Yalnız kaldığımda volta atarken düşündüklerimi yazıcam burada. Hani senin de aklına gelen, hatta gece başını yastığa koyduğunda kendini kaptırıp hararetli bir şekilde düşündüğün, ama insan içindeyken bir başkası tarafından dillendirildiğini duyduğunda prim yapma kaygılı bir orospu çocuğu olduğun için o düşünceleri söyleyen kişiyle dalga geçme ihtiyacı hissettiğin, veya sanal bir mecradaysan iki "like" alma, yani beğenilme ve dışlanmama ihtiyacı uğruna dillendireni itin götüne soktuğun, üzerinden yarrak gibi espriler yaptığın, ama çok benzerlerine senin de sahip olduğun birtakım gizli ve sınırda düşüncelerin var ya, ha işte onları yazıcam. Yok hacı, her gün tatlı ve saygılı bir gülümseme eşliğinde yüzüne "Günaydın Zuhal Hanım" deme zorunluluğunda kaldığın orta yaşlı ablayla kendini 69 pozisyonunda hayal etmenden bahsetmiyorum, veya sürekli düzgün vatandaş sıfatıyla karşılaştığın o Zuhal Abla'nın orgazm olurkenki yüz halini tahmin etme çalışmalarından, ya da Zuhal Abla'yı o ana kadar hayatına girmiş olan tokmakçılarıyla sevişirken hayal etmenden, ya da Zuhal Abla'nın göt çatalından damlayan spermleri silmek için giriştiği selpak bulma arayışını zihninde canlandırdıktan sonra "ulan ben neler düşünüyorum böyle ya, tövbe yarabbi" demenden bahsetmiyorum. Benim derdim çok daha büyük, hatta bilinçaltımın Zuhal Abla ile ilgili oynadığı bu sikindirik cinsellik içerikli oyunları dert etmek bir kenara, onları en fazla na böyle konuya bir girizgah malzemesi edecek kadar büyük benim derdim. Sana açacağım konu da biraz şu Zuhal Abla üzerinden geliştirdiğim örnek gibi işte, yani hep aklına gelen, fakat sanki hiç aklına gelmiyormuş rolü yaparak insanların arasında yaşamaya devam ettiğin, görmezden gelmeye çalıştığın ve ulu orta dillendireni ise müthiş bir ikiyüzlülük örneği göstererek aşağılama ihtiyacı hissettiğin bir mesele. Senin şimdi normalde bu meseleyi açmaya hevesin olmuyor, "siktir et keyfim yerinde" deyip hayatına devam ediyorsun, bak ben diyemiyorum ve ulu orta söylüyorum. O mesele şu: Biz neden yaşıyoruz ulan? Hayatın amacı ne? Şimdi, içten içe gayet de düşündüğün -ki düşünmüyorsan ta ağzına sıçayım- bu konuyu, umuma açık yerde dile getiren birisi görünce "ya geç bunları" diyen bir sığır rolüne bürünüp bürünmemekte özgürsün sevgili amın feryadı. Ben yine de kusacam içimi.
Yatırım dediğin şeyi ancak ve ancak, sonda sağlayacağın kazancın, ilk başta koyduğun paradan büyük olacağı beklentisine sahipsen yaparsın. Yani işin sonunda eline geçecek olan para, işe girerken koyduğun paradan büyük olmalıdır, o paradan eksilteceksen bu yatırımı yapmazsın. Hatta ve hatta sonda sağlayacağın kazanç, ilk başta koyduğun paradan "çabana ve emeklerine değecek, sana somut bir fayda sağlayacak" oranda büyük olmalıdır. O oranın miktarı senin tatminkârlığına kalmıştır ama sonuç olarak herkes adına değişmeyen kural şudur: yatırım yapmak için bir "kazanç beklentisi"ne sahip olmalısın.
Şimdi "neden yaşıyoruz?" sorusunu bir kez daha soruyorum. Sen finalde ne kazanacağını bekliyorsun ki bu kadar acıya katlanmaya razı gelip, eşekler gibi çalışıyorsun? Bunların karşılığında ne elde etmeyi bekliyorsun ki böyle büyük ve insanın anasını siken bir yatırıma girişiyorsun? Sırf içgüdülerine uyup yaşama içgüdüsüyle var olan bir hayvan gibi bunları düşünmeden bu kadar meşakkatli bir işe girişiyorsan da senin ta insanlığını sikeyim, robot musun ulan sen, nasıl böyle önemli bir meseleyi gözardı ederek böyle bir mücadeleye girersin?
Aynı soruyu farklı kelimelerle tekrar soruyorum iyi dinle. Mutsuzluğu mutluluğundan fazla olan bir insan neden yaşar? Neden göz göre göre zarar ettiği hâlde böyle bir yatırım yapar, hayatta kalır? Aklına ilk gelen "yaşama içgüdüsü" cevabı, "neden yaşar?" sorusuna değil, "nasıl yaşar?" sorusuna cevap olabilir, zira herif hayatta kalma içgüdüsü sayesinde hayatta kalıyordur fakat bu yine de "neden yaşadığı" problemine bir cevap teşkil etmez.
Mutsuzluğu mutluluğundan, aldığı zarar faydasından fazla olan bir insanın yaşamayı sürdürmesi için ancak ve ancak ileriye dair bir kazanç beklentisinin olması gereklidir. İçerisinde ahiret inancı olan bir dininiz varsa bu, ileriye dönük bir kazanç beklentinizin olduğu anlamına gelir. Ve mutsuz olsanız bile, bundan daha fazla mutluluğa yönelik bir yatırım yaptığınız için vermiş olduğunuz yaşama kararı "rasyonel"dir. Fakat, eğer ölümden sonra yok oluşa inanıyorsanız ve üstelik mutsuzluğunuz (veya faydanız, sizi hayatta tutmaya iten o şeyin adı her neyse) ağır basıyorsa, bu durumda "neden yaşıyorsun" sorusuna vereceğiniz hiçbir mantıklı cevap olamaz.
Kadın, sevgi, aşk, evlat, para, güç gibi şeylerin güzel olduklarını tabi ki kabul ediyorum. Fakat benim gibi mutlu olabilme eşiği düşük olmayan depresif tipleri hayatta tutmaya yetecek kadar güçlü motivasyonlar değil bunlar. Zira hem bunların sonu var, hem de bunların sağladığı o sonlu mutluluğa erişmek için haddinden çok fazla mücadele edip acı çekmen gerekiyor. Ve öldükten sonra yok olacaksam, bunların da hiçbir anlamı kalmıyor. Şans eseri geldiğim bu hayatta haybeye acı çekmiş oluyorum.
"İşte yaşadık gitti, güzel anılarımız da yanımıza kâr kaldı" düşüncesi, söyleyenin bile inanmadığı bir yalandır, zira o güzel anılar için o kadar acı çektin ki sen, böyle bir ticareti kârlı bulan canlının gerizekalı olması gerekir. O canlı türüne de ben "saçma insan" diyorum işte. "İnsan şöyle olmalıdır, böyle yapmalıdır" diye konuşursun, eyvallah güzel tespitler de yaparsın, fakat "iyi de neden? ne uğruna?" diye sorduklarında hiçbir tatmin edici cevap vermen mümkün değildir. Zira ölümden sonra yok oluyorsak, hiçbir şeyin anlamı yoktur.
Bu "neden yaşıyoruz?" sorusuna cevap vermeye uğraşan ve ne hikmetse entelektüel çevrelerce gayet de kabul gören birini anlatayım sana. Hani siyah beyaz fotoğrafı eşliğinde saçma sapan bir sözüne caps yapıldığında bile en az 10 like alma garantisi olan heriflerden birinin bulduğu çözümü anlatacam sana. Bak oğlum, bunları sana üniversiteye giriş sınavında aldığı puan oraya yettiği için hasbelkader felsefe okuyan ve sonra da "ulan notlarım yüksek, bu bölümden diplomayla iyi iş de bulamam zaten, burada kalayım en iyisi" düşüncesiyle felsefe bölümünde akademik kariyer yapan, okumak zorunda kaldığı şeyleri gram özümsemeyen memur doçent kafasıyla "iş olsun" diye anlatmıyorum. Veya bu tür şeylerden "entelektüel görünme" hazzı duyan ve resmen bu hazzı arttırmak için sadece az sayıda kişi tarafından anlaşılmaya kasarak gereksiz karmaşıklıkta konuşan bir amcık ağızlı kisvesiyle de anlatmıyorum. Bunları arayışta, aç ve susuz bir adam olarak sana anlatıyorum. Ve bu açlığımın büyük kısmı da "anlaşılma ihtiyacı" olduğu için sana meselenin en özünü, net bir şekilde anlatacam. İyi dinle beni yoksa yarın öbür gün kendin aradığında bu dalyarakların gereksiz bilgilerinden bilgi ayıklamakla uğraşacaksın.
Bahsettiğim bu "neden yaşıyoruz?" veya "neden çalışıp çabalıyoruz?" sorusuna cevap vermeye çalışan abilerden birisi Nietzsche'dir. Nietzsche'ye göre insanın yaşama amacı üst insana ulaşmaktır, Hayatın tüm anlamı budur. Üst insan da bildiğin zeki, güzel, yetenekli ve en önemlisi "güçlü" insandır. Tüm insanlık; her doğan bebek "üst insan" oluncaya kadar bu amaç uğrunda çalışmalıdır. Ve bu amaç uğruna herkes potansiyelini sonuna kadar zorlamalıdır. Dünya tamamen bu üst insanlarla dolmalıdır.
Tabi benim Nietzsche'yi ele alma sebebim insanlara sunduğu bu dünyevi amaç değil amına koyim. Yoksa Nietzsche'ye gelene kadar insanlara bu dünya çerçevesinde "amacımız aha bu, şunu yapmalıyız, bunu yapmalıyız" diyen bir sürü adam var. Yalnız bunların büyük çoğunluğu doğal olarak "Neden?" sorusuna cevap verememiştir. Nietzsche ise, kendisine yöneltilen "e madem bu dünyanın sonunda yok olacaz, peki neden üst insanı yaratmak için bu kadar zahmete girelim, potansiyelimizi sonuna kadar kullanalım, neden lan? senin diğerlerinden farkın ne amcık ağızlı?" sorusuna bir cevap vermeye uğraşmış ve o cevabı vermeyi başarmıştır. O yüzden bu abi üzerinden bir şeyler anlatmaya çalışacam sana. Nietzsche'nin "neden?" sorusuna verdiği cevabı öğreneceğiz şimdi [1]:
Süs olsun diye koymuyorum bu fotoğrafları, oku yavrum n'olursun oku. Nietzsche "bu dünyadan başka dünya yok" ön kabulüne sahip biri olarak "Neden yaşayalım, neden çabalayalım, neden ulan?" sorusuna vereceği adam akıllı bir cevap olmadığının gayet farkındadır. Nietzsche öyle Hristiyan bir ailede büyümüş ortalama batılı ateist gibi veya Müslüman bir ailede büyümüş doğulu ateist gibi bu soruya biraz oradan, biraz buradan kırpma bir cevap veremeyeceğinin farkındadır. Nietzsche öyle "çünkü insan olmak bunu gerektirir (ney ney?)" veya "yarınımızın çocuklarına güzel bir dünya bırakmalıyız (lan ben ölüp yok oluyorum, bana ne?)" gibi orta karar saçma cevapların kendisini bile tatmin edemeyeceğinin farkındadır. Bu yukarıda göstermiş olduğum kesitteki "ooo en derinlerde gizlediğim hakikatı açıklayacam. ooo bu çok ağır bir şey, farkına varınca düşüp bayıldım amına koyim, bak sağ kolum tutmuyo bak gitti kol" girizgahı da bu yüzdendir. Yani mantıklı bir cevap veremeyeceğini bilen Nietzsche, tüm mistikler gibi "herkes anlayamaz, sadece çok az insan anlayabilir" formülüne başvurur. Günümüzde "Bu soruyu dünyada sadece 3 kişi cevaplayabildi" başlıklı saçma sapan Facebook paylaşımlarını bile daha büyük bir özenle okuyan ve derhal kendini sınamaya girişen gerizekalılar ise içlerindeki aşağılık kompleksi yüzünden bu formüle hep prim vermişlerdir. Her neyse, şimdi Nietzsche'nin o düşüp bayıldıktan sonra insanlığa söyleyeceği ulvi cevabı öğrenelim, neden üst insan olmak için çabalamalıyız biliyor musun, şu yüzden:
Nietzsche'ye göre bu dünyada olan her şey, sonsuza kadar yeniden olacaktır. Misal sen 15 yaşında bisikletten düştün, 53 yaşında işinden emekli oldun, 68 yaşında prostat oldun ve 72 yaşında öldün diyelim. Ölür ölmez yeniden bu dünyaya gelip, tüm bu yaşadıklarını istisnasız tekrardan yaşayacaksın, yine 15 yaşında bisikletten düşüp 68 yaşında prostat olup 72 yaşında öleceksin. Sonra yeniden dünyaya gelip tüm bunları tekrardan yaşayıp öleceksin ve yine, ve yine, sonsuza kadar bu böyle gidecek. Aynı şey dünya ve evren için de geçerli olacak, seninle beraber onlar da böyle sonsuz kere bitip, sonsuz kere yeniden başlayacakları bir döngü içindeler. Nietzsche'nin sadece "neden" sorusuna cevap verebilmek için götünden uydurduğu bu şeyin adı "Bengi Dönüş"tür ki böyle kalkık siki indirecek iticilikte ve ciddiyette bir ismi gören de bunu çok önemli, çok dahiyane bir bok zanneder amına koyim.
Şimdi böyle saçma bir şeye inanmayı geçtim, bunu bir gıdım ciddiye dahi alır mısınız orasını bilmem. Fakat yine de Nietzsche "neden?" sorusuna bir cevap vermiş midir? Evet abicim, vermiştir. Varsayalım Nietzsche'nin götünden uydurduğu bu bengi dönüş bir gerçektir ve herkes de bu gerçekliğin farkındadır. İşte şimdi acılara katlanmak, mücadeleye girişmek, üst insanı yaratmak ve yaşamak için geçerli bir "neden"iniz vardır.
Şöyle ki:
1. Bu fikirde "sonsuzluk" vardır. Yok olmak, kaçıp gitmek yoktur. Sike sike içindesin bunun, hem de sonsuza kadar.
2. Bu fikirde ama öyle ama böyle bir "hak ettiğini bulma" vardır. Şöyle ki, o sonsuz hayatın bir tanesinde nasıl yaşadıysan hep öyle yaşayacaksındır. O sebeple tüm hayatlarında (yani sonsuza kadar) nasıl yaşamak istiyorsan, bu hayatında da öyle yaşamak zorundasındır.
Sonsuzluk ve hak ettiğini bulma.
Nietzsche'nin "Neden yaşamalıyız?" sorusuna cevap vermek için ne yaptığını fark ettin mi?
Adam gitti ahiret versiyon 2.0'ı yazdı ulan.
Bu hayata anlam katacak tek yol olan ahiretin, "sonsuzluk" ve "adalet" özelliklerini aldı, sana kendince yeni bir neden sundu.
İşte o kadar ortalığın amına koyan, entelliğin 5 şartından biri olan Nietzsche'nin "neden?" sorusuna verebildiği cevap budur. Ki aynı Nietzsche bir de ahiret inancına sahip Hristiyanları kastederek "oo kardeşlerim, size bu dünyanın ötesini vadedenlere inanmayın" falan da der. Lan tırt, sen de sonsuz bir yaşam vadettin işte, sadece götünden uydurduğun kaprislerin sonucu o sonsuz hayatın bu dünyada ve tekrar tekrar aynı şekilde olmasına karar verdin amına koyim, arada başka ne fark var?
Bu Nietzsche'ye sonra geri dönecem ama benim meselem bu dalyarak da değil. Sana Nietzsche üzerinden anlatmaya çalıştığım şey şu; hayatın ve hayatta olan herhangi bir şeyin bir anlamı olabilmesi için, hayatının bir sonu olmaması gerekiyor. Eğer ölümden sonra yok olacağını söyleyip, bir de insanlara "amacımız şu" dersen, sana "neden?" diye sorarlar. O "neden?" sorusuna bir cevap bulabilmek için de işte böyle sikimsonik mistik cevaplara kayar ve saçmalarsın. Zira "ölümden sonra yok oluyoruz" kabulüyle bu soruya cevap vermen mümkün değildir.
Bir şeylerin anlam kazanabilmesi için ve o anlam uğruna çabalayabilmen için, hayatının sonsuz olması da yeterli değildir. Aynı şekilde o hayatın süresince yaptıklarının, sonsuz hayatına etki etmesi de gerekir. Yoksa 4 ve 5 yaşlarındaki çocuklarını "Bakalım hanginiz sütünü önce bitirecek?" diye yarıştıran ve sonra da "Aferin Koray sen kazandın, ama olsun ben ikinize de çikolata vericeeem :):)" deyip ikisini de ödüllendiren annenin oynattığı "anlamsız" yarışma gibi, sen de anlamsız bir hayat anlayışı sunmuş olursun. Bu, tasavvufun ve diğer panteizm inançlarının sunduğu "her şey Allah'tır, her şey en sonunda Allah ile bir olacaktır" anlayışından farklı değildir. Bu durumda benim gibi depresif tipler yine "ee iyi o zaman, madem her türlü yırtıyoruz, niye çabalayalım ki?" diye soracaklardır. Koraylar ise genellikle "lan kazanmak için o kadar çabaladım, bunun boş yere olmaması lazım" düşüncesiyle götlerinden yeni şeyler uyduracak ve o çabalarını rasyonalize etmeye uğraşacaklardır. Hem ölünce yok olacağını söyleyip hem de hayatının bir anlamı olduğunu iddia eden herkes Koray'dır.
Velhasıl kelam Nietzsche'nin bu bengi dönüş denen denyo fikri, tamamen kendi kişisel arzusu olan "üst insan ideali"ni insanlara anlamlı buldurtmak için uydurduğu bir şeydir. Zira tekrar söylüyorum, bu hayatın anlamı olabilmesi için gerekli 2 kavram şunlardır: "Sonsuzluk" (yani bu hayattan sonra bitmeyecek olan sonsuz bir hayat) ve "Adalet" (yani bu hayatında yaptıklarının, sonsuz hayatına anlamlı bir şekilde etki edecek olması). Bunları insanoğluna sunan yegâne yol ahiret inancıdır. Nietzsche de hem ahiret inancını inkâr eder, hem de "neden?" sorusuna cevap verebilmek için gider ahiret inancından kopya çeker. Ve biraz da Budizm'deki Samsara Çarkı'ndan esinlenerek, kıçından uydurduğu bir "bengi dönüş" sistemi yaratır. Değil Nietzsche, kim olursan ol, öldükten sonra yok olma inancına sahipsen eğer, insanlara "anlam" diye yutturacağın şey yine bu gibi kişisel kaprislerin ve götünden uydurduğun isteklerin olacaktır. Zira bu denklemin ahiret inancı dışında bir çözümü yok.
Benim bu Nietzsche'de takdir ettiğim tek şey delikanlılığıdır. Zira ölümden sonra yok olacağı inancına sahip insanların %99'unun yaptığı gibi "neden yaşıyoruz?" sorusuna cevap verirken kıvırmamıştır. "Çünkü insan olmak bunu gerektirir", "çünkü empati", "çünkü sevgi", "çünkü üreme ve soyun devamı" gibi yok olacak bir insanın hiç de sikinde olmayan şeyleri hayat amacıymış gibi gösterme gafletinde bulunmamıştır. Bunların mantıksız olduğunun farkındadır.
Gelelim bir diğer meseleye, ahlak meselesine. Ahlak lafından da çok soğuduğunu biliyorum amına koyim, çünkü ahlak deyince aklına din kültürü ve ahlak bilgisi geliyor, ya da ne bileyim büyüklerin karşısında bacak bacak üstüne atmama gibi klişe ve genellikle sağ yanağında 25 kilogram et beni olan emmiler tarafından sana verilen edep dersleri geliyor. Yok moruk, ahlak dediğim şu: Hani haksızlığa uğrayınca canın acıyor, bağırıyorsun ve diğer insanların desteğini arıyorsun ya, işte odur ahlak. Sen neye dayanarak diğer insanların desteğini istiyorsun? Tabi ki ahlaka dayanarak. Her hakkını arayışında aynı zamanda şunu demiş oluyorsun sen: "Bakın bana kötü şeyler yaptılar, bu sizin ahlak anlayışınıza da ters olmalı, o yüzden beni destekleyin".
Bu meseleyi sana somut örnekler üzerinden anlatacağım. Bir konuyu rol model alıyorum ahlak meselesini anlatmak için: Gel şimdi benimle.
Bunlar da ana-oğul.
Ensest ilişkiyi bizim toplumumuzda konuşman veya tartışman pek mümkün değildir. Sadece gelenekçileri saymıyorum, onların çoğuyla zaten hiçbir şeyi konuşamıyorsun, onları bir geç de, seküler ve şehirli insanımızla da ensesti tartışman mümkün değil. Zira bu tipler "neden enseste karşıyız?" sorusuna daima Koray tipi anlamsız ve kaypak cevaplar verirler, oysa ensest ilişkiye karşı olmak için hiçbir sebepleri yoktur. Koray'ı da nereden uydurduysam amına koyim.
Tüm Koray'ların ortak özelliği olarak bu kaypak arkadaşlar konu ensest olunca hemen götlerinden bir istismar, bir tecavüz, bir taciz uydururlar. Tüm konuyu oraya çekerek "tecavüze ve tacize karşıyım" izlenimi yaratırlar ve iyi bir insan olarak hayatlarına devam ederler. Halbuki buradaki mesele iki insanın özgürce kendi arasında yaşadığı ensest ilişkiye neden karşı olunduğudur. Bak yukarıdaki abi ve ablalara, gayet kendi istekleriyle davranıyorlar ve gayet de keyifleri yerinde.
Yine lafı dolandırma peşinde olan Koray'ın ağzından alayım ben o lafı; bu ikisi üreyip hastalıklı çocuk da doğurmayacaklar diyelim. Yani üremeye karar verirlerse önce genetik testleri yaptıracaklar, hastalıklı çocuk doğma ihtimali varsa da üremeden vazgeçecekler. Sadece zevk için takılacaklar.
Böyle bir durumda anne ile çocuğun, baba ile kızın, veya iki kardeşin arasındaki cinsel ilişkiye karşı çıkmak için tek bir geçerli ve mantıklı sebebiniz yoktur.
O hâlde neden ateistlerin çoğu ensest ilişkiye karşıdır? Zira ahlak anlayışlarının anlamsız olduğunu tam sindirememiş durumdadırlar. Bunun dışında da hiçbir izahı yoktur. Hele hele Türk ateistlerinin ensest ilişkiye karşı gösterdikleri tepki, batılı ateistlerden daha da serttir. Bunun sebebi de Türk ateistinin varoş olmasıdır. Yani müslüman bir aile tarafından yetiştirilip müslüman bir toplumda büyüyen Türk ateistinin ahlak anlayışı, aslında o reddettiği dinden beslenir. Türk ateisti din ile sekülerizm arasında orta yolu bulmaya çalışan, fakat ikisini de sindirememiş, karaktersiz, neresinden bakarsan bak saçma, anlamsız kişisel isteklere ve kaprislere dayanan bir ahlak anlayışına sahiptir. Hele hele "iki yetişkin insanın özgürce yaşadığı ilişki" prensibiyle eşcinselliği de savunan bir insanın, gidip enseste karşı çıkması tam bir mantıksızlık örneğidir. Kişisel kaprislerle belirlenen saçma ahlak anlayışının harika bir örneğidir.
Din olmadan ensest ilişki için "ahlaksız", "kötü" veya "yanlış" deme olanağınız yoktur. Ensest ilişkiden hoşlanmıyor olabilirsiniz, fakat bu sizin ensest ilişkiyi "kötü" olarak tanımlamanız için yeterli değildir. Zira ne ahlak, ne de kötülük kişisel isteklere dayandırılabilecek şeylerdir. Bir başka deyişle; dünya senin sikinin keyfine göre dönmüyor güzel kardeşim.
Bunları dillendirdiğinizde yine kaypakça ve konuyla alakasız cevaplar vermesiyle meşhur ortalama zekalı bir Türk ateistinden şu karşılığı alacaksınızdır: "Ne yani sen müslüman olmasan anana bacına göz mü dikeceksin?"
Ensest tartışmasının döndüğü her yerde bu soruyu soran bir zeka küpü muhakkak çıkar. Ve bu da yine hem konuyu saptırma amaçlı, hem de çelişkilerle dolu bir sorudur. Zira bu soruyu soran kişiyi, normal bir zamanda "insanların kusurlarıyla dalga geçemezsiniz" şeklinde beylik laflar ederken görürsünüz. Ne bileyim kilolu insanlarla, engellilerle veya çirkinlerle dalga geçildiğini gördüklerinde hemen olay yerine damlar ve bunun size yanlış olduğunu bildirirler. Bunu yaparken savundukları ilke de "bir insan, elinde olmadan sahip olduğu bir özellik yüzünden küçümsenemez" ilkesidir, örneğin bir adam elinde olmayan sağlık sorunları yüzünden kilo aldıysa, 200 kilo olsa bile bu adamla dalga geçmek çok yanlıştır. Fakat ne hikmetse kendisi gidip, elinde olmadan bir aile bireyine karşı cinsel arzu hisseden birini küçümsemektedir. Oysa bu arzu da tamamen kişinin kontrolü dışında gerçekleşmiştir. Zira aşk denilen şey insanın elinde değildir. Nasıl ki sen işyerindeki Özge'ye köpek gibi aşık olduysan ve bu senin elinde olmadan gerçekleştiyse, bu adamda da piyango kendi kızına vurmuş ve kendi kızına elinde olmadan aşık olmuştur. O hâlde bu kişiyi "sen anana bacına göz mü dikiyorsun?" diye küçümsemek de yine bir insanın doğasında bulunan ve elinde olmayan bir özelliğiyle dalga geçmektir. "Çirkinlerle, kilolularla, engellilerle dalga geçilemez, ama aile bireyine aşık olanlarla geçilebilir" şeklinde keyfekeder bir ahlak ilkesi mi geliştirdin, hayırdır? Neye dayanarak aşağılıyorsun bu insanı? İkincisi ise, diyelim ki sahiden adam sırf müslüman olduğu için içindeki bu arzuyu bastırmakta ve kızına karşı kendisini frenlemektedir. Bu durumda bu adamın yaptığı şey küçümsenmek bir kenara, aksine takdir edilmelidir. Zira adam sırf sahip olduğu Allah inancı yüzünden içindeki o büyük arzuyu frenleyip, çirkin gördüğü isteklerine "özgür iradesiyle" fren koymuştur. Bu kesinlikle bir başarıdır. Zira adamın sorumlu tutulduğu mesele içindeki istemsiz arzular değil, yaptığı/yapmadığı eylemlerdir.
Ahlakı hiçbir yere dayandırması mümkün olmayan Koray'ın bir diğer karşı atağı da şu olacaktır: "Adem'in çocukları da ensestle çoğaldı, sen ne hakla benim ensesti yanlış bulamayacak olmamı kötülüyorsun?"
Ya o kadar başarılı bir örnek seçmişim ki şu ahlak meselesini özetlemek için, kendimi bir kez daha tebrik ediyorum anasını satayım ehehe.
Öncelikle Adem'in çocuklarının nasıl çoğaldığına dair bir bilgi Kuran'da yok, yani Adem ve eşi hayattayken yanlarında başka insanlar da olmuş olabilir. Fakat biz yine de Adem'in çocuklarının kendi aralarında birleştiği ihtimalini gerçek olarak alalım, zira konu en güzel bu senaryo üzerinden anlaşılacak. Yani diyelim ki Adem'in çocukları yeryüzündeki tek insanlardı ve ensest ilişki ile çoğaldılar.
Peki ensest ilişkinin "günah" olduğunu bildiren ne? Allah.
E o halde burada tartışacak mesele ne?
Biz zaten ensest ilişkinin Allah ve onun insanlara gönderdiği emirler olmadan "yanlış" olarak tanımlanamayacağını söylüyoruz. Yani bir müslümanın ensest ilişkinin yanlış olduğunu söylemedeki dayanağı kendi kişisel kaprisleri değil, Allah'ın gönderdiği dinde onu yanlış olarak tanımlamış olmasıdır. Adem'in çocukları yer yüzündeki tek insan topluluğuysa ve onların üremelerinin gerekliliği için ensest ilişkinin yanlış olduğu bildirilmediyse, o halde böyle bir durumda onlar için ensest ilişkinin yanlış olduğunu söylemek için hiçbir dayanağımız yoktur. Tıpkı bugün herhangi bir kutsal kitaba inanmayan Koray'ın, ensest ilişkiyi yanlış olarak tanımlamak için elinde hiçbir dayanağının olmaması gibi.
"Ya bırak şimdi, içten içe ensestin yanlış olduğunu sen de biliyorsun, buna yanlış demek için dine ihtiyacımız yok" minvalinde bir düşünce geliştirmiş olabilirsin. Mesele benim ensesti yanlış olarak bulmam veya "içten içe" yanlış olduğunu hissetmem değil, din olmadan ensesti (ve aslında diğer tüm kötülükleri) yanlış olarak nitelendiremeyecek olmam. Allah insanları gönderdiği dine uygun bir fıtratta yaratıyor, misal Westermarck Etkisi denen olaya göre insan, beraber büyüdüğü diğer insanları cinsel olarak çekici bulmama eğilimindedir. Fakat sırf bu Westermarck etkisi bende işe yaradı diye, yani sırf ben kendi aile bireylerimi cinsel olarak çekici bulmuyorum diye, bu eylemi herkes adına yanlış olarak nitelendiremem. Sarışınlardan hoşlanmayan bir insanın "sarışınları sevmek kötü bir şeydir" demesi kadar anlamsız ve keyfekeder bir bok olurdu bu.
Ensest örneğini biraz daha açalım, gel gel sikip atacam yoksa senin o saçmalıklar üzerine kurulu hayat anlayışını.
Haberin başlığı "Babamdan hamileyim ve birbirimize çok aşığız". Birkaç sene evvel epey gündemdeydi bu mevzu, bu baba-kız aralarında "Genetik Cinsel Çekim" olduğunu iddia etmişlerdi.
Genetik cinsel çekim de, bazı aile bireylerinin yetişkinlik çağında birbirlerine cinsel istek duyabileceklerini ileri süren bir tez işte. Eğer sekülerizmi ve dinin gereksizliğini savunanlar ikiyüzlü olmayı bırakıp samimi davranmayı seçerlerse, veya televizyonun, internet'in, ünlülerin etkisi altında büyüyen nesiller yeterli çoğunluğu sağlarlarsa, yakın bir tarihte bu "genetik cinsel çekim" ensest ilişkinin normalleştirilmesi için baya konuşulan bir konu olacak. Şimdilik eşcinsellik bile anca kabul ettiriliyor topluma, daha bunlara sıra var.
Genetik cinsel çekim, ensest ilişkinin mantıklı olduğunu insanlara kabul ettirme amaçlı gereksiz bir rasyonalize çabasıdır. Oysa bu insanların sadece "arkadaşım, bizim canımız bunu istiyor" demeleri yeterlidir, hiç de öyle zorlama mantıklı buldurma çabalarına gerek olmaması lazım. Aynı durum eçcinseller için de geçerlidir.
Misal eşcinselliğin rasyonalize edilme çabalarından en kabul görenlerini sayayım. Herhalde en popüler olanı ve duymaktan artık size gına getireni, eşcinselliğin doğada var olmasıdır. Doğada tecavüz, hırsızlık, cinayet gibi şu an hemen hemen herkes tarafından suç kabul edilen şeylerin varlığına rağmen, eşcinselliğin doğada da var olduğu için yanlış bir şey olmadığı kabul ettirilmeye çalışılıyor. Kaldı ki insanoğlu var olduğu günden bu yana doğaya karşı mücadele içinde olmuştur. Doğada var olan tüm felaketlere ve zorluklara karşı bir tavır almıştır. Bir şeyin doğada var olması ne zamandan beri insanların gözünde kabul gören bir "normallik" kriteri oldu ki? Eşcinsellerin bu gibi tutarsız rasyonalize çabalarına ihtiyacı yoktur. Yapmaları gereken tek şey "ben bunu istiyorum" demektir. Gelelim eşcinselliğin bir diğer rasyonalize edilme çabasına... Ölümden sonra yok oluşa inanan seküler insanın ağzına pelesenk ettiği bir laf vardır; "insanın hayat amacı üremek ve soyun devamını sağlamaktır" diye. Bu zaten asla bireysel bir hayat amacı olamaz, yani ben ölüp yok olduktan sonra sikimde olmaz insan soyunun devamlılığı, bu ancak kolektivist zihnin sahip olabileceği türden yalancı bir hayat amacıdır. Gelgelelim mesele bu da değil, mesele soyun devamlılığını hayat amacı olarak gören insanların eşcinselliği savunmasındaki çelişki ve bu çelişkiye karşı "eşcinsellerin evlat edinme yoluyla soyun devamlılığına katkı sağlamaları" gibi zorlama tezler geliştirmeleri. Eşcinsellerin evlat edinme yoluyla nüfusu besleyip kalkındırdığı hiçbir medeniyet örneği olmasa da böylesi zorlama bir rasyonalize çabasına başvuruluyor. Dediğim gibi, tüm bu kesin olmayan ve tutarsız olmaya mahkûm argümanların hiçbirine gerek yok, eşcinsellerin tek yapması gereken "ben bunu istiyorum" demektir.
Tıpkı ensest ilişki isteyenlerin gelecekte "genetik cinsel çekim" gibi zorlama rasyonalize çabalarına
girecek olmalarının gereksiz olması gibi... Onların da tek yapması gereken "ben bunu istiyorum, arzularım bu yönde" demektir. Zira tüm mesele bunları arzuluyor olmanızdan kaynaklanıyor. Önce arzuluyorsunuz, sonra bunları normalleştirmek için mantıklı olduğunu iddia ettiğiniz sebepler uyduruyorsunuz.
