Selam kaynatasız.
Amacım kendi bildiklerimin en doğru olduğunu ispatlamaya çalışarak ego tatmini sağlamak değil, sadece birtakım basit mantıki ve felsefi çıkarımlarımı sana izah edebilmektir. Zira "anlaşılma ihtiyacı" öyle küçümsenecek önemsiz bir ihtiyaç değildir, besin ve solunum gibi biyolojik olarak hayatta kalmanı sağlayacak o "zaruri ihtiyaçların" hemen bir üst basamağında yer alır benim için. Ve maalesef üretmeyen, üretmeye gayret etmek yerine üreteni aşağı çekerek varlığını sürdüren, ilkesiz, tembel ve putperest insanlarla dolu bu dünyada ve özellikle bu ülkede, anlaşılma ihtiyacı bir lüks haline gelmiştir, en azından durum benim için böyle. O sebeple sana yalvarmıyorum ama senden çok rica ediyorum; beni anlamaya çalış. Savunma moduna geçmeden, rasyonel bir insan olmaya çalışarak düşün. Anlattıklarım ve anlatacaklarım yüzünden sana çomak batırıyor olsam da amacım sana zarar vermek değil, korkma. Kısacası o eli bi indir.
Konuya giriyorum, şimdi öncelikle şu aşağıdaki resme bir bak ve sen de o "başkaları adına utanma" hissiyatını benim gibi tüm şiddetiyle bir yaşayıver:
Şimdi Ateizm Derneği'nin bu tweet'inin altına "Allah sizden razı olsun, büyük sevap :))))" gibi ortalamanın sadece bir gıdım üstü zeka barındıran espriler yaparak twitter fenomeni olmaya çalışan ateist adamın müslüman versiyonu gibi, karşıt görüşte fakat aynı denyolukta espriler yapmak amacında değilim. Sana yemin ederim ki bu resme baktığımda benim hissettiğim şey sadece başkaları adına utanmaktır, bunu espri olsun diye söylemiyorum. İşin felsefi çıkarım kısmına girmeden evvel, kendi subjektif tecrübelerimden bir parça anlatıcam sana. İyi dinle beni.
Yaklaşık 5 sene öncesine kadar çoğunlukla ateist, katolik ve mistik kaynakları hatim ederek müslüman olmuş biriyim ben, ironik gelse de öyle. Bir insanın uykusu neden bölünür? Ya bir gürültüye, ya da birinin seni dürtmesi gibi fiziksel bir temasa maruz kalırsan uyanırsın. Veya ne bileyim ertesi gün çok stresli bir işin vardır, kabus görürsün, hava sıcaktır, sebepleri çoğaltabilirsin. İşte benim 5 sene önce gecenin ortasında uykularımdan uyanma sebebim, aklımdaki sorulardı. Ki sırf aklındaki sorular yüzünden uykusundan uyanan bu adam, İstanbul'da oturmasına rağmen 17 Ağustos depremine uyanamamış ve hâlâ da ertesi sabah uyanması gerekiyorsa muhakkak aynı evde yaşadığı kişiye kendini uyandırmasını tembih eden, çünkü havan topu sesine bile uyanamayan bir ayıdır. Neyse, gecenin 3'ünde gözümü açıyordum, gözümü açtığım anda aklımda en az bir, genellikle de birden fazla soru oluyordu. Bu soruların bir kısmı gün içinde meşgul olduğum şeylerken, büyük bir kısmı uykumdayken aklıma gelen, yani bilinçaltımın kustuğu şeylerdi. Bu sorulara karşı duyduğum cevap bulma isteği beni uykumdan uyandırmakla yetinmiyor, apar topar yataktan kaldırıyor, aklımdaki sorunun alanına göre ya bana bilgisayar başında mesai yaptırıyor, ya babamın kütüphanesini kurcalattırıyor, ya tanıdığım birini gecenin o vaktinde aramama sebep oluyor, ya da bunların birkaçını aynı anda yaptırıyordu. Eğer o gün normal insan taklidi yapıyorsam, gece vakti uyandırdığım kişiyle konuşmamı "ya kusura bakma seni de bu saatte uyandırdım ama...(şimdi burada "önemli değil" demesini beklediğim için susuyorum)" şeklinde samimiyetsiz bir kibarlıkla bitiriyordum ve genellikle bunu bile yapmıyordum. Çünkü benim sorularıma cevap bulmamdan daha önemli hiçbir şey yoktu.
Bu memnuniyetsizlikten doğan arayış arzusu, aynı psikopatlık derecesinde olmasa da hâlâ bende baki kaldı. O sebeple rahatlıkla diyebilirim ki ateistlerin, Hristiyanların ve mistiklerin argümanlarının büyük çoğunluğuna aşinayım. Teorik argümanlarına olduğum kadar, pratikteki hal ve tavırlarına da aşinayım ki şu yukarıda gördüğünüz Ateizm Derneği'nin "çorba dağıtıyoruz ve bunu bir dine inanmadan yapıyoruz heheheheh anladınız di mi olayı :))) ayrıca bu bizim normal halimiz hacı, hani "her çarşamba olduğu gibi bu çarşamba da böyle yaptık" diye belirtmemiz de ondan :)))))))" temalı paylaşımının mantığına da aşinayım. Internet'teki müslüman karşıtı Hristiyan kaynaklarda buna pek rastlamazsınız, fakat amatör ateist blog'ların benim gözlemlediğim kadarıyla belirli bir kısmında bir hayır işinin veya iyi bir aktivitenin duyurusunun yapıldığını görürsünüz. Katolik adam bu "iyi birisi olabilme"nin ispat çabasına girişmez, zira Allah ve ahiret inancı vardır, toplumunun yerleşik inancı da budur ve bu konuda kafası rahattır. Fakat ateist blog yazarı, sayfasının kıyısında köşesinde de olsa ufak bir "AIDS'e karşı bir imza da sen at!", "Kanada'da fokları öldürüyorlar :(" duyurusu yayınlar. Bunlar elbette "dine inanmadan da iyi birisi olabilirim" düşüncesinin ispat çabasına dayanan göstermelik işlerdir, altındaki psikolojik etmenin bu olduğunu anlamak için dahi çocuk olmaya gerek yok.
Gel gelelim benim daha önce gözlemlemediğim şey ise, bu "din olmadan da iyi birisi olabilme" ispat girişiminin bu kadar kendini küçük ve komik duruma düşürme pahasına yapılmasıydı. Hani eloğlu bu işleri öyle çok da göze sokmadan, daha klas bir şekilde yaparken, bizimkiler gitmiş yeni gelin gibi kendilerini ne kadar komik duruma düşürdüklerinin bile farkında olmadan yapıvermişler. Görünce dudaklarımdan üfleme ve gülme karışımı bir ses çıktı anasını satayım. Neyse, işin Türk ateistinin varoşluğundan ve saplantılı ruh hâlinden kaynaklanan bu kısmı üzerine daha fazla geyik yapmıycam, işin felsefi kısmına geliyorum.
Dine inanmadan da iyi ve ahlaklı birisi olabilir misiniz? Tabi ki olursunuz. Mağarada yaşamıyorsanız zaten hem çevrenizde, hem de dünya üzerinde herhangi bir dine inanmayıp iyi işler yapan insanlar olabildiğini ve aynı şekilde dindarların da çok kötü işler yapabildiklerini fark etmişsinizdir. Zira her insan içten içe iyilik yapmaya meyillidir. Bir şekilde iyiliği sever, kötülüğü de itici buluruz. Hali hazırda ben de 5 sene evvel ateist olduğum kısa süre zarfında kızarmış tavuğu ellerimle yedikten sonra ağzımdaki yağları koluma silip namaz kılan babaannemi camdan aşağı atmaya kalkışmadım. Senin benim gibi orta halli adamları siktir et, Hitler dediğin ruh hastası bile hiçbir Yahudi kampını ziyaret etmemiş, daha doğrusu edememiştir. Edememiştir zira elemanın üstün ırk ideali vardı ve bu idealin vicdanıyla çeliştiğini gayet de iyi biliyordu. Katlettirdiği insanları gördüğünde vicdanen falso vermekten çekindiği için idealini riske atmadı ve hiçbir kampa gitmedi hayatı boyunca. İçimizdeki bu iyi olanı sevme, kötü olanı itici bulma tavrına ben fıtrat diyorum, sen ne dersen de artık, orası mühim değil. Gelelim geçen ayki şu yazımda da anlatmaya çalıştığım ve zaten çok da parlak olmayan zekasını bir de edindiği putlar ve önyargılar yüzünden iyice körelten arkadaşların anlamamakta ısrar ettikleri "ahlakın temellendirilmesi" problemine... Yani biz neye dayanarak içten içe hissettiğimiz iyiliklere "iyi", kötülüklere de "kötü" diyoruz? Ahlaklı olmanın bir anlamı var mıdır? Neden maddi olarak bizi zarara uğratmasına rağmen yine de iyiliklerde bulunuruz? İzah etmeye çalıştığım mevzu da, Allah ve ahiret inancı olmadan ahlakın asla temellendirilemeyeceğiydi. Ne uzun bi kelime oldu bu da amına koyim ya, neyse. Yine aynı şeyleri anlatmayacağım bu yazıda, fakat bir adım daha ileri gideceğiz.
Kant'a göre sana kötülük yapılmaması için iyilik yapmak ahlaklı bir şey değildir, zira bunda bir çıkar beklentisi vardır. Yani Kant der ki, sen sırf işin ucunda bir ödül, bir fayda, bir çıkar var diye iyi bir iş yapıyorsan, o yaptığın şey ahlaklı falan değildir, esas ahlaklı işler karşılıksız yapılır.
Ateistler bu görüşe katılırlar, zira semavi dinlerin sunduğu ödül (cennet) ve ceza (cehennem) sistemi üzerine kurulu ahlak anlayışına karşı tek alternatifleri budur. Oysa "karşılıksız iyilik" fikri hiçbir mantıki dayanağı olmayan, yüzeysel ve tamamen duygusal bir söylemdir. Zira bir şeyin anlamlı olabilmesi için muhakkak sana fayda sağlaması gerekir. Öte yandan ateistler "esas ahlaklı olan bizleriz, zira biz ödül beklentisi olmadan iyilikte bulunuruz" deseler bile, kendileri de doğal olarak çıkarlarını düşünerek iyilikte bulunurlar. Çok yakın bir arkadaşımın 3 sene önce yazmış olduğu şu yazıdan kısa bir alıntı yapıyorum, muhakkak okuyun zira işin özü budur:
Bu listeyi sabaha kadar uzatabilirsiniz ve ekleyeceğiniz her maddede şunu görürsünüz: Bir ateistin yaptığı her iyilikte; bir manevi tatmin ödülü, prestij ödülü, vicdani çıkar ödülü beklentisi vardır. Kısacası ateistler de gayet doğal olarak "çıkar" beklentisi ile iyilikte bulunurlar. Ağızlarıyla bunu yalanlasalar da, fiilen yaptıkları budur ve bu gayet normal bir şeydir. Zira faydasız olan şey "ahlaklı" veya "iyi" değil, "saçma"dır. Misal Ateizm Derneği'nin yapmış olduğu çorba dağıtma işinde de yine "e" şıkkında belirtilmiş olan "dine inanmayanların da ahlaklı olduğunu ispatlama çıkarı" ve bundan gelen manevi tatmin çıkarı devrededir.
