa(bir çeşit mahalle baskısı,din veya akla gelebilecek çeşitli farklı etmenlerle oluşturulmuş yazısız ve yazılı kurallar,racon)örneğini verdiğin survive etmeye programlı robota dönüşeceğini varsayıyorsun ister istemez.Bu yaşama içgüdüsünden daha etkin bi içgüdü ortaya koyar nietzsche ve güç istenci der buna,temel neden olarak da insanın kendini feda edebilmesini gösterir,sevdiği biri için ya da kabilesi,kendini ölüme atar,hem de bunu mahalle baskısı nedeniyle de yapmayabilir,oysa ki bu asıl içgüdüsü ne olursa olsun survive etmek olmalı diye kabul edilen canlıya terstir.İşte bu noktada nietzsche bu davranışı gösterebilme cesaretinde bulunup bulunamayacağına göre insanları ve kabile ya da toplumları katagorize eder.Korkağa sürü, cesaretliye efendi ve bunların temel davranış biçimleri ve hayat görüşlerine de sürü ve efendi ahlak anlayışı der.Nietzscheye göre sürü insanı veya bu yönelimin ifade ettiği norm korkaklıkla veya kısa günün karı anlayışıyla yapılır,efendi ise hayatın ona verdiği amaca yönelik(evrimsel tekamül,evolve)elini taşın altına koymaktan çekinmez,kendini dinler.Bütün bu tekamül etme durumu stabil değil hareketli ve değişkendir ama harekete bağlı olsa da bilişsel durum belirleyicidir,bu konuyu da nietzsche özgür mü diyorsun kendine,kafandaki egemen düşünceyi bilmek isterim.Sözüyle anlatır.Bu noktada insanın değişmez davranışlarının hedefi genini aktarmak ve kendi genini de geliştirmektir,bunu ilk schopanhauer der ve hayatı çıkmaz sokak gibi görüp hep kötü olacak olana doğru doğrusal bi tablo çizer ve pesimist bakar olaya,nietzsche olayın trajikliğinin farkındadır ama tam tersi kötü olan değil iyi olandır bu insan için ta ki bu uğurda cesaret gösterip sezgisini dinlesin insan.Ve bu olayın varacağı yer de cinsel seçilim olacaktır,illa ki bi arama olsun olmasın robinson cruse gibi bi adaya düşülmedikten sonra ki onun bile bi umudu vardı geri dönebilmek adına.Dolayısıyla hitler ne kadar dünyadaki diğer tüm erkekleri de öldürse eğer kadınlar onu istemezse ancak tacizle sonuç alacaktır ki kendine ve stabil olmayan hayattaki duruma rağmen bu davranış kendine hakaret ve kit vurmak olurdu ve tabi ki güvensizlik ve korkaklığın kanıtı.Tabi siyaset apayrı bi konumdadır ve bu işlerle ilgilenmez,değişen duruma göre hayatta kalmak aslolandır ve bu iki durum ilişkilendirilemez hitlerin yapmaya çalıştığı gibi.Nietzsche bu durumu birbirimiz kandırmayalım eğer bi yerde politika yükseliyorsa kültür düşer kültür yükseliyorsa politikaya rağbet,değer azalır der.Dolayısıyla burdan konuya girilecek olursa varsın kaybedilen varolan normlar,raconlar,gelenekler olsun,daha nice yeni kurallar konulacak.Buna ilgi de var ki yozlaşmanın doğrusal olması beklenirken hele de caydırıcı birçeşit mahalle baskısı yokken.Bırak hayattan korkmayı ve bok atmayı hayatın da göt deliği var bunu herkez bilir.Bu da hayatı tehlikeli ve eğlenceli yapan şey zaten ki yükseleni olabilsin.

    YanıtlaSil
  62. niye ayıp olsun ki herkes yapıyor

    YanıtlaSil
  63. Hadi şu hadisleri toplayıp meydanda yak artık cemreciiim, işin ucu sana dokunuyor sürekli:

    "Mü'min hiçbir zaman kimseye hakaret etmez, kimse ile
    alay etmez, kimseyi lanetlemez, küfür etmez ve başkalarına dil
    uzatmaz."

    "Mü'min her şey olabilir, ama yalancı ve hain olmaz."

    Hz. Muhammed

    YanıtlaSil
  64. Bu da hani şu tanımadığın ersin için gelsin:

    "Hilekâr, kendini beğenmiş ve başkalarına yaptığı
    iyilikleri her zaman yüzlerine vuran biri cennete
    girmeyecektir."

    Haydi şimdi çeşitli çakma karakterlerle yorum yazıp burayı doldurun, maksat okunmasın.

    YanıtlaSil
  65. Blog'unda her bok var, bir tek nur cemaati yok. Samimiyetsiz bir üç kağıtçısın. Belli ki vaktini bekliyorsun ceematin, devran döner diye...

    Öncelik HAKİKAT değil senin için, senin o çirkin götün çünkü.

    Egoist, ezik, dikkat çekmek için uğraşan zavallı.

    Not: Müslüman olsan gerçekten, yıllardır babam ölü diye ajitasyon yapmazdın.

    Kuran: "Ölenlere öldü demeyiniz".

    Ama halk diliyle konuşursak, inersen bu madde düzlemine, iyi ki ölmüş baban. Zırla dur.

    Ersinin babası da de iyi ki tüymüş o aileden zamanında... Artık kendi deyimiyle; üçkağıtçı abisiyle ve ondan öğrendiği taktiklerle yaşar gider, eceli el verdiğince.