Oysa din olmadan mantıklı ve anlamlı bir ahlak sisteminin kurulması mümkün değildir. Din olmadan kurulmaya çalışılan her ahlak sistemi, kişisel istekler üzerine kurulu olacaktır. Dinden bağımsız bir ahlak felsefesi üretmeye çalışan her filozof kendi kişisel istekleri üzerine bir etik uydurmuştur, dinden bağımsız bir ahlak üretmeye çalışan her toplum da yine kendi alışkanlıklarını (yani yine isteklerini) genel geçer ahlak kurallarıymışçasına dayatmıştır. Oysa sonunda yok oluş bulunan bir dünya hayatında, insanların belirlediği ahlak kurallarına uyulması için "sosyal fayda" dışında hiçbir mantıklı sebep yoktur. Yani toplumdan dışlanmama, beğenilme, itibar görme ve yaptığınız ahlaklı davranışlar karşılığında toplumdaki diğer kişilerin de size nispeten ahlaklı davranacak olmaları gibi sağlayacağınız sosyal faydalar vardır. Fakat bu gibi sosyal faydaları, toplumun ahlak kurallarına uymak için yeterli bulmayanları cezalandırmak için hiçbir mantıklı sebebiniz yoktur. Şu an "ağır suç" gözüyle baktığınız eylemleri yapanlara karşı bile bir yaptırım uygulama hakkına sahip değilsiniz. "Ne alakası var, ben kimseyi gidip zorlamıyorum" demeniz hem yalandır, hem de yüzeysel bir rasyonalize çabasıdır. Zira siz ahlak kurallarınızı çoktan kişisel arzu ve isteklerinize göre şekillendirdiniz ve insanları sosyal fayda sağlamaları için sizin kendi isteklerinizden oluşan o ahlak kurallarına uymak zorunda bıraktınız. Böyle bir durumda iddia etmiş olduğunuz "baskıcı olmama, zorlayıcı olmama" tavrı sadece samimiyetsiz bir yalandan ibaret kalacaktır.
Ahlaklı davranmak için elindeki tek sebebi sosyal fayda olan insanlar; "bu sosyal faydadan yararlanmak" ve "kendi arzularının peşinden koşmak" seçenekleri arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılmışlardır. Ya topluma uyup sosyal faydadan yararlanacaklardır, ya da kendi arzularını uygulayacaklardır. Öte yandan sosyal fayda sağlanması için uyulması gereken ahlak kurallarını götlerinden uyduranlar, hem o sosyal faydadan sağlanmaktadırlar, hem de toplumdaki yerleşik ahlak anlayışını kendi kaprislerine göre oluşturdukları için arzularının peşinden koşabilmektedirler. Böyle bir durumda size boyun eğmek yerine kendi arzularının peşinden koşanları yargılamak ve onlara "kötü" demek için hiçbir sebebiniz yoktur, hatta bu insanların isyan etmek için ellerinde çok iyi sebepler vardır.
Siz kendi arzularınızın peşinden koşuyorsanız, güç isteyen, vahşet isteyen, kaos isteyen insanlar da kendi arzularının peşinden koşabilmelidirler. Bu insanlara bu hakkı tanımamak ve yaptıklarının "yanlış" olduğunu iddia etmek için hiçbir "anlamlı" sebep yoktur ortada.
Dikkatinizi çektiysem hep "neden" sorusu üzerinde duruyorum, "nasıl" değil. Yoksa din olmadan da belirli kalıplar içinde "ahlaklı" davranabilirsiniz. Dininiz olmasa da bir toplumun veya bir dinin belirlediği ahlaka uygun davranışlar gösterebilirsiniz. Hele hele empati kurmak, gayet başarılı bir ahlaklı olabilme yoludur. Fakat empati kurma, "neden ahlaklı olmalıyım" sorusunun değil, "nasıl ahlaklı olabilirim" sorusunun cevabıdır. Empati kurmanın "neden?" sorusuna cevap verebilmesi için karma felsefesine inanmanız (yani bu insana yaptığım kötülük muhakkak benim de başıma gelecek) veya bunun gibi birtakım sikimsonik mistik yollara başvurmanız gerekmektedir.
Ahlakı temellendirmesi hiçbir şekilde mümkün olmayan ateist bir topluluğun "ben haksızlığa uğradım, çünkü şu yüzden" şeklinde uğradığı haksızlığı temellendirmeye çalışarak bir hak mücadelesine girişmesi tamamen anlamsızdır. Hakkını savunan ve neden haklı olduğunu ispatlamaya çalışan ateistlerin birbirleriyle olan mücadelesi, birbirlerine nükleer füzeler ile saldıran iki ülkenin savaşından farklı değildir, zira ikisi de sadece "daha güçlü" konuma gelmek için uğraşıyordur. Ortada bir anlam falan yoktur.
Şimdi bizim Nietzsche'ye geri dönelim. Bu abi de aynen bu yolu izleyerek "bırakın güçlüler istediklerini yapsın" demiştir. Zaten ortada hiçbir şekilde temellendirilmesi mümkün olmayan saçma ahlaki davranışlar varsa, o halde güçlülerin bu saçma ahlaki mücadeleye girip vakit kaybetmeleri için hiçbir sebep olmamalıdır. Ve güçlülerin amaçlarına daha kolay ulaşmaları gerekir, neden bunu engelleyelim ki? Nietzsche sosyal darwinizm ile hemen hemen aynı şeyleri söyler ve sosyal darwinizme karşı çıktığı kısım şudur: Doğa her zaman güçlü olanı ayakta tutmaz, bazen zayıfları da korur. Bizim "en uygun olanı" değil, "en güçlü olanı" desteklememiz gerekir.
Misal Nazizm, Nietzsche'den epey etkilenmiştir. Elbette Nietzche'nin "üst insan" ile kastettiği Almanlar falan değildi. Bu abi üstünlüğü millette veya ırkta aramıyordu, Naziler sadece bu kısımda bir değişikliğe giderek kendi Aryan ırklarını yücelttiler. Fakat Nazilerin yaptığını, tüm dünyadan çıkan ve bir şekilde bir araya gelen "üst insan ordusu" yapmış olsaydı, Nietzsche'nin tam olarak öğütlediği şeyi yapmış olacaklardı.
Eğer herkes kendi kişisel arzularını ahlak diye dayatıyorsa, öyleyse bu üst insanların da kendi arzularının peşinden koşmamaları için hiçbir sebep yoktur, hangi gerekçe ile karşı çıkacaksın ki?
Bu insanlara karşı çıkmak için hiçbir anlamlı sebebiniz yoktur.
Misal varoluşçuğun babalarından Bertrand Russell da yıkımlara, cinayetlere veya "kötülük" olarak algıladığımız şeylere karşı çıkmak için elimizde hiçbir "anlamlı" neden olmadığını söylemiştir. Fakat aynı Bertrand Russell hayatının büyük bölümünde savaş karşıtlığı yapmış, hatta bu savaş karşıtı tutumu nedeniyle hapis bile yatmış bir kişidir. Bertrand Russell bu yaptıklarının hiçbir anlamlı temeli olmadığını biliyordu, fakat yine de içinde var olan "vicdanın" peşinden koştu. Dediğim gibi, din olmadan ahlaklı davranışlar sergileyebilirsiniz, fakat gösterdiğiniz ahlaklı davranışların hiçbir anlamlı dayanağı yoktur.
Dini konunun dışında tutarsak bir insanın, hiç tanımadığı zayıf insanların hakkınıı savunmak için uğraşması mantıksız ve duygusal isteklerdir.
Bir müslüman için ise bunun açıklaması şudur: "O halde sen yüzünü bir hanif olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar." [2]
İçinizde var olan bu fıtrat öyle güçlüdür ki, size "anlamsız" bulduğunuz hareketleri bile yaptırabilir. Sizi adeta radyasyondan koşarak kaçmaya çalışan hademeye çevirir.
Din, kötü olduğunu fıtraten bildiğin bir şeye, mantıklı bir temelde "kötü" diyebilmen için gerekli olan tek eksik parçadır. Ve din, bu evrende size "mantıklı" olabilme imkânı sunan tek yoldur. Ve gayet de farkındasın ki tamamen arzularının, kaprislerinin peşinden koşan insanlar sebebiyle, insanoğlunun hayattaki tek "mantıklı" olabilme yolu devre dışı bırakılıyor. Şimdi sen ya kendi isteklerini "doğru" diye dayatan ve bunu yapmak için hiçbir "mantıklı" sebebi olmayan insanlara boyun eğerek onlardan birtakım sosyal faydalar sağlayacaksın, ya da gerçek kişisel çıkarını düşünerek "mantıklı" bir canlı olabilmek için izlemen gereken tek yolu izleyeceksin.
Mesela ben burada kendimce bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bazen kafama eseni yazıyorum, ama bazen de oturup gece gündüz çalışıp araştırma yazısı yazıyorum ve kendimce müslüman olmaya, Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorum. Ama ne hikmetse bunları yaparken de ana avrat küfürler ediyorum. Bu yaptığım bir tutarsızlık mıdır? Evet dibine kadar tutarsızlıktır.
Tıpkı "dine gerek yok" deyip uğradığın haksızlıkları mantıklı bir şekilde anlatmaya çalışman gibi bir tutarsızlık.
Tıpkı dine "eskilerin masalları" diyen ve her fırsatta "mantıklı, rasyonel" insan olduğunu dile getiren senin, daha sonra yalnız kaldığı anlarda bile ister istemez iyilik yapmaya çalışması gibi bir tutarsızlık.
Şimdi tekrar soruyorum, biz neden yaşıyoruz?
Allah ve ahiret olmadan bu soruya "mantıklı" bir cevap verilmesi mümkün değil. Ve hatta "iyi", "kötü", "doğru", "yanlış" gibi şeylerin varlığı da sadece Allah ve ahiret ile mümkündür.
Selam ve sevgilerimle.
Dipnot:
1- Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Üçüncü Bölüm, Nekahetteki.
2- Kuran-ı Kerim, Rum Suresi 30.
senin daşşağın olayım elini sür sonra kokla be helal sikkoma
YanıtlaSilHelal kardeşime Allah seni güçlendirsin doğru yolda dimdik yürümen dileğiyle dualarım müslüman kardeşlerimle :)
YanıtlaSilGelmişken bunu da mutlaka okuyun, kaçırmayın.
SilMARX EKSİK SÖYLEMİŞ, DİN DE AFYONDUR: http://yskiyak.blogspot.com.tr/2015/02/marx-eksik-soylemis-din-de-afyondur.html
vay be son zamanlarda kafama takılan herşeyi özetlemişsin. Helal :D
YanıtlaSilHER ŞEY SAÇMADIR
YanıtlaSilbu tür felsefe yaptıgın yazıları uzun tutma sıkıyor ve kendini tekrar ediyor.. eline sağlık yinede.
YanıtlaSilAllah'ın dinine inanmayan kafasına göre ilkeler uyduruyor ya da haybeye hareket ediyor. "Allah'a tapmayan nefsine tapıyor" işte. Şuraya "şöyle bir yorum yapayım, hem yazıyı destekleyeyim hem de güzel doyurucu bir değerlendirme olsun" diye geldim, yine "aynen abi" deyip kaldım. Zira her şeyi açıklamışsın. Allah zekana zeval vermesin, bizleri aydınlatmaya devam et sikko. Düşünen beyin yok herkes tepki gösteriyor. Sen düşün. Düşünmeyi öğret bize. Allah razı olsun hepimizden.
YanıtlaSilVer boynuma kolye diye dolaşıyım taksimde
YanıtlaSilBunu bekliyoduk kaynatasız
YanıtlaSilsenin o kitaptaki sözlerin yanına koyduğun yıldızların aynısını ben de 'Piyon'un çoğu sözlerinden kullandım helal reyiz
YanıtlaSilali şeriati der ki ''camus'un sürekli fikrini değiştirip sabit bir çözüm sunamamasının sebebi temele bir yaratıcı inancı koymamasından gelir'' der. Ali şeriati'nin İnsanın dört zindanı ve dine karşı din kitaplarını oku sikko çok şey bulacaksın
YanıtlaSilReserved
YanıtlaSilSeviyoduk ulan Niçeyi :(
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKardeşim Nietzsche General Paraselius sendromu teşhisi konulmuş bir akıl hastasıdır! Her şeyin en iyisini ben bilmeliyim diyen ben ben diye kendini ilâhlaştıran birisidir. Bilgin olsun
YanıtlaSilKin ; İnsanın ruhuna yerleşen, öç almaya yönelik sürekli ve şiddetli düşmanlık demektir. Her insan, kendisini sözel yada eylemsel aşağılayan bir varlığa karşı öfke duyar ancak bunu sürekli devam ettiren bir varlığa ise, kin beslemeye yani öfkesini , sürekli ve şiddetli tutarak sürdürmeye çalışır. Çünkü amacı, süreklilikle aşağılanma durumundan, o varlığı yok ederek kurtulmaktır. Eğer bir insan,iblisin değersizlik duyguları vererek azdıracağım diye vaat ettiği, ihlas yoksunu kişiler tarafından değersizlik hisleri ile aşağılanarak büyütülmüş ise , çocukluk yıllarında ve gelişiminde onu yetiştirenlerin bencilce yaklaşımları ile aşağılanmaktan kullanılmaktan başka birşey görmemiş ise ve bu yaklaşım yüzünden güven duyguları en yakınları tarafından hadım edilerek yok edilmiş ise, kalbi de ruhu da kendinden başka herkese güvensiz ve öfkeli bir hale gelir. Bu kişilik yapıları ,iblisin bahsettiği ve melekler meclisinde bizzatihi kendisininde derinden yaşadığı kibir denen savunma mekanizmaları ile yaşarlar ve bu yüzden kendisini yücelten bir varlığa dahi asla güvenemezler. Aslında aldatılma korkuları yüzünden güvenmeye korkarlar demek daha doğru bir tanımlama olur. Yetişkinlik dönemine kadar kendinden üstün saydığı kişiler yani otoriteleri , onları saygısızca ,çıkarları doğrultusunda kandırarak “değer verilmesi gerekli bir varlığı” sözel ve eylemsel olarak aşağılamış oldukları için, bu kişilikler ,güvensizlik duyguları içinde ve tekrar aldatılacakları korkusuyla ,başka bir varlığın kendileri üzerinde otorite kurmalarına Allah dahi olsa tahammül edemezler. Ateistler böyle bir aldatılmışlık karşıtlığında savunma mekanizmaları ile kişilik geliştirmiş yani nefslerini ilahlaştırmış kişilerdir. incelendiğinde Tüm ateistler Aşağılanmış ve uzun yıllar aşağılık duyguları ile yaşamak zorunda kalmış yardıma muhtaç zavallı kişiliklerdir! Ayrıca Ensest de pedofili de aşağılık duygusu Kaynaklı bir sapkınlıktır. Aşağılık duygusunu yoğun yaşayan Ensest kişilikler her hangi bir eleştiri almamak adına güvenli bulduğu kişilere yani aile bireylerine yönelirler. Ve belirtmeliyim ki İnsan bir Ruhtur ! Ateistlerin en büyük gafleti konuyu tartışırken insanı beden olarak tahayyül etmeleridir. İnsanın Maymundan türemiş bir türevi olduğunu düşün ; ve Allah o Sürüden iki bedene Adem ve Havvanın ruhunu üflediğini ve. Çocuklarının da Sürünün diğer fertleri ile çiftleştiğini düşünürsek bu teori daha mantıklı geliyor ! Çünkü Allah ensesti kuranda yasaklamış ! yoksa her şey birbiri ile çelişiyor. Biliyorsun kuran ayetlerini yorumlarken birbiri ile çeliştirmemek gerekiyor ki doğruyu bulalım . Emeğine yüreğine sağlık güzel yürekli kardeşim! Sevgiler :)
Entelektüel birikimin ve mantıksal tutarlılığin gayet iyi... Ama biraz sehl-i mümteni'ye çalışsan daha okunur olursun... Tebrikler..
YanıtlaSilEline sağlık çok mantıklı, güzel bir yazı olmuş Sikko. : ) Sevgiler, takipteyiz.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBurada maykılın anlatmak istediği ateistlerin vereceği muhtemel cevaplara cevap. Zaten asıl deşmek istediği konu ahlaktan çok neden yaşıyoruz sorusuna cevap aramak.
Sil"Şu kullandığın üslubu bir ateist kullansa burada çemkirecek o kadar çok e-mücahit var ki." bu açıklamanı yanlış buluyorum. Mantıklı düşünün ateist vb.leri ile düşünmeyenleri kendi içinde ayırmışsın ama bunun aynısını teist düşünce için uygulamamışsın. Gaza gelmişler savunamamışlar ve küfür etmişlerse bu onların cahilliğidir. Senin bunları muhataba alman yanlış.
"Aynı daşaklarda üretilmiş ve aynı penisten çıkmış iki spermin büyüyüp birbirini sikmesi bilimsel açıklama olarak oldukça aykırı ve iğençtir" işte bunu söylemene sebep olana neden i arıyoruz burada. Sen bunun iğrenç olduğu kanısına nasıl ulaştın bunu söylemeni istiyoruz.
Ayrıca ahlak hakkındaki görüşlerin gereği hakaretlerden dolayı rahatsızlığının olmaması lazım :D Sana küfür direkt bir zarar vermiyor. Manevi zararı ise kabullenmeyen bir görüşün var sanıyorum. Çünkü maneviyat ahlaktan doğacak ve bir inanç penceresi olmayacaksa tamamen subjektif nitelikte olacaktır , bunu sosyal bilimler (Çoğu subjektiftir, farklı sosyaloglari felsefeciler hatta hukukçular bile bir konu hakkında yüzlerce farklı görüş belirtirler.) dışında, pozitif bilimlerle açıklayamazsın. Öyleyse bunu şikayet de etmemelisin.
"Aynı daşaklarda üretilmiş ve aynı penisten çıkmış iki spermin büyüyüp birbirini sikmesi bilimsel açıklama olarak oldukça aykırı ve iğençtir"
SilBuna sorduğun soruya ben kenddi cevabimi vereyim. Bos kalmasin.
Bilim. Evet sadece bu. Bilim sayesinde doğaya hastalıklı bir çocuğun katilip katilmayacagini öğreniyoruz. Din penceresinden dusunmeyince de bu oldukça yeterli bir cevap oluyor. Mobilden yazdığım için dogru duzgun i sseyler yazamiyorum su an. Ama benim sorum da şu; dinin ensest iliskiye karşı olmasinin"neden"leri ne oluyor asıl? Bir ateiste sorarsaniz neden aykiri veya uygunsuz oldugunu dogaya bakarak cevaplandirabilir afrikadaki bi aslanin da soyunun devami icin yavrusunu sikmemesini ornek verebilirmesela hic dusunmeden arastirmadan. Aksi halde arkadasin da dedigi gibi olayin ahlaki boyutu kisinin kendisine kalmıştır. Sikkonun din konusunda yetersizligi de dini mutlak gercek olarak ele almasındandir bence. Yoksa ayni seyleri evet bir ateist de ateizmi mutlak gercek olarak ele alip soyleyrbilirdi. Ahlak konusunda benim görüşüm ise evet belki iyi,kötü,doğru,yanlış olgusunun mantiklastirilmasinda din gereklidir vicdanve ddiger etkenler yetersiz kalacaktir muhtemelen. Din gereklidir ama dinin gerçek olmasina gerek yoktur.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilEğer soru "İsteyen insan yozlaşmış davranmakta özgür müdür?" ise cevap "Eğer toplumdaki bireye zarar vermiyorsa evet, özgürdür!"
Silİnsanların herhangi bir konuda hak veya özgürlük kazanması mantıklı düşünen bir ateisti endişelendirmez.
İnsanların size zarar vermeyen özgürlüklerinden bu kadar tırsmayın lan. Sizin de ifade özgürlüğünüz var onu kullanın.
Sikkonun anlattığı mevzuya en güzel örnek sensin. (http://oi59.tinypic.com/2h7op4h.jpg)
burada özgürlük düşünce özgürlüğü asdjhasdh filan yırtınırken birisi Allah ,din dediğinde veya sana göre ''yozlaşmış davranan ve toplumdaki bireye zarar vermeyen'' insana da kendi hayat görüşünü savunduğun düşüncelerinle ters düşüyorsun. Birşeyi savunurken sarfettiğin cümleleri uygulamaya geçirmediğin halde sadece fanatiklik uğruna yazıp konuştuğunda saçma insan oluyorsun.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Silİnsanların herhangi bir konuda hak veya özgürlük kazanması mantıklı düşünen bir ateisti endişelendirmez. VE - İnsanların size zarar vermeyen özgürlüklerinden bu kadar tırsmayın lan. diyen bir insansın. herşeyi geçtim insana zarar vermeyecek şekilde ne davranış olursa olsun bu özgürlüktür kısıtlanamaz şeklinde düşünüyorsun ve hayat görüşünü bu cümlelerle savunuyorsun. aynı anda nihat hatipoğlu nun fon müziğiyle bilmemnesiyle taşşak geçerek prim yapıyorsun sence o kadar herkese saygı herkesin özgürlüğüne saygı diye yırtınmaların bu davranışınla doğru orantıdamı ?
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silkincisi bu hayat görüşünü savunan birisinin yapacağı ilk şey gidip o fon müziğiyle taşak geçmektir
Silböyle bir düşünceye sahipsen ateist olduğun için hor görüldüğüne yakınmaman lazım nasıl biz allaha inanmıyoruz saygı durun özgürlüğümüze diye biliyorsan anana babana atara kalkıyorsan inananlarında inançlarıyla taşak geçemezsin. seninde dediğin gibi özgürlük başkaların duygularına zarar verene kadardır. ben de müslümanım islam dinine inanıyorum sen şimdi ateistsin diye sabaha kadar hakaretmi edicem ya da "adam gerçekden cahil bütün dellilerile kuran-ı kerim ortadayken hala inanmıyor hastalıklı orospu çocuğu" diye seninle taşakmı geçmem gerekir ? ateistsen otur yerinde ilham aldığın insanların düşüncelerini oku kendi inançsızlığını hat safada yaşa insanların inanclarıyla taşak geçme gibi bir hakkın yok
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Silah be birader sen o ayeti tutupda "karılarınızı dövün" diye saçma sikim salak bir şekilde algılıyorsan ben burda sana daha bir kelime konuşamam sana kimse yardım edemez.
SilErkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.
burda erkeğin kadından üstünlüğünide insanlık olarak algılarsın sen sizin dininiz eşit değil diyor haa hüü dersin beden gücü veya erkeğin kadından koruma içgüdüsü olarak olarak algılamazsın.
amına koydugumun dünyasında sen eğer sevgi ve sahiplenme duygularına sahipsen sevdiğin bir karşı cins yada hemcins ne sikimse sana yapılan bir yanlışta aldatmada veya herhangi birşeyde polyanna olup susarsın ozaman ,şayet ben allahın da anlattığı gibi o kadar ikazdan sonra itaatsizlik başınabuyrukluk yapıyorsa döverimde sülalesini de sikerim.
yok kuranda kaburgayla bilmemne arasından meni oluşur demiş meni taşakdan oluyormuş kalp dememiş karıyı dövün demiş vay anasını sikiyim ne kadar muhteşem insanlarsınız tamam birader allah yok herşey yalan gerçek sensin
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Silyarın birgün eş cinsel değilsen evlendip gönül verdiğin hayat arkadaşın 5 sene geçip coluk cocuga karıştıkdan sonra başka bir adamla evinde bacakomuza bastığın zaman da bu cool'luğu senden bekliyorum
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silbu ateş etmelerin sebebi belli oldu. 3. leri alırsan dönüp bi daha bakmazlar yavrum
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Sil''Ama benim sorum da şu; dinin ensest iliskiye karşı olmasinin"neden"leri ne oluyor asıl? Bir ateiste sorarsaniz neden aykiri veya uygunsuz oldugunu dogaya bakarak cevaplandirabilir afrikadaki bi aslanin da soyunun devami icin yavrusunu sikmemesini ornek verebilirmesela hic dusunmeden arastirmadan.''
SilBuradan canlılar soyunun devamı için ensest yapmıyorlar gibi bir şeye demeye getirmişssin sanırım. Öncelikle,
hayatın amacı yoksa insanın soyunu devam ettirmek gibi niye bir amacı olsun. Tamamen zevklerinin kölesi olabilir. Birisi ensest yapmak istiyorsa yapabilir
gerekirse doğan çocugu aldırır isterse çocuk yapmaz. Ayrıca doğada bir şeyin hayvanlar tarafından yapılmaması onun direkt zararlı olduğu anlamına mı gelir? Ne yani hayvanlarda olsa kabul edecektin bu durumu?
Hayvanlar arasında olan tecavüzler vb. şeyler için de aynı karşılaştırmayı yapabilirsin umarım. Mesela bir akrebin hapsolduğunda intihar etmesini ele alalım.
Akrep o durumdan kurtuluşunun olmayacağını zanneder veya içgüdüleri ona öyle der. O zaman senin de intiharı gözden geçirmen gerek. Doğada oluyor nasıl olsa. He bana dersen eğer şimdi ölmek istemiyorum vs. O zaman yine başa döneriz.
O kişiler de ensest ilişki istiyor. Olay bu kadar basit.
Hepsini geçtim her insanda neslini devam ettirme gibi bir durumun olduğunu düşünmüyorum. O yüzden 'kuralları' olmayan bir insan arzu ettiği şekilde yaşayabilir ve ateist olarak senin bunu mantıklı bir şekilde reddetme şansın yok.
Dinin bir yasak koyması için bir şeyin kesin zararlı olması gerekmez. O yasağı sınama aracı olarak kullanır. Yasak zararlı da olabilir zararsız da. Dinin onun zararlı olduğunu ifade etmemesi, onun zararlı olmadığını iddia ettiği
anlamına da gelmez .
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Sil''amına koydugumun dünyasında sen eğer sevgi ve sahiplenme duygularına sahipsen sevdiğin bir karşı cins yada hemcins ne sikimse sana yapılan bir yanlışta aldatmada veya herhangi birşeyde polyanna olup susarsın ozaman ,şayet ben allahın da anlattığı gibi o kadar ikazdan sonra itaatsizlik başınabuyrukluk yapıyorsa döverimde sülalesini de sikerim.''
SilBence mealin 'dövün' diye devam etmesi kuran açısından sorun teşkil eder. Çünkü öğüt verip, yatakta yalnız bıraktıktan sonra dövme işlemi hiçbir ilişkiyi iyiye götürmez. Ve ayrıca burada aldatma gibi ciddi bir durumun olduğunu düşünmüyorum.
Seni aldatan birine öğüt verip yatağında yalnız bırakmazsın. Dövme diye çevirilen kelime yanlış hatırlamıyorsam darabe kelimesi. Darabe kelimesinin darp etmek, vurmak anlamından başka kuran'da kullanılan çeşitli anlamları da var.
Diğer anlamlardan birkaçı: yola çıkmak, yolunu salıvermek ve geçici ayrılık. (Ayrınıtılı bilgi ve kaynakça için: mehmet okuyan'ın KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KUR’ÂN’IN BAKIŞI pdfine göz atabilirsin.)
Böylece buraya eğer bu anlamların kullanımı varsa geçici ayrılık manasını vermek daha uygun düşücektir diye düşünüyorum. Ayrıca bu üç uygulama hepsi aynı anda yapılıyor. Aşamalı aşamalı değil.
ben sana döversen gitmez demedim 3 lü yaparsan gider dedim sakin ol
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silişte bunlar hep sex
Silgiris kisminda bukowski okur gibi oldum arada sikkofield'im ben cumleleriyle; sonrasi bildigimiz sikko, yine harika gozlemleri ve yorumlariyla.
YanıtlaSileline saglik...
işte bizim istediğimizde bu gözlem ve yorum. gerçek olmadığını bi boka yaramadığını bildiğimiz ama hiç değilse bizi eyliyor diye sarıldığımız hayatı kullanma kılavuzları.
Silaga 500 sayfalık kitap yaz okuyalım.
YanıtlaSilNeden yaşıyoruz sorusuna tabiki bir cevap var, abiyogenez sonucu canlılık varoldu ve devamında evrim milyonlarca farklı türün oluşmasını sağladı. Neden sorusunun cevabı budur. Lakin neden sorusunu hayatımıza bir anlam aramak için sorduğun zaman cevap bulamazsın. Çünkü bir cevabı yoktur. Bir şeyin amacı olması için bilinçli bir varlık tarafından yaratılması lazımdır. Misal bir kalem kendine neden varım ben diye sorabilirdi. Yazı yazmamız için var, biz icat ettik bu aleti. Neden yaşıyoruz sorusuna bir cevap bulamazsın çünkü hiçbir şeyin gerçekte anlamı yoktur. Sadece biz onlara bir değer biçmişizdir, biz bir anlam yüklemişizdir. Hayatın bir anlamı olmasını ölümsüzlüğe ve adalete dayandırıyorsun. Bu prensipleri de zaten senin hayatta kalma içgüdün seçiyor. Sonsuz bir yaşam! Bu içgüdü sana tek bir amaç gösteriyor: Yaşamalısın! Sen de gelip sonsuza kadar yaşamalıyım anca o zaman bir anlamı olur diyorsun. Her şey bir nedensellik ilkesi etrafında varolur tabiki, ama her şeye bir anlam yüklemeye çalıştığımız ve etrafımızdaki her şeyi nasıl değerlendireceğimizi düşünen bir beynimiz olduğu için varoluşumuzda bir amaç ararız. Varoluşumuzda bir amaç yoktur, neden vardır. Bu nedenin ilk halkası da evrimdir. Evrimsel süreçte varolan canlılarız. Bir şempanze niye varsa, bir köpek, at, fil niye varsa biz de o yüzden varız: Çevresel şartlar bizi şekillendirdi. Hiçbir şey doğru değildir, her şey yalandır tarzı bir şey söylemek istemiyorum; ama gerçek buna yakın bir şeydir. Yegane amacımızın sonsuzluk olması nedendir? Çünkü ölüm bir yokoluştur ve yokolmak istemiyoruz. Dediğin gibi, din sana bunu sunar. Sonsuz bir yaşam vadeder ve senin de hayatın anlamsızlığı karşısında bu yalanın kollarına koşman beklenen bir durumdur. Hayatta kalma içgüdünün bununla ilgisi vardır. Ha, niye bir hayatta kalma içgüdümüz var sorusuna gelecek olursak. Eğer böyle bir içgüdü olmasaydı, eğer ki üreme kavramı da olmasaydı zaten şimdi varolmazdık. Şartlar bunu getirdi zaten. Yemelisin, içmelisin, sıçmalısın, üremelisin, yaşamalısın.. Bunlar en temel kodlarımız zaten, tüm canlılar bunu yapıyor. Biz insanları diğerlerinden ayıran özelliğimiz de tabiki zekamız değil mi, o kadar üstün kılıyor ki bizi bu özellik; sanki diğer her şey bize hizmet etmek için yaratılmış değil mi? Ağaç görürüz keser yakarız ısınırız, yerin altından demir çıkarırız silahlar yaparız, hayvanları avlar yeriz vs. 'Yaratılmış' düşüncesi bizi yanlışa iten şey zaten, yaratılmış diye bir şey yok. Her şeyi kendin için yaratılmış sanıyorsun ama misal sıtma hastalığı taşıyan sivrisinekler insanların ölmesine vesile olunca biz sivrisinekler için yaratıldık demiyorsun. Tek düşündüğün şey yaşamak, bunu sana genlerin söylüyor. Nedenler orada. Amaç ise bir illüzyon başka bir şey değil. Varoluşmuzun bir amacı yok, hayatımızın bir anlamı yok, Tanrı ya da ahiret gibi şeyleri de götümüzden uydurduk bu anlamsızlığa dayanamadığımız için. Mutlak bir şey yok, sadece olasılıklar var. Bu bilinmezlikler yüzünden agnostiğim zaten. Bilimsel araştırmaları okuyacağımıza gökten indiği sanılan kitapların dogmalarına göre hareket etmek saçma bir yaklaşım. Bu kitaplar insanlara sadece duymak istediklerini söylüyorlar, gerçekleri değil. Yavru fok balıklarına tecavüz eden su samurlarını niye yaratır Allah mesela anlamıyorum. Ah doğru ya en doğrusunu o bilir tabiki deyip bu işten sıyrılmalıyım. Sorgulamamalıyım değil mi. Neyse, Michael bu yazıyı okur musun bilmem ama bu kadar zeki biri nasıl müslüman olabilir ki diye sorardım kendime, çok sorgulayan bir tipe benziyorsun sanıyordum. Tamam sorgulayan birisin ama soruların yanlış; bu yüzden de ulaştığın cevaplar da yanlış.
YanıtlaSilMadde madde ben de senin yazın hakkında bir kaç düşünce söylemek isterim.
Sil1. Öncelikle ilk verdiğin bilgi neden değil nasıl sorusuna cevaptır. "Abiyogenez sonucu canlılık varoldu ve devamında evrim milyonlarca farklı türün oluşmasını sağladı." cevabı "insan veya evren neden oluştu?" değil, "insan ve evren nasıl oluştu" diye sorunca verilecek bir cevaptır
2- " Varoluşumuzda bir amaç yoktur, neden vardır." da yanlış bir yaklaşım. Neden zaten amacı öğrenmek için sorulur. Mesela neden yaptın deriz. Neden gittin deriz. Amaç öğrenmeye çalışırız. Senin burada kastının neden değil yine nasıl olduğu kanaatindeyim.
3- Senin mantığında ölüm mutlak bir yok oluş sayılmaz. Zihnen bir yok oluş söz konusudur doğru ama her bir atomumuz sonuçta bu dünyada kalacak. Eğer evren sonsuzsa öyleyse her bir atomum da sonsuza dek burada kalacak.