Günümüz ateistlerinin argümanlarının %90'ından fazlası Hz Richard Dawkins'ten gelir. Dawkins şu meşhur Tanrı Yanılgısı kitabında yine çoğu ateistle aynı mantıkta hareket ederek, dinlerin ödül ve ceza sistemi üzerine kurulu ahlak anlayışını reddeder. Yazmış olduğu şu paragrafı bir okuyun [1]:
Güzel. Kısacası der ki, Tanrı'ya yaranmak için iyi işler yapmak ahlaklı olmak değil, yağcılık yapmaktır. Yani Kant gibi o da çıkara dayalı bir ahlak anlayışını reddeder. Ardından bu düşüncelerini de Einstein'ın meşhur bir sözüyle taçlandırır. Semavi dinlerin ahlak anlayışı gerçekten de Allah'a yağcılık mıdır, bu konuya biraz sonra gireceğim. Ondan evvel Dawkins'in, Allah ve ahiret olmadan ahlakı nasıl temellendirdiğine de bir bakalım. Dawkins, ahlakı doğal seleksiyon üzerinden açıklamaya çalışmak gibi baştan kaybetmeye mahkum bir işe girişir ve ne tuhaftır ki bunu da müthiş bir özgüvenle yapar [2]:
Üç-dört sayfa boyunca anlattıklarını bu paragrafta özetlemiş, gerçi dipnot verdim ama yine de ben onları size açıklayacağım. Daha doğrusu Dawkins'in ahlakı temellendirme çabalarını kendi kelimelerimle size açıklayacağım. Zira Dawkins de, onu okuyup anlamlı bulanlar da, kullandığı süslü kelimeler ve yüksek özgüven içeren üslubu yüzünden adamın ne kadar çelişkili ve boş masallar anlattığının farkında değiller. Dawkins'in "neden ahlaklıyız" sorusuna verdiği ve kendi iddiasıyla da "oldukça sağlam" olan dört cevap şunlardır:
1- Kendi türümüzün hayatta kalmasını sağlamak bizim de işimize gelir. Tıpkı sığırların sürü halinde gezerek ava çıkan kaplan sürüsüne karşı avantaj sağlaması gibi, bir insanın da diğer insanlara yardım etmesi kendisi için işleri kolaylaştırır. Yani yine bir "çıkar" devrededir.
2- İyi davranırsan, diğer insanların da sana iyi davranmasını beklersin. Yine çıkar.
3- İyi biri olursan, iyi bir insan olarak ün sağlarsın, daha üstün birisi olarak tanınırsın. Yine çıkar.
4- Başkalarına yardım eden insanlar aslında "bakın ben güçsüzlere yardım edebilecek güçte bir insanım" diyerek güçlerini diğer insanlara ispat etmiş olurlar. Bu da karşı cinsi etkilemede (cinsel seçilimde) işine gelir ve ayrıca toplum içerisinde seni prestijli birisi haline getirir. Yine çıkar, yine çıkar.
Evet insanlar Dawkins'in saydığı bu sebeplerden dolayı ahlaklı davranabilirler, bunlar doğru gözlemlerdir. Fakat ortadaki saçmalık, dinlerin ahlak anlayışının ödüle ve cezaya dayandığını, gerçek ahlakın ise ödül olmadan yapılan davranışlar olduğunu iddia eden bir adamın bunları "neden ahlaklıyız?" sorusuna cevap olarak vermesidir. Zira saydığı tüm gerekçelerin ucunda yine bir ödül beklentisi vardır, sosyal fayda vardır, çıkar vardır. Allah'ın takdirini kazanmak için iyi işler yapmayı yeterince erdemli görmeyerek buna "Tanrı'ya yağcılık" diyen bir kişinin, sosyal fayda sağlamak için "başka insanlara yağcılık" prensibine dayanan bir ahlak sistemini daha onurlu diye yüceltmesi ne akla sığar, ne mantığa. Tutarsızlık nedir diye sorsan, "budur" der sınavdan çıkarım, bana 100 vermeyecek hocanın da amına koyarım ehehe. Einstein'dan alıntı yaparak felsefe yapmak revaçta ya, ben de Dawkins'e Einstein'ın bir başka sözüyle karşılık vereyim: "Bilim adamı kötü bir filozoftur"
Çoğu ateistin Dawkins'e hak vermesi, insanlardaki yüzeysel ve eksik "bencillik" tanımından kaynaklanır. "Siz cennet için iyilik yapıyorsunuz, biz ise hiçbir beklentimiz olmadan iyilik yapıyoruz" diyen bir insanın saçma mantığına göre, cenneti kaldırdığın anda tüm ödül ve çıkar beklentileri hayattan silinir. Mesela sana sosyolojik bir gözlem olsun diye bir örnek vereyim. Ha-Joon Chang adında Koreli bir iktisatçı vardır. Kitapları epey satar, İnsanların ve medyanın gözünde "çok büyük düşünür, çok zeki adam" imajı vardır kendisinin, fakat bana soracak olursan sadece ortalama üstü zekâya sahiptir, o kadar. Kitap boyunca bencillik kelimesini "kötülük" ve "ahlaksızlık" ile eş anlamlı olarak kullanan bu çok zeki emminin "Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey" adlı kitabından ufak bir kesit vereyim. Bu abi insanların bencil olmadığını, fedakar olduklarını şu örneklerle izah eder [3]:
Bak bak tipe bak. Ulan gerizekalı, bir insanın sevdiği işi yapması, Maslow'un ihtiyaçlar piramidinin en tepesindeki "kendini gerçekleştirme" arzusuna dayanan kişisel bir çıkardır ve sevdiği işte çalışma amacıyla fedâkarmış gibi davranan birisi, aslında bu kişisel çıkarı için yine "bencilce" davranmaktadır. Kendine duyduğu özsaygı nedeniyle işinde ahlaklı davranışlar sergileyen birisi de, aslında yine özsaygısını ve kendi manevi huzurunu sağlama çıkarı peşinde "bencilce" davranmaktadır. Bir kişinin iş arkadaşlarıyla veya falanca holdingin patronu Semih Bey ile iyi ilişkiler kurmak için işinde fedakarmış gibi ve dürüstçe davranması da, yine bir ödül beklentisine ve çıkara dayanan "bencil" hareketlerdir. Diğerlerini de açıklamayayım artık, velhasıl kelam senin verdiğin tüm örnekler vicdani çıkara ve sosyal faydaya dayanır. Hepsinde de kişisel çıkar vardır, menfaat vardır, buram buram bencillik vardır. Bu mudur insanların fedakar olduklarını ispatlama şeklin? Amına koyim sen gittin bencil olduğumuzu ispatladın farkında olmadan Tatar Ramazan.
Veya birkaç sayfa sonra verdiği örneğe bakın. Sadece çerçeve içine aldığım bölümü ve altına tükenmez kalemle düştüğüm notu okumanız yeterli ehehe [4]:
İşte bu iktisatçı elemanın düşünce prensibine sahip olan birisi, gidip de ateizm üzerine konuştuğunda ağzından "Siz cennet için iyilik yapıyorsunuz, biz karşılıksız iyilik yapıyoruz" lafları çıkacaktır doğal olarak. Ekonomi dergilerinin büyük düşünür diye kakaladıkları adamlar bile "ödül", "çıkar" ve "bencillik" tanımlarını yaparken bu hususları göremeyen, tırt kafalardır. Toplumu ve hele hele tıpkı müslümanlar gibi büyük çoğunluğu kulaktan duyma yüzeysel bilgilerle hayat görüşü edinen ateist kitleyi var sen düşün.
Ölenin arkasından ağlayan bir insan bile bencildir, zira akıttığı her 10 gözyaşının en az 9'u kendisi içindir. Kendimden biliyorum. Hatta ve hatta bir peygamberin ölümüne ağlayan müminler bile kendileri için ağlarlar. Zira ölümüne ağladıkları peygamber, cennete gitmesi kesinleşmiş bir insan olarak bu dünyada ölmekle kendisi için yapabileceği en güzel işi yapmıştır. Onun için endişelenmeyi veya üzülmeyi gerektirecek hiçbir sebep yoktur. Peygamberin arkasından ağlayanlarsa, kendi düştükleri duruma ve içlerindeki nasıl dolduracaklarını bilemedikleri o boşluğa ağlarlar.
Buraya kadar anlatacaklarımı özetleyecek olursam: Evet din olmadan da ahlaklı davranışlar sergileyebilirsiniz. Fakat Allah'ın rızasını kazanmaktan daha onurlu bir amaç için ahlaklı davranışlar sergileyemezsiniz.
Mümin de, inançsız da aynı sebepten dolayı ahlaklı davranır: Kendi çıkarı için.
Fakat yöntemleri farklıdır.
Mümin kendi çıkarı için Allah'ın rızasını kazanmaya çalışır. İnançsız ise kendi çıkarı için diğer insanların veya kendi vicdanının rızasını kazanmaya çalışır.
Karşılıksız iyilik yapma fikrinin gerçeklerle hiç bağdaşmayan, sadece duygusal bir söylem olduğunu sanırım artık herkes idrak etmiştir. Peki herkes kendi çıkarı için iyilik yapıyorsa, bir ateistin bir müslümana "Ben karşılıksız iyilik yapıyorum, sen cennet için yapıyorsun" demesinin altındaki esas mantığı çözelim şimdi. Aslında bu sözü, şimdiye kadar bahsettiğim tüm duygusal ve gerçeklerle çelişen ifadelerle değiştirip, mantıklı bir cümle hâline çevirirsek, ateistin asıl şikayetinin şu olduğunu göreceğiz: "Ben bir süreliğine sağlayacağım vicdani çıkarlarım için ve yine bir süreliğine sağlayacağım sosyal faydalarım için iyilik yapıyorum. Sen ise Allah'ın rızasını kazanarak cennete gitmek ve sonsuz fayda sağlamak için iyilik yapıyorsun."
Yani ateistin buradaki esas şikayeti, müslümanın kendisinden daha zekice bir yatırım yapıyor olmasıdır. Ateist, kendisinin yaptığı düşük kârlı yatırıma "erdemli davranış", müminin yaptığı yüksek kârlı yatırıma ise "Tanrı'ya yağcılık" der, zira yapmakta olduğu hatayı temize çıkarabilmesinin tek yolu, ahlakı sanki karşılıksızca yapılan bir işmiş gibi göstermektir.
Elbette pratikte bir müslüman da vicdani çıkarı için ve toplum nezdinde sağlayacağı prestij için iyilik yapabilir. Yani müslüman olan birisi de kendisini daha iyi bir insan olarak hissetmek için, karşısındakinden bir teşekkür duymak için, başkaları tarafından takdir edilmek için iyilik yapabilir. Fakat bu pratikteki müslümandır, hata yapabilir, bunları düşünerek iyilikte bulunuyorsa da yanılgı içindedir. Zira Allah'ın öğütlediği, müslümanın aklını kullanması ve esas nihai çıkarını düşünerek iyilik yapmasıdır. İnsan suresinin şu ayetlerini bir okuyun şimdi, özellikle 9. ayet çok önemli, bu ayetlerde iyi davranışlarda bulunan müslümanlar şu şekilde anlatılır:
8. Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.
9. "Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;
10. Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız." derler
Sırf su 3 ayette bile, benim şimdiye kadar paragraflarca şey yazarak anlatmaya çalıştığım mevzu harika bir şekilde açıklanır. Doğal olarak herkes kendi çıkarı için iyilikte bulunur, Allah ise müslümanlara gayet doğal olan bu "kendi çıkarını düşünme" işini yaparken akıllarını kullanmalarını emreder. Zira bir iyilik yaptığında, iyiliği yaptığın o kişiden ve diğer insanlardan sağlayacağın çıkarlar geçicidir, dolayısıyla da anlamsızdır. Teşekkür işitmek gibi kısa süreli manevi bir tatminden veya iyi bir insan olarak nam saldığında elde edeceğin geçici sosyal faydadan çok daha büyük çıkarların vardır: Allah'ın rızası ve cennet.
Herkes bir çıkar için iyilikte bulunduğuna göre, ahlaklı davranmak bir ticarettir. Ünlü düşünürlerin siyah beyaz fotoğrafları ve havalı sözlerinden oluşan romantik Facebook caps'lerinizle çelişse de gerçek budur. Zira iyilik yaparken, sağlayacağın vicdani çıkar ve sosyal fayda için efor sarfedersin. Mantıken bunun, elma satan bir pazarcının yaptığından hiçbir farkı yoktur. Pazarcı elmalar için de, pazardaki tezgâhını açacağı yer için de cebinden para öder ve aynı zamanda emek verir, yorulur. Tüm bu eforları ise, ilk başta koyduğundan daha fazla parayı kazanmak için yapar. İyilik yapan bir insan da maddi olarak ve manevi olarak ilk başta "verir", fakat karşılığında bir çıkar "almayı" bekler. Ahlaklı davranmak bir ticarettir. Kuranı gönderen Allah, aynı zamanda insanı ve tüm kainatı yaratan Allah olduğu için bu durumu gayet iyi bilmektedir. Ve insanları nihai çıkarlarını düşünmeye, yani en akıllı ticareti yapmaya davet eder. Bakın Saff suresinin 10. ayetinde Allah'ın rızasını kazanmak için iyi işler yapmak nasıl tanımlanıyor:
"10. Ey iman sahipleri! Dikkatlerinizi, sizi korkunç bir azaptan kurtaracak bir ticarete çekeyim mi?"