    Her şey yerli yerinde.

    YanıtlaSil
  66. bravo sikko kardesim. samimiyetin takdir edilesi.

    YanıtlaSil
  67. yazı yazsana laa gardaaaaşşşşş.hadi la.nolur la.resimlisinden videolusundan olsun.gel bizde kal biz sana bakaruk.amma yazı yaz lan cücük.

    YanıtlaSil
  68. sevgili sikko ya da cemre.
    Bak kardeşim intiharı kendini bildi bileli düşünen, babasının ölümünden sonra yaşamın anlamsızlığını yakından gören bir insanoğlu olan ben sana teşekkür etmek istiyorum. İnsan kendi derdinin bir benzerini başkasında görünce nedense mutlu oluyor. Lan bi eşşek ben değilmişim bu mevzu bir tek beni darlamıyorumuş diye seviniyor içten içe. Şu dünyada manası sınırlarını aşan bir atasözü varya hani "ateş düştüğü yeri yakar". Ben senin blogunla ve senle 1 ay kadar önce tanıştım, okulum yeni bitmiş ve çalışmam gerekiyordu. Ama içimden nasıl da gelmiyor biliyor musun çalışmak. Öyle böyle değil hiç mi hiç gelmiyor, insan sevmiyorum zaten karakterim böyle. Neyse dağıtmayayım, antidepresanın en kallavisini de kullansam bu dünyaya alışamyorum. Beni yalancı ve işe yaramaz olmaya itti bu hayat. Öylesine bir yalnızlık ki bu seni ve yazılarını görünce dedim bu bebe de benim gibi lan, bir ben değilim dünya sıkıntısı çeken. Hem de edebiyat kasmak için değil Allahına kadar çekiyor varolmanın ve insanların sıkıntısını. İntihar halen aklımın bir köşesinde gözümün içine bakıyor. Ama Allah'a da inanıyorum, namaz kılıyorum, nasıl olacak bu iş ? Rabbim bir miktar süre takdir etmiş şu kuluna. İleri doğru uzun, geriye doğru bakınca da çok kısa. Daha gençliğimizin baharında, mühlet verilenlerden olmuşken bize intiharı düşündüren her neyse onun ta evveliyatını öpeyim. Sevdiği ve üzmek istemediği 2 insan ve Allah korkusu olmasa ölümü seve seve seçecek durumdayım. Allah o kadar büyük ki bütün yarattıklarına ölüm imkanı vermiş. Merhamet sahibi rabbim sana, bana ve tüm ihtiyaç duyanlara yardım etsin. Yorumun yeri burası değilse okuyunca silersin. Ölmez de hayatta kalırsak şayet Ankara ya gelirsen burada bir kardeşin bir evin var unutma.

    YanıtlaSil
  69. paylaşım açıklayıcı ve sade

    YanıtlaSil
  70. Ananda joy, ananda ananda...

    YanıtlaSil
  71. Az bi şeyler karala da okuyalım sikkocum.

    YanıtlaSil
  72. Rüyamda bloga yeni bir yazı eklemiştin be hacı, nasıl özlediysek rüyamıza bile girer oldu. İster yazı ister video, bişeyler çıksa keşke torbadan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rahat bırakın adamı, elektronik ev eşyanız muamelesi çekmekten vazgeçin. Canı isteyince döner. İsterse hiç dönmez. Kendi bileceği iş.

      Sil
    2. Sen de haklısın.

      Sil
  73. Bazen bakıyorum da cidden racon öldü be agacım. Tıpkı Arap Sado öldüğünde ortalığın mahallenin çakallarına kalması gibi öldü hem de..

    YanıtlaSil
  74. Global bir yalan, sihirli gerçeklik, karışmayan hak ve batıl ve ötesi. Hani mor ve ötesi var ya, o ayarda bir ışıltı. Sanki.

    En çok yalan, iftira baktım bu sitede, doğru bir yerdeyim dedim ve yapılabilecek tek şeyle saldırdım: gerçek ile. Alt üst oldu her şey, ben de. Zaten hedef buydu.

    Adına ister karma de, istersen ceviz içi; olması gerektiği gibi oldu. Hakiki bir deli, has bir kafir; ya da has bir inanan. İsteyene istediği verilir. İrade katıksız bir şekilde kullanılırsa olur böyle şeyler. Kendi "suçlayıcı" mekanizmamda kendinizinkini gördünüz ve öfkeye, kibre kapılıp ortadan ikiye bölündünüz; ben de öyle.

    Mevlana kim? Sen ben gibi. İftira ederken, bunu da hatırlamadınız. Ben de bu durumu aleyhinize kullandım ki görün: hakikat diridir. Ve O'nu bilmediğinizi de anladım, Hallacı da. Çünkü onlar sır saklasa da, maskesiz gezerlerdi. Ve küfrü nur yapma sanatını bilirlerdi; çölü aşmışlardı.

    Bir yalandan tüm dünyanın başına neler geldi, örnek vereyim Hitler ağızıyla: "Bir yalan ne kadar büyükse, ona o kadar inanan çıkar". Sonuç: milyonların yıkımı. Soykırım. "Onların ihtilafa düştükleri konularda Allah hükmü verecektir".

    Ve musibet bazen en iyi şeydir. Ve ikisi bir arada da var olabilir, yani hak ve batıl; yine de karışmazlar. Bu, adalet gereğidir.