4- Sivrisinek örneğin çok talihsiz olmuş. Bir insanın sivrisinekten, aslandan, kurşundan veya virüsten ölmesi bunların insan için olmadığı anlamına gelmez; zira ölüm de insanın tecrübe edeceği bir durumdur ve inanan biri için son değildir. Öyleyse bu varlıklar da insan içindir ve insanın bir parçası olan ölüme vesile olurlar.
5- Hayvanların tecavüzü olayına gelirsek. Sanmıyorumki hayvanlar cinsel ihtiyaçalrı geldiğinde masturbasyon yapsınlar. Hayvanlar akıllı varlıklar değildirler dolayısıyla yaptıkları fiillerin sonuçlarını kavrayamazlar. O samurların o fok balıklarını su samuru sanıp sanmadıklarını veya cinsel ihtiyaçlarına yenik düşüp düşmediğini bilemeyiz. Sonuçta Allah bu dünyayı belirli pozitif bilimlerin esasına göre yaratmıştır. Biyolojik olarak bu olayın gerçekleşmesi gerekiyorsa gerçekleşir.
6- Sorgulamaktan vazgeçmeni önermem. Sorular gayet doğru bu arada. Zaten benim düşüncem hiç bir sorunun yanlış olmadığıdır. Ha cevabı basit olur, imkansız olur ama soru sorudur. Çiçeğin mavi olduğunu bile bile bu çiçek kırmızı mı diye sorabilirim. Bu yanlış değildir, cevap "hayır, mavidir" veya "bilmiyorum renk körüyüm"dür.
Yazmaya üşenen bir insan olduğum için tek bir şeyle alakalı bir şeyler söyleyeceğim. Kutsal kitaplar için "Bu kitaplar insanlara sadece duymak istediklerini söylüyorlar, gerçekleri değil." demişsiniz. Kendi okuduğum kutsal kitap için konuşursam durum hiç de böyle değil. Örneğin bugün insanlara bakalım. Gücü elinde bulunduran çoğu insan daha güçlü olmak istiyor. Güç kavramının en önemli alt kümesinden devam edelim örneğin: Para. Parası çok olan insan daha da fazla parası olsun istediği için diğer insanlar yoksul kalmıyor mu? Yani yoksulluğun en önemli sebebi zenginin açgözlülüğü. Benim okuduğum kutsal kitap ise "ihtiyacından fazlasını ver," diyor. İhtiyaç; yani örneğin aylık x TL maaşım var. Bu x liradan, açlıktan ölmeyecek, barınaksız kalmayacak kadarını alayım. Kalanını ihtiyaç sahibine vereyim. Sınırsız olan ihtiraslarımızdır; ihtiyaçlarımız değil. Şimdi bir bakalım insanlara. Yüzde kaçı böyle yaşıyordur? Ve samimi olalım: Böyle yapsaydık açlık diye bir kavram olur muydu? Ve yine samimiyet lütfen: Bu mu insanların duymak istedikleri şey? Yani birisi bir kitap yazsın. İçinde insanların % 99'unun hoşuna gitmeyecek bir şey istesin ve aynı zamanda insanlar bunu duymak istiyor olsun. Bir milyarder üzerinde deneyin isterseniz. Neyse, başta söylediğim gibi yazmaya gerçekten üşenen birisiyim. Ama bildiğim bir şeyle alakalı böyle tamamen zıt bir ifade görünce en azından bunun için birşeyler yazmak istedim.
SilSelam.
Ben yazımda nedenler ve amaçları iki farklı kavram olarak kullandım. Neden yaptın diyebiliriz ama neden yaşadın diyemeyiz. Bir şeyi yapmak bizim irademizle gerçekleştiği için bu soru mantıklı olabilir; ama yaşamayı biz seçmedik soru mantıksızdır bu yüzden. Neden sorusunu bu olaya sebep olan ne anlamında kullandım; hata etmiş olabilirim tabiki. Yaşamımızın sebebi ne diye sormak daha uygun olurdu sanırım; bir amaç sormak istemiyorsak.
SilYok oluş kısmında zihnimizi kastettim tabiki, zihnimiz varsa biz varız. Beyin ölümümüz gerçekleşince artık yokuz.
Senin mantığına göre tersi bir durumu düşünürsek; insanlar, kuşlar, virüsler, hava olayları da sivrisineklerin fıtratında olan ölüme yol açarlar ve bu her şeyin sivrinekler için olmadığı anlamına gelmez. Aynı şeylerden insanlar da ölür sivrinekler de. Seni farklı kıldığını düşündüğün tek şey zeka. Bu yüzden her şeyi hakettiğini düşünüyorsun. Yüz milyarlarca galaksi içindeki yüz milyarlarca yıldız arasından birinin çevresinde dolanan ufak bir gezegende yaşıyoruz ve kendimizi özel sanıyoruz. Mesele de bu zaten. Özel falan değiliz.
Tecavüz kısmına gelirsek. Su samurları normalde çiftleşirken de zaten %20 oranında dişiler seks esnasında erkekler onların kafalarını suya batırdığı için ölüyor. Ayrıca bir su samurunun fok balığı yavrusunu su samuru sanması mümkün değildir. Nasıl ki biz bir şempanzeyi insan sanmıyorsak. Zaten yine de olayı tecavüz olmaktan çıkarmıyor. Ayrıca tecavüz sonucu bu yavrular ölüyor ve bir hafta sonra bile ölüleriyle seks yapmaya devam ediyor su samurları. Zaten bu olayın gerçekleşmesi gerektiği için gerçekleştiği fikrine sahibim ben de. Ama bu örneği verme sebebim, Allah'ın evreni kusursuz yaratmış olması hipotezine karşılık olması içindi. Erkek şişe burunlu yunuslar sürü halinde dolaşıp yine buldukları erkek şişe burunlu yunuslara tecavüz ediyorlar. İnsanlar bir domateste Allah yazısını görüp ne güzel yaratmış diyorlar; bunun için öne ne sürüyorlar acaba? Kusursuz bir yaratım söz konusu değildir.
Çok güzel bir konuya değinmişsin. Lakin bu yalnızca teferruattır. İnsanların duymak istediği şey sonsuzluk ve adalet. Bu kitaptaki kurallar ise yalnızca teferruattır. Kitapta bunları yaparsan cennete gidersin der. Sonsuz bir hayata karşı bir insanın on yıllarla ölçülen hayatı bir hiçtir. Hırsızların ellerinin kesilmesi, zina yapanlara yüz sopa vurulması, Allah'a ve peygamberine savaş açanların kolları ve bacaklarının çapraz kesilmesi gibi kurallar dünyadaki adaleti sağlamak için uydurulmuş şeyler. Burada ne yazarsa yazsın sonsuz bir hayat sunduğu için insanların çoğu bu ne be demiyor. Kuranda kölelik ve cariyelik de var, insanlar pek bir şey demiyor yine de bu nasıl iş diye. Adam öldürdüğünde kefaret olarak iki ay üst üste oruç tutman gerek ya da bir köle azad etmen gerek, bu kurallar hep o zamanın arap toplumuna göre gelmiş kurallar. Kitapta geçen 25 peygamber de hep aynı bölgelerde yaşamış şahıslar. Amerikada, avrupada, avustralyada, asyada bir peygamber bahsi geçmemesi de ilginç bir şey. Her topluma haberci gönderdiğini iddia ediyorsa.
İnsanoğlu bir zekaya sahipse "neden yaşadın?" gibi bir sorunun akla gelmesi kaçınılmazdır. Neden sorusu zaten beni yaratıcıya götürdü. Benim iradem değil Onun iradesinden dolayı bu hayatta olduğunu düşünen biri için "Neden yaşadın?" sorusu cevap kazanıyor
SilBizden başka zeka formları olabilir. Daha zeki veya daha geri kalmış toplumlar olabilir. Belki de sonsuz evren içinde en zeki varlıklar bizlerizdir, bilemiyoruz. Ama şundan eminim: Sonsuz evrende zeka sahibi canlılığın sayısı çok az. Özellikle evrenin ve diğer canlılığı göz önüne aldığımızda. Öyleyse benim özel olduğumu düşünmeme engel yok.
Evren kusursuzdur. Zaten fizik, kimya ve matematik de sıkıntı yok. Sen biyoloji bilimi için bir kendince bir açık bulmuşsun. Kusur var diyorsun. Ama hayvanlar akıllı varlıklar değillerdir, yaptıkları fiillerin sonuçlarını kavrayamazlar. Bir su samuru veya balığın gözüyle hayata bakmadığımız için niçin bu şekilde davrandığını bilemeyiz. Biyolojik olarak açıklamaları vardır belki. Ben sosyal bilimci biri olduğum için, fen bilimine uygun açıklama yapamıyorum maalesef. Ama bu kusursuzluğu bozmaz çünkü onlar açısından davranışlarının bir açıklaması vardır.
İnsanın isteklerine uygun içeriğe sahip olması gerekir zaten kutsal kitapların. Aksi takdirde inandırıcılığını yitirir. Kölelik cariyelik kavramlarının kitapta yer alması aslında dünyevi bir gerçeğe götürür bizi: Dünya hayatı eşit değildir.
Arap topluluğuna gönderilmiş olmasının temel sebebi Arapların cahiliye topluluğu olmasıdır. Bizim bu noktada onların bu yaşadıklarından ders çıkarmamız gerekir. Şöyle düşünmeni isterim: Sene 500. Türk toplumu ama kız çocuklarını toprağa gömen, toplumsal eşitsizlik tavan yapmış bir yoldan çıkmış toplumda yaşıyorsun. Biri geliyor diyor ki sana bu hareketleriniz yanlış bırakın artık. Ve gidiyor sana mayalardan örnek veriyor, duymadığın bir toplum. Ne dersin? Ya da şöyle söyleyeyim. Bir yanda sana bir Türk topluluğunun yaşadğı örneği veriyor, diğer yandan Maya toplumunun. Hangisinin daha gerçek olabileceğine inanırsın? Ben şahsen Türk toplumundaki olayları daha bir ciddiye alırım. En azından daha çok sorup soruşturma imkanım olur yoksa napayım elin Mayasını derim 500 yılında yaşayan cahil bir Türk olsam. İşte İslam dini dönemin cahiliye toplumu olan Araplara inmiş ve bu dönemden sonra bir anda denebilecek bir zamanda onları refaha ve güce ulaştırmıştır.
Her topluma haberci gönderilmesi zaten olması gereken bir şey. Bunun en açık örneği benzeyen dini inançlar. En basit önümüzdeki örnek Göktanrı inancı. Tabiki bir çok savaştan sonra Türk toplumu İslam'ı seçmiştir doğrudur ancak baktığımız zaman çok fazla da benzerlik mevcut. Tek tanrı, uçmağ/uçmak gibi kavramlar zaten İslam'ın temel kavramlarındandı. Şamanların mistik anlayışları muhtemelen bu dini bozan bir durumdu.
SilKuran'daki hukuk kuralları için zaten kimse bir şey diyemez. Adaletin nasıl sağlanacağı konusunda bir çok farklı görüş olsa da, İslam dini caydırıcılığı en iyi sağlayan iki yolu esas almışıtr: Cezalandırıcı adalet sistemi önleyici sistem. Zaten İslam iyiliği vs. emrediyor her dinde olduğu gibi. Bu çocukluktan öğretilen öğretiler zaten önleyici nitelikte. Olur da bunlara rağmen yoldan çıkanlar içinse ağır cezalar öngörür. Bu da cezalandırıcı adalet sisteminin konusudur.
Domates konusu zaten komik. Bu tarz insanları ciddiye almamak lazım.
İnsanların bu kitapta bu ne be deme ihtiyacı yok. Kuran olanı yazmıştır. Nefis varsa ne eşitlik sağlanabilir ne de iyilik dünyaya hakim olabilir. İnsanoğlu zaten Kuran emirlerini tam uygulasa ne kölelik kalır ne cariyelik ama uygulanmayacağı da açık. Zira insanların çoğu kafirdir/cehennemliktir, diğer deyişle kötüdür. Şeytan da işin içine girince olan tek şey zaten kötülük. Kitap bu nedenle köleliği veya cariyeliği direkt olarak reddedemez. Zaten bunlar hala daha olan şeyler sadece görüntü değişti. Bayağı bir ifadeyle ezilenler(fakirler) köle, genelevler, ahlaki düşüklük harem hesabı.
Mehmet Akif'in bir sözü vardı: Vaad etmeseydi Allah cenneti; O’na bile etmezlerdi secde.
Senin sonsuzluk dediğin zaten cennet. İnsanlara sonsuzluğun tatlı geldiği inkar edilemez. Ancak bir şeyin insana tatlı gelmesi onun gerçekliğine aykırı olmaz ki. Bundan yüz yıl önce beyazlar kendini üstün görüyordu batıda. Bundan utanan bir batılı beyaz ben zenciyim dese zenci mi oluyor hayır. Belki sen insanların tatlı bir sonsuz hayata inanmasını kendi açından rahatsız edici küçük düşürücü veya sıradan görüyor olabilirsin ama bu gerçeği değiştirmez. Veya insanların sırf sonsuz hayata olan merakı için dine inanmaları da saçma olmayacaktır; zira insanların farklı hayatları onları bu sonuca götürmüş olabilir. Sırf zihnin bir oyunu dahi olsa, sonuçta insan denen varlık aklı kadar var.
Konularda çok daldan dala atlıyor gibisin, dağınık yazıyorum eksik kalabiliyorum.
Sizin yapmanız gereken doğru yolda uğraşmaktır.
Misafirim geldi daha yazamıyorum. İyi günler dilerim...
Anlamadığım nokta, diyorsun ki kitap mayalardan bahsetse niye inansınlar. İyi de bu kitapta helak edilmiş kavimlerden bahsediliyor. Bu kadar hikayeye nasıl inanıyorlar? Görmediler, bilmiyorlar bu kavimlerin varlığını? Biz bile şu an bahsedilen kavimlerin nerede yaşamış olduklarını tamamen biliyor muyuz? Neden mayalara inanmamış olsunlar ki, mantıksız bir önerme yaptığını düşünüyorum.
SilZaten sonsuzluğu bize tatlı geliyor, halbuki gerçekler acıdır deyip reddetmiyorum. Dinleri reddediyorum. Kitaptaki çelişkileri, evrensel olmayan kuralları gördüğümü düşündüğüm için bundan şüpheliyim zaten. Her şey fizik kimya matematik etrafında dönüyor tabiki, bu konuda hemfikiriz; ama canlıların akıllı bir tasarımcı tarafından tasarlandığı büyük bir yalan. Akıllı bir tasarımcı olsaydı zürafalarda ses tellerine gidecek olan sinir direkt olarak gideceğine boynundan aşağı olan yolu takip edip bir damarın etrafından geri dönüp böylelikle boş yere metrelerce mesafe katetmezdi. Hayvanlarda körelmiş ve işe yaramayan organlar olmazdı. Mesela bizde de bazı insanlarda hala işe yaramadığı halde diğer memelilerde görülen vomeronasal organ olmazdı. Ki bu zürafalarda bahsettiğim sinir bizde de böyle bir yol takip ettiği için 20 cm gibi bir yol kaybı oluyor, lakin bir zürafada bu yol kaybı metreleri buluyor boynunun uzunluğundan ötürü. Biz insanı en güzel şekilde yarattık ayetini gözden geçirmek gerekiyor bu yüzden.
Neyse daldan dala atlamak istemiyorum sadece evrim üzerinden cevap veriyorum. Evrimin varlığı önümüzde duruyor, ve bu kesinlikle dinlerle çelişiyor. Çünkü dinlere göre canlılar (tabiki cansızlar da, birkaç ayette kainatı 6 günde yarattığı geçer Allah'ın ama evren 14 milyar yaşında orası ayrı bir mesele, hatta Tevrat'a göre 7.gün yorulmuştur tatil yapmıştır. Allah'ın yorulması da ironik) tasarlanmıştır, yaratılmıştır, Allah ol demiş olmuştur. Halbuki evrime göre bir yaratma söz konusu değildir, canlılar milyonlarca yılda çevre şartlarıyla şekillenmiştir; bir anda varolmamışlardır. Ve ortama en iyi uyum sağlayanlar ayakta kalmıştır, bu ayakta kalanlarda organlarda hata olması mümkündür çünkü tasarlanmamışlardır.
Evrimin varlığı bilinen dinlerin tanrılarıyla ters düşüyor; ama bu demek değil ki tanrı yoktur. Tanrı olabilir tabiki, ama hiçbir din göndermemiş bazı seçtiği insanlarla iletişime geçip diğerleriyle geçmeyip bana tapın yoksa sizi cehennemimde yakarım dememiş ortada varlığına dair kanıt bırakmamış bir tanrı olabilir.
Bilimde gelişmemiz ve gerçekleri ortaya çıkarmamız lazım gelir. Bilimsel araştırmalar okumalıyız, tüm hayvan türlerinden çifter çifter gemiye bindirildiğini iddia eden masallar bizi yanlış yola sevkeder. İyi günler diliyorum.
Bilim adamları 100 yıl önce evren sonlu mu sonsuz mu diye tartışıyorlardı. Evrenin genişlediğini sonradan öğrendiler. Halbuki 1400 yıl önce Kuran 51:47 والسماء بنينها باييد وانا لموسعون (Göğü gücümüzle biz kurduk ve onu biz genişletmekteyiz.) bunu söylüyordu. Kuran'da evrimi doğrulayıcı işaretler vardır. Allah'ın ol demesiyle oluvermesi ile bir hiçlikten canlılığı ortaya çıkaracak bir patlamayı oluşturmak aynı şeydir. Bu patlamayı kim yaptıysa insanı da O yaratmış olur. Hem de bunu bu şekilde yapmak büyük bir sanat ve bilgelik gerektirir.
SilŞimdi Kuran'ı bir kenara koyup sonsuzluk konusuna değinelim. Biz sonsuzluktan bahseden herhangi bir kitabı tanımasak bile sonsuzluk isteği bizim yaratılışımızda kodludur. Yani insan yaratılışı gereği ölmemeyi ister.
1400 yıl önce o gün kimsenin aklına gelmeyecek öngörülerde bulunan, ayrıca o gün insanların bilemeyeceği toplumlarla ilgili bilgiler veren bir kitap aynı zamanda sonsuzluğun nasıl olacağından da bahsediyor. Burada ters olan nedir ki?
Kuranda yeryüzünü 4 gökyüzünü 2 günde yarattığını söylüyor Allah. Bu İncilde de böyle Tevratta da. Ayrıca hem İncilde hem Tevratta asla değişmeyecekleri yazıyor; ama müslümanlar değiştirilmiş diyor. Madem değiştirilmiş, Allah niye ayette Allah'a, peygamberlere, peygamberlere gönderdiği kitaplara iman edin diyor? Bazı bulunmuş şeylere Kurandan kulp buluyoruz sadece; Kuran meninin de kaburga ve bel kemiği arasından geldiğini yazıyor halbuki sperm testislerde üretilir. Kuran iki denizin birbirine karışmadığını yazıyor; halbuki karışıyorlar. Yine inanmaz mısın dostum, bu kadar delil ortadayken ancak gözleri olup görmeyenler, kulakları olup duymayanlar, kalpleri olup anlamayanlar Allah'ın varlığına inanır. (Ayetten alıntı yaptım gördüğün üzere kalp bir anlama aracı olarak geçer Kuranda, hiçbir yerde beynin düşünmeye yarayan organ olmasından bahsedilmez. Kalp sadece kan pompalamakla görevli bir organ.)
Silarkadaşım beyin yerine kalp kullanılmış dersin de ,Allah indirdiği ayetlerinde olayları açıklamak için çoğu yerde dil'in bir işlevi olan mecaz anlamı kullanmıştır madem Kuran ı okudun bu kalp ile ilgili söylemlerin yanındaki mecazları da görmen gerekir. Ayrıca algı ve beyinle ilgili birşey geçmiyor demişsin Akıl ve kavramak ile ilgili kaç ayet var insanın hafızası ve aklı olduğuna dair? bi araştır bak anlatılanı değil tecrübe ettiğini konuş.
Silzaten sen şimdi bu peygamberlerin her hangi birinin devrinde yaşasaydın adamı karşında canlı canlı görüp mucizelerine tanık olsaydın inanman çok kolay olurdu. şayet sen kendi gözlerinle ibrahimin ateşe atılıp yanmadığını ölüyü dirilttiğini, musanın denizi 2 ye yardığı ve asasıyla ister felaket ister iyilik yaptığını, isanın kendisini öldürmeye gelen yahudilerin havariler tarafından yaralandığında tek hamlesiyle şifa verdiğini o kadar işkenceye ramen ölmediğine ve hz meryemi tanıyıp aynı ortamda yetişip kimseyle münasebette olmamasına ramen bir çocuk doğurup daha kundakdayken dillendiğini, muhammedin ay'ı ikiye ayırdığını, hepsini geçtim okuma yazma bilmeden birden vahiy alıp dünya ve evren hakkında bilimsel gerçekler , doğa, insan ve yaşamın kanunu olan kuran-ı kerimi ortaya cıkarmasını görseydin inanman çok olay olurdu . asıl mesele şuanda bu devirde gözlerinle mucizeye şahit olmadan inanabilmek kardeşim. bunu hz muhammette söylüyor allah da söylüyor ahir zaman kavramındayız teknoloji bilmemne elitizm hat safada insanlar kendilerini geçmişe kıyasla daha akıllı zannedip saçma bir şekilde sorguluyorlar. zaten beyninde hastalık olmadan dur bakalım neymiş bu allah diye adam gibi sorgulamaya başladıkdan sonra inanmamak cahillik oluyor. önemli olan dini yozlaştırmadan basitleştirmeden mitolojikleştirmeden özüyle yaşayıp tasavvufa karışmayıp allahın istediklerini yapmak. yok hazreti üflemiş adam kendine gelmiş hoca subanekeyi tersten okudu adam yürüdü yok peygamber yürürken yerler ağlamış bimemne bu tarz olympos hikayelerine benzetilmiş şeylere bakmıcaksın. o hoca böyle demiş saçma o adam şuna günah demiş saçma dicene açacaksın olayın aslını kuran ı kerimi öğreneceksin. ki aslında inanmasan bile istediği kötü birşey yok allahın, senin dünyevi zevklerden arınıp ahiret için yaşamanı iyilik yapmanı istiyor git ananı öldür bacına rövaşata çek demiyor allah. ha inanmayan olarak dünyevi zevklere kaptır kendini herşeyin tadına bak her zevki yaşa ama başkalarının haklarına inançlarına dil uzatma o zaman kimse sana neden inanmıyon lan yarram yat aşşa demez. adam olacan çok atara kalkılacak birşey yok. zaten güzelde bir ayet vardır ki :
SAD29 : Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
Allah herkese akıl fikir versin
beynin düşünme ve kavrama organı olarak kullanılmadığını savunursun be canına yandığım
Sil"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peşpeşe gelişinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü gemilerin denizde yüzmesinde, ALLAH'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, aklını kullanan bir toplum için (ALLAH'ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok âyetler/deliller vardır." (Bakara: 2/164)
“... İlimde ileri gidenler; biz ona inandık, hepsi de Rabbimizin katındandır derler. Bunu ise ancak aklını isabetle kullanabilenler akledip düşünebilir.” (Âl-i İmran: 3/7)
“... Onları müjdele, onlar ki sözü dinlerler ve o sözün en güzeline uyarlar. İşte onlar ALLAH’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir, akl-ı selim sahipleridir.” (Zümer: 39/18)
“(Hidâyet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar, sağırdır, dilsizdir, kördür; bundan dolayı akıl erdirmezler, düşünmezler.” (Bakara: 2/171)
“Gerçek şu ki, ALLAH katında, yerde hareket edenlerin en şerlisi (kötüsü) akıl erdirmez sağırlar ve dilsizler (düşünmeyen, hakkı duyup söylemeyenler)dir.” (Enfâl: 8/22)
İşte ALLAH, size âyetlerini böyle açıklar; umulur ki akıl erdirirsiniz” (Bakara: 2/242)
daha ne görmek istiyorsunuz ? görmediğin şeye inanmıyorsan sana şunu söyleyim .
ben allahı görseydim inanmazdım zaten benim yaratıcım evrenin kainatın herşeyin sahibi olan varlığın görülmez gizemli bir varlık olması gerekiyor . hikayede tutarsızlıkmı var biraderim. kaç milyon yıldır peygamber geliyor yol gösteriyor bu yıllarca devam ettikden sonra en başında denildiği gibi kıyamet gününe doğru yola cıkılıyor en son peygamber gönderilip. ademden muhammede hangisi sapık farklı şeyler söylemiş hangisinin birbirinden haberi varmış da aynı ortak şeyleri söylemişler bunları nasıl aklınız almıyor ya insanın kendini sikesi geliyor :D
görende zannederki
Silmuhammet diye biri çıkmış işte fatiha'sı ayel-el kürsi 'si diye okunacak rutinler bulmuş, günün 5 vakti ve boş zamanlarınızda rükulu secdeli eğilmeli kalkmalı hareketler eşliğinde bunları söyleyip görmediğiniz duymadınığnız varlığa şükredip dua etmeniz için sizden para veya mal tedarik etmiş. böyle birşey varmı ? sana cennetten tapu var şu kadar liraya şöyle kattan diye kim kakalamaya calıstı ? ortada sana acı çektirerek sana boş zaman kaybettiren birşey yok birader gözünüzü ney kapatıyor bu kadar
ya da ne uğraşıyorsun aga bu adam boşuna buraya online polat alemdarlar yazmamış aq sanki dünyayı biz kurtaracaz hadi selametle
Teist yaklaşımla hayatın amacının bilinçli ve kudretli olan tanrı tarafından yaratıldıgını kabul edebılırız(inanıyorsak).
SilNaturalist yaklaşımla bakacak olursak ilk önce tanımlamamız gereken şeyler var:
1) Yaratma mekanizması nasıl işliyor: Bir şeyi yoktan var etme mi yoksa olan bir şeylerden yeni bir şey oluşturma mı(Mesela kalem örneğinde
bir yoktan var etme söz konusu değildir. Senin durduğun pozisyondan yoktan var etme olamayacağı için bence cevap belli.)?
2) Bilinç dediğimiz şey bilimsel olarak nedir?
Mesela düşüncelerimizi, kendi yüklediğimiz değerleri vb. şeylerin bir rasyonalitesi var mı yoksa bunların hepsi birer ilüzyon mu?
Hiçbir şeyin anlamı yoksa, her şeye kendimiz değer biçiyorsak peki senin bu dediklerinin bizim için ne önemi olacak?
Ayrıca bilimden konuşacaksak eğer, artık evrenin sonunun geleceğini ve bir başlangıçının olduğunu biliyoruz.
Başlangıcı olan bir şeyin sonu zaten kaçınılmazdır ve başlangıcı olan her şey yaratılmıştır.
Bu yüzden evrenin bir başlangıcı varsa bir yaratıcısının olduğu fikri evrenin sonsuz olduğu fikrinden daha mantıklıdır.
Ve yine bu sebeple evrenin yaratıcısının(bana göre tanrı) evreni ve yaşamı bir amaç uğruna yaratması çok abes olmasa gerek.
Sonra, bilim matematiği kullanıyor değil mi? Burada da matematğin ne olduğunu belirlemek zorundayız.
Keşif mi yoksa insanların icat ettiği bir şey mi(ki buna bir delilin olduğunu sanmıyorum)?
İcat ettiğimiz(uydurduğumuz) bir şey ise yani kendimiz anlam yüklüyorsak matematiğe güvenmemiz için sebep nedir hatta bilimsel olarak deney yapabilmemizin mantıksal olarak dayanağı nedir?
Matematik keşif olsa bile hala senin açından neden ona güvenmemiz gerektiğinin bir cevabının olabileceğini düşünmüyorum.
Kısaca evreni yaratan bilinçli bir varlık yoksa fizik yasalarını, matematiğin evrene her türlü uyumunu hangi mantıksal nedene dayandırabiliriz?
Hepsinin ötesinde evrendeki rasyonaliteyi, zihnimizdeki(bilincimizdeki) rasyonaliteyi ve bunların arasındaki rasyonal ilişkiyi hepsinin ardında bir rasyonalite olmadan nasıl açıklarsın?
Eğer rasyonalite yok dersen zaten konuşmamızın, hesapların, bilimin vs. hiçbir 'anlamı' olmayacak.
Yazı ister istemez, konuyu hayatın amacından yaratılmaya, bilince vs. kaydırdığın için bu yöne saptı.
Bilmiyorum farkında mısın akletmekle ilgili ayetler paylaşmışsın lakin akletme eyleminin beyinde gerçekleştiğine dair bir bilgi yok orada? Sadece akletmezler mi diyor, başka bir ayette kalpleri körelmiştir anlamazlar diyor. Buradan çıkan sonuç kalbin düşünme organı sanılmasıdır. Mısır'da bile beynin gereksiz bir organ olduğu sanıldığı için mumyalama işleminde çıkarılıp atılırdı; diğer organlar ayrı kaplara konulurken. Sen aksini iddia ederken akılla ilgili şeyler söylemen bir anlam ifade etmiyor; çünkü o paylaştığın ayetlerde beynimizle düşündüğümüzle ilgili bir bilgi yok. Kur'an açık olarak kalbin düşünme organı olduğunu birçok ayette söylemiştir.
SilDemişsin ki onların döneminde yaşasaydın sen de mucizeleri görüp inanırdın. O zamanlar senin mucize dediğin şeyleri görüp inanmayan birçok kişi var bunlar neden inanmadı peki? Kur'anda bu kişilerin anlatılanlara masal ve uydurma dediklerini söylüyor. O zamanlar bile bunların birer masal olduğunu anlamış kişiler varmış demek ki.
Matematiğe nasıl güvenebiliriz gibi ilginç bir yorum yapmışsın. 2+2 aslında 4 değildir falan mı diyeceksin anlamadım? Matematik tanımlar üzerine kurulu bir düşünce sistemidir. Nokta, doğru, sayma sayıları, fonksiyon vs bunların hepsi tanımlıdır. Daha iyi bir sistem bulabiliyorsan evreni ve doğayı anlamak için, sen de farklı bir sistem oluşturabilirsin. Sonuçta bu soyut bir düşünce sistemidir, lakin bizim öznel yargılarımızdan ayrıdır. İşte bu yüzden güvenilebilirdir. Kiminin en sevdiği meyve elmadır, kiminin muzdur. Matematik böyle öznel ve kişiden kişiye değişen bir sistem değildir. Deneyler yapmamızın mantığı da budur, bir şeyleri öznellikten en uzak şekilde kanıtlamak. Evrende fizik kurallarının, matematik kurallarının sanki oraya yerleştirilmiş şeyler olduğunu düşünüyorsun herhalde. Burada bir sistem var ve bu sistemin sağladığı olanaklara göre bu kurallar ortaya çıkıyor. Bu kurallar biz idrak etsek de etmesek de varlar zaten bizden bağımsız olarak.
Ha şimdi geleceğimiz nokta, yaratıcı yoksa bu evren nasıl varoldu vs. Yaratıcı varsa ve yaratıcı nasıl varolduysa bu sebepleri evrene uygulamak ne kadar sorun oluyor anlamış değilim bu kısmı. Tabiki hesaplara göre evrenin bir yaşı var, lakin bundan öncesini bilmiyoruz. Belki başka bir evrenin çökmesiyle bu evren oluştu vs. Belki bu evreni oluşturan maddiyat sonsuzluktan beri vardı aynı senin yaratıcı kavramın gibi? Bu evrenin varlığı bir yaratıcıyı gerekli kılmıyor. Allah ayette diyor ki rüzgar estirmesem gemileriniz denizde nasıl gitsin. O insanlar da motor diye bir şeyin ileride icat edileceğinden bihaber, evet doğru diyorlar. Bu durum böyle işte. Ayetlerden bir sürü bilime ve mantığa aykırı şeyler gösterdim. Senin mucize diye söylediklerinin ise olmamış olaylar yahut eğer bu olaylar olmuşsa kesinlikle bilimsel bir açıklaması vardır; lakin o zaman yaşayan insanlar ilk kez yaşadıkları bu olayları mucize sanmış olabilirler bilgisizliklerinden ötürü. Bu yüzden kandırılmaları kolay olmuştur. Çağımızda bile kendini peygamber olarak tanıtıp aynı anda 900 küsür kişinin kendiyle beraber intihar etmesini sağlayan bir insan olduğunu düşününce, binlerce yıl önce insanların olur olmadık şeylere inanması mantıksız gelmiyor.
şimdi yıl 600 lü yıllar Allah arabistan halkına bir peygamber gönderdi o kültürde açıkladı çoğu şeyi . ayın dünyanın hareketini hurma dalına neden benzetti zannediyorsun her kavme inen kitapda o kavmin kültür öğeleri mevcut.
Silne yazmasını bekliyorsun o ayetlerin içinde ? bilmem kaç kromozomun birleşmesiyle yok ribozom lizozom hücre zarı çekirdek biyolojik açıklama yapmasınımı bekliyorsun ?
akıl etmenin düşüncenin insanda var olduğu yazıyor sana kitabın mantıksız gelen kısmı şumu yani şimdi ; insanda beyin denen bir organ vardır ki biz onu düşünsün fikir üretsin vücudu yönetsin beynin sağlobu şunu sol lobu şunu yok nöronlar bu işi yapıyor bilmemne sıvısı filan yazmasınımı bekliyorsun ? o zaman peygamber böyle şeyler söylediği zaman ne diyor bu amk diye insanlar daha keşfedilmemiş şeylerden salak olurlardı şahsen ben olsam bende derdim alın bunu burdan diye.
azcık mantığını kavra ya bu kadar açıklamalara ters düşüncelere yorduğun kafayı azcıkda kuranı anlamaya yorsan şimdi ye belki bu gelen o kadar peygamberin hepsinin aynı şeyi neden anlatmaya çalıştıklarını kavrardın.
taslaman ezberi yapıp gelmişsiniz ulen
SilSünetulah (Allahın kanunu), insanın fıtratından gelen vicdani özellikleri ve toplum edep ahlak kuralları ile ahlaklı oluruz.