Ticaret.
Bir karşılık beklemeden iyilik yaptığını iddia eden, oysa gayet de kendi çıkarı için iyilik yapan, fakat bunun farkında olmayan kişiler elbette bu "ticari" durumu beğenmediklerini söylerler. Bunun adına "Tanrı'ya yağcılık" derler. Onlar için bu yeterince "erdemli" bir davranış değildir. Oysa akıllıca davranmak insan için en büyük erdemdir. Ve gerçek ahlak; geçici olan insanlardan veya geçici olan vicdanından bir medet ummak değil, Allah'tan medet ummaktır. Ölmeye mahkum olarak geldiği bir dünyada insanoğlunun yapabileceği en akıllı iş, Allah ile ticaret yapmaktır.
Yağcılık veya dalkavukluk nedir? Sana bir çıkar sağlayacak kişilere olduğundan fazla iyi, fazla cömert davranmaktır. Bunu yapmadaki esas prensibin ise şudur: Çıkarının olduğu o insanlara, kendini aslında hiç olmadığın kadar iyi biriymiş gibi tanıtmaya gayret gösterirsin. Kendin hakkında çok olumlu düşüncelere sahip olmalarını ister, dolayısıyla da rol yaparsın.
Allah'a yağcılık yapabilmemiz için, Allah'ın bizim aslında nasıl biri olduğumuzu bilmemesi gerekir. Bizim gerçekte nasıl birisi olduğumuzu bilmemelidir ki, kendimizi ona olduğumuzdan daha iyi biriymiş gibi tanıtabilelim. Allah'a yağcılık yapabileceğimizi iddia eden bir kişinin zihnindeki Tanrı, tıpkı Antik Yunan'daki Tanrılar gibi insanımsı özelliklere sahip olmalıdır. Bizim hakkımızda eksik bilgiye sahip olmalıdır. Fake atılabilir ve kandırılabilir olmalıdır. Allah'a yağcılık yapılabileceğini iddia eden birisinin zihnindeki Tanrı tasavvuru ilkeldir.
Necm suresinin 32. ayetinden bir bölüm vereceğim, n'olursun üzerinde düşünerek oku:
"Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman, hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur."
Dikkat ederseniz bu lafları söyleyen, benim hakkımda mükemmel bilgi sahibi olduğu iddiasındadır. İçimde ne kazanlar kaynadığını, kafamdan nelerin geçtiğini, aslında ne kadar kötülük potansiyellerine sahip olduğumu gayet iyi bildiğini söylemektedir. Benim her hâlimi bildiğini ve dolayısıyla kendimi temize çıkarmaya çalışmamın yersiz olduğunu söylemektedir. Ben bu lafları söyleyene nasıl yağcılık yapabilir, nasıl onu kandırabilir, nasıl aslında olmadığım kadar iyi birisi olduğuma inandırabilirim?
Bu imkânsızdır. Böyle bir kanıya sahip olan kişi aciz bir ilahtan bahsetmektedir, Kuran'daki Allah'tan değil.
"Göğüslerinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir" (Ali İmran 29'dan)
O hâlde bu sözleri söyleyenin ve beni yaratanın isteği benim iyi biriymişim gibi rol yapmam olamaz. Zira içimdeki kötülük potansiyellerinin farkındadır, beni bu şekilde yaratan O'dur, kendisi de söyler bunu.
"7. Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene.
8. Ardından da ona bozukluğunu ve takvasını ilham edene..." (Şems suresi)
Öyleyse benden istenen sanki bir melekmişim gibi rol yapmam değil, çabalamamdır. Allah benim içime iyiliğe de, kötülüğe de yetisi bulunan bir potansiyel yerleştirmiştir. Dolayısıyla benden istediği, aklımı kullanarak içimdeki potansiyellerden "iyi" olanı seçmem ve bu yönde çabalamamdır.
"39 Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.
40 Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir." (Necm suresi)
Beni benden daha iyi bilen birisine ne yalakalık yapabilir, ne de onun gözünü boyayabilirim. Yalnızca bana verilmiş kötülük potansiyeline rağmen, yine bana verilmiş olan iyilik potansiyelini kullanmak yönünde bir seçim yapabilirim. Bu seçimi de aklımı kullanarak yaparım. Bundan sonraki adım ise çalışmaktır. İnsan olarak benim üzerime düşen bunlardır. Ortada bir dalkavukluk veya yağcılık yoktur. Fazladan iyi davrandığı bir insandan bile "he söyle bakalım, yine ne isteyecen?" cevabını alabilen insanoğlunun, karşısında çırılçıplak olduğu Allah'a yalakalık yapabileceğini zannetmesi saçmalıktır. Olum ne kadar abuk sabuk şeyler düşünüyosunuz ya.
Bitirmeden evvel hem bu yazının, hem de bir önceki yazımın özeti mahiyetinde bir şey anlatayım sana şimdi hacı. Yaklaşık bir sene önce bir arkadaşımla beraber biriyle tanıştık. Gerçek adını yazmıyım, Elif olsun adı. Elif, Robert Koleji mezunu, üniversiteyi ve master'ı yurtdışında yapmış, sonra Türkiye'ye dönüp hepimizin bildiği meşhur bir markanın şirketinde iyi bir pozisyonda çalışmış. Derken sikerim böyle işi deyip o antin kuntin plaza hayatından ayrılmış. Şu an da dahil olmak üzere Elif yıllardır kendini kedilere vermiş durumda. Yani evinde sadece 2 tane kedisi var ama muhtelif veterinerlerde, bakım evlerinde ve arkadaşlarının evlerinde yığınla kedisi var. Onlarca kedinin hayatını kurtarmış, daha fazlasına da yuva bulmuş. O gün bize verdiği ve şimdi eşek kadar olan kediyi de ölmek üzereyken bulmuş hatta. Epey zeki de bir kız, İstanbul'daki veterinerlerin büyük çoğundan daha fazla şey biliyor kediler hakkında ki Türk veterinerlerin yeterince bilgi sahibi olmadığı virüsler hakkında yabancı makaleleri Türkçe'ye çevirip dağıtan, veterinerlere öğreten bir manyak. İlk tanıştığımız gün epey sohbet ettik, konu döndü dolaştı dine geldi. Elif'in din hakkında pek fazla bilgisi yoktu, fakat kuvvetli bir Allah inancı vardı. Yani fıtraten yöneliyoruz işte Allah'a, Elif'te de durum bu. Ahiret inancı da vardı, fakat ahirete olan inancı Tanrı'ya olan inancı kadar kesin değildi o gün. Uzun uzun konuştuk, ayetleri anlattık, delillerimizi sunduk Elif'e. Söylediklerimiz Elif'in aklına yattı ve sohbetin sonunda bize tam olarak şunu söyledi: "Sizinle konuşunca rahatladım. Bazen acaba bu yaptıklarım boşa gider mi diye düşünüp korkuyordum."
Şimdi varsayalım ki ben azılı bir ateist veya deisttim ve o gün Elif'e neden dinlerin yalan olduğu hakkında uzun bir ahkâm kestim. Hatta Elif'i de ahiretin ve cennetin olmadığına ikna ettim. Ertesi gün Elif ne yapacaktı? Herhalde yine aynı şeyleri yapacaktı. Yine saatini sabah 9'a kurup bilmem kim veterinerdeki kedisi Abuzer'e serum takmaya gittikten sonra, bilmem neredeki kedisi Şehmuz'u almak isteyen birileriyle görüşecekti. Çünkü içinde bu vardı. Fıtratı onu buna yönlendiriyordu. Fakat arada bir fark olacaktı. Tüm bunların hiçbir anlamı olmadığını bilecekti. Kendi deyimiyle her şeyin "boşa gideceğini" biliyor olacaktı. Zira tüm yaptıklarının ve hayattaki her şeyin bir anlam kazanması için, Allah ve ahiret var olmak zorundaydı. Bu denklemin başka bir çözümü yoktu.
Her şeyi Darwinizm ve doğal seleksiyon üzerinden açıklayabileceğini zanneden Dawkins'in argümanlarının hiçbiri Elif'in neden bunları yaptığını açıklayamıyordu. Elif, çevremdeki kedilerin nesli tükenir de ekosistemim zarar görür endişesiyle bunları yapmıyordu. Türkiye'deki sosyoekonomik ve sosyokültürel dilimlerin en üst tabakasına rahatlıkla girebilecek olan Elif, iyi birisi olarak nam salmak ve cinsel seçilimde ön plana çıkmak için de kedilerle bu kadar uğraşmıyordu, zira amacı bu olsaydı çok daha iyi yollara başvurabilecek imkânları vardı elinde. Elif'in vicdan çıkarı devredeydi, kendini gerçekleştirme çıkarı devredeydi, ve sadece kendisinin bildiği diğer vicdani çıkarlar devredeydi. Bu çıkarların doğal seleksiyonda bireye bir fayda sağlamadığı ve Dawkins'in daracık bakış açısında yer bulamayacağı aşikârdır. Yani Elif ahirete inanmıyor olsaydı da, gayet fedakârca gözüken o kedilere iyilik yapma eyleminin altında, aslında kendi çıkarı yatıyor olacaktı. Zira ancak bu şekilde kendini iyi hissedebiliyordu. Kedileri terk ettiğinde kendini kötü hissedecekti. Yine bir ödül için ve cezadan uzaklaşmak için hareket ediyor olacaktı Elif.
Elif bir keresinde bana "bir iyilik yaptığında aklından cennet geçiyor mu?" diye sordu. Zira zeki biri olmasına rağmen Elif'in hâlâ bencilliği idrak etmekle ilgili sorunları var. Bu sorusunun altında yine "cennete gitmeyi ve Allah'ın rızasını kazanmayı küçümseme" zannı yatıyordu açıkça anlaşılacağı üzere. Oysa Elif'in anlaması gereken nokta, kimsenin çıkar gözetmeksizin bir iş yapamayacağıdır. Tabiatı gereği herkes bir çıkar için bir işler yapar ve bu çıkar beklentisiyle yapılan işlerin içinde "iyilik" de vardır. Tıpkı kendisinin kedilere yardım ederken devreye giren vicdani çıkarı gibi, veya Ateizm Derneği'nin çorba dağıtarak bir şeyleri ispatlamaya yönelik manevi haz çıkarı gibi. Çıkarsız iyilik yapmanın mümkün olmadığı, çıkarsız yapılan işlerin "anlamsız ve saçma" olduğu bir dünyada, en akıllıca iş Allah'ın rızasını kazanma ve cennete gitme çıkarıdır. Bunda utanılacak, küçümsenecek bir durum yoktur. Bunu küçümsenecek bir şeymiş gibi gösterenler sadece insan doğası gibi çok önemli bir konu hakkında çarpık fikirlere sahiplerdir.
Elif'le ilgili anlattığım her şey gerçek, fakat tipime uyuz olduğunuz için bunları uydurduğumu düşünüyorsanız da, yine de vardığım çıkarımların gerçekliği ortada. Yani bunlar senaryo olsa da ortada değişen bir durum yok, sadece anlattıklarımı destekleyen bir öykü yazdığımı varsayın o zaman ne diyim artık. Epeydir bir şeyleri sorgulayan Elif ise geçen aylarda bize nasıl namaz kılınacağını sordu, sonra da namaz kılmaya gitti. Elif'e bunların nasip edilmesinde, yaptığı o iyi işlerin ve kurtardığı canların payı var mıdır, şimdiye kadar yaptığım o kadar objektif çıkarıma zeval gelmemesi açısından subjektiflik gerektiren bu yorumu da size bırakıyorum artık. Allah iyi kullarını ziyan etmez diyerek uzuyorum.
Kaynataya selamlar.
Dipnotlar:
1- Richard Dawkins, Tanrı Yanılgısı, Sf 215. Kuzey Yayınları, 5. Baskı, 2007.
2- Richard Dawkins, Sf 208.
3- Ha-Joon Chang, Kapitalizm Hakkında Size Söylenmeyen 23 Şey, Sf 75. Say Yayınları, 2. Baskı, 2012.