    Eğer o "line"a bir katil gibi müdahele etmeseydin, bunlar başına gelir miydi dersin? İradem senin kötü niyetini aşmıştı, beni durduran şeyse, onu sana misliyle geri çevirmekten ibaret oldu. Yetindim çünkü "onlar bilmeyen bir kavimdir". Niyetim, kafa bulmak değil (sizle de, ve diğer anlamlarda da), herkesi daha doğru yollardan da bu minik aydınlanmalara yöneltmekti.

    Şu an farkında olsan da olmasan da, ustan Therion.

    Bil seni yönlendiren her şeyi. The Holy Mountain da film değil zaten: Magick. Sinema hevesinden kurtulursan, onun da üstadını tanırsın.

    Şimdi söyle; sözde cin kılıfına bürüyüp "seçilmişlerin" üstünden çakma ufo geçirmek mi daha iyi, yoksa daha "güzel" yollar da olabilir mi uyandırmak için? Bilmiyorsan daha kötü. Ama zorlarsan, o çakma ışıkları kıçına doğru kitler yollarım.

    Din dersinden evvel ahlak öğretilmeli diyorsun ama bu nesil, artık yalana doydu. Yani senden ahlak öğrenmez.

    Benden de öğrenmez. Çünkü benim ahlak düzeyim, hakikati ortaya çıkarırken kabuk gibi soyuldu ve umrumda değil. Ben arınmaya giden yolu biliyorum, uygulamadıkça "edebiyat kasmam".

    Kasarsam belki adını SİNEK koyarım eserin; "Onlar bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, geri de alamazlar. İsteyen de aciz istenen de".

    (Kafanda ancak patent var değil mi, fool? Aptalca bir sözde gizli dile de gerek yok).

    Sorun sistem de değil sende, demişsin. Sistemi insanlar kurar, en basit anlamıyla; el ele gidilir kısacası güneşe. Ve kimi orda yanar. Cennetler de renk renktir ya Kuran'a göre, onun gibi.

    İsteyene istediği verilir.

    Kimseyi küçümseme, belki senden daha hayırlıdırlar. Onları kandıran, elbette kendini kandırır ama şuurunda değildir.

    "Müslüman müslümanın aynasıdır. Kafirinde aynası vardır ama, farkında değildir". (Mevlana)

    İşte o yüzden, aynaya 200 sene secde de etsen, sana Hakkı gösterir.

    Arabın big mac'i nasıl yediğine takılma; belki senden daha hayırlıdır.

    YanıtlaSil
  75. İnsan sevgisini sorgularken kaşı tarafın, kendini elbette pas geçersin, çünkü hafızan kendi nefsine çalışıyor sürekli.

    OD olan bana gelip, geçmiş olsun demez veya daha dikkatli olmamı nasihat etmez veya, artık böyle şeyler yapmamam gerektiğini bile söylemezsin;

    ama ben bir hakikate ile gelip sana HAYIR, BENZO VE OPIOID olan iki kimyasalı sana bırakamam, çünkü bunları kolayca karıştırır ve ölebilirsin dediğimde, aklımda sadece senin canın olduğunu değil, arada kendi nefsime çalıştığımı düşünürsün. Bilgisiz olduğun için beni de dinlemeyeceğin için (benzoyu kazara önce alsan, diğerini almama ihtimalin sıfıra yakın, bakınız: lowered inhibitions by alcohol consume)ben karar verdim, onu da kıskandın.

    Çocukça da değil, kötüce.

    İşte, hayattasın. Yalansız bilgi de hayatta.

    Ve sürekli "kimseye dgüvenmeyeceksin" demeyi kes:

    Belli ki, sen de güvenilmeye değmezsin.

    YanıtlaSil
  76. Not: benzo ve alkol, gaba'da çalıştıkları için, aynı sonucu alırsın, tek farkla: "o sarı benzo", alkolden tüm seviyelerde, canavarca daha güçlü. Yani tek hatan, son hatan olur.

    ve yanlış anlama, sor kendine şimdi:

    Ananda Joy değil mi?

    Evet; Ananda Buda'nın has ama aydınlanmayan en yakın dostu/talebesidir ve J0Y demektir;

    1.7.7.1.

    Amen!

    YanıtlaSil
  77. Kendi yasanı bulana kadar, şu işini görür:

    "Love is the law, love under will"

    YanıtlaSil
  78. İşte, bir dilim daha pasta. Araya dost akraba apple katana kadar, yani iftira, hem de ayıkken iftira atmaktan bahsediyorum; paranoyakça değil; gerçekten hakikati yayma adına neyi kurban ediyorsun kendinden söyle!

    Ego'nu tanımadan onu nasıl kurban edeceksin, mesela? Ego diyorum, abimi öyle böyle sevmem diyorsun. Aslında derinlerden bir doğru istek var belli ki; ancak öyle böyle sevmezsen insanı, kardeşin gibi, maskelerin önemi kalmaz.

    Biraysellik, şahsiyet, kimlik, neyin varsa.

    Hiç olmadı, sözde cahil halk gibi kurban kes.

    O kurban, senin nefsin ve fazlası.

    Adını vermeyen, canını verir mi kardeşi için?

    Tanrı korkusuyla girilen yolda, komşu sevgisiyle ilerlenir.

    Senin bana hazırtlattığın bir yemektense, benim sana kendi elimle hazırlayıp sunduğum yemek ve şarap daha samimi değil mi? (Asit gecesi, bizim ev).

    Alimin elinden zehir olsa içer miydin? İçtin!

    Ama zehirlenmedin.