YanıtlaSilAncak dindar olup ta ahlaksız olanları hangi kategoriye koyabiliriz?
Biz niçin yaşıyoruz ? sorusuna
* üst insan )kamil insan olup ahirette bile tekamüle devam etmek
*Sıfatlarıyla esmalarıyla bize tanıttığı kadarıyla Allahımızı tanımak bilmek
* Sürekli sorgulamak, aramak Hz İbrahim gibi hanif müslümanların, senin yaptığın gibi...
Vay bee tek kelimeyle harika.
YanıtlaSilBazen sikkoyu okuduğum için kendimi özel hissediyorum. Hani ortamda seni okuyan tek kişi ben olduğum zamanlar 'şurdaki insanların daha hiçbirşeyden haberleri yok, yazık' diyorum kendi kendime..
kim ne derse desin Gerçekten çok etkileyici.
Ben de aynısı yapıyordum. Sırf kendimi özel, seçilmiş hissedebilmek ve diğerleri hiç bir şey bilmiyor yazık diyebilmek için Michael'ı kimseye tavsiye etmiyor, bildiklerimi sadece kendime saklıyordum. Diğerleri de benim okuduklarımı okur bildiklerimi bilirse nasıl özel,seçilmiş olabilirdim ki? Sonra bunun ne kadar bencilce bir hareket olduğunu ve bu şekilde kibirlendiğimi fark ettim. Sonuçta Michael da tam buna kızıyor kendini diğer insanlardan üstün görme çabasına. Kabullenmek biraz zor oldu ama Michael'ın dediği gibi sikindirik bir insanım ben de ve bunu kabullendiğimden beri bir şekilde konuyu açıp Michael'ı arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ki ben ne çok şey biliyorum diye büyüklenmeyeyim.
Silİşte böyle tipler de var Michael (Tamamen kendime batırıyorum çuvaldızı burda) senin blogunu kibirlenmek için kullanan egosu kendinden büyük insanlar da var. Olsun zararın neresinden dönülse kardır. Rabbim kibir günahından hepimizi korusun. Amin
aynen bende başta öyle kimseye söylemiyordum ama zaten söylesemde kimse okumayacak bunu biliyorum kimse vakit ayırmayacak. onlar sadece wattpad den hayatlarına bişey katmayacak şeylere günlerini harcamayı seviyorlar.
Silsen hayatını hep faydalı işlere ayırıyorsun yani?
Silöyle bi iddiam yok ama buranın bana kattıklarını es geçemem.
SilBu konuda bana en çok doyurucu gelen gelen Ömer Hayyam'ın rubailerinin içindeydi.
YanıtlaSilHer sabah bir gün doğarken, bir günde eksilir ömürden,
Her şafak bir hırsız gibi, elinde bir fenerle gelen,
Cehennem boşuna dert çektiğimiz günler,
Cennet gün ettiğimiz günler..
Ey zaman bilmez misin ettiklerini?
Bir düğüm ki; Ne sen çözebilirsin ne ben..
Bilmezsin nolduğunu vazgeç ötelerden, yorma kendini,
Kendine gel bi düşün, ben senim, sen ben arama boşuna.
Ya da;
Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben,
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.
Benim anlamadigim sey sudur. Nietzchenin o hersey geri doner pasajini paylasmissin ya altina da alakasiz bir cikarim yapmissin. belki o cikarimi yapmak kitabin tamamini okuyarak mumkundur ama bunu belirmemissin belirtmedigin belirtmedigin gibi sonunda kaynak da vermemissin.
YanıtlaSilBen ornegin o pasaji okudugumda maddenin dogadaki korunumu aklima geldi ilk. olumden sonra yasam, ahiret yada reenkarnasyon gelmedi.
Elestirdigin insanlara benzemeye baslamazsin umarim. Ben Nietzchenin o kitabini okumadim kim oldugu da umurumda degil okumadim tanimiyorum ama yontemini elestiriyoum.
Eger senin anlattigin cikarim o pasajdan yapilamiyor, ya yapilabilecek olan pasaji da paylas yada kitabin su sayfasinda falan de. Su an da iskembeden sallamissin yada adami sevmedigin icin boyle yazmissin gibi duruyor.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil''Neden yaşıyorsun ey imansız?'' sorusuna bir ateist olarak cevap vereyim. Benim açımdan cevabı çok basit ama uzatayım biraz;
SilÖlümden sonra bir şey var mı yok mu kesin emin olamam ama ben bir halt olduğunu düşünmüyorum. Ameliyata girerken narkoz verilmesi gibi olacak; tek farkı, hiç uyanmayacaksın.
* Kendi tercihim dışında, bir şekilde dünyaya geldim. Hayatta olmanın ne olduğunu deneyimledim. Oluşturulmuş ''iyi, kötü, daha iyi, daha kötü'' kavramlarını da öğrenmişim, dolayısıyla daha kötüden daha iyiye ulaşma isteğim de var. Her canlıda oldugu gibi hayatta kalma istegim de var...
* Ölümün de ne olduğunu gördüm. Ölümdem sonra ne olacağı hakkında kesin konuşamasam da kendi kafamda bir düşünce belirdi ve bunun bir yok oluş olduğu kanaatine vardım.
Bunlara bakınca;
1 - Hayatta olmak ölümden daha cazip geliyor bana şu anda. Belki günün birinde tam tersini düşünecek hale gelebilirim ama şu anda hayat daha cazip.
2 - Ölüm fikri pek de hoşuma gitmedi ne yalan söyleyim. Tamamen bilincimi kaybedeceğimi düşünmeme rağmen (yani ne sıkıntı ne dert olacak), şu an hayatta olduğum için doğal olarak hayatla kıyaslıyorum ölümü ve 1. madde geçerli oluyor.
3 - Eninde sonunda öleceğiz ne olsa dimi? Ölüm tek seferlik bir şey. Yani öldükten sonra bir şeyler varsa senin düşündüğün gibi, ''bu ne la begenmedim ben burayı, geri döneyim en iyisi'' diye bir seçeneğim olmayacak. Ölümden sonra bir şey yoksa benim düşündüğüm gibi, o zaman da yine 1. madde geçerli. Sonuç olarak madem ölmek garanti ve tek yönlü gidiş... O zaman ben de sana soruyorum, ''neden yaşamayım ki?''. Zamanı gelince ölürüm yahu, acelem ne?
Tabi sen ilk başta yazmış olduğun tüccar mantığı çerçevesinde bir cevap bekliyordun muhtemelen. ''la tamam da en sonunda ne olacak, öldün gittin tüm hayatın anlamsız oldu işte???'' diyeceksin. Bu açıdan düşünürsen anlamsız tabi ki, soyun devam etmesi de anlamsız, ve hatta dünya pörtlese, insanlık yok olsa soy, sop çoluk çocuk da anlamsızlaşıverir. Eğer bu açıdan bakarsan hayatın bir anlamı elbette yok. Ama bunu söyleyip de ardından ''e o zaman öleyim ben'' demem çünkü yine 1. maddeye gidiyoruz. Hayat daha cazip şu anda ve hala da yaşamaya devam ediyorum. Hayatta olduğum sürece de öğrenmiş olduğum iyi-kötü kavramları üzerinden hayatın içinde kendime anlamlar(amaçlar) oluşturuyorum ve bir şeyleri ümit ediyorum (daha iyiyi). Yani senin gibi anlamı/amacı ölüm sonrasına endekslemiyorum, bizzat hayatın içinden hayatın içine doğru kurguluyorum ve ölene kadar da belli konularda bu böyle devam edecek.
Fakat şu da var ki, eğer hiç ölmeyecek olsaydım, hayat yine senin beklediğin şekilde bir anlam ifade etmeyecekti. ''Yani sonsuza kadar yaşıyorsun da eee yani neden?'' olacaktı yine. Açıkçası şu anki daha bile anlamlı zira zıttından kaçıyorum.
Kısa kes, Aydın havası olsun diyorsan eğer, yukarıdaki 1.maddenin ilk cümlesi yeterli. Ayrıca hayatı anlamlı kılan aslında tastamam ölümün varlığı... Ölüm diye bir şey var, bu yüzden hayata değer yükleniyor.
Bunlardan öte benim de sana sormak istediğim bir şey var; Hadi hayata cennet için imtihan anlamı yükledin diyelim. Ya ölümden sonra bahsettiğin hayat? Sonuçta sonsuz, mükemmel bir hayat falan diyorsun. Her şey zıttı ile anlamlıdır dimi? Peki hiç sıkıntı çekmeyeceğin cennette zevkin ne anlamı var? Kötünün olmadığı yerde iyi diye bir şey de olmaz dimi? Ölümün olmadığı bir yerde, hayatta olmanın ne anlamı var?
Mesele aslında şu; Her halükârda saçma. Sen bir şeye ne kadar anlam yükleyebiliyorsan, işte o şey senin için o yönde, o kadar anlamlıdır.
Çok iyi fakat muhtemelen sikko bunları okumuyordur. Bir kac hafta önce alin şu blogu okuyun diye yalvardim sosyal medyada şimdi bu adam nasıl bu kadar kısa sürede sorgulayan insan olmaktan cikip tabiri caizse şeriatci diyecegim :D saka bi yana sikko eger okuyorsan lütfen ya din konusunda yazma ya da objektif ol yoksa kendi sorularini bizlere sormaya devam edersin böyle çünkü cevaplayabilecegin seyler islamla sınırlı kaliyor sadece islami dogru kabul ettigin için. Veya arastirarak ulastigin kanılari direkt dogrularmis gibi belirtiyorsun soyle yazdigin bu yaziyi bbiraz uzaktan okursan sen de fark edeceksin.
SilBlog sahibinin yazdıklarımı okuması beni ilgilendirmiyor aslında. Maykıl isimli vatandaşı muhatap alıyorum ve soru sorarken onu muhatap alarak soruyorum ama ''kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla'' meselesi bu. Sonuçta burayı okuyan epey kişi var sanırım. Yukarıda maykıl'ın ''ahlak'' ve ''hayatın anlamı'' hakkında yazdıklarına karşı başkalarının ne cevap verebileceğini merak edenler varsa muhatabım esasen onlardır. Eğer Maykıl da gerçekten merak ediyorsa, tabi muhataplarımın arasına o da giriyor.
SilHayatın anlamı konusunda biraz da müslüman düşüncesine giydireyim biraz;
SilBen daha önceki yorumumda hayatın anlamını ölümün varlığına yüklemiştim ve hala hayatta oluşumu ölüm ve hayatı kıyaslama sonucu hayatı daha cazip bulmama bağlamıştım. Yani benim açımdan varlığımın anlamı yok olacağım gerçeğinde saklı.
Maykıl efendi ise yok olmayacağı görüşünde çünkü sonsuz ahiret varmış.Hatta kendisi hanif bir müslüman olarak cenneti büyük ölçüde garantilediğini de düşünüyor olabilir.
Peki o zaman Maykıl efendi, senin için bu hayatın anlamı ne? İmtihanı falan geç, sadede gelelim. Öldükten sonra çok daha iyisi var ise, sen ne halt etmeye ölüme karşı direniyorsun? Neden hayata bu kadar bağlısın? Hem de hayatın acılardan ve üzüntülerden ibaret olduğunu söylemene rağmen… Öl abiicm öyleyse, öl de sonsuz cennette hurilerinle takıl (ya da kafandaki cennet/sonsuz ahiret tasviri her ne ise artık). Neden yaşamak için var gücünle direnmeye devam ediyorsun? İntihar etsene arkadaşım.
Eğer; ‘’İntihar edersem cennete giremem :/’’ savunmasını yapacaksan, ‘’ne alaka?’’ derler adama. Kuran’da ‘’intihar eden cehenneme gider’’ diye bir şey yazmıyor sanırım, ya da ‘’intihar eden cennete giremez’’ diye… ya da ‘’intihar etmek yasaktır’’ diye bir ayet yok, öyle değil mi? İntihar et ve bu güne kadar ki sevap puanlarınla cennette baş köşene geç.
Şehit olmak da istemezsin, öyle değil mi? Sana fırsat sunulsa da, mecbur da kalsan, bunu istemezsin. Gerçekten islama inanıyor olsaydın, şehit olmak için yanıp tutuşuyor olman lazımdı çünkü garanti cennet var ucunda. Ama biliyoruz ki hiçbir koşuda bunu istemiyorsun.
Hatta onu da geçtim, gerçekten cennete, sonsuz hayata inanıyor olsaydın dini görevlerini harfiyen uygulamak için gerçekten çabalardın. Ya da hiç olmazsa, Kuran'da söylendiği gibi ''dinini az bir menfaat uğruna satanlar''dan olmazdın. Evet dinini az bir menfaat uğruna satıyorsun. Okuyucu kitleni koruma amaçlı sürekli küfürler ediyorsun, hatta şu inanılmaz gereksiz Zuhal örneğini vermekten bile geri durmuyorsun. Okuyucu kitlesi için değil benim üslubum bu diyeceksen de, yine Kuran'a uymuyorsun demektir. Kuran sana ''güzel söz söyle'' demiyor mu? Bir de kendi sözlerine bak. Gerçekten cennete, islama falan inanıyor olsaydın ne üslubum bu derdin, ne de az bir menfaat karşılığında dinini satardın.
Yani sözün özü; senin için hayatın anlamı imtihan değil, Allah’ın rızasını kazanmak da değil, sonsuz hayat, huriler, sonsuz cennet de değil. Kendini kandırma. Sen de aynen benim gibi ölümün varlığında buluyorsun hayatın anlamını ve ölümle hayatı karşılaştırdığında bu hayatı yaşamak sana daha cazip geliyor. Aynı şekilde yine ölüm gerçeği yüzünden başka anlamlar da bulmaya çalışıyorsun ama aslında bulamıyorsun, sonra da sonsuz hayat masallarına bel bağlıyorsun. Kendini ahirete falan endekslediğini zannediyorsun bir süre sonra da… ama yukarıda anlattığım gibi senin derdin ahiret falan değil, sen bu hayat hiç bitmesin istiyorsun. Diğer dindarlar senin kadar melankolik değil yahu çünkü çoğu senin kadar amaç/anlam arayışında değiller.
Bir de Nietzsche bile cev’ab veremedi babında destek aramışsın kendine. Ya Nietzsche’nin ne cevap verdiği kimin umrunda? ‘’Hee Nietzsche demişse doğrudur, şeksiz şüphesiz iman ettik’’ ya da ‘’ Nietzsche bile cevap verememişse biz hiç cevap veremeyiz’’ diyeceğimizi mi zannettin yoksa?
Şimdi de ahlak konusuna geçeyim.. (Tek mesaja sığmadı 1, 2 diye numara oyuyorum. Sayfa numarası gibi)
Sil1)
Önce ziplenmiş halini yazıyorum;
Maykıl efendi senin zannettiğin gibi, ‘iyi-kötü, ahlak, etik, estetik, doğru-yanlış… vs.’’ gibi kavramların din ya da tanrı ile alakası yok. Bunların varlığı için olayları gözlemleyen, aralarında ilişki kurabilen, kıyaslayan, mantığa oturtabilen ve birbirleriyle iletişim halinde olan insan bilinçleri gerekli. Bundan başka hiçbir şeye gerek yok. Bu kavramlar yalnızca zihnimizin içinde, bizim uydurduğumuz şeyler. Başka bir yerde arama çünkü bulamazsın. Ayrıca bu kavramların Allah ile alakası olmadığı gibi, Allah’ın olduğu yerde bunlardan bahsedilemez bile. Yani olay senin zannettiğinin tam aksi; Allah ve din varsa, iyi-kötü yoktur. Aynı şekilde Allah ve din varsa şu an bahsediyor olduğumuz ahlak da yoktur. Allah ve din ahlakın temeli olamaz yani.
Şimdi de konuyu biraz açayım;
Doğada olan şey sebep-sonuç ve rastlantı. Bir aslanın bir geyiği yemesi sebep-sonuçtan ibarettir. İki göktaşının çarpışması da… Ya da deprem… Bu olaylara sadece insanlar iyi-kötü diye anlamlar yükleyebilir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde de durum aynıdır. Bana birisi vurduğunda acı hissediyorsam, bunu kötü olarak algılarım. Bak tanrıya ihtiyaç yok… Ben birisine vuracağım zaman onun da acı çekeceğini bilirim, empati… yine tanrıya ihtiyaç yok. Sonrasında birine vurmanın kötü olduğu sonucuna gelirim, yine tanrıya ihtiyaç yok. Bazı durumlarda ise bunun gerekli ya da mecbur olduğuna da kanaat getirebilirim ve bazı durumlarda iyi diyebilirim, yine tanrıya ihtiyaç yok. Tamamen kendi zihnimdeki mantık üzerinden gidiyorum farkındaysan, tanrıyla alakalı bir şey var mı buraya kadar Maykıl efendi?
Bir olay bizatihi iyi ya da kötü değildir. Önce bilinç lazım olayı gözlemlemek için. Sonra bu bilinç referans noktası seçer kendisine ve kendi bakış açısına göre ilişki kurar diğer olaylarla. Ardından bunu mantığa oturtur ve sonra bir sonuca varır ya iyi der ya da kötü… Allah ve din ile alakalı bir şey yok burada. Senin zannettiğin gibi iyi-kötü’nün temeli vahye dayansaydı, bunlar değişmez olurdu. Zamana, mekana, topluma, kişiye, kültüre göre değişmezdi çünkü hakikat olurdu. Biz ise hakikatı değil kendimize göre gerçeği değerlendiriyoruz. Bu yüzden evrensel ahlak diye bir şey olamaz. Her olay evrensel olarak iyi ya da kötü olamaz, herkes için iyi ya da herkes için kötü olamaz. ‘’Allah vahyetti o yüzden iyi olm’’ düşüncen tam bir çöp bu yüzden de.
Tanrı ve din olmasaydı insanlar öldürmenin kötü bir şey olduğunu anlamayacak mıydı? Halbuki yukarıda yazdım iyi ve kötü kavramlarının oluşma basamaklarını. Yani insanlar bunu bile anlayamayacak kadar aptal mı? Sen de insansın ve bu yüzden sen de aptalsın? Ne de olsa Allah sana söylemeseydi öldürmenin kötü bir şey olduğunu anlamayacakmışsın. Bunu mu diyorsun yani, kendinin bir aptal olduğunu mu iddia ediyorsun?
Ahlak da işte bu göreceli iyi-kötü kavramlarına dayalı inşa edilir ve bu yüzden de görecelidir. Duruma göre, kültüre, zamana, mekana göre değişir. ‘’kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma’’ gibi ucu açık bir cümlenin üzerine kurulur ahlak ve ahlakın göreceli oluşu sebebiyle belli konuları standart hale getirme amacıyla bunun üzerine de hukuk kurulur. Bak ne kadar basit aslında değil mi?
2 )
SilŞimdi de ahlakın temelinin Allah, tanrı, din falan olamayacağını anlatayım;
‘’öldürmek’’ neden kötüdür? Bunu belirleyen nedir?
‘’öldürmek’’ tanrıdan alakasız olarak kötü müdür yoksa aslında ‘’öldürmek’’ kötü değildir ama tanrı bunu kötü olarak nitelediği için mi kötüdür? Mesela tanrı ‘’öldürmek’’ iyidir deseydi iyi mi olacaktı? Yoksa belli durumlarda, olmayan tanrının ne dediğinden bağımsız olarak öldürmeye kötü diyebilecek miydik?
İnsan zihnini ahlak konusunda işlevsiz kabul edersek, buna verilebilecek cevaplar şunlar olur;
* Tanrı öldürmek kötü dedi, bu yüzden öldürmek kötüdür.
Eğer bunu söylüyorsan (ki bunu söylüyorsun), öyleyse burada iyi-kötü’den ziyade Allah’ın emir ve yasaklarından bahsedilebilir. Yani öldürmek iyi veya kötü değildir, öldürmek Allah’ın yasakladığı birşeydir diyebilirsin ancak. Bu durumda Allah öldürmeye iyi deseyi, demek ki iyi zannedecektin ve öldürecektin, öyle mi? Bak Tevrat’a inananlar da ahlakın temelini Tanrıya bağlıyorlar ve onların dininde öldürmek iyi bir şey. Ama aslında bize göre iyi değil dimi? Çünkü aslında onlar için de iyi değil, onların iyi dediği tanrının emri sadece.
Yine aynı şekilde ortadoğuda kafa kesenler de Allah’ın emrine uyduklarını düşünüyorlar. İyi bir şey yapmıyorlar sonuçta dimi? Ama onlar iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar. Bize göre ise kötü. Çünkü aslında, onlar iyi-kötü’nün değil Allah’ın emirlerinin peşinde.
Anladın mı Maykıl efendi? Senin iyi-kötü kavramın olamaz, senin için Allah’ın emir ve yasakları olabilir ancak. Allah sana git öldür deseydi, sen aynen kafa kesen müslümalar gibi öldürmeyi savunacaktın bugün burada... zira onlar da Allah’ın öyle dediğine inanıyorlar.
* Öldürmek fiili, Allah istese de istemese de zatında kötüdür. Veya Allah, öldürmek fiili bizatihi kötü olduğu için vahiyle bunun kötü olduğunu bize bildirdi.
Bak bu durumda ise sadece insanın değil, Allah’ın da işlevi yok. Öldürmek bizatihi kötü olur, Allah dese de demese de... Bu durumda Allah sadece kendi öğrendiği bu bilgiyi (öldürmenin kötü olduğunu) bize de anlatmış olur, bu konuda karar vermiş olmaz, belirleyici unsur değildir.
Peki aslında durum nedir? Öldürmek fiilini insan gözlemler, kıyaslar, empati kurar, akıl yürütür ve duruma göre kötü olup olmadığına karar verir. ‘’Masum birini öldürmek kötüdür’’ der, ya da ‘’Sana saldıranı öldürmek mecburiyettir/iyidir’’ der. Bunun temelini Maykıl efendi dinde ararken aslında çuvallamaktadır ama farkında değildir. Maykıl efendi birini öldürmekten neden kaçar? Allah dediği için değil tabi ki de… Çünkü bunun yanlış olduğuna kanaat getirir, zira kendisi de öldürülmek istemez (kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma). Toplumda güven içinde yaşamak Maykıl efendinin asıl isteğidir. Fakat bu isteğine ters düşecek şekilde gidip birini öldürecek olursa, kendi isteği ile çelişmiş olur ve bu yüzden ahlaksız deriz ona.
Diğer taraftan da ahlak meselesinde bir denge mecburiyeti söz konusudur. ‘’Bireysel özgürlük - Toplumsal huzur’’ kavramlarının dengelenmesi mecburiyeti vardır. Ne tamamen bireysel özgürlükleri savunabiliriz ne de tamamen toplumsal huzuru (çoğunluğun istekleri yani). Bu ikisinin belli ölçüde kaynaşması lazım. Bu emcburiyet yüzünden de bazı ahlak kuralları dayatılır insanlara. Ya da bazıları fazlaca önemsenir… vs.
Görüldüğü üzere ahlakın temeli tamamiyle akıl yürütme üzerinedir. Tanrı ve dinler ahlakın temeli asla olamaz. Tanrı ve dinin ahlak konusundaki işlevini yazayım bir de. Maykıl efendinin zannettiği gibi bunlar ahlaka temel oluşturmazlar, temeli oluşturan insan bilincidir.
3)
SilPeki tanrı ve dinlerin bu konudaki yeri nedir?
İnsanların düşünerek, gözlemleyerek, mantık yürüterek, yaşayarak, uzlaşarak ürettiği ahlak kurallarını dinler kendisine mâl eder ve bunları tekeline alır kendisini yüceltmek için. Yani ortada ahlak kuralları zaten vardır. İnsanların aklında bazı iyi ve bazı kötü durumlar zaten vardır. Sonra peygamber sıfatında bir vatandaş çıkar ortaya ve kendi felsefi, siyasal ve ekonomik düşüncelerini topluma kabul ettirmek ister. Bunun için de tanrı, in, cin, mucize, öbür dünya masallarını anlatır. Var olan ahlak kurallarını ve/veya peygamber sıfatıyla ortaya çıkan kişilerin kendi ahlak kurallarını insanlara dayatmak için teşvik veya korkutma amaçlıdır. Bir temel oluşturmak değildir bu. Var olan ahlakı daha etkili uygulamaya çalışma meselesidir sadece. Yani öldürmenin kötü olduğunu zaten biliyorduk ama din bunun olmaması için korkutma yoluyla ayrıca bir baskı oluşturur insanlar üzerinde. Din ve tanrının ahlak konusundaki işlevi işte bu kadardır.
4)
SilGelelim şimdi enseste… Ben enseste karşıyım ve hoş karşılamam asla. Buna bireysel özgürlük de demem çünkü bireysel özgürlük ve toplum huzurunun sınırları vardır, birbirlerini sınırlamak zorundadırlar. Peki enseste neden kötü diyoruz? Bu aslında bir yerde ‘’neden erkekler etek giyemez?’’ sorusunun cevabı gibidir. ‘’neden erkekler etek giyemez?’’ sorusuna girmeyeceğim ama. Bir yerde temeli vardır ama diğer taraftan da dayatılır.
Enseste kötü denilmesinin sebebini biyolojik sebeplerle açıklamaya çalışmayacağım. İnsanda kıskançlık denilen bir şey var. Aldatılmak kimsenin ya da birçok insanın hoşuna gitmez. Üstelik aldatma konusu ekonomi, sağlık, miras, güven, ailedeki konumlar..vs konularını da kötü yönde etkiler. Şimdi bunlara bakınca, insan en yakınlarına böyle bir konuda daha da fazla güvenme ihtiyacı hisseder, değil mi? Yani erkek işe gittiğinde karısının oğluyla işi pişirmesini istemez çünkü bu aldatılmak olur. Veya bir kadın evde yokken kızının kocasıyla yattığını görmek istemez, bu da aldatmaya girer ve bir çok insan aldatılmaktan hoşlanmaz. Böyle bir konuda en yakınındaki insana yani çocuğuna güvenemeyecekse o erkek veya kadın ne kadar huzurlu olabilir?
Öte yandan ailedeki sıfatların yer değiştirmesi meselesi. Kadın evde yokken kızı dedesiyle yatarsa…. Kızı, dedesinin kadını olmuş demektir bi yerde çünkü onunla cinsellik yaşadı. Yani bir yerde üvey anne konumuna yükselir. Kızın annesi, aynı zamanda kendi kızının üvey kızı olmuş gibi garip işler meydana gelir. Anladın mı Maykıl efendi? Dolayısıyla bu ensest meselesinde, ailede en yakın olunana çok güven duyulmalıdır. Aile yakınlığı azaldıkça bu baskı da azalacaktır. Kuzenler arası ilişki daha esnektir örneğin. Uzak akrabalarda neredeyse hiç önemli değildir ve en son olarak aileye yabancı olanlarda hiç ensestvari bir baskı yoktur.
Bunlara bakınca da toplumsal huzurun burada bireysel özgürlüğü baskılaması çok mantıklı çünkü aksi takdirde çelişki meydana gelir. Bu düşüncede olanların ezici çoğunlukta olması da bunu artık genel olarak ahlaksızlık olarak nitelememize sebeptir. Yine de duruma göre bu ahlaklı da olabilir. Günün birinde insanlar çok azalırsa, ya da belli nedenlerden dolayı, mesela hastalık gibi, ensest mecburiyeti doğarsa, o gün geldiğinde de enseste ahlaklı bir davranış diyeceğiz… çünkü ahlak görecelidir ve duruma göre değişmek zorundadır.
‘’bir ateist herkese tecavüz edebilmelidir, herkesi öldürebilmelidir, kendi annesiyle babasıyla bile yatabilmelidir’’ gibi laflar aptal beyinlerden çıkar ancak. Ben bir ateist olarak varlığımı materyalist olarak açıklama kalksam da, dünyanın işleyişi, insanlar arası ilişkiler konusunda idealizmi de savunmak zorundayım çünkü bilinç diye bir şey var. İdealizmden kastım ‘’ruh, tanrı, in, cin’’ saçmalıkları değil, iyi-kötü, estetik, ahlak… vb. gibi şeyler. İkisinin dengesinin kurulması gerekiyor. Bazı konularda materyalsit bazı konularda ise idealist olmak lazım. Ben gidip herkes öldürmem ateist olduğum için çünkü toplumda güven içinde yaşama isteğim var, bir çok kişi bunu ister. Bu yüzden durduk yere birini öldüremem, kendimle çelişirm çünkü. Hırsızlık da yapamam çünkü bana ait olanların bende kalmasını, güvende olmasını isterim. Bunu isterken diğer yandan hırsızlık yapmam, kendimle çelişir. Bireysel özgürlük – Toplumsal huzur…. Bunların dengede gitmesi lazım. Bunu anlayamayacak biri değilsin sen Maykıl, kafanı çalıştır az daha.
Demem o ki, sonuç olarak ahlak tamamen insan ürünüdür, bir mecburiyettir. Senin Allah’ının demesiyle olmuyor bu işler Maykıl efendi.
okudum cevap yazacaktım sana ama vazgeçtim.
Silçaplarımız uyuşmuyor tek diyeceğim adama oku diyosun adam filmlerdeki analizlerden tut herifleri deşifre etmese Allah ne hacı yiaaa diyip duruyordun sayesinde iki üç şey öğrendin adama kafanı çalıştır diyosun çok isterim senle tartışmayı yarın sana uzunca bi cevap yazarım zipleye zipleye m.etme hadi iyi geceler:)
Hayırdır? ''Hz. Maykıl'dan daha iyi mi bileceksin deyyus! Adamın keşfi açık!'' dercesine vermiş veriştirmişsin. Sanki Maykıl'dan önce ''hebele hübele'' diye anlaşmaya çalışıyordu insanlar dimi? Daha ateş yakmayı da bilmiyorduk ki Maykıl geldip hepimizi aydınlattı :D
SilAdama ''oku, oku'' demiyorum, sadece yazının sonunda bir defa ''kafanı çalıştır'' dedim çünkü bu konuda kafasını çalıştırması lazım.
Ben şu an için Maykıl'dan pek bir şey öğrenmiş değilim çünkü henüz Tasavvuf ile ilgili yazısını okudum sadece (bir de bu saçmalık dolu yazısını), 3-4 gün önce keşfettim bu blogu zira. Hadi kıçımdan bir oran sallıyım, Maykıl'ın tasavvuf hakkında yazdıklarının %60-70'ini biliyordum çünkü ben de araştırdım geçmişte. Zaten bu sayede keşfettim blogu. Benim gibi araştıran da çoktur bu tasavvuf denilen aptallığı. Maykıl'ın Tasavvuf hakkında yazdıklarının neredeyse tamamına katıldım ve yazısını çok beğendim, çoook güzel ve düzgün bir şekilde anlatmış tasavvufun ne aptalca bir saçmalık olduğunu.
Tasavvuf konusunu yazan Maykıl'ın, ahlak ve hayatın anlamı konusunda böyle saçmalaması üzdü beni, ciddiyim bak :) O tasavvuf konusunda süper yazı yazan aynı Maykıl'dan bu yazı çıkmamalıydı yahu.
Senin de bir çok insan gibi kesin, değişmez kanıların var ve bu kanıların aksini düşünenleri dinlemeden 'muhtemelen şu soruma şu cevapları verirler, ben de aksini şöyle ispatlarım' şeklinde savunma mekanizmaları geliştiriyorsun.
YanıtlaSilZihni süreçlerini sağlıklı geçiren ateist bir birey 'Neden yaşıyorum?' sorusunu sorma ihtiyacı duymaz. O, bir şekilde (bu ayrı bir tartışma konusu) algı dünyasında yer bulmuş ve yalnızca yaşama arzusunu (buna hayatta kalma içgüdüsü diyen de olabilir) gerçekleştirme eğiliminde bulunur.Yazının 'ensest' ile alakalı kısmında kendin bile şunu söylerken aslında yazının ilk kısmındaki 'sen'i eleştiriyorsun: Genetik cinsel çekim, ensest ilişkinin mantıklı olduğunu insanlara kabul ettirme amaçlı gereksiz bir rasyonalize çabasıdır. Oysa bu insanların sadece "arkadaşım, bizim canımız bunu istiyor" demeleri yeterlidir, hiç de öyle zorlama mantıklı buldurma çabalarına gerek olmaması lazım. 'İnsanlara 'neden yaşıyorsun?' sorusunu sordurtma zorunluluğu' senin zihnindeki değişmezin. Tıpkı 'Genetik Cinsel Çekim' kavramı gibi bunu normalleştirme çabası içerisindesin.
Berduş, herşeyini kaybetmiş ya da bir savaşın ortasında acılar çeken ailesini kaybetmiş bir ateist, senin düşündüğün gibi cesaret yoksunluğundan ya da içerisinde hala şüpheler taşıdığından değil, bu yaşamın senin göremediğin güzelliklerinden dolayı, ne bileyim bir gün bir çiçeği koklayabilme ihtimalinin verdiği umuttan ötürü mesela, bu yüzden intihar etmez.
Bu yorumu okuduğunda da aklından 'amuğa godduum korayı sen siktir git çiçek kokla oynanan oyunları görme romantik yavşak' ayarında cümleler geçirebileceğini tahmin ediyorum. Sen bilirsin.
Not: Yazılarını zevkle takip ediyorum.
Tasavvufla panteizmi bir tutan,mesnevide eşek ve kabak hikayesinden sadece kıssayı alıp hisseyi kavrayamayacak michealdan felsefi ve ahlaki çıkarımlar okuyacağım aklıma bile gelmezdi.