4- Ha-Joon Chang, Sf 77.
Okunması şart makaleler:
Tasavvuf ve Tarikatlardan Yeni Dünya Dinine: Bölüm 1 ve Bölüm 2
Komünizm, Kızıl Devrim, Sovyetler Birliği ve Şirketler
İnsan, Din ve Kuran
Bu da amme hizmeti: Okunması Gereken Kitaplar Listesi
Bir Başka Din: Tasavvuf kitabı çıktı; internet'ten sipariş etmek için kitapyurdu link'i.
YENİ: Youtube'daki hodor hodor konuşmalarım için buradan alalım.
Tasavvuf ve Tarikatlardan Yeni Dünya Dinine: Bölüm 1 ve Bölüm 2
Komünizm, Kızıl Devrim, Sovyetler Birliği ve Şirketler
İnsan, Din ve Kuran
Bu da amme hizmeti: Okunması Gereken Kitaplar Listesi
Bir Başka Din: Tasavvuf kitabı çıktı; internet'ten sipariş etmek için kitapyurdu link'i.
YENİ: Youtube'daki hodor hodor konuşmalarım için buradan alalım.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Sildostum ben bu yazıyı okurum sana çok da güzel cevap veririm de sen bana cevap verir misin? son seferde özenle cevap yazmıştım, siklememiştin.
YanıtlaSilbu yazını henüz bitirmedim. ancak şu entry'i okur ve cevap verirsen mutlu olurum. https://eksisozluk.com/entry/52852040
Silbu yazıyla ya da daha önceki yazısıyla kafası karışan arkadaşlar olursa onlar da bir ateistin dünya algısından sikko'nun iddialarını ne kadar yersiz olduğunu görebilir.
şimdi okudum. son okuduğum 2. kısımdan başlayayım. kuran'daki ahlak kurallarının hepsinin insanda doğuştan olduğunu iddia etmiyorum, bu kabule sahip olduğum ön kabulüyle yazmışsın. birtakım evrensel ahlak kuralları var, bunlar tüm insanlarda ortak (öldürmek en basitinden). fakat diğerleri de vahiy ile bildirilir (ibadetler mesela). dinin bir vasfı da, insanların doğru veya yanlış olduklarını bilemeyecekleri konularda insana neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretmesidir. dinin sadece bana bende olanı açıkladığı iddiasında değilim yani, bana bilmediğimi öğreten bir yönü de var. ve olmalı da zaten.
Silaslında birinci bölümde verdiğin tüm örneklere bu yazıda değiniyorum. bu yazıyla birleştirerek okursan daha iyi anlayacaksın. hatta ve hatta birinci bölümdeki çoğu itirazını bu yazıda anlatıyorum. kedi gibi şu an şehir insanı açısından "sevimli olmak" dışında hiçbir faydası olmayan, türümün devamıyla da alakası olmayan bir hayvan için koruyucu kollayıcı olmak, sadece "geçmişten miras kalan sevimli hatalar" argümanıyla açıklanamaz. ben bunu yeterli görmüyorum, bunu yeterli görmediğim için de daha mantıklı olan açıklamayı seçiyorum. ayrıldığımız konu zaten bu.
akşam erken yatmıştım. cevabını ancak görebildim. cevabı yine 2 kısım yazayım.
Silkurandaki ahlak yasalarının bir kısmının insanda doğuştan olduğunu ( ki buna evrensel ahlak yasaları diyorsun) evrensel ahlak yasalarına tabi olmayanların da vahiy yoluyla insanlara iletilen yasalar olduğunu söylüyorsun.
peki içki içmemek, kumar oynamamak, domuz eti yememek bunları bu sistem nasıl incelemeliyiz?
3 emri de kuran tıpkı insan öldürmeyin der gibi diyor. insanların çoğunda bulunan fıtri özelliklerin kuran'da olan kısmına evrensel ahlak yasaları diycez, kalanları da sosyal hayatı düzenleyen yasalar ya da ibadetler olarak mı ele alıcaz?
insanların genelinde olan fıtri özellikler var diyorsun. hadi ibadetleri bir kenara koyalım. sadece ibadetlerle bitmiyor ki. kuran'ın ibadet olmayan ve fıtri olarak bizde olmayan emir ve yasakları var. neden içki içmeme emrine karşı fıtri bir özelliğimiz yok? neden domuz eti yememize ya da kumar oynamamıza karşı fıtri bir uyarı sistemi yok?
evrensel ahlak kuralları olarak gördüğün kuralların kuran ile kesişen kısmına evrensel ahlak kuralları diyorsun. sonra da açıklayamadığın bu fıtri durumları allah öyle yaptı oldu diyerek açıklıyorsun. bir sistemlilik, düzen, mantık yok. tamamen sonuç odaklı düşünüyorsun. yani demeye çalıştığım şu,
kuran'daki evrensel ahlak yasası olabilecek her türlü emir ve yasağı ele alsak, bunlar evrensel ahlak yasalarıdır ve her insanda fıtri olarak vardır gibi bir iddiada bulunsak ve bu iddiamızda haklı olsak sorun yok.
ancak sen bütün insanlarda olduğunu düşündüğün yasaların kuran ile kesişen kısmına dikkat çekerek bir şeyler açıklıyormuş gibi yapıyorsun. ama bu bir şey açıklamıyor ki. bu tür fıtri yasalara neden sahip olduğumuzu açıklamıyor. eğer evrensel ahlak yasası olabilecek her türlü emir ve yasak bizde fıtri olarak bulunsaydı haklıydın. ancak öyle değil.
işime geleni alıp işime gelmeyeni almazsam bu beni tatmin etmez. bir düzen, sistem, mantık ararım ben. burada bir düzen, sistem ya da mantık bulamıyorum. bulamadığım için de evrensel ahlak kurallarının bize fıtri olarak verildiği görüşüne değer vermem. bende fıtri olarak olup kuranda olmayan ya da kuranda olup bende olmayan durumlar var. ( ki ben aslında evrensel ahlak kurallarına da inanmam, cevap yazabilmek için olabildiğince inanıyormuş gibi davranıyorum)
bir kısmı var bir kısmı yok gibi bir düzensizlik seni nasıl tatmin ediyor bilmiyorum. beni etmiyor. daha düzenli ve sistemli bir iddia ile gelirsen bu konuyu tekrar değerlendirebilirim.
gelelim kedi'ye. elif'in kedileri kollayıp yaşatma çabası hakkındaki iddianı 2 farklı şekilde irdelemek istiyorum. öncelikle elif kediler değil de köpeklerden hoşlanıyor olabilirdi. kedi yazdığın her yere köpek yazabilirdin anlattığın hikayede. hiçbir şey değişmezdi hemen hemen değil mi? değişirdi. kedileri neden sevdiğimiz bilimsel ve evrimsel anlamda çok iyi açıklanmış bir alan değil. sen de bu bilinmezlik ile 4 ayak üzerine düşüyorsun. iddiaların kuvvetli gibi görünüyor.
Siloysa elif aynı şefkati ve koruyuculuğu köpeklere karşı da gösterebilirdi. bütün yazdıkların aynen yazılırdı. hiç sırıtmazdı. ama sen gelip bana '' türümün devamıyla da alakası olmayan bir hayvan için koruyucu kollayıcı olmak, sadece "geçmişten miras kalan sevimli hatalar" argümanıyla açıklanamaz. ben bunu yeterli görmüyorum, '' diyemezdin.
çünkü sana köpeklerin kurtlardan nasıl evrimleştiğini anlatırdım. ki bu oldukça tatmin edici bir açıklamadır. bilmeyen okuyucular için kısaca yazayım. detaylı olarak kendiniz de hz. google'dan öğrenebilirsiniz.
köpeklerin ataları kurtlardır. elimize 2 kurt alalım. bir tanesi insanlara karşı saldırgan ya da insanlardan kaçıyor. diğeri insana karşı daha sıcakkanlı. insanın avladığı hayvanlara ya da insanın doğrudan kendisine göz dikmek yerine insanın artıklarını yiyor. diğer kurt aç kalıp, rekabet edemiyor. türünü devam ettiremiyor. ancak insanın artıklarıyla hayatına devam eden kurt günümüz köpeklerine evriliyor.
sevimlilikleri de insanların onları sürekli seçilime sokmasından geliyor. daha güzel olanları alıp besliyor, çirkin bulduklarını sokağa atıyor. güzel buldukları büyüyor, yavru sahibi oluyor. çirkin olanlar eleniyor. köpek tarihsel olarak insanın bir çok işine yarıyor. ve yüzyıllarca hatta binlerce yıllık bu süreç ile insanın en sevimli bulduğu köpekler türünü devam ettiriyor. e elif de sevimli buluyor köpeği, sevimli bulduğu şeyleri korumak istiyor. sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı olan bir canlı. köpekler elifi mutlu ediyor, onlara bir zarar gelmesi de mutsuz ediyor. elif de onları koruyor. bence bilimsel anlamda hiçbir sorun yok burada. hiçbir şekilde metafiziksel bir sebebe de ihtiyaç yok.
kedi'leri neden bu kadar sevdiğimiz bilimsel açıdan köpekleri neden sevdiğimiz kadar aydınlatılmış değil. en mantıklı teori kedilerin vücuda göre büyük ve yuvarlak bir kafa, küçük bir burun, büyük gözler ile kedilerin bebeklere benzemesi.
bu benzerlik insanlarda zayıflık ve yardıma muhtaçlık algısını harekete geçiriyor. böyle bir algımızın olması ya da bebeklere karşı olan tavrımız hakkında bir açıklama yapmalı mıyım? atalarımız yavrularına karşı koruyucu bir algıya sahip olmasalardı türlerinin devam etmesi daha zor olurdu.
daha detaylı ve tatmin edici başka sebepler de elbette vardır. bunları bilmiyor oluşum bana tanrı aratmaz.
ben bilgisizliğimle gurur duyarım. çünkü bilgisiz olduğumu bilirim. yanlış olan biliyormuş gibi davranmak. açıklayamadığın bir durumda hemen koşa koşa gidip metafizik aramak.
bu kadar açıklayabiliyorum elifin tavrını ben. eminim biryerde henüz olmadıysa da bir gün birisi elifin o tutumunu çok güzel bir şekilde açıklayacak.
ve bu tatmin edici mantıklı açıklamanın hiçbir yerinde metafiziksel bir kavram olmayacak.
ataların da aynı senin gibiydi. yıldıza bakar tanrı görürlerdi. açıklayamadıkları her şeyde metafiziğe koşarlardı.
sen de aynısını yapıyorsun. çünkü ataların kadar bilgisizsin. dost acı söyler. aslında ortaya doğru dürüst bir düzen, sistem, mantık koyamayan bir metafizik sana göre evrimsel bir mekanizmadan daha mantıklıysa bence evrimi anlamamışsın ya da bilmiyorsun.
evrim hakkında daha fazla okumanı tavsiye ederim. hatta evrim hakkında ne düşünüyorsun bir yazı da oradan beklerim.
kanka dediğini yanlış mı anladım bilmiyorum ama kedi konusunda zaten elif "bir sebep"ten dolayı kedilere iyi davranıyor. Yani kedi olmuş köpek olmuş fark etmiyor bir çıkar hep var. İçki kumar domuz mevzusunda da kuranın bunları yasaklamış olması = bunlar ahlaksızdır demeni sağlamaz. Yasak başkadır. Ahlak anlayışı başkadır. Örnekle açıklayım "Namaz kılmamak ile içki içmek temelde aynı şeydir: Kurandaki emirlere uymamak. Ama namaz kılmamak ahlaksız bir davranış değildir." gibi
Siladama 1 tane cevap atmışsın o da cevap sayılmaz. gene 1 ay sonra bir yazı daha yazıp,yazının ufak bir kısmında değinip bu arkadaşın düşündüklerini ona söz hakkı vermeden millete gösteriş olsun diye kafanda + - her şeyi çözmüş olarak yazacan. her şeyi çözdüğünü sanan ateist veya allah ne kadar süper leaaaaan diyen gelenekçi müslümandan farkın nedir lan amına koduğum
Silyunus emre yücel, yazıda kedi yada köpeklerin evrim yüzünden mi yoksa Yaratılış yüzünden mi insanlara sevimli (faydalı) geldiği hakkında bir iddia yok dikkat ettiysen. İddia şu : İnsanlar kedilere bakıyor çünkü kediler sevimli ( yada her hangi bir başka faydası var) Yani kediye bakıyor ve bir çıkarı var. Sen de bu iddiayı farkında olmasan da desteklemişsin zaten.