    YanıtlaSil
  79. Oysa, ben alim değilim. Hayatta "bir şey" olmak, en büyük bela. Kimsesiz bulutlar gibi dağılıp gitmek, yağmur yağdırırsa özellikle, BEN BEN BEN diye ortalıkta gezinmekten yeğdir.

    YanıtlaSil
  80. Ölenin(!) ardından iftira atan, ona canlıyken ne yapmaz?

    Cesareti de yoktur ki, onu bir kaşık suda boğsun.

    O bir kaşık sudan halbu ki, canlı yaratılır.

    YanıtlaSil
  81. Dostlardan ve akrabalardan sözde olanları çekip gitti. Yardım ederken, zarar verdiler. Ben de onlara öyle yaptım. Hem de istemeden; zira ben ayık bile değildim.

    Ama telafi edilir. Belki başka bir hayatta.

    Şimdi söyleyin bakalım, zafer kimin oldu bu durumda?

    Her şey bok olabilirdi çok daha kötü; olsaydı onu kim toparlardı ancak?

    Kim yağdırırdı yağmuru?

    Bulut mu?

    Başa sararsak; bir çocuk buluta bakar, yağmura şaşar kalır; ama bilmez.

    Keşke hep böyle kalsa; büyüyüp deneyim kazandıktan sonra da:

    "Yılan gibi bilge, kuğu kadar zararsız".

    YanıtlaSil
  82. Ben (ben = tutunacak bir kulp, sonsuzlukta) Tanrı lafını kıçımdan uydurmadım, Kuran'a (kurana) ise başta hiç inanmadım. Ama sosyal şartlanış da yaşamadım. Aile faktörü lehimeydi..

    Ama arayan bendim. Yani bu nefs. Bir çıkıntı, engin düzlemde. Kurban edeceğim çok şey olduğunu anladığımda, geri dönüş yoktu. Cesaret, sona saklanabilirdi; herkese bir fayda sağlayacağına emin olunacağı ana dek. Bu an gelmezse, kaybın ağırlığı yine bu kulpu tanımaya çalışan ve ona tutunurken, belki de tutulduğunu anlayan bende kalırdı en fazla; kaybı göze almıştım.

    Şimdi siktiret beni. Beni meyhanelerde bıraktık.

    Sen söyle, benden farkın ne?

    Ama sana "ayahuasca" dediğimde, ilk aklına gelen onu insanlara içirip onlara işkence etmekti. Hatırla! Sanatta, bunu aşağı yukarı yaptın.

    Kendini tanı!

    Ben konuşurdum, doğruyu elbette, bildiğim kadarını, ama karşımda iyilikten de somut bahseden biri çıkmadıkça, bu, atom bombasını çocuğun eline vermek gibi olur. Çünkü FORCE, ehlileşmeyen yılan gibi, sokabilir ve zararı yine sen ben değil, o big mac yiyen gariban arap çeker;

    zira, onu tanımıyoruz!

    O yüzden ön yargıları bölmek, bence de, Einstein'ın dediği gibi,

    atomu bölmekten zordur.

    ve "ben" ortada bile yokken!

    Yoksa var mı?





    YanıtlaSil
  83. Kabalacı sözde üstadlar gibi her kelime ve harften bir şey çıkarmaya çalışırken de hakkını ver ama; ayıklama.

    Niyetimi sona sakladım.

    Şunu düşün; Hasan Sabbah olsan, beyin yıkayıp kendi kârına kullansan bunu, kim kaybeder?

    Arap mı?

    Sinek neyi alıp kaçtıysa senden, git yakala hadi.

    Çünkü o hakikat orda. Ve elbette, niyetinin esas doğasını kusursuz kim bilir?

    Önce kendine sor.

    Ayna sonra.

    Hep hakkı gösterir ayna, aslında başka işi de vardır aynanın ama,

    "yüzeyde".

    YanıtlaSil
  84. Sıradan insanın bakışı, banyodaki aynada örneğin, en kral sözde aydınlanma tribinde "posthuman", yani Geç/Yeni insanın görür. Ve der ki:

    Posthuman behind the mirror.

    Şems de der ki, o ayna hep hakkı gösterecek, ve ekler:

    O aynanın sahibi benim.

    Zira Tanrı'nın, yaratılmışlarla bir ilişiği, bu anlamda yoktur.

    Ancak halifeliğini yaparsın. Yeter ki bilincinde ol.

    Şunu da unutma ama:

    Dostun cahilindense düşmanın akıllısı yeğdir.

    YanıtlaSil
  85. Hayır, bu dünyayı sözde seçkinler, aristokratlar vesayre yönetmeyecek sürekli, ki "yeryüzünde güçten düşenler"e kalsın bu miras.

    Bu yüzden de, kıyamet dediğimiz şeyin ilmi, bizlerden kimseye verilmemiştir.

    Çünkü sineği çözemeyen bir zihin kulllanımıyla yürüyen insan, adalet kavramına da tıpkı yobazın kuranda okuyup "cihat et" derken kitapta, o zamanın şartlarından bir haber olduğunu da bilmez; saldırır körce!

    Bütünlüğü anlamak, sabır gerektirir.

    Ve Tanrı yeryüzünden yok edildiğinde surette, ve manada, ve algıda;

    O yine çıkıp gelecek;

    Caretta Caretta gibi misal, veya "deniz canavarı" gibi..

    Aslına döndürmek için çağı.

    Bu anlamda "din değişmez, yasa da" ama insanların pek çoğu bilmezler, zira insan, kuran deyimiyle:

    Kendi isteğini, her şeyin önüne koymuştur. Bu, ilk inen suredir.