YanıtlaSilOkumaz olaydım gene aynı kibirli,küfürlü,her şeyi ben bilirim üslubuyla yazılmış bu yazıyı.
Gelenekçileri ve ateistleri dar kafalılıkla itham etmeye devam et bakalım.
Ama bir dönde kendine bak.Kişi en son kendi dar kafalılığını farkeder.Çünkü bunu farketmek işine gelmez.
Bide yerdiğin gelenekçiden farklı bişey demiyorsun ki.
Gelenekçi de seninle aynı şeyi söylüyor.
Ayrıca gelenekçi deyip küçümsediğin insanların geleneğı olan hanefi-maturidi ekolünün arkaplanındaki düşünce okuyupta alakasız yerinden alıntıladığın kitaptakilere benzemezde niye anlatıyosam bunu sana.
Ayrıca bu konuyu merak edenlere yani Arzu-istek kavramıyla ilgili Freud ve Jungun arasındaki düşünce farklılığına bakabilir
Bir ateistte sadece bu iki adamın düşüncelerine göre kendini bu konuda sorgulayabilir.
Son olarak ta şunu yazayım ve gideyim bu blogdan.
Herhangi bir istek,dürtü,korku vs. o meseleyi kafana takmanla alkalıdır.Kafana takarsan yani neden ben bu meseleyi düşünüyorum demeye başlarsan o konu mantıksız bile olsa büyürde büyür.
En sonunda o mantıksızlığı yaparken bulursun kendini.Aykırılığa kapılanların büyük çoğunluğu böyle kapılır.
Aykırı bir fikir geldiğinde eğer sen dindar veya ateist olarak buna ister Allah rızası de,ister toplum menfaati de, içinde bir tepki mekanizması geliştirirsen bu kendini bastırma hareketin aslında Freudca yaklaşımdan başka bişey değil.
Yanı sen o hareketi bastırırken aslında Allahın rızasını ve toplum menfaatini değil,kendi nefsini ve menfaatini düşünüyosun....
Kafalar karışır,sıkıntı yapmayın.
Nefret edip küçümsediğiniz Tasavvuf aslında bu gerçeği haykırır.
Varlıkta bütünlük.
Kişi kendini kalbinde ayrı olarak konumlandırmaya başladığında ahlak ve din anlayışın veya entelektüelliğin sadece kibre neden olur.
Kendini bir ateistten veya dindardan daha mantıklı görmeye başladınmı aslında sadece kendini daha mantıklı konumlandırırsın.....
Bide yazının başlığına dikkat etmemiştim.Şimdi dikkatimi çekti;)
SilBravo Cemre bey.
Bir insanın kendi neyse tüm insanları kendisi gibi bilir sözüne inancım çok daha arttı....
Ayrıca ensest,eşcinsellik mevzusuna giripte Freuddan bahsetmeden ateistleri böyle saçma bir konudan eleştirmende ayrıca takdire şayan...
Silİslam çok ahlaklı evet. 4 kadın, kadının yarım insan etmesi, el kesmek, recm, islami toplumların durumu ve ateist toplumların durumunun karşılaştırması. Hasta bir yazı. Mantıksızlık denizi. Tencere dibin kara senin ki benden kara.
YanıtlaSilmehmet ok ve bunun gibi arkadaşların her müslümanı otomatikmen hadisçi sanması cahilliklerine örnektir. Cemre'nin kendisi bir önceki yazısında 'Şimdi '"Selamın aleyküm kardeş bu kadar cahil olmana şaşırdım, mezhep imamları olmadan şunu şunu nasıl yapacaksın"cılar gelmeden mezhep konusunu şimdilik burada kapatıyorum' diyerek hadisçilere olan tavrını göstermiştir.
SilBonus olarak da, kadının yarım insan etmesi hem Kur'an ile hem de matematikle çelişir.
blog açtığın zamanlardan beri seni okurum maykıl. sevdiğim bir yazarsın. ancak herkes gibi görüşlerinin bana yanlış gelen yerleri var. 2-3 saat uğraşarak bu yazına bir eleştiri getirdim. umarım vakit ayırıp okuyabilirsin. bence okumalısın:
YanıtlaSilhttps://eksisozluk.com/entry/52852040
Arkadaşım asıl sen kendi pencerenden bakmışsın. Sonu olan bir hayatta herşey mübah olur, çünkü herhangi bir eylemi yapmaman için seni durduracak olan şey nedir? Merhamete gerek olmaz o zaman, sevgiye de, ye iç üre öl öldür farketmez, nasılsa bitecek!
SilArkadaşım asıl sen kendi pencerenden bakmışsın. Sonu olan bir hayatta herşey mübah olur, çünkü herhangi bir eylemi yapmaman için seni durduracak olan şey nedir? Merhamete gerek olmaz o zaman, sevgiye de, ye iç üre öl öldür farketmez, nasılsa bitecek!
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAhlak konusuna girdiğ andan itibaren tepetaklak yuvarlanmış yazı özür dilerim.
YanıtlaSilAyrıca eşcinsellerin ve ensest ilişkide bulunanların (karşılıklı onaya dayalı) bu arzularını rasyonelize etme çabalarının, senin de yazında sık sık dokundurduğun gibi ("bunun gibi 'kötü şeyler",anormallikler, ve da birçoğu..) yaftalardan kaçınmak ve bu yaftaların sonucunda doğal olarak başlarına gelebilecek dışlanma,sözlü veya fiziksel saldırılardan kaçınmaktan dolayı kaynaklandığını söyleyemez miyiz? Diyorsun ki ; "ben böyle istiyorum" demeleri yeterli bize rasyonelize çabaları sunmasınlar da rahat rahat "sapık" "ahlaksız" diyebilelim öyle mi ?
YanıtlaSilVe son olarak yazının ahlak kısmına girdiğinde çok yönlü ve adına felsefe kolu oluşturulmuş olan Ahlak konusunu "bana zarar verilince yardıma çağırabileceğim insanlarla oluşturduğum ölçüt,değer"şekilde güzelce yorumladıktan sonra konuyu eşcinsellik ve daha uç bir örnnek olsun diye verdiğin karşılıklı onaya dayalı ensestin kime zarar verdiği konusunda cevap bulamadım ?
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYasak olmasa ana bacı dinlemezdim temalı yazınız çok hoş ve boş olmuş. İnsanları ensestten böğk dedirten şeyin din olduğunu düşünmeniz gerçekten komik. İnsanlar sizin düşündüğünüzden çok daha fazla DNA'ya kodlanmış temel içgüdüleriyle hareket eder, hayatta kalmak zaten içgüdülerin en güçlüsüdür, eş seçerken genetik diversite aramak da içgüdüsel olarak yaptığımız bir davranıştır, varoşluktan değil yani, varoş daha ziyade koyduğunuz fotoğraftaki insanları tabir etmek için kullanılır. Anomaliteler psikolojik ya da biyolojik olarak bir şeyler ters gittiğinde ortaya çıkar, dinle minle ilgisi yok, bakın bakalım ilkel kabilelerde herkes birbirine mi atlıyor.
YanıtlaSilİlkel kabilelere dini öğretiler verilmediğini nerden biliyorsun?
SilAynen daval bey/hanım dini öğretiler verildiği için zaten ağaca, hayvana, ota, boka tapıyorlar bu ilkel kabileler.
SilSize bir şey söylendiğinde,bundan pek çok anlam çıkartabilirsiniz. Birisi tanrıya içerek,birisi namaz kılarak,birisi kendini kamçılayarak,bir başkası da onun yarattıklarına tapma yoluyla ona ulaşmaya çalışır. Ya da çok daha basit açıklama,tınlamamıştır kendine gelen haberciyi,ya da zamanla tekrar eski ata inançlarına yönelmiştir. Benim söylediğim şey daha ziyade "bak bakalım ilkel kabilelerde herkes birbirine mi atlıyor" sözüneydi. Belki de kendilerine verilen 100 uyarıdan sadece birkaç tanesini beğenip ciddiye aldı bu adamlar,nerden biliyorsunuz?
SilSevgili kardeşim Allah rızası için yazdığın bu yazılarda bu kadar küfür ve iğrenç betimlemelere gerek var mı? Kötü örnek olmandan daha kötüsü o kadar küfür okutuyosun sonra Allah'ın ayetlerini yazıyosun. Sen de bunu yazmışsın tutarsızlık diye. Yapma artık. En beğenmediğim yazın bu! İğrenç bir örnekle başlamışsın
YanıtlaSilSevgili kardeşim Allah rızası için yazdığın bu yazılarda bu kadar küfür ve iğrenç betimlemelere gerek var mı? Kötü örnek olmandan daha kötüsü o kadar küfür okutuyosun sonra Allah'ın ayetlerini yazıyosun. Sen de bunu yazmışsın tutarsızlık diye. Yapma artık. En beğenmediğim yazın bu! İğrenç bir örnekle başlamışsın
YanıtlaSilSevgili kardeşim Allah rızası için yazdığın bu yazılarda bu kadar küfür ve iğrenç betimlemelere gerek var mı? Kötü örnek olmandan daha kötüsü o kadar küfür okutuyosun sonra Allah'ın ayetlerini yazıyosun. Sen de bunu yazmışsın tutarsızlık diye. Yapma artık. En beğenmediğim yazın bu! İğrenç bir örnekle başlamışsın
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAhzab suresi, 50. ayeti açıp okumamış olmana üzüldüm. Gerçi, okusan da sadece arapçaya özgü son hece bükücülük yaparak bir şekilde işin içinden çıkarsın.
YanıtlaSilAhlak algısını, bir tane kitaba sığdırmanı daha sonra geri dönmek üzere geçiyorum. hayatı sorgulayıp milyarlarca insanın yaptığı gibi en kolay cevaba ulaşmak senin eleştirdiğin insanlara göre en doğru cevaba ulaşmak değildir.
Neden yaşıyoruz sorusunun cevabını bulmak için hiç zahmet etmeden, hiç kafanı yormadan, hiç uykusuz kalmadan bir kitaptan kopya çekmeyi kendine yedirebiliyorsan bu senin yalnızca ve yalnızca tercihindir ve saygı duyulur. Ama ben bu sorunun en kolay cevabını yıllar önce annemden aldığım halde tatmin olmayıp hala düşünüyorsam, bu, emeğe saygı ilkesine göre daha fazla saygı duyulması gereken bir durumdur. Emirlere itaat et, karşı gelme, isyan etme, öl, sonra paşasın. Al sana özet. Bu sana mantıklı geliyorsa, ne ala! Bence çok güzel bir şey, keşke bana da mantıklı gelse ama gelmiyor kardeşim. Bu nedenle ki bütün dünya geçimini ticaret ve zanaatkarlıkla sağlamıyor. Arada mühendisler, bilim adamları, filozoflar çıkıyor da vebalı götümüzü kurtarıyorlar.
Tezini temellendirdiğin nokta olarak ensesti seçmen başlı başına bir mantık hatası bence. Bunun en önemli sebebi, ensestin hayatı sorgulama ile ne alakası var? Bir noktada haklısın, iki adamın birbirini becermesine alkış tutup, ensesti ayıplaması bence de saçma. babayla kızı ve hatta(şok şok şok) oğlu iki yetişkin olarak birbirini becerip çocuk yapmaya karar verdiyse versin. Bu durum benim midemi bulandırır ama ben bir karar alırım, o iki vatandaşla ilişkimi keserim. Yani nedir? Ahlak bireysel bir değerdir. Sen ahlakı topluma mal etmeye çalışırsın, bütün totaliter rejimler topluma mal etmeye çalışır ama başaramazlar. Görüyoruz işte, gün geliyor, anayasada "genel toplum ahlakına aykırı" ibaresiyle kastedilen bütün tabular bir bir ahlaksızca olamktan çıkıyor ve bu durum yılların bastırılmışlığıyla birlikte patlama yaratıyor, herkesin bildiği ve başkasına itiraf edemese de gayet garip ve yanlış bulduğu duruma metiyeler düzülüyor.
Kaldı ki, ahlak algısıyla yıkmaya çalıştığın ateizm(parantez açıyorum türk ateizmi), sana senin ahlak değerlerinle ayar verebilir. Mesela, aklı başına ermemiş bir kadını/kızı becermek meselesi. Henüz adet gören bir kızla birlikte olmak sence ahlaksızlık mıdır? Bu sorunun cevabını ne şekilde verirsen ver toplumun genel ahlak algısına edeceğin etki 1/75000000 olacak, yani bir şeyi değiştirmeyecek. Yani, evet desen de münferit bir birey olarak kendince ahlaklı, toplumca ahlaksız ya da ahlaklı olacaksın. Mesela Amerika'da ve türkiye'de aynı anda bulunuyorsun ve aynı anda 17 yaşında bir kızla evleniyorsun. O an, amerikan toplumunda ahlaksız olacaksın ama türk toplumunda kendisi 30 yaşındayken 15 yaşında kızı gelin alan devlet büyükleri olduğu için ahlaksız sayılmayacaksın. Arap toplumunun büyük bir kesimi için karta kaçmış bir kız bile almış olabilirsin. Ama sen, kendine göre her zaman ahlaklısın, kimse kendine ahlaksız demez.
YanıtlaSilYani diyeceğim o ki, ahlak algısı / ahlak felsefesi, konu itibariyle dünya ve evreni hatta tanrıyı anlamak için estetik felsefesi kadar bile tez sunamaz sana. Sunduğu tezler de, bugünki konjönktür içinde tartışılamaz. Dünya 180'den fazla farklı ülke, belki binlerce farklı kültür var. Senin s.k kadar ahlak algını tartışacak ne vakti ne derdi var insanların. Dünya'da değişmeyen iki şey vardır, zenginlik ve fakirlik. Ahlakmış, estetikmiş, değerlermiş, rejimlermiş, dinlermiş bunların hepsi değişir. Zengin ile fakir değişmez. Zengin çalışır daha zengin olur, fakir çalışır aynı kalır, ikinci bir hayatın daha güzel olması ümidiyle dine tutunur. Ama sen o adama bu dünyada ikinci bir hayat vaadetsen ve sefalet içinde yaşayacağını ama sonra doğrudan cennete gideceğin ve cennet garantisi olmadan zengin olarak yaşayabileceğini söylesen, o adam bu dünyanın tadına bakmadan cennete gitmek istemeyecek ve zenginliği tercih edecektir. Çünkü, herkes, kendini ahlaklı bilir. Dolayısıyla ahlak tartışmak, saçmalıktır.
hayatı sorgulamak ise bir dürtüdür. Sorgularsın, sorgularsın sorgularsın ya da sorgulamadan bir ömür geçirirsin. Evine ikinci kat çıkmak isteyen Naci amca, Dünyayı dolaşmak isteyen Merve, apple'a rakip olmak isteyen muhteşem girişimci Murat için ya da fabrikada sabah 9 akşam 9 çalışıp çocuklarına iki çikolata götürmek isteyen Hasan için hayatı sorgulama yönteminde değişen bir şey yoktur. Bu sorgu ancak arkaplanda çalışan ve belleğin ancak 1% ini alan bir döngüdür sadece. İnsanın işi, amacı, tutkusu olmayınca elinde kalan 1% e tutunur ve kendisini çok zeki sanır. Ee, ben senin yaptığının aynısını yapıyorum hem de başka işler de yapıyorum. Sen nasıl benden zeki oluyorsun amına koduğum diye sorarlar o zaman bu dangalağa.
Hadi kalın sağlıcakla...
Tolstoy "itiraflarım" bunu da okuyun.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYuru kardesim
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilDine düşmanlık filan etmiyorum, eminim din konusundaki bilgim de sizden eksik değildir. Özellikle İslam tarihini iyi kötü bilen ve seven bir insanım. Ancak tutarlı bir ateist ahlaki kurala bağlanmayan ateisttir sözüne katılmıyorum, sosyal kontrat denen bir kavram var, insanların özünde iyilik var ve bunların hepsi beğenmediğiniz genetik kodlamayla açıklanabiliyor ve deneylerle de ispatlanabiliyor maalesef. Bir insan ateist diye ahlaksız olması gerekmiyor. Ancak bugün dinler ortadan kalksa sapıtan olur mu derseniz evet olur, buna olmaz diyemem, çünkü insanların hem kötülükten uzak durmak hem de hayatı anlamlandırabilmek için dine ihtiyacı var.
YanıtlaSilHocam boşuna çabalamayın dine düşman değilim diye.
SilMicheal Sikkoyu beğenerek takip eden insanlardan anlayış beklersen çook yanılırsın.
Adamlar tüm İslam felsefecilerini,tasavvufçularını,fıkıhçılarını,tefsircilerini,hukukunu yani tüm İslam Medeniyetinin tüm kültürel birikimini tekfir ediyor.
Hepsine şirkçi,kafir diyor.
Hoşgörü önderi Mevlanayı kafir ilan eden kişiler herhangi bir görüşe saygı duyup anlayabilirmi?
Ensest konusunda herhangi bir ateiste eleştiri yöneltmek zaten başlı başına hata.
Yukarda Freud demişim,herhalde konuda sadece ben Freud dedim.
Böyle bir konuda adının geçmemesi bile mantık hatası.
Adam hala sanıyorki eşcinsellik,ensest yasaklanması sadece dinin emri....
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilGöktuğ bey,
SilMichealı savunmayın nasıl bir kafa yapısında olduğunu aklı başında herkes bilebilir.
Tekfir ederim demişsin.
Peki sen İslam Hukukunda birisini tekfir edenin dinden çıkacağını biliyormusun????
Birisi eğer mürted olmazsa ki mürted olmanında şartları vardır sen ona kafirsin diyemezsin.
Müçtehitler ilmi konularda birbirini tekfir edebilir sadece.
Yani sen kendi kafana göre ister bütün kuranı ezberle,ister hadisleri hıfzet,ister fıkh-ı ekberi ezberler,ister elmalı tefsirini anla....
BİRİSİNİ TEKFİR EDEMEZSİN....
Eğer İslam dinine inanıyorsan otur adam gibi İslam Hukununu araştır....
Mevlana,Yunus,İbnül Arabi gibi zatlar İslama en büyük hizmetleri yapmıştır.
Bugün Endonezyadan Balkanlar kadar büyük bir coğrafyaya İslam dininin özü tasavvuf yayılmıştır.
İslamın bütün inceliği tasavvıftan fışkırır.
İbnul Arabi,mevlana eserlerine kendi dar kafalarıyla bakanlar zaten anlamz.Bu eserler Ayna metaforları ve mecazlarla doludur.
Kişi kendi çapı neyse ve kendisi neyse Mesnevi,Hüsn-ü Aşk gibi eserlerde sadece kendini görür.
Sen kendini bırak öyle oku....
O zaman İslama aykırı bir satır bulamazsın.....
Ensest konusuna girmiycem.Bugün Ateistlerin büyük çoğunluğu enseste karşıdır.
İnanan bir insan bunu dinlerin kültürüyle açıklar,
İnanmayan Medeniyetin ilerlemesi ve toplumsal hukukun şartı olduğu gibi meselelerle açıklar.
Ki zaten ateistler Freud gibi insanların fikirleriyle rahatça açıklar
Enseste bir ateistin karşı durması nedenlerini.....
Yani Mevlana veya diğer alimler olmasaydı haşa İslam eksik mi olacaktı ?
SilMevlana ve diğer İslam Alimlerinin öğretilerinin kaynağı bu dindir.
SilBaşka laflar edenler biri iki yapanlar kendi dar bakış açılarına,oryantalizmin esiri olmuş fikirlerine baksınlar....
İslamı takip eden alimler çok zor dönemlerden sonra Buhara-Semerkant çevresinde İslam Medeniyetinin oluşmasına katkı sağlamışlardır
Bu Medeniyet bütün Balkanlar,Anadolu,Malay Adalarına İslamı yaymış ve bu bölgelerde birçok devlet ve kültür doğurmuştur.
Bütün bu birikime karşı olanlar yani dertleri İslamı yoketmek olanlar Selefi-Vahhabi ve sadece Kuran diyen Neo-Selefi akımları doğurarak İslami yok etmeye çabalıyorlar.
Buradaki Maykılda Neoselefi akımın destekçilerinden....
Selefi Networks çalışan gönüllübir birey...
Son olarak İmam Malikin bir sözünü yazayım ve gideyim
Tasavvuf Fıkıh fasıklıktır!Fıkıhsız tasavvuf zındıklıktır...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilKardeşim tamam adam İslam'ı öbür bölgelere yaymış olabilir onda sorun yok fakat yayma şekli spiritüalistik. Yanlış olan da burası zaten. Spiritüalizmle İslam'ın taban tabana zıt olduğunun farkında değilsin galiba.
SilYav ne spiritualizmi kardeşim maykılın saçmalamlarını gerçekmi saniyosun?
SilTasavvuf bizzat Kurandan çıkmıstir.
Hicbir İSLAM ALİMİ TASAVVUFA KARŞİ CİKMAMİSTİR.
En zahiri manadaki ekol kurucusu olan İbn-i Teymiyye bile Kadiridir ve tasavvufa karşi degildir.
Sadece İbni Arabiye karsidir.
İslamda tasavvuf yok diyenler zircahildir.
Maykilda neoselefi akimindandir.
Once Neoselefiliği sadece kuran diyenleri Ve arkasindaki devasa internet sebekesi olan Selefi Networku bu networku kullanan devletleri ogren sonra insanlar mal de.....
1-Tasavvufu destekleyen kuran ayeti göster ben hiç görmedim belki sen görmüşsündür.
Sil2-Spiritüalizmin hangi kısmıyla tasavvuf ile uyuşmadığını söyler misin söyle de bilelim.Anlaşılan o yazıyı okumamışsın.
3-İbn-i Teymiyye dediğin adam İbn-i Arabi'ye karşıysa diğerlerine niye karşı olmasın ? Zira bu adamlar aynı görüşü savunmuyor mu ? Mevlana ile İbn-i Arabi neden birbirini destekliyorlar ?
4-Michael neoselefiyse neden tüm mezhepleri reddediyor (selefilik dahil)
5-Kuran'da bir sürü fırkalara bölünmeyin diye ayet geçerken biz müslümanlar olarak nasıl mezheplere ayrılabiliyoruz hadi ayrılma yetmiyor bir de helal-haramları farklı bunu nasıl açıklıyosun ?
6-Bana "insanlara mal de" diye dalga geçiyosun fakat yediğin bokun aynısını michaela yapıyosun ne farkın kaldı ?
7- http://antispiritualist.blogspot.com.tr/2015/02/ozgecan-aslan-onyargilar-ve-kotuluk.html
Tasavvufla kastedilen şey kişinin Kendini ve Rabbini bilme çabasıdır.
SilBütün Kuran ayetlerine bu açıdan bak.Hepsi delildir....
2.Spiritualizm denilen şey temel anlamda ruhçuluktur.
Ve Spiritüalizm Yunan felsefesinden tut taoizme oradan çık Hinduizme kadar birçok din felsefe sistemi girer.
Ama bu birbirine benzeyen sistemler birbirinden farklıdır....
Şimdi Hinduizmdeki birçok şey aslında farklıdır diğerlerinden.
Bu konuya gidersek çıkamayız.Ama yeryüzündeki neredeyse bütün dinler temelde birbirine benzer gözükebilir.
Hepsinde ibadet vardır.Hinduizm,Hristiyanlık,Musevîlik,İslam da Namaz hareketleri birbirinin aynısıdır.
Ama derine inersen misal Tevrattaki Yehovayla Kurandaki Allah anlayışı arasında uçurum vardır.....
Böyle durumlarda BENZERLİKLERE DEĞİL FARKLILIKLARA BAKILIR.
Tasavvuf Kuran ve Islama dayanır...
Hz.Peygamberde ilk mutasavvıftır.
Sonra Hz.Ali,Hz.Ebubekir,Selman-ı Ferisi gibi Sahabelerle devam etmiştir....
Yani Islama aykırı bir durum yoktur.
3.İbn-i Teymiye Selefili ekolünün kurucusudur.
Bu ekolde Kuran Ve Hadis Daha çok zahiri manada ele alınır.
Ve sadece Kuran Ve sadece Peygamber denilir.Yani her düşünceye set çekilir.
Sıkıntı Kurandaki bazı mecaz anlamlı ayetlere öyle düz mantıkla zahiri anlamlar verilir ki.
Mesela Allahın elini direkt İnsan eliyle aynı anlama indirebilirler.
Ve Allah insan gibi varlık yakıstırması yapabilir.
Ve zamanındaki birçok sete bidat yakıştırması yaparlar ve oldukça sert bir İslam anlayışıdır.
Yani bu anlayış bile Tasavvufu inkar etmiyoken İslam da Tasavvuf inkar edilemez.
İbnul Arabiye neden karşı olduğuna gelince İbn-i Arabi gibiler anlaşılmazlardır.Zaten anlaşılma gibide dertleri yoktur.
Vahdet-i Vücud felsefesi sebebiyle karşı çıkılır.Birçok tasavvufçuyada bu sebeple karşı çıkanlar olmuştur.
Panteizmle bir tutulduğu için bu meseleler olur.
Ama Vahdet-i Vücud aslında panenteizmdir.
4.Neoselefilik tam olarak tanımlanamaz.Bu bela her yerde her şekilde tevarüs eder ve ettirilir.
Bela demenin sebebi SADECE BENİM İSLAM ANLAYIŞIN DOĞRU HERKESİNKİ BİDAT,YANİ HERKES ŞİRK VE KÜFÜR İÇİNDE anlayışıdır.
Bu anlayış sadece Kuran deyip Kuran ayetlerinde usulsüz anlamlar verip kendi kafasına göre yeni bir din oluşturma anlayışıdır.
İngiliz Ajanı Farmason Cemaleddin Afgani,Muhammed abduh,Reşid Rızalardan bir başlardan son yüz yılda ortaya çıkan tüm MEZHEPLERİ YOK SAYAN VE SADECE KURAN DİYEN ANLAYİŞLAR NEOSELEFİLİKTİR.
Tekrar ediyorum bu ruh hastalığının tedavisi çok zordur.ÇÜNKÜ BÜTÜN İNGİLİZ SERMAYEsi doğrudan bu hareketi besler.
Ve bu hareket tüketim çağındaki müslümanlarca çok kolay kabul edilir.
5.Mezheplerin oluşma süreçlerine göz gezdirisen daha rahat anlarsın meseleyi.
Fıkhı Mezhepler yani hal ve hareketleri belli eden mezheplerde aralarında uçurum denecek fark yoktur.
Helal-Haram farkı küçük meselerdedir.
Tabii bu dedeiğim hak fıkhı mezheplerde.
Mesele itikadı mezheplerde kopuyor.
Örneğin Mutezilik.Mutezilikte Kader,Allah anlayışı vs.
Nutezilik gibi nice mezhepler çıktı.
Böyle birçok anlayış Matüridi ve Eşari anlayışları altında yok olmuştur.
Çünkü Kurana tam ittiba eden bu anlayışlardır.Ayetleri bağlamından koparmadan ele alırlar.
Mesele bazı mezheplerde siyasi nedenlerle doğmuştur.
Bu durumda yapılması gereken Kurana ve Peygambere uygun olanı bulabilmektir.Buda benim bulduğum Matüridi ve Eşari mezhepleridir.
Zaten İslamın büyük çoğunluğu bu mezheplerden di.
Ama özellikle son 30 yılda bu mezhepleri bitirmek için operasyon düzenleniyor.
Bu anlayış fikri olarak çökertilmiyor operasyonla yerlerini Vahhabi-Selefi veya neoselefi anlayışa bıraktırılıyor.
Bosna gitti.Çeçenistan,Mısır,Kuzey Afrika dönüstürülyor.
Suriye-Irak-Afganistan hattı selefi terör örgütlerinin elinde oyuncak olmuş durumda.
Bu operasyonun Türkiye halkasında Sadece Kuran anlayışı yüksel ettirilmeye çalışılıyor.
Bu kültürel bir harptir.Türkiye deki İSLAM ANLAYIŞI SELEFİLİĞE GİDİYOR.
Ve gittirilmesi isteniyor.
Selefi-Network çok hızlı bir çalışma yürütüyor
6.Birazcık aklı olan bir insan Maykıl gibileri eleştirmeye bile uğraşmaz.
Söyledikleri herşey çarpıtma ve komplo teorisinde başkaisey degil
7.Allah aşkına beni hangi akılsızların arasına yolladın.
SilYazıyı yazan kimse o kimseye ne laf anlayabilirsiniz nede başka bişey.
Aşırı doz tasavvuf karşıtlığından bilincini yitirmiş.
Bide zaten o sitede bu site gibi selefi networke bağlı bir site.
Vahdeti Vücud böyle salakça anlamakta zaten onlara yakışır.
Bu videoyu izle.Önce tasavvuf nedir sorusunun cevabını anlarsın.
Sonra Vahdet-i Vücuda falan geçersin
http://https://m.youtube.com/watch?v=FbYehyQqJIo
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Sil1-Sen bunca dünyada olan şeyin tesadüf olduğuna inanıyosan yapılacak bir şey yok. Zaten TV'lerde ne zaman bu konular konuşulsa hep komplo teorisi adı altında tartışılır. Sen komplo teorisi diyorsan o zaman Muhsin yazıcıoğlu uğur mumcu ahmet taner kışlalı atatürk john lennon gibi adamların ölümüne de tesadüf dersin. Bu adamların da bu konuyu gizleme şekli budur. Millete komplo teorisi diye satacaksın ki etiketi millet içinde bir şey yok sansın ama aslında var olsun.
Sil2-Sen tasavvuf için "Tasavvufla kastedilen şey kişinin Kendini ve Rabbini bilme çabasıdır." bu tanımı yapmışsın fakat ibni arabi veya diğer alimler böyle tanımlamıyor. Tasavvufun tanımı zamanında böyle olsaydı kuranla çelişmezdi.
3-Evet ülkemizde kültürel operasyon var zaten bu kesin. Ama bu tasavvuf ile yapılıyor malesef (hatta tasavvuf bile değil direk spiritüalizm)
4-Neoselefiliği araştırdım ve bu grub ışid e destek veriyormuş. Eğer ışid başka dinden insanları haksız yere öldürüyorsa ve Allah kuranda nefs-i müdafa hakkı dışında öldürme hakkı tanımıyoken medyada nasıl kurana sadık mezhep veya tek kuranı kabul eden ve peygamberi kabul eden mezhep deniyo ?
5-Ben şahsen çoğu pagan dininin İblis'ten çıktığına inanıyorum zira çoğunda mantık aynı. (örn: Hinduizm, Budizm, Spiritüalizm vs.)Hz. Adem'i azdırdığından beri.
6-Kuranda hala fırkalara bölünmeyin ayetlerini açıklamadın bu ayetler varken mezhepler neden vardır hiç anlayamam.
7-Tasavvuftan bahseden bir kuran ayeti varsa göndersene çok merak ettim.
Boşuna çabalıyorum anlatmaya.Gene sana dayatılan şeyleri kabul ediceksin.
SilKOMPLO TEORİLERİ TEMELSİZ YARGILARDIR.Herhangi bir temeli yoktur.İnsana tek bir gerçeği dayatmaya çabalar.
Tekrar ediyorum GERÇEK DEĞİLLERDİR.
Komplo teoriliği Avrupa da bazı görüşleri ve milletleri sindirmek için yaratılmıştır.
Misal yahudileri sindirmek için Yahudilerin dünyayı yönettiği yalanı ortaya atıldı.Gizli siyon bilgeleri safsatasıyla....
Sonucunda Avrupadaki yahudiler sindirildi ve siyonizm olarak Ortadoğuya yollandı.
Komplo teorileri bir silahtır.Ve her GÖRÜŞ KENDİ GÖRÜŞÜNÜ PEKİŞTİRMEK İÇİN BU YALANA BAŞVURUR.
Bugün Ford,Rockefeller gibi büyük şirketler çeşitli ülkelerin politikalarına yön veriyorlar zaten.Bunu kimse gizlemiyorki.
Maykılın acayip şekilde bahsettiği subliminal mesajlar sıradan olaylar.Her şirket ve kapitalizm yaratır bunları.
Bu şirketler en rahat Maykıl gibi sistemi çözdüğünü iddia eden rahatsızları kullanır.
Tekrar ediyorum en çok bu türden insanları kullanır.
Birbirinden alakasız komplo teorileriyle belirli bir görüşü ve sistematiği yoketmeye çalışan her harekete Maykıl gibi insanlar neden olurlar.
Şimdi sana Carbonariden başlarım,sol terör örgütlerinden çıkarım.
HERŞEYİ TEK BİŞEYE İNDİRGEYEN TÜM ANLAYIŞLAR KOMPLO TEORİLİĞİDİR.
Evet kapitalizm new age akınlarıyla sahte bir din algısı yaratıyor buda gizli bişey değil.
Ama bu algıdan ne Hinduizm, ne Budizm, ne Taoizm yargılanabilirler
Ülkemizde son zamanda Tasavvuf adıyla Kuranlar irtibatını kesmiş sapık bir anlayış zerk ediliyor.
Ama tasavvufçuları kurandand ayrı değerlendirisen o metinlerin altında boğulursun.
Çünkü bu adamlar hayatlarının ortasına Kuranı yerleştirerek yazarlar.
Sen Kurandan koparırsan bu şahısların anlattıklarını çok farklı anlamlara gelirler.
Tasavvuf çoğu zaman hakim din anlayışının maddeye indirgemeye çalışıldığı zamanlarda takibata ve tepkiye neden olmuştur.
Uzun uzun anlatmayacağım.Bi bakarsan anlarsın.
İbn-i Arabi yi anlayabilecek kapasitesi olmayanlar yargılar.Sadece bir sayfasını anlamak için yaptığım araştırmayı bir ben bilirim.Ondan sonra zaten okumadım.
Bazı mecazlar avamda gerçeğe dönüşür.Bir girilirse bu meseleye felsefeler,aynalar,labirentler içinde kaybolursun.
Benim düşüncemede göre tüm bu benzerlikler ilk dinin bozulmasıyla oluşur.