SilO zaman demek lazım ki : Her insan çıkarı olduğu işi yapar. Yani ataistlerin iddia ettiği gibi " Hiç bir çıkarım olmadan bu iyilikleri yapıyorum " diyemeyiz. Bu çıkar Elif'te kedilerin sevimliliği yüzünden haz alma şeklinde kendini göstermiş. bir başkasında vicdanını rahatlatma şeklinde olabilir. Bir başkasında Allah rızası için olabilir. Ancak bunlardan en karlı olanı Allah rızası için olanı çünkü diğerlerinin fayda süresi çok az.
yunus yazıların var mıdır varsa nerden takip ederim?
Sil''ben bilgisizliğimle gurur duyarım. çünkü bilgisiz olduğumu bilirim. yanlış olan biliyormuş gibi davranmak. açıklayamadığın bir durumda hemen koşa koşa gidip metafizik aramak.
Sileminim biryerde henüz olmadıysa da bir gün birisi elifin o tutumunu çok güzel bir şekilde açıklayacak. ''
yunus emre şu cümlelerdeki tutarsızlığın farkında mısın?
acıklayamadığın birşey için, ileride nasıl olsa açıklanır deyip geçişsin. topu taca atmışsın.
neye inandığın veya düşündüğün beni ilgilendirmez. ama şu beni ilgilendirir : Tamamen aynı olan bir durumda inananın aşağılanıp, hesapta aydınlanmış ateist kesimin buradan sıyrılması. şunun farkına varmalısın, ben Allah'ın varlığına inanıyorum, sen de yokluğuna inanıyorsun. yani aslında bir kanıtın yok, sadece bir inanç. ikisi de birbirinden üstün değil.
bu arada ilk kısma ithafen, nefs ve fıtrat ayrı konulardır.
Silfıtrat için insanın mayası diyebiliriz. değişken değildir. misal insan her çağda iyiliğe yöneliktir.
nefs ise değişir ve gelişir, o çağın özelliklerine bürünür. misal bugün spor arabadır, 50 sene sonra mekik olabilir.
yani sana kötülüğü dayatan fıtratın değil nefsindir. mesele nefsini köreltip, özüne dönmektir.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silyazdıklarından o kadar eminsin ki.hiç,o kadar emin olup haksız olduğun oldu mu ?sana bi olay anlatayım.fenerin attamitosla maçı vardı geçenlerde.haberlerde okumuştum.maç salı akşamdı trt naklen yayınlayacaktı.salı sabahı abimle oturuyoruz.akşam maç var abi dedim.neyse abim yok maç perşembe trt de yayınlamayacak dedi.sonra baya tartışık.nitekim maç perşembe oynandı trt de yayınlamadı.basit bi örnek ama olay şu ;kuralları a'dan z'ye uefanın belirlediği bir maç var.ve bu maç uefanın dediği zaman oynanacak.ben yok lan maç salı desem de haberler salı trt de maç var dese de kim neye inanırsa inansa da gerçek tek.maç perşembe ve trt yayınlamıyor(hakem ölebilir,kar yağabilir, maç perşembe oynanmayabilirdi ama konumuz bu değil olayı anla;) ama takımlar uefayı kabul ediyor ve kurallarına uyuyorlar.neyse işte tam olarak böyle bir hayatta yaşıyoruz.aslında kim neye inanırsa inansın kim ne derse desin sadece 1 gerçek var.1 doğru var.ve kurallar aslında 1.yani olması gerekenler 1 .zira kurallar hep 1'den.sen ona uysan da inanmayıp uymasan da bu böyle.yani sen birilerini daha topla maçı git çarşamba yap.hani butlak mı ne vardı ya ne halt yersen ye aslında 0 yani geçersiz hukuki kavramı.fener atratimosla anlaşsın maçı gitsinler pazartesi oynasınlar birinci olay maç geçersiz olacaktır.ikincisi uefanın yaptırımları olacaktır.işte sen dediklerinden o kadar eminsin ya eğer gerçekten bunları kalpten inanıp söylüyorsan ve kafir olarak ölürsen sana bi senaryo yazayım.
Silöldün ve inanmıyorsun ama diğer dünyadasın.şimdi sana tavsiyem git banyoya sıcak suyu en son derecesine kadar aç.ve elini 10 saniye altında tut.üç gün ağlarsın lan acıdan.atıyorum 25 yaşındasın.şimdiye kadar yaşadığın hayatı o sıcak suyun bilmem kaç katı daha sıcak ve tüm vücudun altında geçirdiğini düşün.ve her vücudun tükendiğinde tekrar diriliyorsun ve tekrar aynı sancılı süreç sonsuza kadar uzanıp gidiyor.lan keşke ölsem dersin.keşke toprak olsam keşke hiç olmasaydım.ama asıl olay bunu sonsuza kadar kabul ediyorsun farkında değilsin ama sen bunu kendine yapıyorsun .bunu haketmeyi kabul ediyorsun.
neden kabul ediyorsun.akllı olacağım lan diyip birilerine artistik yapıp böbürleceğim akılsız müslümanlara siz malsınız ben düşündm ahanda gerçeği buldum demek için mi kabul ediyorsun bunu.bak sana önce şunu diyim.İSLAM akıl üstü bi dindir.İslam da sana akıllı bi şekilde açıklayamayağım bi olay yoktur.zira hayatı düşünsene aklımız bi yere kadar alıyor.yani mesela artı sonsuzu düşünsene bi.bana somut olarak gösterebilir misin onu.hayır ama artı sonsuzun var olduğunu biliyoruz.işte bizde sonsuzluk ilmi yok ama bi yere kadar anlayabileceğimiz bi ilim vermiş ALLAH.ve ne konuda olursa olsun aklına gelen herşeyi aklımla açıklayabilirim.sonsuzluğu da .ama sana sonsuzluğu kanıtlayamam.buna inanman lazım işte.ama sonsuz sayı dizisi düşün buna yoktur diyemezsin galiba.son olarak insanlara bakıp MÜSLÜMAN olma insanlar hep yanılır.Müslümanlarda yanılır.bi ayet var bak söyleyim sana. Zümer, 2. Ayet: (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab'ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah'a has kılarak O'na kulluk et.
yani anlayacağın dini ona has kılarsan hiç bi hata görmezsin.sana tüm soruları aklımla da açıklarım.ama şimdi sen dersen sen okadar anlattın ama ben bunlara zaten inanmıyorum.bunların gerçekleşme olasılığı 0. o zaman gülerim.çünkü maç kesin salıydı..;)
Müslüman kardeşlerim bende bi kaç şey söylemek isterim size.sikko Müslüman çıkar için falan yapar demişsin.
Silşimdi en kısa ifadesiyle bi dağı Müslüman olmak diye düşünürsek zirvesinde Emrolunduğumuz gibi dosdoğru kul olmak vardır.insanın nihai amacı budur.yani mesela Cennet ALLAH'In Rahmetidir.yani ben ALLAH'A kul olmak için iyilik yaparım ama sonuçta ALLAH'IN Rahmetine de inanırım.yani ALLAH'IN Rahmeti büyüktür ki Cennette ALLAH'IN Rahmetidir ve isterim.yani cennet aslında Allah'a kul olmanın bi sonucu olan ALLAH'IN Rahmetidir.neden ALLAH'A kul olurum.nihai amacım budur zaten yani şöyle ki zirvenin en yukarasında ki amaca neden diye sorarsan komik olur.zaten amaç odur.yani asıl amaç çıkar değil canlar.Zirvede ALLAH'A KUL olmak var.yani iyiliği bunun için yaparız.zirvenin altlarında hem dünyada daha iyi hayat yaşamak hem Sonsuz güzel hayat yaşamak tabiki var.ama bu zaten zirvenin bi sonucudur.sonuç derken bunu biz kazanmış gibi olmasın.Bu RABBİMİN sözü RAHMETİDİR.tabiki Müslüman kazanır ama ALLAH'IN RAHMET ETMESİDİR bizim kazandığımız.
evet bi soru daha var peki nasıl? şöyle ki ALLAH'A NASIL kul oluruz.bence aslında iman istemekle başlar yani kalben bunu istemek lâzım.ALLAH'A,MELEKLERİNE,KURAN-I KERİME,PEYGAMBER EFENDİMİZ'E,KAZAYA KADERE,AHİRET GÜNÜNE İman.şimdi bunlar nasıl sorusunun cevabıdır.mesela KURAN-I KERİM'E İman dedik bunu.istememiz lazım.KURAN-I KERİMİN Rab'bimden geldiğine inanıp bunu yaşamayı istemek lâzım.akıllıca ama.zaten gerçekten isteyen adam düşünür.ve sonra yapar.yani şu üç aşama ilk istemek kalben onu sevmek tasdik etmek.sonra aklen onu düşünüp anlayıp onu seçmek.sonra fiiliyat olarak bedenen ALLAH'A KUL OLMAK her hareketimizle.yani hem kalben hem aklen hem bedene. ALLAH'I KUL OLMAYI SEÇMEK ONA YÖNELMELTİR.Ey Müslüman kardeşlerim benim size tavsiyem ALLAH'A HİCRET ETMENİZ.O'NA KUL OLMAYA HİCRET ETMENİZ ve asıl zirve budur zaten O'NA Teslim olmak da budur benim bundan gayri amacım yoktur yani.yanlış olmasın şimdi.mesela evlenmek bi amaçmıdır ? o zirvenin altında olan bi amaçtır.neden evlenirim ALLAH'A KUL olmak için.yani olay budur gibi geliyor..İNŞALLAH ZİRVEDE BULUŞURUZ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM DUALARIM BİZİMLE..zaten KURAN-I KERİM herşeyi çok iyi açıklamış sizi daha fazla tutmuyum her şey zaten çok açıkken benim bunları yazmam bile tekrar ve asıl KURAN-I KERİM kaynağım.onu OKUMAK lâzım boş verib sikkoyu falan :))
son olarak aklıma geldi de sikko çıkar diye açıklamış ya ,zaten çıkar ALLAH'A KUL OLMANIN sonucudur.yani mesela sikko da demiş ALLAH, KURAN-I KERİM de akıllı ticaret yapmak istemez misiniz diyor ya ? bu ticareti yapabilmemiz için kalp vermiş akıl vermiş beden vermiş.işte hepsiyle ALLAH'A KUL OLABİLMEMİZ için vermiş.alında hayat da zaten bi irade beyanıdır.bunun için özgürlük vermiş RABBİM.
Sildemişki istediğini seç kulum.
yani aslında bizi O'NA KULLUK İÇİN YARATMIŞ ve bunu da seçebilirsin ve vu senin için sonuçta iyi olacaktır.
ve aslında sikkonun çıkarı asıl neden göstermesi yanlış.yani çıkar dediği şey aslında ALLAH'IN RAHMETİDİR.bi sonuçtur.ekleme olsun içimde kalmasın ALLAH'A EMANET.hee aslında ateistlerde ALLAH'I TESBİH ediyorlar.ALLAH'IN EL KAFFAR ismi var yada EL MUİZ.ilki kahreden demek.ikincisi zillete düşüren.şimdi kafirlerde RABBİMİM bu İSMİNİ zikrediyorlar.zamanı gelince RABBİMİN HESABI onları vuracaktır.
haydin artık ikinci kez ALLAH'A EMANET..
yorum yazan arkadaşlara teşekkür ediyorum, tek tek cevap yazayım:
Sil@hakan malesef yanlış anlamışsınız. ben zaten kedilere ve köpeklere neden iyi davrandığının bilimsel olarak açıklanabildiğini bunun özünde metafiziksel bir durum olmadığını anlattım.
alkol ve domuz eti muhabbetine gelince oradaki örneklerim ve anlatmaya çalıştığım sikkonun evrensel ahlak-fıtrat-kuran hakkındaki iddialarının sistemsiz ve düzensiz olmasını göstermek, bu düzensizliğin/sistemsizliğin beni tatmin etmediğini belirtmek.