    İşte onlara da, Pike'ın dediği gibi, Sabah Yıldızı görünecek ve yakacaktır onları;

    Şüphen olmasın!

    YanıtlaSil
  86. Ve aynı surede zebaniler çağırılırken bencil ruhlara karşı, bil ki sen, örneğin ufo masalıyla, bu kirli işi görürsün.

    Ama bu seni yine de zebani yapmaz!

    Ah nasıl isterdim, Atatürk'ün misal bu konuyu nasıl ele aldığını aktarmak; ama nerde o kulak?

    Crowley fazlasını anlamış olacak ki, oğlunun adı "Attaturk" idi.

    Batılı kökünden yıkardık ama var mı yaralı parmağa işeyen dediğimde, "Bak abi iphone 3 kullanıyorum hala, parayla işim yok" diyen ama benim cüzdanda gözü olan, check eden, göt olan, ama değer kavramından da bi haber olan bir kitleyle, açıkçası işler zor.

    Tanıştık, oradan biliyorum.

    Sünnet gereksiz olabilir erkek için, ama böylesine güzel ve tetikleyici bir mevzuyu, daha çok geriye dönük delille desteklemek de daha ikna edici olabilir.

    Zira ANLA ki; fors'un kullanımıyla ilgili özel bir yerdesin ve dikkat etmen lazım, her anlamda.

    YanıtlaSil
  87. Yalan, Hak'kın karşısında durur. Ve nasıl küçük bir çocuk anne babasına gerçeği söylemedikçe suçluluk duyar ve kılavuzlanmaz, halk da doğruya varacam derken, "kendi" doğrusuna iletilir bunca beyin yıkamadan sonra;

    halbu ki, o çocuk doğruyu söylüyordu...

    Anne ve babası da bir kez hakikati duyunca, önlemler alır.

    Çünkü onlar bilmezler.

    Sen ise bilen, daima diri olanın karşısındasın.

    Horus, ve tüm sembolizm yok olduğunda; tüm evren yerle bir olduğunda vakti gelince, geriye ceviz kadar beyni olmayan kalır mı dersin?

    Cevizden kasıt, yararıdır.

    Her şey hizmetine sunulmuş, acaba şükreder misin?

    Neymiş, sonsuzluk peşindeymmişim. E be ahmak, bilmez misin kaçacak delik yoktur? Öleyim dersin yine kaçamazsın.

    O gün ise; "görüşünüz keskindir; ne bir tümsek ne çıkıntı vardır".

    Bu, zamandan bağımsız bir noktaya işaret eder; veya kısıtlı beynin kısa dönem hafızasının çok ötesine.

    Kuleyi yıkan, altında kalmayı göze almıştır.

    Göz yaşları silinir, çare bulunur ama samimi bir damla yaş akıtan nerde?

    O yüzden, cennet(ler)e girmeden, onların "içinden kin sökülüp atılır".

    Ver cennet, çocuklar şahane haber iken, geriye kalanları ıslah etmek isteyen samimi bir sevn/inanan/anlayan için bir ceza da olabilir.

    Hallac, ene hüve der ki, O'ndan ayrılmasın ve en kötü tanınmak pahasına da olsa, bu dünyada zıtlık yaratsın; tıpkı iblis misali gibi.

    Ve böylece zıttıyla bilinsin her şey; ama Tanrı değil.

    Ki O'nun zıttı yoktur.

    Aynaya odaklanırsan, suretten geçip, sana kendi bakışının öz anlamıyla bir bakış gelir; aklı olan da bu minicik örnekten kusursuz yansımayı görür.

    Ama bu ayna, kalp'tedir. Ne kadar temiz, o kadar iyi.

    Ağla, gitar.

    YanıtlaSil
  88. Masal bitince ne yaparsın peki?

    Çocuk uykuya, diğeri sineğe gider bence.

    İşaret edildiği için değil de salt, daha ziyade yapacak da bir halt bulamayacağından.

    Oyun oynasa diyelim, Nietzsche'nin kastettiği anlamıyla basitçe bir oyun yani şu noktada; geçen sözde boş sürenin ve oyun alanının da parasını ister sanki bu zihniyet çocuktan?

    Çocuklar Alman hesabı yaparlar bence, ve buzdolapları bir kısmının hep boş olur.

    Kayı balık NEMO'yu buzluğa atıp, onu uygun bir vakit uyandırmayı da bekleyebilirsin.

    Ne istiyorsan yap!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nemo ne alaka abi. hehe. 11 yaşındayken izlemiştiöm onu. ama abim bi kitap okuttu bana bi bok anlamadım. magick without tears diye.,kendi komple baştan sona aksatmadan okuduğunu idda ediyo. ne bilim işte tırstım hehe

      Sil
    2. bide aklıma gelmişken, the wicker man var film ama orijinali, 70'lerden kalan.oda acayipti be paşa

      Sil
  89. Bush 11 eylülden sonra rum suresini okumuştu tüm dünyaya nedense o aklıma geldi benimde. 30. sure sanırım 10. ayetti.

    ters yüz olmuş dünya abi. yoksa sure tam tersimiydi 10. 3 vvalla bilmiyorum bakarsınız, zaten ha 13 ha 31 hahah :)

    YanıtlaSil
  90. Kuran: "Onların (düşman/kafir) da velileri vardır".

    Sen bu tarafın velilerine saldırırken oluyor bunlar.

    Bakmak ayrı, görmek ayrı ya, onun gibi.