Sadece dediklerin değil bütün dinler birbirine benziyor temelde.
Bu konu uzun konu.Bide birçok dinde Hz.Muhammed müjdeleniyor.Misal Hinduizm Vedalar ve Puranalar kitaplarında,Zerdüştlükte,Budizmde,Yahudilikte vs..
Yani hak dinlermiş sonradan bozulmuş.
Hayır neoselefilik sadece ışide destek veren grupla sınırlı değil.
Seyid Kutup,Reşid Rıza,Afgani,Mevdudi ,Abduh gibi hareketin ideologlarının görüşleri Mezhepsizlik,tarihselcilik ve sadece Kuran,tasavvuf karşıtlığı gibi birçok hareketle perçinlenmiştir.
Ülkemizde hortlatılan şeyler bunlardır.Ve bu bir güvenlik tehdidir.
Şimdi bu hareket internet vasıtasıyla gençlerde taban tutmaya başladı.
Tekrar ediyorum bu hareket bir projedir....
Güvenlik zaafiyetiyle ilgili bir çalışma
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/teostrateji-arastirmalari-merkezi/2014/09/29/7774/bir-guvenlik-tehdidi-olarak-selefilik
Son olarak mezhepçilerin kimler olduğu ortada bence....
SilSelefi ve şiiler....
Hanefi-maturidi ekolüne sahip olan devletlerde Örn:Osmanlı bütüncül ve hoşgörülü çatışmadan uzak bir din anlayıiı hakimdir.
Aynı şekilde Hint alt kıtasında Malay adalarındaki islam anlayışı ve gine Selefilik ve şiilik ele geçirmeden önceki Kosova,Yemen,Kuzey Afrika İslamı vs.
Herşey bence gayet ortada.
İslam büyük bir tehdit olacaktı Batı için 21.yüzyılda ve çeşitli hareketlerle ister adına Kuran Müslümanlığı desin ister Gerçek dine dönüş desin,dini bidatlarden temizleme desin,tasavvufçular kafir desin ne derse desin.
Bu hareketlerle büyük bir mezhep savaşının eşiğine geldik.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilSelefilik olarak kastettiğimiz şey SelefiNetwork.
SilO saydığın isimler evet İbn-i Teymiyenin kurduğu Selefi anlayışa çok uzak.
Ama anlattığım olay salt selefilik değil.
İçine Entelektüel selefilik,Reformist hareketlerde dahil edilir.
Vahhabın hareketi Vahhabi-Selefilik olarak değerlendirilir.
Evet İbn-i Teymiyye temelde Vahdet-i Vücud anlayışına karşı çıkmıştır.
Panteizmle bir değerlendirmiş ve Islama aykırı bulmuştur.
Ama Vahdet-i Vücudla kastedilen şey panteizm değildir.
Herşey Allahtırla,Herşeyin Allahtan olduğunu söylemek bir değildir.
Herşeyin Allahtan olduğu direkt olarak bu dinin içinden çıkmıştır.
Ve bu panenteizmdir,panteizm değildir.
Ayrıca İbn-i Arabinin eserlerinde kullandığı ve konuştuğu dil mecazi dildir.
Kaf dağı,yılan vs. bu konular sembollerdir.Ve işin içine metaforlar,labirentler falanda girerse....
İbn-i Teymiye gibi Sahabe dönemi hariç her uygulama ve düşünceyi şirk addetenler zaten İbn-i Arabi gibileri anlamaz.Anlarsa bile yanlış anlar. ...
Ayrıca İbn-i Arabiyi en büyük şeyh sanan Matüridi-Eşari alimleri azımsanmayacak kadar büyüktür.
Ayrıca İbn-i Teymiye ve selefiliğin mesela Allah anlayışına falan girersek inan bana Vahdet-i Vücuddan çok daha Islama aykırı şeyler bulursun.
Adam bir tanrı portresi çiziyorlarki sanki Olimpostaki Zeus.
Bence Selefilik birçok temel meselede Ayetleri zahiri manada ele aldığı için hatadadır.
Tekfir meselesine tekrardan dönersek tekfir belası beladır bela.
Birisini kafir ilan etmenin dayanılmaz hafifliği ve sadece kendini kurtuluşta görme anlayışı bu ümmeti yiyip bitiriyor.
Sıkıntı senin dediğin Kafire kafir demekte değil,birisinin Müslümanım
diyen insanı tekfir etmesinde....
Bak Hz.Peygamber zamanında Münafık olduğu herkesçe dile getirilen birisine münafık dendiği zaman
Hz.Peygamber KALBİNİ YARIP İÇİNEMİ BAKTİN? der.
Yani ahirette kimin nerde olacağı belli olmaz ....
Evet ehli sünneti hak olarak görebilirsin.Ki bencede hak olan mezhepler Ehli Sünnet içindeki Matüridi ve Eşari ekolleridir.
Ama diğer mezheplerde kardeşçe geçinmek duruken niye birbirimizi sabah akşam tekfir edip birbirimize düşelim.(Kastettiğimiz mezhepler şu anki reformist ve oryantalist İlahiyatçılara ne dersen de:) )
Ki zaten ulema birbirini tekfir etsin.Bu çok yararlı ve ümmeti koruyan bir harekettir.
Ama yine Maturidi-Eşariliği savunan tüm merkezler 1980 sen sonra tasviye edildiği için maalesef bu ekolde tekfir edecek kimse kalnadı.
Son 30 yıldır İslamın hakim anlayışının yok edilmesini izliyoruz .
Bütün sünni dünya Vahhabilik -Selefilik ve Şiilik eksenine kaydırıldı.
Türkiye deki anlayışta her geçen gün Direkt olarak vahabilige gidiyor.
Alan yardıncımız olsun Mezhep savaşı kapıda.....
1-Bunu sen kendin de demişsin adamlar zaten kendilerinin amacının ne olduğunu gösteriyo adamın teori sallamasına gerek yok zaten. Var olan gerçeği anlatıyor.
Sil2-Tüm inancı maddeye indirgemekten ziyade şu olması gerekmez mi ? Bu dünya gerçektir (haktır) ve geçicidir. (Günümüzdeki tasavvufçuların birçoğu dünyanın illüzyon olduğunu söyler sınav yerinden ziyade.) Ahiret de gerçektir ve sonsuzdur.
3-Bilim adamı, doktor, filozof yetişen topraklardan adam gibi öğrenci çıkmaması ve dayanışmanın yıkılması İslam alemini yıkmıştır.
4-Evet Mezhep savaşları inşallah olmaz ama adamlar bir mezhepin tam zıttını oluşturarak savaştırıyorlar. Mesela Tasavvufu destekleyen bir mezhep-Neoselefilik
1.Mesele inan bana maykıl gibilerinin fantezileri gibi değil.Dünyada oluşan dengeler mesela şu andaki İngiliz-Amerikan savaşı Petrol ve Silah şirketlerinin kurduğu dengeler vs.
SilHer ayrıntıda olay bambaşka bir çehreye bürünür.Dünyayı yöneten yok illuminati gibi saçmalıkla safsatadır.Adamlar bilerek bu safsataları oluşturuyolar.
Sonra duyarlı solcu veya dindarları ve sistem eleştirisi yapıcam diyen Maykıl gibi sazanları yemliyolar....
Sonuç olarak kendi düşüncesi hariç her düşünceye sistemin kölesi yakıştırması yaparlar.Sistemin kölesi kendileridir bunu görmezler.
Blak Mirror İkinci Bölümü izle biraz daha anlarsın ne dediğimi....
2.Keşke Gazali,Rabbaniyi okusan.Eğer sen dini ve fıkhi eğitimini tamamlamadıysan tasavvufa geçemezsin.
Gene gerçek tasavufçular dünya hayaldir yani imtihan falan yok gibi İslama aykırı zırvalar söylemezler...
Rabbani,Gazali,Mevlana vs. bu adamların düşünceleri Kurandan ayrı düşünülemez.
Kuranın ve Peygamberin emirlerini kalbe indirip yaşanmasından ibarettir.
Mevlana İbn Arabi gibilerinin öğretilerine tepki Mecazların geçekleştirilmesi nedeniyle olmuştur.
Toplumsal birliği sağlamışlardır.İbni Arabi ve Mevlana öğretileri gene Buhara-Semerkant eksenli Erenler ,birlik anlayışıyla Osmanlı Kültürünü oluşturmuştur.
Osmanlıyı adam akıllı okursan nasıl bir medeniyet olduğunu görürsün.
Evet bilimde geri kaldık ama bunun en baş nedeni sömürgeci olmamasıydı.Para olmadan bilim ve teknik gelişmezdi.
İşte düşmanlarımız savaşı kazandılar.Ama ortada Osmanlılık kavramı vardı.
Bunun yokolması lazımdı.Ve bu neoselefi tüm anlayışları yaratarak islama bela ettiler.Hepsi İngilizlerle doğrudan bağıntılı.
Ve Osmanlı İslamını bitirdiler.....
Yukarıdaki arkadaş şunu demiş:
Sil'Tasavvufla kastedilen şey kişinin Kendini ve Rabbini bilme çabasıdır.
Bütün Kuran ayetlerine bu açıdan bak.Hepsi delildir....
2.Spiritualizm denilen şey temel anlamda ruhçuluktur.'
Bide Celaleddin abiye soralım tasavvuf ruhçuluk muymuş değil miymiş:
'Aşk uğruna ölürseniz, bedenle yaşamaktan kurtulur, baştan başa ruh olursunuz'.
Kaynak: http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-dunya_11.html
The Madman kardeş, sen kanıtla gelmeyip de işkembeden sallayan bunun gibi herifleri ciddiye alma. Bunlar asla sözlerini kanıtlayamazlar, hep bir, 'Siz onları anlayamazsınız, onlar anlaşılmazdır' felsefesi arkasına saklanırlar. O yüzden sen sen ol, eğer biri sana birşey iddia ediyor ise kanıt iste. Ayrıca Sikko'nun Tasavvuf ile ilgili geçenlerde yazdığı (yukarıda da linkini paylaştığım) iki parçalı yazıyı oku. Kaynaklara da bakmayı unutma bu arada, adamın verdiği kaynaklar tamamen tutarlı.
Biliyorum kardeşim o yazıyı okudum. Zaten Kur'an'dan kanıt istedim birkaç kere yukarıdaki yorumları okuduysan. Adam vermedi ama hep tasavvufun tanımını değiştirip İslam'a uygun hale getirmeye çalışıyor. Keşke bunlar gerçek olmasaydı da bu kadar insanın anası sikilmeseydi.
SilKanıtla gelmeyip işkembeden sallayan.....
SilSikkofieldi tarif etmişsiniz.
Herhangi bir dinin felsefesini spiritüalizme bağlayıp oradan bir komplo yaratmak mı delil???
Şurada yazılanları bu alanda akademik çalışma yapan birine okutsanız adama gülerler be gülerler.
Bahsettiğim tasavvuf tanımına bütün kuran ayetleri delildir.
Şimdi size Vahdeti Vücuda delil olan ayetleri sıralayayım.
“Şimdi bana ekmekte olduğunuz (tohumu) haber verin. Onu siz mi biliyorsunuz, yoksa bilenler biz miyiz?” (Vakıa 63)
“İçtiğiniz suya dikkat ettiniz mi? Onu bulutlardan yağdıran siz misiniz, yoksa Biz mi?” (Vakıa 68)
Onları Siz Öldürmediniz,Allah Öldürdü.
Attığın zamanda sen atmadın Allah attı.(Enfal 17)
“Sana gerçek surette bîat edenler, Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli, onların eli üstündedir.”(Fetih 10)
“Rabbının gölgeyi nasıl uzattığını görmez misiniz? İsteseydi onu durdururdu, sonra biz güneşi ona delil kılıp yavaş yavaş
kendimize çekmişizdir.” (Furkan 45)
Allah, göklerin ve yerin nuru’dur. O’nun nuru, içinde misbah (lâmba) bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sırça (cam) içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda ve batıda bulunmayan mübarek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona ateş değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah dilediğini nuruna hidayet eder (ulaştırır). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.(Nur 35)
“Yerde ve göklerde olan herkes O’nu ister, O her an bir şe’ndedir”(rahman 29)
“Doğu da Allah’ındır batı da, yönünüzü nereye çevirirseniz Allah’ın yüzü oradadır”(Bakara 115)
Ve, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Ve Allah, (ilmiyle ve rahmetiyle) herşeyi kuşatandır(Nisa 126)
“O evvel, âhir, zahir ve batındır”(Hadid 3)
Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!(Hicr 29)
Onu tamamlayınca ve ona, ruhumdan üfürünce karşısında yerlere kapanıp secde etmişlerdi. (Sad 72)
Sil“Kullarını sana beni sorunca haber ver ki, işte şüphesiz ben yakınımdır.”
(Bakara 186)
Ve andolsun ki biz insanı yarattık ve nefsi, onu ne gibi vesveselere düşürür, biliriz ve biz, ona, şah damarından daha yakınız.(Kaf 16)
Ayetlereden sonra hadislere ve İslam alimlerinin görüşlerine falan girmek gerekte onlara önem vermiyosunuz değilmi?
O zaman şu makaleyi okuyun Vahdeti Vücud ve Panteizm aynı şeymi diye
http://nurullahbora.net/item/457-vahdet-i-vuecud
Diğer konuya girersek arkadasın Mevlanadan yaptığı alıntı İslam Felsefesinde Fena-i Mutlak olarak yani ölüp hakikate yani rabbine kavuşmak üzere geçer.
Bedenden kopup Ruhun Rabbiyle kavuşması vs.
İbn-i Arabi ve Mevlana yüksek felsefe yaparlar.Yukarda defalarca yazmışın kullandığı dil mecaz ve simgelerle doludur.
DÜZ MANTIKLA OKUNAMAZ ..
Ayrıca Tüm tasavvuf aşık olmadan kavranılamaz...
Ben senin,sende bensin ancak aşık olanların kavrayacağı bişey.
Bu sözlere laf atanlar hayatında hiç aşık olmamıştır.
Ayrıca Tasavvufu merak ediyosanız. Gazzali ve Rabbani Açıkça yazmışlar oradan okuyun.
İbn-i Arabi ve Mevlanayı anlamak herkesin harcı değil....
Şunuda ekleyeyim Rabbani ömrü boyunca Tek dünya dini istiyen Ekber Şahla,Gazzali ömrü boyunca batınilerle mücadele etmiştir.
Birilerinin yalanına kanmayın....
1-Hayırdır Sikko ne zamandır kanıtsız yazmış ? Yoksa Mevlana gibi keşif ve ilhamla mı yazıyor.
Sil2-Vahdet-i şühut (panenteizm) der ki: "Her şey Allah'tandır"
Bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur. "Her şey Allah'tandır" lafı tek başına yanlış olmak zorunda değildir, bu lafa ne anlam yüklediğine bağlı olarak değişir. Örneğin bu lafı söyleyerek "her şeyi Allah yaratmıştır, o sebeple her şey Allah'tan gelir" demek istiyor da olabilirsin, Kuran'a göre durum da budur zaten. Fakat tasavvufçular böyle söylemez. İmam Rabbani böyle söylemez. Vahdet-i şühud inancı böyle söylemez. Onların "her şey Allah'tandır" demesi, aynen yukarıdaki şemada da göreceğin üzere "her şey Allah'ın bir parçası/uzantısı/tezahürüdür" anlamı taşır. Bunun da Kuran ile en ufak bir alakası yoktur. Enam suresinin 1. ayetini çok dikkatli oku şimdi:
"Hamd Allah'adır! O ki gökleri ve yeri yaratmış, karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra, gerçeği örtenler bunları Rablerine denk tutuyorlar."
3-Verdiğin ayetlerin geneli Her şey Allah'tandır anlamına geliyor fakat Rabbani veya diğerleri bu anlamda söylemiyor. Ve senin yaptığın tasavvuf tanımı İslam'a uygun fakat Rabbani veya diğerleriyle ters düşüyorsun.
4-Vahdet-i Vücud panteizmle aynı olmasa bile panenteizmle aynıdır. Ve panenteizm çoğu mistik dinlerde vardır (Spiritüalizm dahil) fakat kur'an da bu yoktur. Ve İslam'ı da diğer dinlerden farklı kılan da budur.
5-Kardeş ben de aşığım fakat hiçbir zaman Mevlana veya İbn-i Arabi gibi şirk koşmadım.
6-Hadisleri desteklediğine göre nesih-mansuh durumu vardır diyorsun yüksek ihtimal haşa Kur'an eksik mi ?
1.İnan bana sikkonun tüm yazıları kanıtsız ve çorba yazılar.Sadece tasavvuf yazıları değil hepsi.
SilAdam birkaç rapora göre koskoca Küresel Sermayeyi yorumluyor.Bunu yaparkende yabancı siteler ve Banu Avar gereksiz insanlardan çalıntı yapıyor.
Siyaset,Politika ve Tarih bilgisi sıfır.
2.İmamı Rabbaniyi okudunmu hiç?Mektubatı inceledinmi?
Nerde yazmış canlıların Allahın parçası olduğunu.
Bir noktaya parmak basmışsın.Bu konuya nasıl bakarsan öyle değişir.Maykıl gibilerden işine geldiği gibi yani panteizm olarak alıyor.
Ama Ne Nakşibendiler nede Mevleviler sizin Maykıl gibilerin dediği gibi Panteizm olarak almıyolar.
Onlarda Tek bir Allahın evreni yarattığını canı gönülden kabulleniyolar.
Vahdet-i Vücud ve Vahdet-i Şuhududa kalblerine Allahtan başka herşey Kesret,Çokluk ve Ondan uzaklaşma olarak alıyorlar....
Tabii aralarında birkaç çürük ve sapık çıkabilir.
Ayrıca tüm tasavvuf ekolleri önce Kuran der.Şimdi tasavvuf adıyla konuşan sahtekarlara bakma...
3.Yav önce Kuranı ve Fıkhı öğrenmeyene tasavvuf haramdır diyen Rabbaniyemi ters düşüyorum???
Benin taptığım Allah,Sizin taptığınız mallarda ayağımın altında diyen Arabiyemi ters düşüyorum???
4.Panenteizmdir herşey Allahtan oluşmuştur.E ne sapkınlık var bunda???
Bakın birşeylerin benzerliğine bakıp aynı değerlendireceksek İslam Hakkında da Oryantalistlerin iddiası olan İslam Yahudilikten türemiştir iddiasını kabul etmemiz gerekir.
Bütün dinler benziyor hepsi birimi Allah aşkına???
5.Aşıklık ben aşığım demekle olunmaz.Aşk kavramında Ben yoktur sadece Sen vardır.
Şimdi bu açıdan Tasavvufçular bak.
Onlar aşık olduğu Allahtan bahsediyorlar.
Anlayamayanlarda anlayamıyor.
6.Evet Allah Kuranda bazı ayetleri başka ayetlerle değiştirmiştir.
Kuran statik olarak inmemiştir.Toplum daha rahat kavrasın diye dinamik olarak inmiştir.
Misal Zina eden zina edenle veya müsriklerle evlenir ayeti bir başka ayetle yürürlükten kalkmıştır.Bunu anlamak için kurana bütüncül bakmak gerek.
Gene bazı ayetler Allah tarafından unutturulmak suretiyle silinmiştir.
Bunu yapan Allahtır.Kuranda eksik değildir.
İşte sadece kuran anlayışının yanlışı burada.
Ayetler indirildiği bağlama göre değerlendirilir ve Muhkem,müteşabih gibi kavramları kuran belirtiyor aynı zamanda Peygambere uymamız gerektiğini de belirtiyor.....
Evet apaçık olduğunu da belirtiyor.Zaten apaçıktır.Ama iş hüküm çıkarıp hukuk bina etmeye gelince değişir.
Bunu yapmak için sünnet ve İCMA,kıyas gibi şeyler devreye girer....
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilGöktuğ bey.
SilZaten bir Müslüman kendini,Kuran ve Sünnetten ayrı değerlendirirse o kendine yeni bir İslam anlayışı kurar.
İbn-i Arabi eserleri düz mantıkla okunamaz diye defalarca yazdım.
O paylaştığın yerleri ve Firavun hakkındaki kelimeleri de defalarca dinlemişimdir.
İbn-i Arabiyi anlamak çok zordur.Yukarda onu okumayında dedim.
Gazzali,Rabbani okuyun.Tasavvuf,Vahdeti Vücud hakkında kafanızda en ufak bir soru işareti dahi kalmaz.
İbn-i Arabi eserlerinde kendine has mecazi bir dil kullanır.O yazdıkları hiç öyle değerlendirilmez.
Zaten İbn-i Arabi yazdıklarını belirli manevi dereceye gelmeyenlere kendisi YASAKLAMIŞTIR.
Konevi ve Kayseri sayfalarca şerhler yazmıştır.Ki Konevi İbn-i Arabinin oğludur.
Buna göre zamanının birçok EHLİSÜNNET alimi Kurana ve Sünnete aykırı bir durum olmadığını demişlerdir....
Bak Ehlisünnet bir kardeşin olarak söylüyorum bunları sana.
İbni Arabinin görüşlerini takip eden insanlara bir bak.
Burada birkaç makale paylaşıcam önce bu makaleleri anlayarak oku.Biraz akademik makaleler.
Zaten İbn-i Arabi böyle makalelerle ancak kavranır.
Ve bu makaleler gibi yüzlerce şerh vardır.
Araştırmadan bir sözle önyargıya kapılmayın.
Füsusul Hikemde Ayna Metaforu
http://www.tasavvufdergisi.net/Makaleler/1747162164_23.6.pdf
Sofyalı Bali Efendi Füsusul Hikendeki tartışmalı konularkonular
http://ucmaz.home.uludag.edu.tr/PDF/ilh/2005-14(2)/M6.pdf
İbn-i Arabi hakkında tartışmalı konular
http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00193/2000_9/2000_9_KARTALA.pdf
Modern Çağ ve İbn-i Arabi
http://youtu.be/puM0hLAIRJM
İbn-i Arabi ve Edebiyat
http://youtu.be/1p5tadLLLbE
İbni Arabi hakkında Prof.Ekrem Demirli
http://youtu.be/mmk_nZPTZxQ
Bunları incelersen biraz daha iyi anlarsın İbn-i Arabiyi....
Tasavvuf hakkında hiçbişey bilmeyenler de bunu izlesin.Tanımın Mahmud Erol Kılıç güzelce anlatmış.
http://youtu.be/FbYehyQqJIo
Tekrar diyorum.Bir dinin felsefesini anlamak için gerekli bilgi ve donanıma sahip olmak şart....
Maalesef her konuda gerekli ehemmiyeti veren halkımız mesele din olunca herşeyi biliverirler.
Bildiğide yarın yamalak okuduğu türkçe mealdir.Onuda bağlamından kopararak okur.
Lütfen önyargıya kapılmadan adam gibi okuyun araştırın.
Ayrıca şunuda ekleyeyim.
Silİbn-i Arabi gibi konularla fazla uğraşmayın.Bu konular derin ve çok yüksek ilim gerektiren konular.
Ve birçok İslam alimi açısındanda tartışmalı konular.
Eğer entelektüel birikiminiz fazla değilse,ve daha fıkıh,şeriat konularını tamlamamışsanız hiç bulaşmayın.
Önce bu konuları öğrenin İmam Gazzaliyi ,Rabbaniyi de Tasavvufun ne olduğunu öğrenmek için okuyun.
Yoksa ben direkt İbn-i Arabiyi anlayacam matığıyla hareket ederseniz bırak inancınızı beyninizi yakarsınız;)
Ayrıca Sikko gibi gerçekten komplo teorilerinde Şizofren noktasına gelmiş sahıslarada sakın inanmayın.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silİmam Matüridi Hanefidir,İmam Eşari Şafiidir.
Silİmam Matüridi ve İmam Eşariyede Ehli Sünnet değil gibi tam selefice bir yakıştırma yapmışsın.
Osmanlı zamanındaki Ehl-i Sünnet alimlerini yok saymışsın.İnan bana Osmanlıdada İbn-i Arabiye reddiye yazan birçok alim vardı....
Mesele İrfani ilimlerin akli ve nakli ilimlerle yorumlanamaması.
İbn-i Arabinin söylediği herşey mecazidir.Öyle olmasaydı dünyanın kaf dağının üstünde olduğunu çevresinide bir yılanın sardığını gerçek olarak almamız gerekirdi....
Elbette birçok akli ilimle uğraşan kişilerce tenkit edilir.
Ki zaten Vahdet-i Vücud doğrudan kalbi bir durumdur.Bunu Mevlanayı az çok okumuş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim.
Gönülde ikilik olmaz.Eğer gönülde bir olandan uzaklaşırsan kibir ve ucbdan önünü göremezsin.
Bu eserleri düz mantıkla okuyan ve bu eserlere bakıp Kurandan aykırı şeyler çıkaranların kendi problemidir.
Mevlana Ressamlar yarışması hikayesini oku,anla.
Bakanın bakışıyla değişir aynadaki görüntü.
İbn Teymiye ekolü has Ehl-i Sünnet mi acaba?
İbn-i Teymiye takipçileri Kuranı sadece nakle göremi esas alıyor?Yoksa İbn-i Teymiye Kuran ve Hadisleri bağlamından kopararak ve reformistçemi ele alıyor?
İbn-i Arabinin ilmi irfani yöndedir.Kendine bir mezhep veya ekol kurmamıştır.Ehli Sünnet alimlerine reddiye veya başka şeyler gibi akli ilimlerde tası,tarağı yoktur.
Yani böyle ilimlerle uğraşmayan birine İslam şeriatini bozdu gibi yaklaşımlar sergilenmesi bile başlı başına mantık hatası.
İbni Teymiyyeye madem girdik.Şöyle devam edelim.İbn-i Teymiye inan bana Islama öyle zararlar vermiştirki hiç İbn-i Arabiye falan girmek yoktur.
İbn-i Teymiye birçok Ehli Sünnet önderine akıl almaz reddiyeler yazmıştır.
Şam Camiisindeki minberde yaptıkları akıl alır şeylermi?
Allaha canlı bir mahluk demesi inan bana Vahdeti Vücuddan yüzlerce kat islama uzaktır.
Allah arşın üzerindemi?Bir ayete dayanarak böyle hüküm ne kadar doğruydu?Olimpostaki Zeusmu haşa Allahü Teala?
Cehennem sonludur gibi şeyler hangi Kurandan hangi hadisten çıkmıştır.?
Cennette sonludur,mahlukat ezeli değildir ama hammaddesi ezelidir????
Hz.Ömere dil uzatmak Ehlisünnete uyarmı?
İmam Eşariyi mesnetsiz eleştirmek ne kadar doğruydu?
İmam Gazali gibi Kuran ve hadise bağlı birini ve İslamı batini ve akılcılık şerrinden kurtaran kahramanı akılsızca tekfir etmek ne kadar doğruydu?
Bütün kelam ulemasını şirklik ve kafirlikle suçlamakmı Ehlisünnet?
Hz.Aliye Ebu Cehilin kızını ölene kadar seviyordu gibi rezilce bir iftira atmakmı Ehlisünnet?
Hz.Ali hakkında öyle sözleri varki girmiycem ve sadece Hz.Peygamberin Hz.Ali hakkındaki hadislerin bi baştan sona incele diyicem.
Hz.Aliye laf atan münafıktır diye hadis var yahu.
Bide has Ehli sünnet biziz iddiası var?Bence çıktığı tarihe bakarsan ve ilk mezheplerin oluşma sürecine bakarsan kimin has Ehli sünnet olduğu ortada.
İbn-i Teymiyyenin fikirleri yüzünden bütün ulema isyan etti.
Ve hapse atıldı.Hapiste iki sene içinde sapık fikirlerini bıraktığını açıkladığı için saldılar.
Sonra gene İbn-i Teymiyyeliğini yaptı Hz.Peygamberi ziyaret etmek sapıklıktır dedi.
Tekrardan Ehlisünnet uleması ayağa kalktı.
Bak mahkemede tekrardan döndü söylediklerinden.
Sonuç olarak İbn-i Teymiye Ehli Sünnet anlayışını deforme ederek kendine has yeni bir mezhep kurmuştur.
Bugün alemi İslam da oluşan birçok fitneninde fikir babasıdır.Takipçilerine hiç girmiycem.Alemi İslamdan neler götürdükleri nede.
İslam daki Allah inancını materyalizme etmiştir.
İslamda bir nevi materyalizm gibi maneviyat tan yoksun dar bir İslam anlayışı oluşturmuştur.
Çeşitlilikten yoksun,herkesi tekfir eden,anlayıştan yoksun,edebiyattan,felsefeden,sanattan yoksun içi bomboş bir İslam anlayışı.
İbn-i Arabi gibileri binyıl geçse dahi anlayamayacak bir İslam anlayışı...
Çünkü nakli ve akli filmlerle kafayı bozmuş,irfanı ilimlerden uzak bir İslam anlayışı.
Vahhabilik hareketi ve Reformist hareketlerede girmek lazımda vaktim yok.
İki video paylaşayım Ebubekir Sifil ve Mahmud Erol Kılıçtan.
İbn-i Teymiye
http://youtu.be/nw6PihAmFzM
Vahhabi ve selefi hareketler
http://youtu.be/GBStaysComo
1) Sikkofield kanıtsız yazıyor' deyip işkembenden sallayan gayet de sizsiniz, öyleki yazısının Kaynakça bölümü sizi yalancı kılıyor.
SilÖyleki işinize gelmediği zaman adamın gösterdiği bütün o kanıtlar komplo teorisi oluyor ama sizin söyleyip de kanıtlayamadıklarınız tamamen doğrular mı? Esas komplocu sizsiniz be.
2) Bir akademisyenin söylediğine bakarım ben, kaç yıldır akademisyen olduğuna değil. İsterse Prof. olsun farketmez, ben 'hak'a bakarım, ünvana değil.
3. Şimdi bir bakalım şu örnek gösterdikleri Kuran ayetlerine, mesela Vakıa'dan başlayalım :
63. Ekmekte olduğunuzu gördünüz mü?
64. Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa bitirenler bizler miyiz?
65. Dileseydik, onu kuru bir çöl haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye:
66. "Vallahi, kayba uğrayıp borçlandık."
67. "Doğrusu mahrum bırakıldık biz."
68. Şu içmekte olduğunuz suya baktınız mı?
69. Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indirenler bizler miyiz?
70. Dileseydik, onu tuzlu yapıverirdik. Peki şükretmeniz gerekmez mi?
71. Çakıp çakıp çıkardığınız o ateşi gördünüz mü?
72. Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratıp oluşturan bizler miyiz?
73. Biz onu hem bir ibret hem de çöl yolcularına bir nimet kıldık.
74. O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!
Burda açık açık, Dünya'nın yasalarının da kaynaklarının da Allah'ın emri altında olduğunu söylüyor. Net bir şekilde Allah burde ' Doğa'yı ben kontrol eder, istediğim şekilde değiştiririm, ve dahi doğal hayatı yaşamılmaz kılabilirim' diyor ve soruyor ' O halde bana şükretmeniz, benim adımı tesbih etmeniz gerekmez mi?'. Burda Doğa'nın Allah ile aynı şey olduğunu söylemek, ancak Tasavvuf'u Kuran'a yamamaya çalışanların yapacağı şeydir.
Veyahut Furkan suresi 45. ayet:
45. Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra nasıl Güneş'i ona delil yapmışız!
Adamlar gidip gölgenin güneşe göre uzaması/kısalmasını buna delil olarak veriyorlar ya ona gülüyorum. Burda yine açık açık gölgenin uzaması/kısalması olayı ile Güneşin bağlantılı olduğunu, zira Güneş'in bu olaya delil olduğu söyleniyor.
Hayır, Furkan 45 ile işimiz daha bitmedi.
Bu arkadaşın alıntıladığı Furkan 45. ayeti aynen kopyalayıp yapıştırıyorum:
Sil“Rabbının gölgeyi nasıl uzattığını görmez misiniz? İsteseydi onu durdururdu, sonra biz güneşi ona delil kılıp yavaş yavaş
kendimize çekmişizdir.” (Furkan 45)
Şimdi Furkan 45 in Arapçasına bakalım:
E lem tera ilâ rabbike keyfe meddez zıll(zılle), ve lev şâe le cealehu sâkinâ(sâkinen), summe cealnâş şemse aleyhi delîlâ(delîlen).
Bide çevirelim hepsini:
1. e lem tere : görmedin mi
2. ilâ rabbi-ke : Rabbini
3. keyfe : nasıl
4. medde : uzattı
5. ez zılle : gölge
6. ve lev şâe : ve eğer dileseydi
7. le : elbette
8. ceale-hu : onu kıldı
9. sâkinen : sakin, sabit
10. summe : sonra
11. cealnâ : biz kıldık
12. eş şemse : güneş
13. aleyhi : ona
14. delîlen : delil
Burda 'kendimiz/kendi/kendisi' diyen TEK bir kelime gördünüz mü? Görmediniz değil mi? Evet burda bildiğin olmayan bir 'kendimiz' kelimesi katılmış çeviriye.
Hadi bakın şimdi, iddia ediyorum, Ali Bulaç'ın, Elmalılı'nın, veya Yaşar Nuri'nin veya Edip'in çevirilerine bakın. Hiçbirinde böyle bir şey göremezsiniz. Bu 'kendimiz', yanlızca Diyanetin, ESKİ VE HATALI çevirisinde vardır ki, yine ne yeni Diyanet çevirisinde nede Diyanet Vakfı çevirisinde bunu göremezsiniz.
Bu yüzden bi dahaki sefere kardeş, bana ne içinde parantez bulunan çeviriyi, nede Diyanetin çevirilerini kanıt olarak getirme bir daha. Yoksa böyle kapak olursun.
Of of.Burada bişey anlatmanın zorluğunu bir kez daha anladım.Artık bu mesajım son olsun.Zaten benim yerin yok bu başlı başına nefret,şizofreni ve kin kokan blogda.