@zırtapoz siz de yanlış anlamışsınız. buyrun okuyun:
'' Fıtratı onu buna yönlendiriyordu. Fakat arada bir fark olacaktı. Tüm bunların hiçbir anlamı olmadığını bilecekti. Kendi deyimiyle her şeyin "boşa gideceğini" biliyor olacaktı. Zira tüm yaptıklarının ve hayattaki her şeyin bir anlam kazanması için, Allah ve ahiret var olmak zorundaydı. Bu denklemin başka bir çözümü yoktu.
Her şeyi Darwinizm ve doğal seleksiyon üzerinden açıklayabileceğini zanneden Dawkins'in argümanlarının hiçbiri Elif'in neden bunları yaptığını açıklayamıyordu. Elif, çevremdeki kedilerin nesli tükenir de ekosistemim zarar görür endişesiyle bunları yapmıyordu.''
sikkofield iyilik peşinde koşan bir irade tarafından, elifin fıtratı tarafından bu eylemlerin yapıldığını düşünüyor. yazısının devamında da bunun evrimsel olarak açıklanamayacağını bu denklemin ancak kuran ile çözülebileceğini söylüyor.
yine bana yazdığı yorumda '' sevimli olmak" dışında hiçbir faydası olmayan, türümün devamıyla da alakası olmayan bir hayvan için koruyucu kollayıcı olmak, sadece "geçmişten miras kalan sevimli hatalar" argümanıyla açıklanamaz.'' diyor.
alıntı yaptığım yerleri tekrar okuyup, 2. kısmı tekrar okursanız neden bu şekilde bir cevap yazdığımı daha iyi görebilirsiniz.
@ADMIN malesef herhangi bir yerde yazmıyorum. yani alt epidermis nickli bir ekşi üyeliğim var ama entry kasarak yazmıyorum. gayet sığ onlarca entry'm var. takip etmenizi tavsiye etmem.
@bitirme tezi olayı klasik teist vs ateist tartışmasına getirmişsiniz. ben o tartışmaya girmeyeceğim çünkü böyle bir tartışma oldukça uzun sürer. sadece tutarsız olduğumu iddia ettiğiniz konuda cevap vereyim:
Silben ileride nasıl olsa açıklanır diyerek topu taca atmıyorum. bahsi geçen yorumum da eğer elif kedilere değil de köpeklere bu kadar bağlansaydı bu çok güzel bir şekilde açıklanırdı dedim.
ancak elif kedileri kolluyor. insanın kedilerle olan ilişkisi, onlara olan bağlılığı evrimsel olarak çok iyi açıklanmış değil.
şuan konu hakkında sadece bir tane iyi bir argüman var. ben de onu yazdım.
ve dedim ki, eminim birileri bir gün bu durumu daha iyi açıklar ve metafiziğe girmeden bunu yapar.
bilimin yıllardır yaptığı şey bu değil mi? o gün için muammalı, gizemli, bilinemez durumları zaman içerisinde tatmin edici bir şekilde metafiziğe girmeden açıklamak.
peki diğer insanların böyle durumlar karşısında yaptığı ne? doğrudan metafiziğe girerek açıklama yapmaya çalışmak. binlerce yıldır aynı bu durum. ben de bunu yazdım.
ben eğer bir şeyi bilmiyorsam bilmiyor oluşumu bilirim. biliyor gibi davranmam. bir gün birileri tarafından büyük ihtimalle bilineceğini bilirim ama. bu topu taca atmak değil. bilgisiz olduğum noktada susmayı bilmek.
oysa teistler için böyle bir şey genellikle yoktur. bilmediğiniz hiçbir şey yoktur. her şeyi bir şekilde allah'la ilişkilendirerek çıkarımlarda bulunursunuz.
bugün tanrı ve din algımız eskiye nazaran çok değişti. unutmayın, daha yakın geçmişte, dedeleriniz ya da nineleriniz depremleri doğrudan allah emri olarak isimlendiriyordu. açıklayamadıkları, bilmedikleri bir durumu metafizikle ilişkilendiriyorlardı.
bu tavır ile, insan ahlakını, hayvanlara olan sevgisini ve şevkatini metafiziğe yormak tamamen aynı tavır.
eğer ben 2000 yıl önce yaşasaydım ve bu şekilde düşünseydim depremler için bir şekilde açıklanacak materyal bir olay olarak düşünürdüm. tanrıların emri olmadığını söylerdim.
siz de yine 2000 yıl önce bana cevap verecek olsaydınız aynı mantıkla topu taca atıyorsun derdiniz. sizce gerçekten topu taca mı atıyorum?
@nurettin özür dilerim ancak yazdıklarınızı çok sığ ve uzun buldum. cevap verme zahmetine girmeyeceğim.
@yunus emre
SilÖncelikle inançları tartışmak istemediğimi söylemiştim. böyle algılandıysa özür diliyorum.
Benim itirazımın temeli şu; bazı ön yargılar var inanan insanlarla ilgili. Bu, dünyada estirilen İslamofobi ile doğrudan alakalı bir konu (yani en azından ben böyle düşünüyorum). Sanki inanmak, düşünmeye, araştırmaya, sorgulamaya engelmiş gibi davranılıyor. Durum böyle değil. İnsanı diğer varlıklardan farklı kılan organı beyindir bunun farkındayım. Bilmediğimiz bir şeyi ''Allah büyük'' deyip geçmiyoruz, aklı başında bir Müslüman da böyle yapmaz zaten. Bu duruma örnek verebileceğin Müslümanlar olabilir, ancak bu genellemeyi yapamazsın. Yobazlık, cehalet bir güruha atfedilemez, insanlığın ortak problemidir. Sadece çevrene bakarak bunu anlayabilirsin.
Düşünce ayrılığına düştüğümüz bir yer var ona da açıklık getireyim :
Bana göre insanın bir sınırı var. Bilim yıllardır çok şeyi açıklıyor ancak yüzyıllardır uğraşılıp açıklanamayan şeyler de var (misal, varoluş. En son olarak CERN'deki araştırmanın amaçlarından biri de buydu.) Ve çok önemli bir nokta var gözden kaçmaması gereken; bilim bir kanun koymaz, zaten orada olanı keşfeder.
Eğer bir şey fizik kanunlarıyla açıklanabilecekse, insanlık bir gün onu açıklayacaktır, açıklamak için de çalışmalıdır. Bana göre bazı şeyler açıklanamaz, fark bu.
Topu taca atmaktan kastım şu, ileride açıklanabilir demenin avantajı, hiçbir zaman haksız çıkma ihtimalin yok zira insanlığın yok oluşuna kadar vaktin var. Benim metafizikle ilişkilendirdiğimi, sen insan ile ilişkilendiriyorsun. Yanlış anlaşılmasın buna bir diyeceğim yok, sadece durumu anlatmak için söyledim.
şimdi önce yanlışı anladım ve onu söyleyeceğim ama uzun ve isteğin üzere daha derin yazı olacak arkana yaslan yunus emre yücel.sonunda doğrusunu sorarsan yada soran olursa onu da yazarım.lafı uzatmadan başlayım.şimdi diyorsun ki insanın nihai amacı yanı bir dağ düşünsek zirvede amaç olarak geçmişte atalarımızında böyle olmak üzere soyunu devam ettirmek.yani kendi soyu için kedileri sevdiler ürediler falan filan.amaç soyu devam ettirmekti.ama belki de bunu içgüdüsel olarak yaptılar yani soyunu devam ettirmek amacıyla yaptıklarını bilmiyorladı bile yada biliyorlardı farketmez.eğer öyleyse şu soruya cevap vermememiz lâzım.neden soyumuzu devam ettirmeliyiz? yada vereceğimiz cevaplar ondan daha aşağıda yani dağın alt tarafında kalan sebepler olmalı.çünkü bunu istiyorum,diyebilirsin.yani aslında soyumu devam ettirmeyi istediğim için soyumu devam ettirmeliyim.yani aslında bunu istediğin için yapıyorsun.şimdi soyumu devam ettirmeliyim sorusuna dağın zirvesinden daha büyükk amaçlar buluyorsan asıl amaç bu değildir.yani insan bunu bilerek yada bilmeden yani içgüdüsel olarak istemeli ki bunu yapabilsin.şimdi değiştrdik insanın nihai amacı soyunu devam ettirmek istemesi olsun.peki neden insan soyunu devam ettirmek istiyor ? yani aslında soru şu biz bi şeyler istiyoruz,düşünebiliyoruz,fiiliyatta bulunabiliyoruz ama neden ? yada nasıl ? şöyle bir şey diyebilirsin.çünkü insanın canı ister.yani insanın soyunu devam ettirmek isteyebildiğine göre canının bi şeyler istemesi lâzım.yada insan canı bi şeyler isteyebildiği için soyunun devam ettirmesini ister.unutma neden sonuç ilişkisi.neden daha çok dağın zirvesine yakındır.şimdi yeni nihai nokta insanların canı bir şeyler ister.o zaman insan canının isteğine göre hareket ediyorsa ben gider canımı sıkan adamı başka hiç bir neden yokken öldürürüm.yada x şahsı canı istediği için gider birine tecavüz eder.dur biraz yeni bi şey bulduk galiba.çok saçma bu değil mi ama şöyle diyebilirsin.nihai amacım başkalarının da isteklerini dikkate alarak kendi isteklerimi yapmak.bak aslında aynı zamanda senle ne güzel ahlâk kavramının nasıl geliştiğini de anlamaya başlamış olduk.zira nihai amaç bu olabilir bak buna neden diye soramazdım eğer diğer dünyaya inanmasam.ama diğer dünyaya inanmayan ateistler dikkat nihai nedeniniz bu olabilir.zira sadece bu dünyaya inanan biri için öldükten sonra dirilmeyeceğine inanan biri için nihai neden budur ,dünyada diğer kişileri de dikkate alarak istediğini yapmak özgürlük :) ama içgüdüsel olarak soyunu devam ettirmek istemek falan bunlar nihai amaç bi ateist için dahi olamaz ancak aşağıda dağın bayağı altında ki nedenlerdir.insan canı diğerlerini dikkate alıp istediğini yapmak ister.evet sonra soyunu devam ettirmek isteyebilir.sonra. soyunu devam ettirmeliyim inancına kapılabilir evet böyle gelişebilir.
Silyani bi ateistin ahlak kavramı böyle gelişmiştir.zaten insan haklarının temel maddelerinden biridir.özgürlük.
şimdi bunun tutarlı olup olmadığıno tartışalım evet nihai amaç bu ama tutarlı mı ? mesela sen bugün a şahsını öldürmek istedin.o da tamam lan ben de ölmek istiyorum hayatta artık canım çok sıkılıyor bir daha mutlu olabileceğimi sanmıyorym dedi öldür beni dedi(evet genel olarak ateistlerin intihar etme sebebi aslında gayet ahlaklı.yani adamın nihai amacı canını mutlu etmek ise artık o da ona göre imkansızsa mantıklı.. bak kendinizle çelişiyorsunuz intiharın serbest olması gerek yasalarca aman! ) .neyse sen a şahsını öldürdün diyelim.şimdi ertesi gün oldu pişman oldun ve a şahsını öldürmek istemiyorsun artık keşke ödürmeseydim lan diye düşünüyorsun.eee senin canının istediği şey nihai amacın senin şimdide canını sıktı.yani nihai amacın canin istediğini yapmak olsaydı canın istediği bir şeyi her zaman canın istemeliydi.en azından aynı şey seni pişman etmemliydi.eee o zaman insanın nihai amacı bu olamaz çok tutarsız.yada a şahsı gizli gizli b şahsını öldürdü.b şahsı istemediği halde.eee nerde adalet sizin düzene göre adalet de yok.
ikinci kısım..eee mesela dün ölen bi akraban bi daha nasıl olsa yok demi.diyelim bu senin canını sıkıyor.senin mantığa göre senin canın sen ölene kadar sıkılacak zira onun hep seninle olnasını isteyeceksin sonra onunla yok olup gideceksin.yada mesela baban.canın istediği için ona saygılısı.eğer canını sıkarsa onu huzurevine koyarsın galiba ve bu da çok ahlâkî bi hareket bak cidden.bir ateist için yani.evet çok tutarsız. şimdi doğrusu ne diye soran olursa yada tutarsızlığını anlamayan varsa yani nihai amacımızın böyle şuan %90 ateistin düşündüğü gibi başkalarını dikkate alıp canının istediğine göre yaşamak sanıyorsanız örnekleri de çoğaltabilirim.çok açık söyleyim.aklınızı kullandığınzı sanıyorsunuz ama akıl kalbim istediğini pompalar .kalbiniz kirliyse böyle düşünmeniz çok normal hee samimiyseniz bu düşüncede tabii.