    YanıtlaSil
  91. O yüzden oku. Ayırt etmeden. İslamı hadisten ibaret sanması karşı tarafın, müthiş bir koruma sağlıyor Kuran için.

    Doğru bir kişinin gözünü açmak, yerine göre derin uykuda olan milyonları uyandırmaktan daha zor.

    Belki bir kişi çıkar da, neden bahsedildiğini ve aslında kimin zihninin çoktan yıkandığını anlar!

    YanıtlaSil
  92. Şöyle bi ağız tadıyla çıldırası saçmalayası geliyor insanın. Az önce otobüste kek vermediler mesela. Amına koduklarım hep mi insan, hep mi mutsuzluk lan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gizli dilini kopardığını ve sana yedirdiğini düşünsene gerçekten saçmalayan, ey sen, ve magick dediysek, onun kelimelerden ibaret olmadığını bil. neyse ki ne kabala öğrenecek düzeydesin, ne gerçekleri kabul edebilecek.

      işin tuhafı, öğrendikten sonra esas gelir tehlike, bakarsın.

      Sil
  93. Karşında, a priori ve reason'ı terk etmiş bir veli var. Therion.

    Çakmadığı ise şu: "Allah dilediğini dilediği gibi yaratır. Sebepsiz yaratır".

    Ve O her şeye güç yetirir.

    Çünkü yeryüzü insanları sarsmasın diye bu tarafa da sarsılmaz inancı olan dağ gibi veliler bırakmış.

    Onlara saldırırsan, ancak kendine zarar gelir.

    Zafer kimin dersin?

    YanıtlaSil
  94. 13, Tanrı'yı temsil eden rakamlardan biridir, ona göre.

    Ve rakamlarla işi yoktur, sabredip okursan.

    Hepsi yıkılacak.

    YanıtlaSil
  95. Ona göre vulgar'sın.

    Kendisi aristokrat. Vulgar, filmdeki gibi (the holy mountain) mevzuya saldırır ama, master onu yoğurur önce.

    Hizaya getirir.

    Çıldırmış tanrıların panteonundan da yukarı çıkarır.

    Ama her şeyi de söylemez.

    Belki sabredersen diye. Ki otursun zihninde; tabi bilgi varsa önce, o bilgiler yerine otursun diye.

    YanıtlaSil
  96. Zaten magicK de; zır cahile hurafe, vulgar'a bilim (en basitinden çekim yasaları), anlayana çok şey. Daha çok anlayanlar da var ama, aklını ve hafızasını belki kullanma konusunda usta olursa ortaya çıkabilir. Mesela: "Sihir hakikatin yerini tutmaz".

    Gizli oluşturduğun(uz) bu minik dil ile o vulgar gibi magick peşindesin ama, sanırım niyetin arınmamış ki henüz, büyücü çırağından betersin.

    YanıtlaSil
  97. Bu yüzden gözlerin tamamen kapalı.

    Filmde Mrs. Curran (Kuran) ölü ama, morgun kapısındaki 19, bir sembol olarak yaşıyor. Belki ordan biri merak eder de, yahu niye herkes bu rakamlarla oynuyor, sembolleri kullanıyor diye.

    Biraz daha anlarsan, kapılar açılmaya başlar. Anlamazsan ama, mevzu filmin sonu gibi: FUCK. Yani kaba halkların sıkıştıkça yaptığı gibi, unutmanın çaresini arar ve gücü de bir nevi boşa harcar durursun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. FUCK: FORCE'N KABA SUNUMLARINDAN BİRİSİ.

      Sil
    2. Not: Tıpkı ŞİDDET gibi.

      Sil
  98. Birileri mesela, 40 diye yerli film yapmış, belki anlarlar ve aynı zamanda "nemalanırım diye", senin gibi. Fool!

    YanıtlaSil
  99. Kendi ağızlarından dinlersek;

    "Dünya para ile değil, semboller ile yönetiliyor".

    Senin çarpmaya çalıştığın dil ile av arıyor kendine mesela Özdemir Erdoğan, aç youtube da mason yaz bir de adını şahsın, çıksın senin bir benzerin.

    Aranızdaki fark şu: O uyumuyor.

    En azından sizle kıyasla.

    YanıtlaSil
  100. Mevlana gibi ben de düşmanlarıma dua ediyorum bu anlamda. Tam zıtta ittikleri için!

    YanıtlaSil
  101. A. Pike'ın Morals & Dogma'sını okursan hakkıyla, FORCE diye başlayan o kitabı, bir köle gibi ele alındığını; çünkü kendini dünyayı şekillendiren aristokratlardan biri sandığını da anlarsın.

    Sen, ona göre, kaba ve güçle ne yapacağını bilmeyen halksın!

    O yüzden senin kör gücünün, forsunun, kontrol altına alınması ve ekonomik şekillendirilmesi de şart.

    Kontrolsuz güç güç değildir. Malesef.

    Şimdi şeytanlık yapmak veya yapmamak senin elinde olmalı. Sonra karar ver. Öncesi önemli.Sonrası kadar...

    Belki onlar gibi bir yol tutar, firma açar, mesela burger king; ve slogan da bulursun:

    ATEŞ SENİ ÇAĞIRIYOR!

    Ah özdemir erdoğan da komik adam:)

    Ama işçinin hakkını tam verir misin, işte o noktada niyetini de görürüz.

    Kölesiz işlemez bu düzen, onlara göre.

    Hele ki köle uyanmazsa, daha iyi.

    YanıtlaSil
  102. Fritz Lang'ın Metropolis'inde örneğin;

    Beyin ve Eller arasında; KALP moderatör olmalı.