SilKendi fikirlerine aykırı her düşüncenin mesela bu yazıda ateistlerin görüşlerini bile bilmeden,Froydla açacağı konuyu Niçeyle açan ve buradan kendi gibi düşünmeyen ateistlere kinini saçan bloggerın cahilliğini anlatmaya kalkmak bile hata zaten.
O paylaştığım ayetleri adam gibi okudunmu?
Bu dünya kanunu veya düzeni Allahtan gelmiyormu?
Yağmur Allahtan gelmiyormu?Yağmurun yağması Allahtan gayrimi?
Bu Allahı küçültmek,dar bir kalıba sokmak değilmi?
Oku attığın zaman Sen mi atıyosun yoksa seni yaratan,yoktan vadeden,ve var etmeye devam eden mi atıyor.
Yüzüne doğuya çevirdiğindede batıya çevirdiğindede o yokmu?
O sana ruhundan üflemedimi,Seni yeryüzünün halifesi yapmadımı?
Eğer sen kendini Allahtan ayrı değerlendirirsen Müslüman olabilirmisin.?
Müslüman teslim olan değilmi?
Allah teslimiyet Kişinin kendi nefsine göre değilde Allaha göre hareket etmesi değilmi?
Bakın sizin Müslümanlığınızın altına dinamit döşüyolar.
Size Müslümanlık adıyla materyalistçe yaklaşımlar dayıyolar.
Hiçbir kimse tasavvufu inkar etmemiş İslam aleminde.Selefilik bile Kadirilikle içli dişlidir.Sadece Vahdet-i Vücud gibi şeylere karşıdır.Onunda sebebini anlattım yukarda.Hal ilimleri nakli ve aklı ilimlere göre değerlendirilemez diye.
Bakın kendi görüşlerinizi bir sorgulayın.Bu fikirler İngiliz destekli Reformistlerden bulaştı sizlere.
Yukarda en son bir video paylaştım.O son paylaştığımı defalarca izleyin.Birisi İngiltereye dönerken onların kafasını öyle karıştırdıkki binyıl kendine gelmezler diyor.
Ama boşuna anlatıyorum.Çünkü nefret ediyorsunuz.Farklılıktan,çeşitlilikten herşeyden.
Sanıyosunuzki herkes yanlış,siz doğrusunuz.
Herkes İlluminatinin kölesi bi siz doğrusunuz.
Maykılıda bu yüzden takip ediyorsunuz.O size sizin doğru olduğunuzu söylüyor.O size İslamı bilmeden,Kuranı,hadisi okumadan tüm Müslümanları ve geçmişinizi sapık ilan etmeyi vadediyor.
Sizde okumadan,araştırmadan BİR KAYNAKÇAYLA koskoca ilimleri,bilimleri yok sayıyosunuz.
Tasavvuf irfanı bir ilimdir.Nasıl Organik Kinyayı çözmek için kimya bilgisi şartsa
Tasavvufu anlamak için hem bilgi bide ayriyeten irfan lazım....
Neyse görüşmek üzere.Son mesajın bir daha da bu rahatsız bloğa girmiycem...
4)Peki işimiz bitti mi? Tabii ti hayır heval :^)
SilBiz esas ayetlere bakalım, yani ruh ile ilgili olan kısımlara, çünkü esas olay ordan kopuyor. Mesela Hicr suresine bakalım:
26. Yemin olsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.
27. Cini/İblis'i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.
28. Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, "Ben, kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insan yaratacağım." demişti.
29. "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın."
30. Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.
Pekala, elimizde ne var bir bakalım:
İlk insan, çamurdan ve balçıktan yapılıp sonra Allah ruhundan/ öz ruhundan içine üfleyince melekere secde ederek yere kapanması emri var.
Bu kadarını öğrendik. Şimdi, bakalım ruh kelimesi başka nerelerda geçiyor imiş:
Nahl 2
'Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"
Nisa 171
Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.
Bu iki ayette de nedense hem melekleri hem de İsa Peygamberi Allah'ın emrinden olan ruh ile birlikte attığı/indirdiği yazıyor nedense, İşin bir ilginç yanı da, İsa'nın da Adem'in de ebebeynlerinden birisinin yada her ikisinin de olmaması. Burda baktığımız ayatlere göre sanki ruh ile vahiy ve mucize arasında bir beğlantı var sanki panpa? Neyse biz devam edelim, gelsin Şura 52:
' İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.'
SilŞunu da doğrudan Sikko'dan alıntılayayım:
"Kuran'da "Allah'ın rufundan üflemesi" ifadesi sadece ve sadece Adem ile İsa'nın yaratılışları için kullanılır. Adem ile İsa'nın ortak noktaları da cinsel birleşme olmadan, yoktan yaratılmış olmalarıdır. Ayrıca "Ruh üfleme"nin değil fakat, tek başına "üfleme"nin geçtiği bir yer daha var Kuran'da. İsa, İsrailoğulları'na mucize gösterirken şunları söyler:
"Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuş görünümünde bir şey yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle kuş oluverir. ..." (Ali İmran 49'dan)
Gördüğünüz üzere burada da cinsel birleşme olmadan, yoktan var etme söz konusu. Ve burada da bu yoktan var oluşun gerçekleşmesi için İsa kuşa "üfler". Üfleme, Allah'ın yaratış yöntemlerinden birisidir. Yani Allah nasıl ki insanı anne karnında yaratmayı uygun görüyor, veya "ol" diyerek yaratmayı uygun görüyor, Allah'ın yaratma yöntemlerinden biri de budur.
"
Ve devam edelim Sikko'dan, güzel açıklamış kayntasız:
"Peki bu ayetlerden ne anlıyoruz? "Ruh" kelimesinin Kuran'daki başlıca kullanımları "vahiy meleği Cebrail" ve "vahiylerden oluşan kitap Kuran"dır ve bu kullanımlarda da sürekli bir "ilahi bilgi aktarımı" söz konusudur. Zira Cebrail, bu ilahi bilgileri alan ve peygamberlere aktaran melektir, aynı şekilde Kuran da ilahi bilgilerin yazılı olduğu kitaptır ve Cebrail'e de, Kuran'a da "ruh" denir. Ve bir kelimenin Kuran'da hangi anlamda kullanıldığını öğrenmek için, o kelimenin tüm ayetlerdeki kullanımlarına bakmak gerekir ki bu sadece kutsal kitapları değil, tüm metinleri anlamada çok önemli bir yöntemdir. Yani o kelimenin aynı metin içindeki tüm kullanımlarını karşılaştırarak o kelimenin hangi anlamda kullanıldığını öğreniriz. O hâlde "ruh üflemek" demek de, bir ruh olan Allah'ın kendisinden başka ruhları yaratması gibi Kuran dışı bir anlama gelemez. "Ruh üflemek"; ruh kelimesinin Kuran'daki tüm kullanımları göz önüne alındığında olsa olsa ancak "ilahi bilgiyi aktarmak, vahyi aktarmak" anlamına gelebilir ki bu bile kesin değildir. Kuran'da sadece yoktan var etmek esnasında kullanılan "ruh üfleme" ise asla ve asla tasavvufçuların iddia ettiği gibi Allah'ın tüm insanlara kendinden bir parça vermesi gibi bir anlam taşımaz."
10 numara açıklama doğrusu. Tıpkı Sikko da, benim yaptığım gibi 'ruh' un ne olduğunu anlamaya çalışmak için 'ruh' kelimesinin Kuran'da kullanıldığı yerleri araştırıp benimle aynı sonuca ulaşmış burda. Eh, ruh konusu için yeterli bu kadar bence, diğer konulara dönelim.
Yok yok, kaçmak yok öyle şeytan gibi karanlığa karışmak yok öyle. Adam gibi er meydanına çıkıp cevap vereceksin canım benim. Yok öyle 'İşte bunlar batının oyunu' diyip kaçmak.
SilHele ' falanca filanca büyükeri de hiç tasavvuf'u reddetmemiştir' deyip kaçmak hiç yok, hele tasavvufun Kur'an karşıtı ve kafir olduğunu söyleyen kapı gibi kelamcılar" varken hiiiç kaçmak yok tosunum.
Bu tasavvufçu arkadaş nasıl da tartışmaktan korkuyormuş böyle yahu, bide şöyle bir soru sormuş:
Sil'Eğer sen kendini Allahtan ayrı değerlendirirsen Müslüman olabilirmisin.?'
Hemen cevabını vereyim; Allah doğmamış, doğrulmamış, zaman dahil herşeyin Rabbi/Mevlasıdır, ben ise zaman içindeki ufacık bir dilimde, katrilyonlarla gezegen içinden birinde yaşayan, acıkan, yorulan, terleyen, uyuyan ve şükretmeye elinden geldiğince çalışan bir insanım.
Gördüğün gibi gayet de Müslüman olunabiliyormuş.
Neyse, güzel güzel tartışıyorduk ama 'hak' a dayanamayıp kaçtı, yazım da yarım kalcek :/
Neyse, şunu dikkate alın diyor ve bende gidiyorum;
SilTasavvuf gibi (yada bazen hadis gibi) düşünceler, size 'Okuma!' derler. 'Okuma yoksa kafan karışır, okuma yoksa şöyle olur böyle olur'. Bunlar halkın, kendilerinin ne işler döndürdükerini bilmesini istemezler, halkın düşünmesini istemezler.
Hepsine birden gelsin: 'Oku!' (Alak 1, ilk inen ayet)
'Artık öğüt alıp düşünmez misiniz?' (Nahl Suresi 17. ayet)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilKendini Rabbi ile aynı olarak değerlendirmek, ikisini bir görmek, esas kibir budur.
SilTevazu, kendinin Rabbinden aşağı odluğunu, Rabbinin her zaman onun Efendisi olacağını bilmek demektir.
Bu kadar basit bişeyi anlayamıyosanız esas bu sizin probleminizdir.
Her neyse, cevap vereceğiniz ben değilim, cevabı Allah'a vereceksiniz. Buyüzden benim hakkımı helel etmeme gerek yok çünkü, mesele ben değilim.
Benim amacım sizi tasavvuf dininizden uzaklaştırmak değil, ben kaybedilmiş vakayı görünce anlarım. Burda yaptığımız tartışmayı okuyanlar olur, bir merak eder de Kuran'ı açar okur. Ama 3 olur, ama 5 olur, orası farketmez.
klını kullanıp delillerin peşinden gidenler kazanacaktır, aklını işletmeyenler ise muhakkak kaybedecektir, Bir müslüman olarak öğrendiklerimi size anlatmak ve uyarmak benim görevimdir, artık siz istediğinizin peşinden gitmekte özgürsünüz.
Hadi selametle.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilYukarda video paylaştım.İbn-i Teymiye diye.Baştan sona izle.
SilEhlisünnete ne kadar aykırı görüşleri olduğunu görürsün.
Öyle bişey olmasaydı birçok İslam alimi İbn-i Teymiyyeye tenkit yapmazdı.
Allah mahluk değil diye bişey selefisalihin söylemedi diyerek yalan söylüyor eserinde videoda sayfa bilgisi var.
Gene Arşın ve birçok şeyin hammaddesi ezelidir diyor.
İbn-i Arabi Allahın yüceliğini anlatıyor nasıl mahluk yakıştırması yapmış.Herşeyi aşan ve herşeyde olduğunu söylüyor.Bumu mahluk yakıştırması?
Bakın mesele İbn-i Arabi olunca hemen kafir,müşrik yapıştırıyosunuz
İbn-i Teymiye yapılan reddiyelere ve zındık,mülhid diyen Ehlisünnet alimlerinin yok sayıyosunuz.
Gene bütün kelamcıları yani Ehlisünnet kelamcılarınıda küfürle itham etmek ne iştir.
Bazı ehlisünnetin ibn-i Teymiye hakkında görüşleri
http://www.tahahaber.com/haber/311-ehlisunnet-alimleri-nezdinde-ibni-teymiye
Hz.Ali hakkındaki görüşleri
Minhacussünnede 17 yerde hz.Aliyi eleştirmiştir.
Birinde çocuk olduğu için imanı yok,diğerinde savaşları din için değil iktidar için diye
Cübbeliden nefret ediyosun ama İbn hacerin kitabından okuyor:
http://youtu.be/3qo6cMobG8k
Hadis ilminde hataları
http://ahmednazif.blogspot.com.tr/2013/12/ibn-teymiyenin-hz-alinin-kymetini.html
Hz.Ömere bir konuda yanlış ve haftada olduğunu söylüyor.Tam sayfa bilgisini bulamadım.O yüzden olmayabilir.
Müslümanlar arasında kalıcı problemlerin nedenidir.
Vahhabilerin yaptığı katliamlar,Selefi terör örgütlerine girmiycem.
Hakiki Ehlisünnette ben Müslümanım diyeni tekfir edemezsin....
Maturidilikte birçok fırka bidat ehli sayılır.Ama kafir ilan edip yokedilneye çalışılmaz.
O yüzden Osmanlıda birçok görüş kardeşlik içinde yaşamıştır.
Abduhu ve reformistleri yerdiniz.Bir bakın kimleri övüyolar.
Benim anladığıma göre selefi ve vahhabiler bu topraklara kan,gözyaşı,hazımsızlıktan başka bişey getirmemiştir.
Bugün İslamın evrenselliğini engeller.
Yanlış anlaşılmasın İbn-i Teymiyyeyi tekfir etmiyorum.Sadece çok büyük bir bidat ehli olduğunu söylüyorum.
Vahhabi ve Reformistler de zaten İngilizlerin oyuncakları olduğunu söylemeye gerek yok....
Aha buda gerçekten son mesajım.:)
SilSelefilik,Vahhabiler ve Reformist Hareketler bu dindenmis gibi gözükebilir.
Evet İbn-i Teymiyyeye dayanıyolar.
Mutezileye dayananlara var.
Ama oluşum olarak temeli Karlofça Antlaşması sonunda Osmanlının Batı karşısında yenilmesiyle oluşmuştur.
Tüm bu hareketler tepki hareketleridir.Ve batının içimize girmesidir.
Selefilik hakkında ve Selefi Network hakkında bu makaleyi okuyun.
Selefilik aslında Ehlisünnet mezhebinden ne kadar ayrı olduğu daha iyi anlaşılır.
Ayrıca bu hareket şöyle ilerliyor.Önce Reformistler geleneksel İslami eleştiriyor ve yoketmeye çalışıyor daha sonra Suud hanedanı destekli hareketler kafası karışmış gerçek sunni liğin içine sızıyor.
Ve taban doğrudan bu harekete kayıyor.Vahhabilik Ehlisünnet değildir.
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/teostrateji-arastirmalari-merkezi/2014/06/30/7681/selefiler-kimdir-selefilik-nedir
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/teostrateji-arastirmalari-merkezi/2014/08/29/7751/akli-karisiklar-icin-selefilik-ve-sunnilik-rehberi
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=N0qY81oVcRs
YanıtlaSilEdip Yülsel' de bu konuyu bir videosunda tartışmış
Geyik olsun diye yazılarını okuyordum. Bu yazın diğerlerinin yanında en saçma olanı olmuş. Yani bak ne diyorum? Diğerleri saçma bu en saçması. Kafana göre bir ateist karakteri çizmişsin onunla konuşarak egonu tatmin etmişsin. Hayır depresifim diyorsun ya? Bence psikiyatriye görün daha ötesi var dostum.
YanıtlaSilGujan Ceyhan , YouTube'da bir videoya yorum yaptı.
SilHerkese açık olarak paylaşıldı - 30 Oca 2014
Selahattin Demirtaş'a ve onun nezdinde bütün Kürt halkına Çerkes halkıyla dayanışma içerisinde oldukları için teşekkür ederiz..
amına koyayım senin ne zihniyette olduğun belli zaten.
sen nasıl islama sıcak bakmadığın için veya hiçbir dini kabullenemediğin için ateizmi seçtiysen o adamda Allahı kabul edip islamı seçmiş sana ılımlı bakmasını bekleyemezsin aç sende bir blog kendi egolarını orda tatmin et senin gibi ruhsuz 3-5 orospu cocugunu topla orda prim yap burası senlik değil hadi canısı. bu ülkeyi bölmeye calısan insanları destekliyorsunuz amına kodumun ülkesindeki bütün solcuyum aydımın diye geçinen insan kendi türk ırkına düşman geçmişine düşman hepsi elit hepsi muhteşem insanlar. sırf kendi toprağını istiyor diye adama hak verip kendi vatandaşını öldüren insanlara saygı duyoyursun bu nasıl bir anası sikilmişliktirki gelip burda sik sik konuşabiliyorsun lanet olsun senin gibilere ananızı bacınızı siksin selahattin demirtaş bi onu yapmadığı kaldı.
Kürt halkına Çerkes halkı ile dayanışma içerisinde olduğu için teşekkür etmenin neresinde Türk halkına düşmanlık var? Sen okuduğunu anlayamıyorsan, herhalde bu blogtaki yazıları da anlamadan okuyorsun öylesine :)
SilKüfürlerini de iade ediyorum. Fikir beyan etmek için küfretme acizliğine girdiğinden ötürü de senin adına üzüldüm.
Kürt halkına ettiğin teşekkür beni siklemiyor selahattinin ne çeşit ne düşücnede bir insan olduğunu kimleri desteklediğini görmeyen kendini öldürsün. buna ramen o adamı desteklemenin Türk halkına bir zararı olmadığı görüşündeysen senin aklında bir sıkıntı var demektir. küfür etmek acizlik değildir dilediğim düşüncemi dilediğim kelimelerle açıklayabilirim bu ne seni ne başkasını siklemez
Silsikko allahın aşkına şu yorumları kapat memleket nolmuş insan kendini öldürüyor ne zihniyette insanlara sahibiz kapat birbirimizin yüzüne tükürüp siktir olup gidelim
YanıtlaSilKesinlikle katılıyorum. Biz kendimize hakim olamayıp okuyoruz yorumları kurtar bizi.
SilSikko yorumları kapatsında attığı yalan ve çarpıtmalar konuşulmasın.
SilSikkoya tek hak verdiğim yan yorumları açık bırakması ve yorumları silmemesi.
Adamın tek takdir edilesi bu yönü var.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilAçık kalması daha iyi buradaki doluşan malları görüyoruz en azından.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilUzun uzadıya yazmışsın sikko, fakat araştırmaların ve bilgilerin çok sığ,yetersiz. Daha önce bahsedildiği gibi Antropolojiden, Freuddan hiç bahsetmemişsin.
YanıtlaSilEnsest ilişki yasağı çok eski toplumlarda olduğu düşünülen bir yasaktır. Burada ensestten kasıt sadece kan bağı olan yakın derece akrabalıklar değil, klan anlayışıdır. Yani anne kavramından başlarsak, o klandaki herkes erkek için annedir. Dolayısıyla aynı klandan bir kadınla çiftleşmek söz konusu değildir. Bu konuda ayrıntılı bilgileri paylaşmak isterdim fakat bir yorum başlığı altında gereksiz olduğu düşüncesindeyim. Ahlak felsefesi çok uzun bir geçmişe dayanır ve Nietzsche ile sınırlamak çok yanlış bir hareket olur. Ensest hakkında sırf yukarıda verdiğim bilgi bile din-ahlak teorini çökertmeye yeter.
Bir ateist neden yaşar? sorusundan sonra vardığın "bunlar ikiyüzlü resmen abi ya" çıkarımın ise gözlerimi yaşarttı. "Neden" sorusu bir kere hiç bir zaman bitmeyecek soru silsilesidir. Yani sana desem ki -türünü devam ettirmek için- çok rahatlıkla: Neden türünü devam ettirmek istiyor ki? şeklinde bir soru sorabiliriz. Bilimi ilerleten sebep de belki bu "neden" motivasyonudur. Şuan neden sorusuna verilen en popüler ve kabul görmüş cevap "üstün insanı yaratmak" değil "soyunu devam ettirme" güdüsüdür. Yani senin ben öldükten sonra kim sikler dünyayı yeaaaaa sığlığında cevap verip geçiştirmeye çalıştığın şey aslında oldukça sağlam bilimsel-felsefi-psikolojik temellere dayalı bir görüştür. Bu sığlığını "id" "ego" "bilinçaltı" "bilinçüstü" gibi psikanaliz kavramlardan bihaber olmana veriyorum.
Özetle; tekrar etmek isterim ki; sığsın. Düşüncelerin,bilgilerin, saldırganlığın, acınacak derecedeki görüşlerimi nolur kabul edin tavrındaki cümlelerin gözlerden kaçmıyor. Belki burdaki kanı kaynayane ergenlerimiz seni gazlıyordur bilemiyorum. Ama durumun vahim.
Şuraya rezerve yapayım da, yazıyı yarın okuyacağım. Daha okumadan ellerine sağlık sikko :)
YanıtlaSilsevgiler.
Dostum yazını her harfine katılıyorum. Benim ufkumu açıyorsun. Aynı zamanda kafamda yer eden düşüncelerime de ışık tutuyorsun, eyvallah.
YanıtlaSilYazına bir çok eleştiri gelmiş. Bunları dikkate al ama aldırma. Çünkü adamlar bildiği bütün bilimsel kelimeleri sıralamış ve anlamlı bir cümle kurmaya çalışmış. Sen adama "a" "b" ile açıklanamaz "c" ile açıklanır demişsin adam sana örnek vermiş ve "a" "c" ile açıklanamaz demiş. Yani ben diyom ankara sen diyon götüm kara muhabbeti olmuş. Takma bunları.
Ayrıca bir kaç gün önce gördüğüm şu sözü de belirtmek isterim;
Namus, senin kadınlara bakarken takındığın tavırdır.
Bunu bir ateist hesabında gördüm. Yani diyor ki; ben amımı götümü açarım ve bu namussuzluk değildir ama sen bana şehvetli ve istekli gözlerle bakarsan namussuzsun. Bi söz var "açık göte herkes bakar" diye. Neyse ben bağlayamadım ama sen anladın onu.
Daha fazla yaz dostum.
Kal sağlıcakla..
Ahlak bir yere dayandırılmadan anlamsız değildir. Ahlakın anlamlı olması için dine de ihtiyaç yoktur. Bence bu sınırlı ve dar bir bakış açısıdır. Kant'ın ödev ahlakında olduğu gibi beklentili, amaca ve sonuca bağlı eylemler ahlaki eylem değildir. Yapılması gerektiği için yapılan beklentisiz eylemler ahlaki olarak kabul edilir. Senin insanların zevkine ve isteklerine göre karar verdiklerini söylediğin ahlak anlayışı koşullu buyruktur. Bunun en güzel örneği de dine bağlı ahlak anlayışıdır ve çıkarcıdır. Gerçek ahlaki davranış koşulsuz olandır. Allah'ın emirlerine uymak ya da sevap kazanmak için olan değil.
YanıtlaSilO zaman hangi davranış neden ahlaklı hangisi neden ahlaksız onu bi açıkla bize. Yapılması gerektiği için yapılan eylemler hangileriymiş kanta göre örnek ver. Kant bişey dedi diye illede doğru olacak değil. Sikmişim Kantı
SilBertrand russell varoluşcu, nietzsche ahlak; ya bu sığırları nerden çıkarıyosun allahım,
YanıtlaSilsikko reiz I-Doser yaralımı müzikleri yanıtlarsan sevinirim saygılar
YanıtlaSilAna fikir çok güzeldi .
YanıtlaSil"Siz kendi arzularınızın peşinden koşuyorsanız, güç isteyen, vahşet isteyen, kaos isteyen insanlar da kendi arzularının peşinden koşabilmelidirler."
YanıtlaSilBlogu açtığından beri eleştirdiğin adamları savunmuşsun. Her zaman bahsettiğin "1 yanlışa inandırmak için 99 doğru söyleme" yöntemini sana da öğrettiler heralde.
'İki düşün bir söyle' düsturu ile 10 gün düşünüp yazıyorum bu yorumu.
YanıtlaSilYaptigin 'ahlak felsefesi' eleştirisine katılıyorum.Batı Avrupa ve sonucu Pax-Amerikan medeniyetinin yaptığı; insanların gözüne gözüne sokmaya çalışarak 'aşırılıklara aşinalık, kötülüklere duyarsız kalmak' anlayışı ile ortada tartışılmadık bir konu bırakmamak.Her 'Pax' dönemde bu tür yozlaşmışlıklar var,en ünlüsü de Caligula dönemi Roma İmparatorluğu.
Onlar da inançlıydı,aynı ortaçağdaki kilise babaları ve had safhadaki çocuk istismarcılığı gibi.Veya 'Bize meyleyleyen dilber şükür gördük sakallanmış' diyen 'livata ehli' Osmanlı beyzadeleri.Örnekler çok.Eski Mısır ve Mecusilerde aile içi nikah çok yaygın.Tevratta Kral Süleyman'a ait 'Neşideler Neşidesi' bölümü var mesela.Kimilerine göre aşkın en katıksız hali.
Garipsesek, hatta iğrenerek baksak da sokakta yürürken bile bu tür bir 'hikayesi' olan insanlarla karşılaşma ihtimalimiz o kadar yüksek ki.
İlla birileri çocukken aile içi cinsel tacize uğramıştır.En acısı da size gözyaşlarıyla bunu anlatır ve ne yapacağınızı şaşırır, eliniz
ayağınız birbirine karışır.Dumura uğrarsınız..Ağlayamazsınız bile.
İnsanlar her eylemleri ile imtihanın özü olan iyi-kötü savaşında taraflarını belli ederler.Kuran'ı referans alırsan eğer, Toplumun çoğunda 'iyi eylemler' ağır basarsa bu toplumlar medeni olur ve o toplumdakiler için 'cennet bahçeleri' vardır.Kötü eylemler ağır basarsa 'ilkel' olurlar onlar için dünyada da ahirette de 'helak olurlar'.Son tahlilde şu söylenmeliydi yazında,ahlak; bize dinlerin getirdiği değil de 'insan olarak özümüzde var olana yabancılaşmanın götürdüğü birşey'. Tıpkı kapitalizm gibi.Bilinçaltımız bir kere esir olmuş 'kar-zarar' hesabına. Bu hesabı da en iyi tüccar 'dindarlar' yapıyor yazık.
Senin eleştirdiğin tasavvuf,insanların kendini yani özünü 'iyi'leştirmeye, 'heva-heves' esiri olmalarını engellemeye en yakın duran ve bana göre 'Biz'e en yakışan inanma biçimi'.Senin bir önceki yazında bir çırpıda silip atmaya çalıştığın şey aslında kurtuluşumuzu betonlamak sikko.Abuk subuk ritüeller yok mu var.Bunlar zaten her yerde var.Adam Şii camiinde kendini patlatıyor 15 kişiyi 'Allah'a kulluğunu eda ederken parça parça ediyor.Bunu da birtakım dini referanslar ile yapıyor ve cennette onu bekleyenleri düşünüyor.Ona herkes mürted,rafizi,münafık.Ama özünde insan 'iyi'ydi.Her can yaşamak istiyor.Benim iki yaşındaki kızım da, Halep'den kaçan mülteci kardeşimin çocuğu da gözlerinde sadece 'yaşamak istiyorum' diyor.Yaşamak! Can Yücel'in dediği gibi, 'herşey sende gizli'.ama bunu keşfetmek gerekir,bazen sabırlı bir rahle-i tedrisat ister.Konuyu dağıtmak olmasın ama Atatürk de bunu silip atmak istedi, niyet iyiydi başta, hurafelerden arındırmak, dinin gerçeklerini herkesin anlamasını sağlamak ama sonuçta vardığı yer, 'seküler bir müslüman toplumun kafa karışıklığı' işte.'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,fendir.' denmiş gerisi de..siz getirin işte. Kendimize de küfremeyelim istersen, önce anlamaya çalışalım.Ben seni 2 aydır okuyorum, halis niyetini anladım ama sen de Miskin Yunus'u bir anlamaya çalış 'Bir gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil' diye neden demiş.Kanadalı-Amerikalı ablalardan önce Rumi'yi. veya Molla Camii'yi.Veya yerden yere vurulan Mutezile'ciler neden çırpınıp durmuş 'külli irade ayrı -cüz i irade ayrı' diye.Mutezile alimlerini.Hüseyin Atay'ı.veya Ali Şeriati'yi mesela.Aliya İzzetbegoviç'i.Sonra İyi-Kötü mü demiştik o zaman 'Assisili Aziz Francis'i. onu da anlatan Kazancakis'i.Beraber anlayalım.Ne öğretecekler bize.İlim mi dedik İskenderiye'li Hypatia'yı. Malebranche söylesin so olarak: 'Belki bunlar bizi yabancı diyarlara götürmeyecek ama toprağımızda yabancı kaldığımızı gösterecek.' O toprak aslında kendi özümüz olsa da 'özlemişim be' dedirtip kendi kendimiz kucaklamamızı sağlayacak.Aleyküm Selam.
Kardeş madem insan'ın yok olduktan sonra çocuk, aile, soyunun devamı vs. pek bir önemi yoksa ve sen bunu söylüyorsan atalarımız çanakkalede, kafkasyada, suriyede, ırakta, yemende, mısırda, niye savaştı? Madem umurlarında değil, gözünü kırpmadan çanakkalede niye ölüme koştu? Bunu da mantıkla açıkalayabilecek misin? O insanlar ki şehidlerin tek düşüncesi vardı, vatan.. ve onun üzerinde yaşayan milleti. Sen nietzsche'nin götünden element uydurduğunu söylüyorsun da sen sana göre açıklamaya çalıştığın gelecek için insanların nasıl düşünmesi gerektiğine hükmettiğin düşünceleri götünden uydurmuş olmuyor musun?
YanıtlaSilBak kardeş, düşüncelerinin nerdeyse % 90'ına katılmakla beraber, bazen kendi içinde itilafa düşüyorsun ve bazı noktalarda eleştirdiğin ve ağıza alınmayacak laflar ettiğin kişilerin yaptığının ve söylediğinin aynısını belki farkında olarak belki de olmayarak söylüyorsun. Bak hep sen konuştun biraz da ben konuşayım: insan beyninin yapısı öylesine karmaşıktır ki işleyişi çok yönlüdür. Bunu onlarca kuram kendince açıklamaya çalışmıştır. Davranışçılar, bilişselciler, varoluşçular, hümanistler, gestaltçılar, psikolinguistik kuramcılar hatta psikoseksual akım. Şimdi nereye gelecem, senin bahsettiğin gibi insan düşüncelerine, davranışlarına veya ahlakına etki eden bir değil birden çok unsur var dıştan gelen uyarıcılar(çevre), insanın önceki bilinçli yaşamı, kendi beyin yapısı (genetik faktör), bilinç öncesi ve bilinç ötesi ki bu konuda bilgili olduğunu düşünüyorum vs. bu unsarların hepsi aynı anda etki eder davranışlara ki bazı insanlarda bu unsurların bazıları baskın bazıları sönük kalır yani insandan insana bu unsurların gücü değişir hatta davranıştan davranışa bile bu oran değişir. Lakin sen insan düşüncelerini, ahlakını vs tek bir kural ile açıklaman çok sığ bakmak olur..
YanıtlaSilİşte senin anlamlı temele dayanmıyor dediğin bu unsurların tabiki dini temeli var hatta en büyük oran dine aittir lakin insanın genetik kodlarında, önceki yaşantısında ve çocukluk dönemindeki aile telkini ve çevre de bu açıklanamayan unsurlara etki ediyor. Ben öyle inanıyorum ki ahlak insanın genetiğinde bulunan ve Allah tarafından insana verilen doğuştan da temel alan bir olgu.
YanıtlaSilHa bir yere daha değinelim, evet dine inanmayan ama empati yapan biri ahlaka uygun davranmasını açıklarken bir gün benim başıma gelir düşüncesini söylemişsin. Doğru biraz sikindirik bir düşünce. Hatta pragmatist hatta saf çıkarcı bir düşünce ki burda zaten koptun ahlaktan. Bu konuda insan empati yaptığında yaptığı kötü şeyden dolayı sıkıntı duyar bu duygu karşıdakine verdiği ızdıraptan dolayı ızdırap duyar bunun temelinde büyük oranda bu vardır. Tabi bu her insan için genellenemez. İşte tam burada yine doğuştan gelen ve insana verilen iyi meziyetlerden vicdan vardır.
YanıtlaSilI) Hayatın anlamı, nedeni vb. gibi sorunlar tamamen insani hezeyanlardır. 12 yaşından bu yana evrenin ve hayatın anlamsızlığını kabul eden bir kişiyim. Evren akıp gidiyor. İlahi ya da insani bir kaygısı yok. Ne oluyorsa o oluyor. Ancak tarih boyunca insanların anlam arayışı da yadsınamaz bir gerçektir. Sorun şu ki: insanın kendine bir erek, amaç, ideal araması bunların var olduğu anlamına gelmez. Kimi insan hayatın bir anlamı olduğunun ve ahiretin var olduğunun sağlam kanıtı insanlardaki bu anlam ve ebediyet isteğidir. Tamamen saçma bir kanıt... Benim bir kızı sevmem ve onun için dünyaya geldiğimi düşünmem ne kadar abartılı ve saçma bir düşünceyse ebediyet istememin ebedi bir hayatın varlığının kanıtı olamaz. Vardır yoktur. Onu başka türlü kanıtlamak veya çürütmek gerek. (Bu açıklamam "vermek istemeseydi, istemek vermezdi" sözünün eleştirisidir.)
YanıtlaSilŞimdi gelelim adalet arayışı ve talebine... Hacı dünyada ve ahirette insanın kafasındaki adalet mümkün değildir. 43 yaşındayım, bugüne kadar ihtilaflı durumdaki insanlardan haksız olduğunu düşünen hiç kimseye rastlamadım. Herkes kendinin haklı olduğuna inanır ve tüm insanların da buna inanmasını ister. Peki, hukuk ve adalet dediğimiz mekanizma nasıl işler? o dönemdeki insanların çoğunluğunun ya da güçlülerin kanaatine göre oluşur. Sikko’nun çok beğendiğim illuminati analizlerinde belirttiği gibi dünyayı belli aileler yönetir ve hukuk bunların isteği doğrultusunda oluşur. Önceki yüzyıllarda da başka insanlar ve toplulukların isteği yönünde oluşmuştur. Ama bazen bu güçlü ailelerin aleyhine genel toplum düzeninin devam etmesine yönelik bu aileler ve güçlü kliklere de cezalar verilir. Bu genel hukuk izahımla çelişmez.