Sil@yunusemre
Silsenin dağ tek seferde devrildi yunus emre hertürlü soruya cevabı olan ve her cevabı sapsağlam olan gerçek dağı merak ediyorsan söyleyim.tek devrilmez dağ..bu arada çıplak kaldıysan seni bu dağa da davet edeyim soru senin cevap benim sen bilirsin.tövbe eden herkes gelebilir buraya burda insanlar arası tek rütbe takvadır vesselam açıkla dersen açıklarım..
@bitirme tezi
Sililk 2 paragrafı neden yazdın hiç bilmiyorum. kafanda çizdiğin ateist portresine uymuyorum demek ki. cevap bile vermeyeceğim o 2 paragrafa.
gelelim sonra yazdıklarına,
yahu köpekler ile neden evrimsel olarak birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu açıklayabildiğimiz üzre kediler ile olan bağımızı açıklayamayalım? kediyi özel yapan ne? bu elbet de açıklanabilecek bir olgudur bilim için. topu taca atmak falan da değildir. siz öyle olduğuna inanmak istiyorsunuz. bu sadece 2+ 2= 4 ise 1+3=4 gibi bir mantık. tamamen mantıklı bir söylem. onu açıklayabiliyorsak diğerini de açıklayabiliriz. ve bu açıklama tıpkı diğeri gibi tamamen materyalist olur.
gelelim sizin iddialarınıza,
yıllardır uğraşılıp açıklanamayan şeyler olabilir. bu açıklanamaz oldukları anlamına gelmez. açıklanamaz olmalarına dair tek bir kanıtınız mantıklı iddianız yok. yine bilgisizliği metafizikle doldurmaya çalışıyorsunuz. sizinki ne biliyor musun? adamın biri sudoku çözmeye çalışıyor. sayıları oturtmaya çalışıyor. sen gelip diyorsun ki şu boşlukları asla dolduramayacaksın o boşlukların hepsine şunu yaz. ben miyim topu taca atan sen misin böyle bir mantıkla?
varoluş ise apayrı bir olay. bize yıllardır anlatılan, insanların binlerce yıldır düşündüğü bir mantık var. insanlar her şeyin bir tetikleyicisi, başlatanı olduğunu düşünüyor. hayatı bu şekilde anlamlandırabiliyorlar.
bilim 2bin yıl önce doğa olaylarını açıklayamıyordu. bilim falan yoktu zaten şimdiki gibi. bunun yerini dinler ve tanrılar tutuyordu. doğa olaylarını bilim açıklamaya başladı dinin elinde pek bir şey kalmadı. yağmur duaları da bitti, camiye paratoner de taktılar depremlere de allah emri demiyorlar artık. elinizde kala kala varoluş kaldı.
çünkü bilim asla varoluşu, her şeyin başını açıklayamayacak. ancak neden her şeyin başı olsun ki? neden -sonsuz, +sonsuz değil evren ve varlık?
neden bir başlatıcıya ihtiyacı var? evrenin başlatıcıya ihtiyacı olduğuna inanıyorsun da inandığın tanrının varlığının nasıl olduğuna ne diyorsun?
evren hep vardı hep var olacak dediğimde hayır her şeyin bir başlatıcısı olmalı diyorsun.
sonra sen çıkıp diyorsun ki allah hep vardı hep var olacak. herhangi bir varlık hep vardı hep var olucak ise eğer neden evren değil de bu senin tanrın oluyor?
sana göre allah hep vardı hep var olacak. bana göre evren hep vardı hep var olacak. bana göre yaratmak gibi bir olay yok. maddelerin etkileşimleri ve dönüşümleri var.
insanlığın hala çok bilgisiz olduğunu kabul ediyorum ben zaten. bu bilgisizliğimle bir problemim yok. ancak ban açıkıp bilim şunu açıklayamaz bilim bunu açıklayamaz diyip sanki senin tanrın açıklıyormuş gibi davranırsan bunu komik bulurum.
senin tanrın bilimden bir fazlasını açıklayamıyor.
allah her şeyi yarattıysa allah'ı kim yarattı? bu sorudan hala ilkokul dinkültürü hocası tipi cevaplar vererek tatmin ediyorsunuz kendinizi. bu soruya verecek cevabınız yok. kabul edin bunu. sizin mantığınız hiçbir şeyi açıklamıyor.
@nurettin dostum materyalizmin, determinizmin ve evrimin ne olduğuna dair çok bilgisizsin. yani futboldan anlamayan bir adamla futbol konuşamazsın değil mi?
Silyorumlarında direk bunu gördüğüm için sana cevap yazmak istemedim. yine cevap yazmak istemiyorum aslında ama tekrar yorum yazdığın için bir cevabı hak ettiğini düşünüyorum.
öncelikle insanın nihai amacı demişsin. nereden çıkarttın sen onu? bana göre insanın nihai bir amacı yok. doğada her şey değişir. bu değişim sırasında uyumlu olan soyunu devam ettirir. uyumsuzlar elenir. türünü devam ettirmeye daha yatkın olan gruplar türünü devam ettirirken olmayanlar elenir. mesela pandaların soyunun tükenmekte olduğunu duymuşsundur. sevişmiyor hayvanlar. türünü devam ettirmeye çalışmıyorlar. bizim kadar sevişgen canlılar değiller. ve büyük ihtimalle önümüzdeki yüzyıl içerisinde elenecekler. varlıkları son bulacak.
iki insan gurubu hayal et. bir tanesi cinsellikten çooook büyük zevk alıyor. diğeri için ise bu el ovalamak gibi bir şey. türünü ataların istemli mi devam ettirdi sanıyorsun? eskiden doğum kontrol yöntemleri mi vardı? ataların sevişmekten büyük zevk alıyordu bu nedenle sevişiyordu ve çocukları oluyordu. çocuk sahibi olduklarında bir takım hormonlar salgılanıyordu. ya da direk genetik olarak bebekleri, çocukları sevmeye meyilliydiler.
neyse daha uzatmıycam bu üreme mevzusunu. çünkü sana hiçbir şey ifade etmediğini biliyorum. sana 80 sayfa yazı da yazsam buraya bir şey anlatamam.
neden biliyor musun? sen böyle büyülü, sihirli, mükemmel harika bir şeye sahip olduğumuzu zennediyorsun: özgür irade ya da ruh. adına her ne diyorsan.
ben iradeye falan inanmıyorum ki. yani irade var ancak bu bir algoritma gibi. şöyle olursa böyle yap. böyle olursa şöyle yap. gibisinden. 2 + 1 +3 +5+34+12=57 gibi. bu şekilde karar alıyorum ben. oradaki sayılar genetik ve çevresel etkiler. 57 sayısı ise aldığım karar. bir denklem gibi.
benim irade dediğim şey bu. ve benim kararlarım genlerimdeki kodlara ve çevresel etmenlere göre değişiyor. özgür bir iradeye göre değil. bir ruha göre değil.
ben materyalistim. bana göre sadece madde var. metafiziğe dair hiçbir şey yok. ortada olduğuna dair zerre kanıt da yok.
ben özgür bir iradeye inanmazken sen sanki ben özgür bir iradeye sahipmişim gibi yazmışsın bütün yazdıklarını. ateistlerin dünya algısına dair gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun.
eğer gerçekten öğrenmek istiyorsan 3 tane anahtar kelime sana:
materyalizm, determinizm, evrim.
bu 3 ünü adam gibi öğrenirsen belki seninle konuşabiliriz. aksi halde ne yazsam anlamıycaksın. kodlama bilir misin? derleyiciler vardır. yazdığın kodu derleyiciler okur. senle ben aynı derleyici türüne sahip değiliz. ben sana c# kodu yolluyorum sende c derleyicisi var. beni yanlış anlıyorsun ya da anlayamıyorsun. bendeki derleyiciye sahip olmadan da bu kodu anlayamazsın. olay bundan ibaret.
materyalizm insanı sınırlıyor insanın anlamsızca fedekarlık yapması veya varoluş sancısı çekmesi bile materyalizm'e ters
Silseni sonuna kadar anlamaya çalışıyorum.sende zaten bu yüzden cevap veriyorsun.haklısın şuana kadar determenizm,evrim,maddecilik sadece kulaktan duyma bilgilerle biliyordum.araştırmaya ihtiyaç duymamıştım.ancak şuan ihtiyaç duydum aratırmaya başladım.şimdi senin bakışını sana anlatmaya çalışacaağım.evet yada hayır dersen.anlamak istiyorum demiştim anlamışmıyım merak ediyorum.
Silgörüş şöyle ki,
sonsuz bir geçmişten başlamış yada bir şekilde başlamış ,sonsuza kadar devam edecek,yada bir şekilde bitecek bi evren var.sana şu konuda katılıyorum zaten; bir şeyi açıklayamayabilirsin ama o senin temel mantığına zıt düşmüyorsa zaten ilerde açıklanabilir,yani açıklanamayan şeye haksız diyemeyiz yada yanlış.neyse işte tam olarak böyle bir ilk oluşum meydana geldi.ilk hücreler oluştu yada zaten hep vardı bu oluşum.mesela ilk hücreler çevreye uyum sağlamadır gibi nedenlerle sürekli gen değişikliği yaptılar.ve sürekli çevreye en iyi uyum sağlamayı başaranlar sürekli bölünmeye çoğalmaya ve büyümeye başladı.mesela 150 milyon yıl önce sivrifaremsi denen bir canlı oluştu.bu canlı çevreye uyum sağlamak için büyüdü gelişti çoğaldı farklılaştı gen değiştirdi ve biz insanların ve tüm memelilerin atası kabul ediliyor.aslında tüm canlı türleri birer akraba.sonuçta ilk, az hücreli canlıların gen değiştirmesi bölünmesi sonucu oluştu tüm canlılar.tüm canlıların soyunun başı budur.ve sürekli çevreye daha iyi uyum sağlayan bireyler çoğalabildiği için bir hücrelilerden bugüne sürekli canlılar genleri kabiliyet gösterek yani üzerlerini bi şeyler katarak günümüze geldi diyebiliriz.yani bir nevi şuan yaşayan canlılar geçmişten gelen rakiplerine üstünlük sağlamış üstün soyların devamı diyebiliriz.bir şekilde devam eden genler çevreye daha iyi uyum sağlamış bireylerinindir ki sürekli iyiye doğru bir gidiş vardır soyluluğa yani.
ikinci olarak şunu anlamaya çalışıyorum.bu ilk oluşumdan şuana kadar ve sonrasında da devam edecek olan fizik yasaları vardır.aslında bu fizik yasaları herşeyin nedenini ve sonucunu belirler.mesela insanın oluşumu şöyle olabilir.artık o eski canlılar bir şekilde akıllarını daha iyi daha üstün kullanma ihtiyacı duyduğu için çevreye daha iyi duyarlı olabilme adına ,genetik değişim sonucu insan beyni,eski beyinlerin farklılaşmaası sonucu oluşmuştur.ve insanda aslında aklını kullanır ama bu o baştan sona var olan fiziki yasaların bir sonucudur.yani fiziki yasalar insanı bir şekilde oluşturmuş ve çevreye uyum sağlaması içinde aklını kullandırmaya yöneltmiştir.insanda beynini yine o fiziki yasalar çerçevesinde olacağından;insan beyni doğanın bi gereğidir ve yine o beyni kullanmayı doğa yönlendirecektir, o bilim etrafında.bu şunu anlatır ki bizim özgür irademiz yoktur.yani enbaştan sona kadar doğa vardı varolacak belirli fizik yasaları da tabi.ve doğa herşeyi fizik yasaları etrafında yönlendiriyor.doğa dediğimiz şey zaten bilim.o belirliyor hayatın akışını.ve bu sayede geçmişten günümüze kadar dengeli bir gelişme var.evrimleşme.yada aslında her şey.bu doğa,bilim,evren herneyse cansızdan caanlılara herşeye egemen be yönetiyor.yani bu şuurlu bi şekilde değil zaten doğal olarak yani bu kurallar hep vardı var olacak ve herşey bu kurallar etrafında oluşacak gelişecek yok olacak değişecek.ve zaten insanda aklını kullanınca doğal olarak deney yoluyla bu kuralları , kurallar bütünlüğünü anlayabiliyor.somut bir şekilde.kanıtlıyarak .mesela bir ağacın yaprakları arasındaki mesafe hep bi oranın parçası.yada suyun iki atpmu arası açı hep aynı.yada dünya hep aynı yörüngede belli kurala göre dönüyor.bunlar çok rahat kanıtlanabilir.ve bilim herşeyi yönetiyor zira böyle olması gerekiyor , o yasalar bunu gerektiriyor.ve bizim düşüncemizde evrenin nasıl düşünmemizi istediği doğrultuda.ve bu oluşum ilkten sona kadar hiç tezatlık içermiyor.ve sürekli herşey bu kurallara fgöre yönlendiriliyor ve yönetiliyor.ve ALLAH'A karşı hiç bir kanıtımız yok.yani göremiyoruz deney yoluyla dahi kanıtlayanıyoruz.sadece bir şekilde insanlar inanıyor.