    Nasıl yaparsın bunu sinemayla, mini bir magick ile?

    GoRA dersin, sonra da elementleri saydırısın karaktere.

    Tahta! gibi olan uyurken çoğunluk, SEVGİ diyen de çıkar elbet.

    YanıtlaSil
  103. 6. His filmi ile ne yaparlar artık sen karar ver! Ama ne hurafede kal, ne de magick deyince kısır bilim gelsin aklına.

    İlerle o halde, oku, izle yaz, çiz ama kendini de köle ettirme.

    Sonuçta ilimde ileri gidenler der ki: "İnandık; hepsi Allah'tandır!".

    YanıtlaSil
  104. Bir de Kuran'ı eleştirirler, içinde kölelik var diye. Kuran, arada bir köle salıver der ya hani, nefsini arındırsın diye; EVET, ONLAR DA ARINDIRSIN;

    zira kölelik altın çağında.

    Ve Rahman ve Rahim ne demek gör.

    O, herkesin rabbidir.

    YanıtlaSil
  105. "And the truth shall set you free"

    YanıtlaSil
  106. ve AŞK sözcüğünden dahi çekinme; çünkü konu, o kelime yi de aşar ve uzanır.

    Sertab gibi kullan şarkıda misal, çekinme.

    Ego bur buz dağı;

    erit onu.

    Neyle eritirsin sence?

    Therion cevap versin o halde:

    Love Is The Law, Love Under Will

    YanıtlaSil
  107. O şarkıcı da uyumaz hani. O da yaşar, yapar elinden geleni elbet. Sen uyanmaa bak, yeter.

    YanıtlaSil
  108. O halde sen önce uyan ki uyandır diğerlerini.

    Unutma ki, hani bir ara yakıyordum sizi, yarı-bilinçli, ve Tanrı kusurları örttü, herkes mutlu.

    O halde kusurları örtmekte gece gibi ol der ya mevlana, öyledir çünkü bilen için, ve ekler:

    Ama günahı/kusuru ısrarla tekrar edersen, Allah onu mutlaka ortaya çıkarır.

    İftirasız elma, dolapta. Yedim güzeldi.

    Bir daha ASLA, şeytancılık oynama.

    Git sen de ye meyve.

    Kendisine nimet verilenlerden ol.

    YanıtlaSil
  109. Steve Jobs'ın yatının adı nedir deersin? Venüs. Aynı sembolik anlatımla, sabah yıldızıdır o. Lucifer'dir. Işık getirendir. Bencil ruhları yakar.

    Apple logosu da ısırılmış elmadır.

    İftirasız gelenle, paylaşılır bilgi. Hatta gelmeyenle de.

    Çünkü, hepsi O'ndandır.

    İlk apple bilgisayarının fiyatı da bu yüzden $666'dır.

    The Venus Project'te gördüğün şehir tasarımının ana modelleyicisi de Atatürk'tür.

    O her şeye güç yetirendir.

    Racon kesme zamanı değil, öğrenme vaktidir bence.

    YanıtlaSil
  110. tamirat tadilat platformu http://www.tamirediyorum.net/

    YanıtlaSil
  111. Stairway to Heaven şarkısını ters dinlersen, Master Therion'u işaret eder:

    He WILL give you 666.

    Zaten düz değil de her yana akıp giden bir dili -ters düz çarpraz ve ötesi-; ve sembolik bir anlatımı geliştirip onlara öğreten de odur.

    Page de hayranıdır, Lennon başta olmak üzere tüm The Beatles da.

    T.H. Mountain filminin parasını Lennon vermiştir.

    Tüm isimleri saysam, geriye kişi kalmaz.

    ve bunlar ufak bilgilerdir.

    Peki magick deyince fazlasını anlayan var mı?

    Çünkü fazlası var. Her konuda olduğu gibi, sonu yok.

    Ama inancı araç dahi edinen yoksa, nasıl aşacak kendini?

    Hele ki bildiğini varsayan.

    YanıtlaSil
  112. ve kayıp halkanın en barizi şu:

    TO DARE.

    var mı cesaret sende?

    Kimmiş korkan, şimdi söyle iftiracı kardeş? Söyle bakalım, öyle düşünüyordun yazılanlara bakıp. her harften anlam çıkarıyorsun ya!

    To Know, To Dare, To Will, To Keep Silent.

    Ben susmasam da farkı yok. Therion susmamış, yine de aldıran yok.

    Buna diyoruz ki o yüzden;

    The Open Secret.

    YanıtlaSil
  113. El Topo'da der ki Jodorowski özetle:

    Ben de senin gibiydim, denedim, halka fayda vermedi hatta felaket getirdi çabalarım!

    Sonradan ekleyecektir o yüzden yeni filmde:

    It's the master who chooses disciple.

    Usta müridini seçer.

    Beni seçen olmadı!

    Kuralların canı cehennneme.

    YanıtlaSil
  114. Belki O seçmiştir, direkten döndüğüm anda.

    Ama Therion gibi konuşursam:

    "O 3 saat boyunca, şeytan ve tanrı ruhum üstünde savaştı ve tanrı kazandı. Şüphe şuydu: hangisi tanrıydı?"

    O halde şimdilik yeter.

    Zoom back, ca me Ra.

    YanıtlaSil
  115. Not: Hear it not, heaven.

    YanıtlaSil
  116. Anlaşılmaz konuşan hacı dayı, sen ne anlatıyorsun hele basitçe anlat da biz de faydalanalım dediklerinden. Olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peki ama niçin?