Bankalar ve devletler (İslami olduğu kabul edilen devletler de seküler devletler de bu devletin içindedir) insanları soyarlar. Ama sen hırsızlık yaparsan cezalandırılırsın. Devlet gider savaş yapar milyonları öldürür. Şerefli savaş, cihat, gaza vb denir. Sen gider birini öldürürsün katil olursun. Devlet gider yendiği ülkeyi yağmalar, ganimet alır (modern savaş hukukunda savaş tazminatı denilir) sen yaparsan gaspçı olur daha çok ceza alırsın.
Gelelim ahlak anlayışına (elhamdülillah ya da ra'ya şükürler olsun 8 yıldır ateistim. :)) Ahlak anlayışımı buna göre değerlendirin diye söyledim. Yoksa utanılacak ya da övünülecek bir durum değil) Öyle modern toplumda söylendiği, ya da bizim artık duya duya kanıksadığımız gibi "yaşam kutsaldır. Hırsızlık ve yalancılık ayıptır. Kul hakkı çok önemli. Anayla bacıyla yatılmaz. Çok günahtır" gibi genel ahlak kurallarının kaynağı ne ilahidir. Ne de aşkın insani ve reddedilmez değerlerdir. Toplum yapısı ve ilişkiler başkalaştıkça bu değerler de değişir. Gider savaşır senle kişisel hiç bir kavgası olmayan insanı öldürürsün hayat o zaman kutsal değildir. Milyonlarca sineği ilaçla öldürürsün hayat kutsal olmaz. Yaşadığın yerde fareye, yılana, hamam böceğine hayat hakkı tanımazsın. Babanı öldüren ayının peşine tüm köy düşer buldukları tüm ayı ve domuzları öldürürler hayat kutsal olmaz. Savaşta yendiğin insanların malını mülkünü karısını kızını gasbedersin hırsız ve gaspçı olmazsın. Demek ki aynı toplumda yaşadığın insanlara karşı ve toplum düzenini bozan; hırsızlık ve gasp, adam öldürmek ayıp ve suçtur.
II) Bugün babalar kızlarına başlık isterse çok ayıp karşılanır. Ama bu topraklarda daha kırk yıl önce tüm babalar başlık alıyordu ve almamak çok ayıptı. Neden şimdi tersi ayıp toplumsal ilişkilerimiz ve yaşam tarzımız değişti. Başlık parasını çok ayıp gören dindar, ateist, seküler her kimse topçuların bonservis alınmasını ayıplamaz. Neden çünkü toplumsal ve ekonomik temeli var. Bir kulüp bir topçuyu 12-13 yaşında alır yetiştirir. Yıldız yapar. Başka bir kulüp bu topçuyu isterse yapılan bu masrafların karşılığı olarak bir bedel istenir. Çok saçma mı? Hayır. Peki 15 yaşına kadar besleyip büyüttüğü masraf ettiği kızı tam tarlada, bağda, bahçede işe yarayacak iş gücü haline geldiğinde elin oğlu gelip babasının evinde bedava işçi yapmak için kızı istediğinde başlık istenmesi kadının mal olarak görülmesinden kaynaklanmıyor. 15 yıllık masrafın karşılığı olarak alınıyor. Bugün neden başlık parası çok ayıp? Artık kırdan çok kentlerde yaşıyoruz. Evlenen kızlar gidip oğlanın ailesine işçi, hizmetçi olmuyor. Hatta kız çalışmıyorsa kızın geçimini de sağlıyor. Ayrıca başlık verilmesi çok saçma :)
YanıtlaSilŞimdi gelelim ensest gibi netameli konuya :) Sikkoya bu konuda katılıyorum. Ateist bir insan kimseye zararı olmayan bir konuda bir ateistin ahlakçılığı kabul edilir bir şey değil. Ancak bu teorik olarak böyle. Pratikte her insan bir toplum içinde ve onun koyduğu kurallarda yetişir. o nedenle bizim çoğu değer yargılarımız bu toplumda oluşur. 35 yaşına kadar domuz etinden tiksindirilmiş bir kişi olarak dini hiç bir yasağa inanmama rağmen hala domuz eti yemiyorum. Eşcinselliğin günah olduğuna inanmıyorum ama eşcinsel ilişkiyi arzulamıyorum. Aynı bunun gibi ensest ilişki de bize ters hacı :) Haa hep mi böyleydi. Hayır, tevratta İbrahim peygamberin kız kardeşiyle (Sara) evli olduğu yazılıdır. Muhammed peygamber evlatlığı Zey'din boşandığı kadınla evlenir. Lut kızlarıyla yatar kızları hamile kalır. Âdem’in çocukları birbirleriyle ilişkiye girer vb. Dini metinlerde ensest yaygındır. Sanıldığının aksine ensesti engelleyen dini kurallar değil toplumsal kurallardır. Bugün dini açıdan sorun olmasa da Trakyalılar kuzenleriyle, akrabalarıyla hatta komşularıyla bile evlenmezler. Öte yandan Hindistan’da, Tibet ve Nepal’de çok kocalı evlilikler yapılmaktadır. Gayette ahlaki bulunmaktadır. 4-5 erkek kardeş bir kızla evlenip çocuk yapıyorlar :) Adamlar tren yapıyor :) (Şaka tabi ki kendilerine göre bazı kurallar içinde ilişkiye giriyorlar) Tarihte değerler ve toplumsal düzen hep bizim bildiğimiz gibi çekirdek aile ya da daha genişi klasik aile şeklinde gelişmedi. İnsanlar ilkel dönemde çocuğun oluşmasında babanın rolünü de hemen idrak etmediler. Toplum klanlar şeklindeydi. Klandaki erkekler klanın kızlarıyla ilişkiye girerse endogami, başka klandan kız alır ya da erkek alınırsa (döl almak denir) egzogami denir. Bizim anladığımız anlamda aile sonraki aşamalarda oluşan ileri bir aşamadır. (ileri sözcüğünü toplumsal yapının ve ilişkilerinin karışık hale geldiği bir aşama olduğu için kullanıyorum.)
III) Özet olarak kıssadan hisse bugün ayıp dediğimiz ya da kutsal dediğimiz konular her zaman böyle değildi. Tanrı böyle dediği için de ayıp olmadı. Öyle olsaydı kuranda açıkça kölelik çok ayıp ve günah derdi. Dememiş, diyememiş. Çünkü o toplumsal düzende ayıp olamayacak kadar zorunlu bir durumdaydı. Kız çocuğa erkek çocuğun yarısı kadar miras verilmiş. Toplum çünkü hazır değil. Ama o dönemin Araplarınca ayıplanan evlatlığın boşandığı kadınla evlenmenin sorun olmadığı konusunda ayetler gelmiş. Ki bunu ayıplayan müşrik (!) Araplar babaları ölünce karılarını miras olarak alabiliyormuş. (Bu konuda net bilgim bulunmuyor. Ama var olması beni üzmez de sevindirmez de)
YanıtlaSilDini metinlerdeki bu tür ensest hikâyelerden yola çıkarak dini kimlikleri eleştirmiyorum. İbrahim’in bacısıyla evli olması, Lutun kızlarıyla yatması, Muhammed’in geliniyle nikahlanmasını kınamıyorum. Söylemek isteğim bugünün değer yargılarıyla dünü anlamak zordur. O günkü yapıyı çözümlemek ve anlamaya çalışmamız gerekir. Bu bilime antropoloji diyoruz.
Hiç bir şeyin anlamı yoktur. Ancak insan anlam vermeden yaşayamaz. Bu anlam verme çabası dinleri ve felsefi eserleri meydana getirmiştir. Anlam verme çabası zihinsel olduğu gibi fizikseldir de... Bizim algıladığımız dünya mutlak değildir. Hiç bir maddenin rengi yoktur. Işık sayesinde beynimizin algısı sayesinde renkleri algılarız. Beyaz olduğunu bildiğimiz duvarı mor ışıkta beyaz değil mor görürüz. Havadaki bulutları koyuna, insan yüzüne vb benzetiriz. Gece rüzgârda sallanan dalları canavarlara benzetiriz. Yani anlam verme çabamız hiç bitmez. Zaten bitmemelidir de... Hayatta kalmamızı buna borçluyuz. İnsan doğada bu sayede ayakta kalmıştır. Ne pençemiz, ne güçlü dişlerimiz ne de sağlam kürkümüz var. bizi hayatta tutan bu anlam verme ve anlam arama çabamız. Onun ötesinde bir şey değil. İnsan çok yüce, ulu, kutsal, tanrının vahyine mazhar inanılmaz bir varlık da değil. Kendimizi çok abartıyoruz. Evreni yaratan bir tanrı olacak ve o tanrının tek derdi insanların kiminle yattığı olacak. Lut kavmi eşcinsellik yapıyor diye yerin altını üstüne getirecek. Bugün Hollanda’da aleni evleniyorlar. Tık yok. Ama yarın deniz yükselip Hollanda su altında kaldığında işte cezalarını çektiler denilecek :) Hollanda su altında kalana kadar binlerce Müslüman ve Hıristiyan coğrafyada yüzlerce sel baskını, kasırga, deprem ve volkan patlaması yaşanıyor :) Ayrıca bu kadar kudretli bir tanrı neden ve niçin adil ve sevgi dolu olsun? Ne mecburiyeti var? Senin tarlanı zorla istimlâk ettiler diye neden devlet yetkililerini cezalandırsın? Belki de çok matrak bir tanrımız var :) bizim saçmalamızdan büyük keyif alıyor. Bizi izlerken eğleniyor :)
Neyse Sikko kaynataya selam. Dostum yazılarını heyecanla takip ediyorum.” İnternetten copy-paste yapıyor. Bi halt bilmiyor” diyenler halt etmiş. Bu bilgilerin tamamı nette olabilir de; bir bağlam çerçevesinde araştırıp derleyip insanları bilgilendirebiliyor musun? Hayır. Yürü git o zaman...
Küfürlü üslubuna hastayım, vazgeçme (ben yazılarımda küfür kullanmam. Alışmamışım.) Sana yakışıyor. Çok yerinde ve güzel kullanıyorsun. Allahın selamı ve selameti üzerine olsun. Umarım inandığın gibi bir tanrı ve ahiret vardır.
Kısa bir not: Ahlakın yaradılışımızdan geldiğini, tanrının da bu fıtri kuralları vazettiği, başka türlüsünün zaten mümkün olmadığı iddia edilir. Peki bu savunanlara soruyorum. Ekmek neden kutsaldır? Yere düşünce alınır? Bilerek üzerine basılmaz? Nimettir diyorsanız domates de, patates de, hurma ve incir de nimet. Onları çiğneyip geçtiğinizde ekmeği çiğnediğinizde duyduğunuz acı ve vicdan azabını duyuyor musunuz?
YanıtlaSilHalbuki ekmek çiğnenmez, yere düşünce alınır. Ekmek kutsaldır diye tek bir ayet yoktur. Vettîni ve'z-zeytûni ve Tûr-i sînîne ve hâzel beledil emîn.(Tin Suresi 1-3) diye ayet varken ekmekle ilgili Yusuf suresi 36. ayette ismi geçer. O olayda da pek güzel bir şeyi tarif etmez. Buna rağmen Ateistinden müslümanına bu coğrafyada ekmek kutsal kabul edilir. Neden? Çünkü daha kendimizi bilmeden önce büyüklerimiz ekmeğin kutsallığını öğretir bize...
3 yaşındaki çocuklar bile ekmeği çiğnerse çarpılacağını bilir. Ama inciri çiğnerse sorun olmaz. Belki şık olmaz ama allah seni bu yüzden çarpmaz. Halbuki ekmek insan yapımı incir, zeytin, hurma doğadan doğrudan allahın nimeti olarak bize gelir.
Çünkü buğday ve ondan yapılan ekmek biz de önemlidir. Belkide binlerce yıl açlığımızı gideren tek şeydi ve israf edilmesi hoş görülemez nimetti. Ekiminden, biçimine, hasatına, öğütülmesine, pişirilmesine kadar onlarca kişinin emeği vardır onda...
Ekmeğe saygı tanrının nimetine saygı değil emeğe ve bizi açlıktan koruyan bir varlığa saygıdır. Ama kuranı anlayarak bir kere okumayan insanımız bunu kuranın temel emri sayar.
Kırdan uzaklaştıkça, ekmeğin soframızdaki yeri azaldıkça bu değer de kaybolup gidecektir. Metropol hayatında ekmeğe saygının azaldığını gözlemliyorum.
Kaynataya selam :)
'Hele hele Türk ateistlerinin ensest ilişkiye karşı gösterdikleri tepki, batılı ateistlerden daha da serttir.'
YanıtlaSilÇünkü ahlak/etik, töre/gelenek'ten türemiştir. ve gelenek dendiği zaman türkten bahsediliyorsa yabancının esamesi bile okunmaz.
http://populerkulturcoplugu.blogspot.com.tr/2015/07/sadece-kuran.html
YanıtlaSilKanka ilk defa bi yazını sonuna kadar okuyamadım, kusura kalma.
YanıtlaSilDeğindiğin konuya gelince, zaten bilinçli bir müslüman her konuda olduğu gibi bu konularda da açar Kuranı okur ve gerçeği öğrenir. Kuran da bu konular açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir.
Ensest ve eşcinsellik patolojik hastalıklardır, tedavi edilmeleri gereklidir. Bu konular felsefenin konusu olamaz.
Müslüman olmayan kişi zaten bu yazdıklarını anlamak için okumaz, sırf nasıl muhalefet ederim diye düşünür. Zaten bir insan Kuranın okuyup ta Müslüman olmuyorsa onu pekte ciddiye almamak lazım.
Bilinçsiz müslüman; işte bundan kork. Müslümandır ama açıp Kuran ne der diye okumaz. Çünkü onun gözünde Kuran okunup anlaşılacak bir kitap değildir. İşte laf anlatmaya çalışacağın grup bunlardır.
Neyse kanka demem o ki, Kuran öyle büyük bir hazinedir ki okuyup anladıkça insanın beyninde bombalar patlatıyor kalbine acayip huzur veriyor.
şunun ilk 10 dk bi dinleyin la
YanıtlaSilhttps://www.youtube.com/watch?v=-ucq610dbQ8
Neden dini metinlerde anaya babaya hürmet edin, akrabayı kollayın, komşunuza yardım edin, yetim malı yemeyin diye emirler vardır da; çocuğunuzu sevin, şefkatli olun, onları besleyin aç bırakmayın diye emirler bulunmaz? (sorunun cevapları hakkında tahminlerim var ama kesin cevabı ben bilmiyorum.)
YanıtlaSilBro guzel yazmışsn fakat nietzscheyi haksız gömmüşsün.Zaten adamın yapabileceği en iyi açıklama o aksi takdirde hak din kitabı olan Kuranı okuması gerekiyordu zaten kendide vahiy olunan yani insanların bilemeyeceği bu bilgileri kendi bilemeyeceğine göre.Şöyle bi laf var hiç ölmiyecekmiş gibi bugün için yarın ölecekmiş gibi ahiret için yaşa diye nietzschede ölüm sonrasıyla ilgilenmemiş direk yaşamla ve nasılıyla ilgilenmiştir,yapabileceğide zaten bu,sadece yaşamla ilgili olanı bulduktan sonra bunu ölüm sonrasıyla ilişkilendirmeye çalışması saçma ve tutarsız olmuştur bu sadece hiç ölmiyecekmiş gibi bugün için yaşayının baz alabilmesinden ve bunu cümlenin devamını kapsatmasına çalışmasından dolayıdır zaten olaya böyle yaklaşmasının nedeni herşeyde bi kesinlik ve diyalektik arayan hristiyan ahlakını schopanhauerden miras kalan istence karşı düşman bulmasıydı zira öyleydi de.İstenc kelimesi istemekten geliyo yani canlıların bişeyi yapmayı istemelerinin sebebi olan şey hayvanların mal mal oturmak yerine bişeyler yapıyor olmasının sebebi diğer değişlerle temel dürtü,yaşam enerjisi,libido heh işte bunu kötü sayan ahlakı çürümüş bulmasından mütevellit toptan reddetmiş dolayısıylada içinde ölümden sonrasıyla alakalı insanın nedeni ile ilgili olan tutarlı ahiret inancınıda reddetmiş olmasından(hristiyanlık içindeki az doğrudan biri).Bunu reddetmemiş fakat yaşamı reddetmiş ve bu istenci kötülemiş olan sokratesten sonraki felsefenin %90 ını oluşturan ahlakçı tayfa bu yaşama bi bok katamamış olmakla birlikte düşünmeninde yolunu tıkamıştır.Hacı bide güç konusunu çok yanlış anlamışsın aslında tutarlılığı var ama anlatayım.Mesela hayvan belgesellerinde iki erkek aslanın bir dişiyi elde etmek için ölümüne birbirine dalması dişininde bu vahşeti kenarda keyifle izlemesini sonunda kazananın dişiyi kapmasını nasıl garipsemiyosak insanlar içinde bu geçerlidir yalnız insan aynı zamanda düşünebilen bir canlıdır dolayısıyla benzer bir örnekteki vahşeti insan kaldıramayacaktır kendini düşünücektir çünkü düşünebilen bir canlıdır hem ölme riskini göz önüne alamayacak hemde eğer karşısındakini öldürürse bunun onda yarattığı vicdan azabı gene kendine ağır gelecektir bunun yerine o güç göstergesi ilk zamanlar kişinin avladığı hayvan sayısı vb. olurken günümüze farklı şekillerde tesir etmiş ki böylede olmak zorunda ama günümüzde güç kavramı diyince akla hemen para,nüfuz gibi şeyler geliyo aslında bunlarda bi anlamda güç ifade eder fakat sağlıksız ve nevrotik anlamda çünkü mesela babadan zengin bi adam parasıyla böbürlenip burnu havadalık yapıyorsa bu kibirdendir çünkü para onun şansına onundur ve bu bi özellik veya yetenek değildir asıl güç içsel güçtür yani beynine hakim olabilip hükmettiğin kendini her konuda aşabildiğin,zorlayabildiğin bişey yaratma potansiyelini sonuna kadar kullanabildiğin dolayısıyla kişinin savaşı gene kendiyledir zaten ++
YanıtlaSilmedeniyet böyle gelişir zaten erkek kadına ulaşmak için istencinden ötürü bişeyler yapar buluş,icat,bina filozof olur ressam olur müzikle uğraşır ama tam anlamıyla kendini vererek çünkü yaratılışı gereği böyledir.Kadın ise böyle bişeye ihtiyaç duymaz hayatı boyunca tüm ilgi alanı karşı cinstir birşeye tam anlamıyla kendini veremez felsefeye,sanata eğer yapıyorsa bile bu sadece karşı cinse göz boyama içindir çünkü ihtiyaç duymaz yaratılış gereği yaratılış hikayesinde de havva ademden yaratılmıştır hatta bazı yerlerde kaburga kemiğinden der dolayısıyla yakın zamandada hiç sevmediğim uğur ışılağında dediği gibi kadın tabi olur varoluşunu erkeğiyle tamamlar.Öbür türlü schopanhauerinde sorduğu gibi niçin hiç kadın filozofun veyahutta kayda değer sanatçının(gerçek sanatçı)çıkmadığını bana açıklayın istisnalar tabiki kaidei bozmaz.Zaten böylede olunca kadın erkek eşit olamaz sadece denk olur.Buda şopi abimizi derinden sarsmış ve dünyanın olası tüm dünyaların en kötüsü olduğunu söylemesine neden olmuş dediğin gibi zaten öleceğimiz bu dünyada herşeyin boş kötü ve adaletsiz olduğunu düşünüp tam anlamıyla nihilizme düşmüş yani istememeyi istemiş yalnız hristiyan ve türevlerinin yarattığı nihilizmden farkı bilinçli yani herşeyi görüyo ve biliyo fakat bişey yapamıo yapmıo oluşu hristiyan nihilizminde ise istenc zaten kötü ve yok edilmesi gereken bişey(tasavvuftaki gibi)onlar kurtuluş belleyip bu nihilizme düşüyolar bide tabi modern insan var seninde tabirinle saçma insan ölmeden mutluluğa ereceğini sanan mutluluk arayışındaki insan bu insanlara direk çevremizdeki herkezi katabiliriz işte nietzsche burda devreye girio ve dio ki Mutluluk hedef değildir. Tersine kudret duygusu hedeftir. İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek, yaratmak istemektedir. O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir yani amaca güç istencini koyuyo ve cidden insanlığa bi amaç sunuyor.O zaman sana şunu sorayım sence hiç islamiyetin ulaşmadığı yada her kavme bir peygamber gönderilmiştir dersen islamın tahrif edildiği unutulduğu yaygın olmadığı ulaşamadığı insan topluluklarının bi amacı yok mu hayvandan farksız mı?Nietzschenin şu lafında(insanlığın içinde müthiş bir güç, kendini deşarj etmek ve yaratmak istemektedir." Buna göre insanlıkta dahil olmak üzere her canlı, kudret için yaşar ve yok olur. Kudretin ise yegane yolu, yaratmaktan geçer. Değer yaratan, değer yıkan ve zamanında ölmesini bilen bir yaratıcılık!) Güçten kastı burada yaratıcılıktır.Neyse çok uzadı şunuda diyim istenci reddetmek nihilizme götürür psikanaliz Nusret Kayadan dinlediğim anekdota göre hastası gelir ve doktora depresyonda olduğunu söyler doktor neyin var diye sorar adamda yaşamak istemiyorum der doktor başta anlayamaz derdini seanslar geçtikçe adam açılmaya ve anlatmaya başlar en sonunda adam doktorun kulağına fısıldar ve sex yapmak istemiyorum der.İşte burdaki gibi bunu yok sayamayız ama aslında gerçektende bu kötüdür gariptir nedensizdir acımasızdır fıtrattandir hepsinin nedeni trajik insanın trajediside bundandır tiyatro böyle doğmuştur ve ilk olarak bu trajediyi anlatır.Bu hayatta mutlu olamassın zira mutluluk anlıktır ancak kahraman olabilirsin ki buda tüm bu boku bilip inadına yaşayıp bişeyler yapıp yaratmaktan devinim oluşturmaktan geçer bu etken nihilizmdir.Ünlü fransız yazar Jean Baudrillard'ında dediği gibi yeni çağı etken nihilistler kurtaracaktır hade eywallah.
YanıtlaSilŞunu inceleyin agalar.Maykıl ve türevleri hakkında.
YanıtlaSilhttp://populerkulturcoplugu.blogspot.com.tr/2015/07/sadece-kuran.html
Ayrıca ahlaklada alakalı şunları söyleyebilirim nietzschede ahlaki kurallar yoktur bir olayın ahlaki yorumlaması olabilir ama burda madem kesin bişey yok yorumlamaya bağlı o zaman koyver yorumlamayı diye bişey söz konusu değildir zira yorumlama sonucu hareketin erdemli erdemsiz faydalı faydasız veya iyi kötü olduğu anlaşılabilir.Buna Kurandaki hz hızır olaylarını örnek verebilirim çünkü olaylar grift ve içinden çıkılması zor haller alabilir genelde de alırda zira bana göre Kuranda da bu tür genellemeler yapılırken(hırsızlığın kötü olduğu veya zinanın)bu tarz dar kullanılmaz içinde hatrı sayılır derecede akıldan bahseden bir kitapta bu zaten yaparsan yüksek ihtimal yaptığın kişi ve dolayısıylada kendin için hayırsız olucaktır dolayısıyla cezalandırılacaksındır mesajı verilir ama tabi ki bir insan mecburiyetten hırsızlık yapmak zorunda kalıp daha hayırlı bi işe sebebiyette olabilir.İşte bu düşünce hristiyan ahlakınca böyle değildir çünkü akıl devre dışıdır skolastiktir. Neyse şimdi işi biraz derinleştireyim nietzscheye göre kötülük zayıflıktan doğar ve gücün tatmin edilememesinden ortaya çıkar şahsen katıldığım fikre ek olarak ülkemizde pek tanınmayan türkiyenin ilk psikanalisti Nusret Kaya nın kuyruk bilimi tezinden bi referans veriyim.Buna göre insanın özü beyin ve omuriliktir(kuyruk)zaten birdir ayrı parçalar değillerdir,bunun kanıtıysa insan beyinden veya omurilikten bir zarar aldığında iyileştiremez diğer heryeri beyin ve omurilik sayesinde onarabilir(tabi onarabilinecek durumdaki).Şimdi buna göre insan yaşam enerjisini kuyruk sokumundan alır ve ordan aldığı enerjiyi omuriliğinden beynine çıkartır,bu bilime göre doğru enerjiyi yani Allahın helal kıldığı enerjiyi ak kanal dediği erkeğin penisten kadınında vajinadan aldığı enerjiyi beyne çıkartması lazımdır.Erkekte penis yada anal yoldan alınabilen enerji kadında rahim,klitoris,vajina ve anal yoldan alınabilir.Bu noktada ak siniri çalıştaracak olan sadece penis ve vajınadır(nusret kayanın kutsal kase dediği).Diğer kanallar kara sinirden ve bağırsaktan beslendiği için kara enerjiden gücünü alır ve savaşçı olur der.Hatta tüm savaşların nedeninin bu olduğunu kara sinirin savaşçı ve kibirli olduğunu söyler.Hatta dahada ileriye giderek davincinin şifresinde direk bundan bahsedildiğini rab ışığını kadınların kutsal kasesinin dibinde sakladı kim bulacak diye beklemektedir ve hristiyanlık kadının kutsal kasesinden korktu ve onu sakladı kötü gösterdi diye alıntılayarak destekler.Ülkemizde kadınların %90 ının kibele yani enerjisini rahimden alan geri kalanınında amazon yani klitoristen alan erkekleşmiş(klitoris erkek cinsel organının kadındaki gelişmemiş hali)kadınlar olduğunu ve hepsininde nevrotik olduğunu iddaa eder dolayısıyla enerjisini rahimden alan kadınların eşlerinide çocuğuymuş gibi sevmelerini çocuk alt beyinli kalmalarını sağladıklarını söyler buda büyüyemeyen çocuk alt beyinli toplum anlamına gelir karşısına da amazon olmuş kadınların erkekleşmesi konur iki yanlışın bi doğru etmemesi bu paradox gibi olan diyalektiğin bozulmaması çok büyük problem teşkil eder zaten bu aslolana ++
YanıtlaSilinsanın istencindeki temel amaca karşıtların çatışmasından oluşan dünyada (-)(+)olan ve yaşamın kendisini oluşturan enerjiye engel teşkil eder.Bunu istemek insanın fıtratındandır ve bunu istemiyor olmak ya bilgisizlikten yada karşı gelmekten dolayı olur.İşte bu en büyük amaca karşı insanın kendine yaptığı herşey günahtır çünkü kendini engeller oysa yaratılan herşey nimettir fakat bazıları buna engel olur mesela haşhaş bir nimettir ve insan bunu istemelidir de hatta elinde olsa devamlı içmelidir fakat bu asıl amacı baltalar insanı bağımlı yapar ayyaş yapar kendine güvenini kırar enerji birakmaz ve karşı cinsle büyük ihtimal şansı kalmaz öyle vurgeçten bahsetmiyorum hacet gidermek için değil kafasal ruhsal yada duygusal etkilemesi için işte bizdeki bu iredede en büyük gücümüz olan şey kudrete yönelik olmalıdır tabi ki en büyük kudret olan Allahın yardımıyla önerileriyle çünkü hayat aslında bir armağandır,bir amaç bir emel.Eğer ki bi insan kendini sevmiorsa başkasınıda sevemez aynı şekilde güçlü değil ve kendine hayrı yoksa başkasına da hayrı dokunmaz dolayısıyla herşey ilk başta kendisi içindir ve iyilik ahlak dayatırkende ilk olarak bunun bilinmesi yada farkında olunması lazım yoksa bi engellinin yanından geçipte engellinin duyacağı şekilde aa bak yavrum engelli yazık dikkat et çarpma olurmu demesinden çok engelliye başka herhangi birine nasıl davranıosa aynen öyle dawranması daha erdemlidir ama yavrusu olan kadının bu olaya yaklaşımı merhametli olmalıyız acımalıyız ön kabulündendir ve inan bu ordaki engelli çocuğu yaşarken öldürür.Şimdi geleyim başka insanlara yapılacak iyiliğe ya da kötülüğe bu tarz benime denk gelmişsindir ordaki kızların birbirini çekememesinede şahit olmuşsundur aslında orda onlar tüm hırslarıyla bi varoluş mücadelesi içinde bende varım demeye çalışıp altta kalmıyorlardı ve fırsatını bulduklarında rakip gördüklerini ezmek üstüne çıkabilmek için karşısındakini bitirmeye hiç saymaya benliğini kırmaya sarsmaya yönelik davranışlarıda bu yüzdendir ama hiçbiri birbirini ne bıçakladı ne kan davalık oldu ne tokat attı ne zarar verdi zaten böyle bişey yapsa dayanamasa tokat atmaya sus lan demeye kalksa bocalasa hem güçsüz olacak bazı zaaflarına yenik düşmüş olacak hemde karşılık veremiyen etkilenen başa çıkamayan olucak ve bu onu dahada üzecek yoksa içinden ne pis şeyler geçirmiştir küfürden tut ağzına ağzına vurmaya kadar heh işte ahlakta bize bunu yapmamasının birlikte yaşamayı sürdürebilmek için iyi olduğunu ve bu yegane amaçla olması gerektiğini söyleyip güç yarışını bi kenara koyar yok sayar tamam gene birlikte yaşamak için bu gereklidir ama asıl yapmamasındaki tetikleyici bu dürtüdür bunun yok sayılmaması ve en başa konulup herşeyin buna göre değerlendirilmesi elzemdir.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBiraz yukarıdaki arkadaşın söylediği söz tam yerine oturmuş:
Sil"Değindiğin konuya gelince, zaten bilinçli bir müslüman her konuda olduğu gibi bu konularda da açar Kuranı okur ve gerçeği öğrenir. Kuran da bu konular açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir.
Bilinçsiz müslüman; işte bundan kork. Müslümandır ama açıp Kuran ne der diye okumaz. Çünkü onun gözünde Kuran okunup anlaşılacak bir kitap değildir."
10/10
Bu ali denen zevat da 'aha bu son olcek daha da gelmem ;--;' deyip deyip 3 - 4 mesaj daha atmış hehehe. Dayanamıyıp kuduruyor herhalde, nefsine hakim olamıyor :^)
SilHadisleri savunanlar ....Buhari tüm mezheplerce sahih hadisçi kabul edilir..... e peki aklı başında hangi kadın bu hadislerde ki aşşalanmayı kabul eder de islama sadık kalır ????
YanıtlaSil) Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. [1995-6617-İbn Mace-1995/1993 c.17 s.218 /6617], [Buhârî-Müslim-Ebû Davud-Tirmizî-Nesâî] Bk. Kur’an-27/47 7/131
2) Namazın önünden kadın, eşek, siyah köpek, Yahudi veya domuz geçerse namaz bozulur. [2732-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [2743-[Müslim-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî-İbnu Mâce] [6237- Müslim-Ebu Davud-Tirmizi-Nesai-İbn Mace] Bkz. Kur’an-107/4-6
3) Erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz. [3299-Ebu Dâvud] Bkz. Kur’an-33/58
4) İnsanın insana secde etmesi uygun olsaydı, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.[3293-Tirmizî] Bk. Kur’an-27/24
5) Kadınların akılları kıt ve dindarlıkları eksiktir. [3307-Ebu Dâvud-Müslim-Buharî-İbnu Mâce] Bkz. Kur’an-39/18 4/1 49/11
6) Cehennemdekilerin çoğu kadınlardır. [5374-Buhârî-Müslim-Nesâî-Muvatta-İbn Mace] [2075-Buhârî-Müslim] Bkz. Kur’an-7/179 72/15 33/35
7) Cennette en az kadınlar vardı. [3309-Müslim] Bkz. Kur’an-7/179
8 ) Kadınlar sizin yanınızda esirler gibidirler [3303-Tirmizî] Bkz. Kur’an-4/1 49/11
9) Ey kadınlar, sizler cehennem odunusunuz. [3039-Buhârî-Müslim-Ebû Dâvud-Nesâî] Bkz. Kur’an-72/15
10) Erkek bebeğin sidiğini temizlemek için birkaç kez su serpin; kız bebeğin sidiğini temizlemek için çitileyin. [3506-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [3507-Ebû Dâvud] [527-6162-İbn Mace] Bkz. Kur’an-6/139 16/58 43/17
11) Oğlan çocuğu için birbirine denk iki kurban, kız çocuğu için bir kurban gerekir. [3970-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] Bkz. Kur’an-6/139 16/58 43/17
12) Erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım. [3308-Buharî-Müslim-Tirmizî] Bkz. Kur’an-4/1 49/11
13) Kadın bir günlük yola mahremi olmadan seyahat edemez. [2194-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-] Bkz. Kur’an-33/35
14) Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan muttali olur. [3443-Tirmizî]
15) Altın ve ipek, erkeklere haramdır. [3597-7071-Ebu Dâvud- Nesâi-İbn Mace] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23
16) Altın ve ipek iman eden herkese yasaktır. [143-Buhârî-Müslim-Ebu Dâvud-Nesâî-Buhârî-Müslim-Tirmizî-Ebu Dâvud-Nesâî-İbnu Mâce] [2159-Buhârî-Müslim-Tirmizî-Nesâî] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23