      Sil
    2. Altta yazıyor.

      Sil
    3. Sebep buysa sana yazıklar olsun diyorum, bir boka yaramazmışsın.

      Sil
    4. Bi dakka ya pardon, ben yanlış anlamış olabilirim konuyu. Şimdi fark ettim. Sorry.

      Sil
  117. Tip: Master Therion epey yüksek egoluydu, en azından ilk bakışta.

    Ben de öyleyim, ki yükseldikçe traşlanması kolay oluyor.

    Derinlere inmesi, onun da dediği gibi en tehlikelisi:

    "Ego might be the root of all evil"

    YanıtlaSil
  118. Kardeşe, kardeşçe kılıç çekilir. Bu da, sır saklamanın; güvene dayalı olduğuna işarettir.

    Fake oldukça karşı taraf, fake kalacaktır.

    Kimseye güvenmem! mottosuyla, sana o kadar yeter. Kendi dilinle anlattın kendini, çünkü.

    YanıtlaSil
  119. ...ve şu saatten sonra, "kutsal" kitaplarla değil, boyama kitabıyla da gelsen olur ama, arşivi saklamak koşuluyla.

    kutsalı her yerde gören göz için, bu dediğim.

    yine de arada traşlamak gerekirse, kibri, ki kör olma,

    çünkü kibir de çöp gibi gözünün önünde olursa, bir halt göremezsin, küçücük de olsa.

    o zaman açar tanrıyla korkuturuz uyuyan tarafımızı, ve yola devam ederiz.

    YanıtlaSil
  120. Ve, hayır;

    O'nu kendime saklamadım, ve hepsini hesaplamadım.

    Sapkın değilim yani.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Not: sapacak yer kalmayınca, teslim olursun. adına ister tanrı de, ister sevgi, ister hak, ister mutlak, ister x.

      Sil
  121. En yakın dostlarımdan biri demişti ki bir gün bana;

    sen de hep egoya oynuyorsun ama! herkes düşman oldu olacak...

    başka nereye oynasaydım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Üstteki salak doğru anlamış boşu boşuna özür dilemiş. Egosuna yenik adamın tekiymişsin, helal olsun.

      Sil
    2. Haset, sahtekarca da olsa ve gösterilse, bir koku yayar;

      bilmem koku alır mısın hiç?

      diğerleri alsın yeter. doğru kişi(ler).

      Sil
  122. Ve yarın yine aynı güne uyanacak olsan da, sen UNUTMA.

    Unutmak, yıkımın garantisidir.

    YanıtlaSil
  123. Ve biri çıkıp dese ki;

    teşekkürler sana, bir şey öğrenebildim!

    derim ki ona mevlanın kendisini övenlere dediği gibi:

    bana teşekkür etme! O'na et.

    Ama sen gerçekten kavradıysan bir sırrı, aynada yatan,

    o zaman bana da edebilirsin. çünkü kime edersen et,

    övgüler O'nadır.

    yine de karışmaz hak ve batıl, yeter ki bilincinde ol.

    YanıtlaSil
  124. bu, küfrü nur yapanın sırrıdır.

    elementlerin 4 duvarının ötesinde yatar bu sır.

    Allah'ı dost edinen, bilir.

    YanıtlaSil
  125. Fake olmamak iyidir.

    Batman filminde, meydanda heykelin üzerinde boşa "Fake God" yazmıyor.

    Fake olan yıkılır, başta isimler ve hatta sembolleri de.

    Ama HAK, yıkılmaz; diridir, kaimdir.

    Ama fake olmadan ortada, fake ufosu gibi yılmaz'ın goradaki,

    gerçeğini de zor bulursun.

    YanıtlaSil
  126. Yalanlarla filizlenen bir medeniyet çöküyor...

    YanıtlaSil
  127. Hallac gibi noktalayım o halde bu gecelik;

    "Bu kadarı yeter; zafer Allah'ındır".

    YanıtlaSil
  128. Aradan tanrıyı çekip devam edeyim, unutmuş gibi, belki Dna'dan da çıkar? Ne dersiniz? :)

    Kısaca otoriter baba, fazla çocuğuna düşkün anne gibi, fazlası sıkar ki bugünlere gelsin insanlık.

    Ali'nin dualistik kılıcı da, mevzuyu yarıp geçerse, iyi kötü ve ötesi de belirir.

    Bilinmeyen olarak kalır O.

    Ama sineği de koy cebine, sonra terk et hepsini.

    6+ tane drug alıp sex magic yaptığım seansı da (kaza ile).

    Ensest, v.s. bilmem ne kadar yardırmalıyım?

    Diyeceğim o ki;

    Katil uyandı, onu vazgeçiren (sanatta olmasa da),

    bu hayatta sevgi oldu ama,

    yine de belki de alışman lazım, yalnızlığa;

    çünkü karşında denekten ziyade, insan var ya,

    onu olduğu gibi kabul etmelisin belki:

    Yörüngesinde akan yıldız gibi;

    kendi yolunda, çakışmadan, kendi İradesiyle akan.

    Fanatizm ne kadar yanlışsa, ön yargı da o kadar olabiliyor.

    Artık zafer Senin.

    The End.

    YanıtlaSil

Bu blog'a yapılan her yorum, o yorumun sahibini bağlar. Ayrıca makaram sarı bağlar.

3. şahsa hakaret olmadığı müddetçe asla yorum silmem. "Bu yorum yazar tarafından silindi" ibaresi, eğer o yorumu yazan kişi kendi yorumunu sildiyse çıkar.