Silama aklımıza göre ALLAH'ın oluşumu yok.yani insanların inanama sebebi belki adalet ihtiyacıdır.çünkü adalet diye bir şey aslında yok.evren var ve ihtiyaçları var bu şekilde sürekli devam eden düzen var ama hani güçlü olan kazanıyor,güçsüzlerde adalet anlayışı için kafalarında soyut bir şey ürettiler.yani insanların temennisi ALLAH.yoksa aklen hiçbir şekilde ne kanıtı var ne de ihtiyaç.çünkü zaten evren herşeyi yönetiyor zaten kendi kendine yetiyor.aslında hep belirli ilkeler vardı ve o ilkelere göre herşey oluştu ve sürekli öyle devam edip duruyor.mesela hep somut ilkelerden soyut kavramlar gelişti.mesela toplum oluştı.ve çevreye uyum ve doğanın yönlendirmesi üzerine ahlâk kavramı gelişti gibi.yada annenin çocuğu oldu evrenin yönlendirmesi üzerine o çocuğu sevmeye başladı.biz özgür fikrimiz olduğunu sansakta aslında o bilimin gereğini yapıyoruz evren bizi yönetiyor asıl olan bu.
Silson olarak şunu anlamaya çalışıyorum.yani bu ilkeler doğrultusında madde oluştu yada hep vardı ve maddenin gelişimi devamı yok oluşu değişişi tüm yapısı , evren oluşturdu .mesela bilinç,eveimleşe evrimleşe oluşan insan beyninin çevreye uyum sağlaması gereği yasası üzerine evren maddeye hükmetti ve bilinçi oluşturdu.aslında evren zaten bilincin olnası gerektiğini de yani insan beyni oluncaya kadar o alt yapıyı hazırladi zira zaten biliyordu ki ilerde bilince gerek duyacak insan.yani herşey neden sonuç ilişkisi aslında.evren hep vardı yada oluştu.herneyse sonra tek hücreli canlıları oluşturdu.sonra insana kadar evrimleşme gerçekleşti.mesela burda örnek verelim neden sonuca.toplum oluştu.evren ne yaptı insan ve toplum arasında(neden sonuç) arasında hemen bi düzen oluşturmak için ahlâk kavramını insanın aklına yöneltti.ve insan da sanki kendinden gibi :)) aslında evrenin yönlendirmesi ahlâk kavramı oluştu.ve çevreye uyum sağlanmış oldu.
yunus emre olay bu mudur ? eksiği gediği var mı ?
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silaşağı yukarı evet nasıl bir dünya algım olduğunu anlamışsınız. aslında bu benim değil, bilimin dünya algısı. yorumda bulunmak istediğim alanları yazayım,
Sil'' aslında evrenin yönlendirmesi ile ahlâk kavramı oluştu''
ya da benzer üslubu evrim konusunda da kullanmışsınız. tek tek alıntı yapmıyorum. genel olarak üslup yanlış anlaşılmaya müsait, sakıncalı bir üslup.
evren plan yapmaz, evren düşünen kafasında kuran ve onu gerçekleştiren bir şey değildir.
evren fiziksel yasalardan ve maddeden ibarettir.
maddenin kendi içindeki etkileşim şekli fiziksel yasalar ile ifade edilir.
ahlak da, canlılar da, insanın evrimi de, aklınıza gelebilecek her şey ama her şey bu etkileşimin bir sonucudur.
evren nokta atışı da yapmaz ayrıca. en uyumlu canlıyı direk var etmez.
önce farklı farklı varyasyonlar oluşur. mesela kutup bölgelerinde 2 farklı ayı grubu olduğunu düşünün. bir tanesi boz ayı. diğeri ise genetik bir mutastondan dolayı albino ya da beyaz renkli ayı.
beyaz olanlar doğal bir kamuflaj elde edeceği için bozayılara oranla avantaj sahibidir. boazayılar daha zor avlanırken onlar daha kolay avlanır, hayatta kalır ve türünü devam eder.
evrenin/doğanın canlıları elemesi ya da evrimleştirmesi bu şekildedir. burada fiili işleyen bir varlık yok.
ya da ahlak kavramını düşünün. kendi içindeki canlıları korumaya, kollamaya yönelik bir sürü var. bir de kendi içindeki düzeni önemsemeyen daha bencil bir sürü var. yani bireyleri ayrı ayrı bencil.
bu durumda daha bütünsel özellik taşıyan, ahlaki özellikleri olan sürü, diğerini eler.
varyasyonların uyumlu olanları türünü devam ettirir, uyumsuz olanları elenir.
bütün bu anlatılanlar bir adamın bir çekiç ile fındık kırması gibi bir olay değildir.
bütün bu bahsettiğimiz şey bir sıcak bir soğuk buz yanyana olursa sıcak olan soğuk olana ısı verir demekle aynıdır.
ancak sizin üslubunuzda sanki doğa/evren çekiç kullanan bir adammış gibi kullanılmış.
dediğiniz gibi, allah'ın varlığına dair en ufak bir kanıt yok. tamamen boş bir inanç. ortada bir kitap var. kimilerini tatmin ediyor. bana sorarsanız beni tatmin edecek bir kitap yazılamaz zaten. öyle bir kitap okuyacağım ki bunun tanrısal olduğunu düşüneceğim. öyle bir kitap olamaz. ben sadece yazarını başarılı bulurum, bilge bulurum vs bunu bir şekilde materyalist olarak açıklayabilirim. ancak nasıl ki dinlediğim bir müzik için bunu insan yapmış olamaz bu bir tanrı olmalı demiyorsam okuduğum kitap için de aynı tepkiyi vermem.
Silallah nasıl var oldu dediniz, söyliyim: birisi geldi ve vahiy aldığını söyledi. insanlara tanrının sözlerini iletti. onlar da inandılar.
peki siz olsaydınız inanır mıydınız? yoksa deli ya da kendi çıkarlarını düşünen bir yalancı muamelesi mi yapardınız?
sahi inanmanız için ne gerekirdi? mucize?
2 kola ayrılır bu da:
1. eleştiri: o zamanki insanla rmucize gördü de biz neden görmüyoruz? bu biraz daha sığ olanı açıkçası. 2.si daha iyi
2.eleştiri: sihirbazlık çok eski bir meslektir. nedir sihirbazların sermayesi? açıklanamazlık, bilinmezlik. bunu yaratırlar. bana mucize gösterdiğine inandığım kişinin iyi bir sihirbaz olmadığını nereden bilebilirim?
kaldı ki, 1500 yıl öncesinden bahsediyoruz. deprem gibi doğa olayları bile bilimsel olarak ifade edilemiyor. zaten insanların dünya algısı bilinmezliklerle, gizemlerle, açıklanamaz oalylarla, sihirlerle, büyülerle, perilerle vs dolu.
böyle bir algıya göre sizin gösterdiğiniz bir mucize tıpkı deprem olması gibi olurdu. ikisi de açıklanamıyor sonuçta.
gördüğünüz gibi, üzerine düşündüğünüzde böyle bir insana inanmak istemek için sebepleriniz olsa da gerçekte inanmak için bir sebebiniz yok.
insanlar inandı, çünkü cennet vaadi vardı. cehennem tehtidi vardı. hem kötü şeyler de söylemiyordu aslında. ne kaybederlerdi ki? ama ya yanılıyorlarsa?
inanmak isteyen insanlar huzur buluyorlarsa bu beni ilgilendirmez. varsın inansınlar. ancak carl sagan'ın dediği gibi:
ben inanmak değil bilmek istiyorum.
inanmak çok basit bir eylem. cinlere, perilere, deniz kızlarına inanan insanlar bulabilirsiniz. en geri kalmış toplumlar en absürd inançları olan toplumlardır. inanmak abartılacak bir eylem değildir. gayet basit, önemsiz, yaygın bir eylemdir. bir şeye körü körüne inandığı için kimse övünmemeli. ancak bir şeyi bilidğinizi iddia ediyor ve kanıtınız olduğunu söylüyorsanız bu işte bilime girer. ben bunu istiyorum. olması gereken bu. çünkü nesnel olan bu.
bir hastalığa yakalandığınızda doğrudan bilime gidiyorsunuz. doktora gidiyorsunuz. dua ediyor olsanız bile asıl işe yarar yolun bilim olduğunu biliyorsunuz. iyileşeceğinize dua ederek inanmak değil, doktora giderek emin olmak, bunu bilmek istiyorsunuz.
Silancak aynı tavrı evreni anlamlandırmaya çalışırken gösteremiyorsunuz.
bildiklerinizle yetinmek yerine bilemeyeceğiniz bir takım iddialara inanmayı tercih ediyorsunuz.
öncelike evrene sanki ALLAH gibi bi varlık verdiniz mi yada vermediniz mi bi tereddüdüm vardı.ama evrenin öyle bir anlamı yokmuş size göre.yani sadece evren.daha öte anlamı yok, olduğu gibi fizik kuralları.yoksa bu evrenin var olan özelliği.aklı olup da bi şeyler var etmiyor yani sadece evrende zaten olan kanun.kısacası bize göre ALLAH size göre evren değil.bir takım yasalar var ve etkileşimler bunun üzerine oluyor.
SilŞöyle diyebilirm heralde.bu senin dünya algın.yani herhangi bir insan aklını kullanarak bilimsel olarak senin bu görüşlerini rahat bir şekilde algılayabilir.kanıtlayabilir.bu sonuçlar varabilir.yani bu ;senin aklının, düşününce anladığı var olan evrenin yasalarının özellikleri.zaten olay bu daha ötesi yok.olay bilim.aklım var, düşünüyorum ve algılıyorum,kanıtlıyorum.aklımın düşününce algılayamadığı, var olduğuna dair herhangi gerçek bir kanıtın yani bilimsel bir kanıtın olmadığı,bir takım temennilere , varsayımlara, neden inanıyım ki?ben gerçeklerle yaşamak isterim,temennilerle değil.ve sırf gerçekler istemediğim gibi olsa bile kendimi hurafelerle avutmak saçma.henüz bulunamayan gerçeklerede neden inanç diye kulp takıyım ki?yani mesela şuan evrenin ilkoluşumu yada hep var oluşu bilimsel olarak kanıtlanamadıysa neden ALLAH yaratı temennisine inanayım.mesela insanlar eskiden de depremleri ALLAH gönderdi diyordu.ama anlaşıldı ki depremlerin oluşumu aslında bir bilim ve tamamen fizik yasalarıyla alakası var.yani sen algıladıklarına aklınla kanıtlayabileceklerine inanıyorsun.varsayımlara yada temennilere inanıp eğer inanış doğru çıksa bile aslında o doğrunun nedeninin o inanıç değil fiziki yasalarla alakası olduğunu düşünüyorsun.mesela KURAN-I KERİM de evrenin sürekli genişlediği yazar.1000 yıl önce bir MÜSLÜMAN buna inanıyordu ama algılayamıyordu.ama şuan bu bilimsel olarak algılandı.yani o MÜSLÜMANI şuana getirsek inanıyordum artık algılaya da biliyorum der.
.ama deprem örneğin de de gördük ki varsayımlar yanlış da çıkabiliyor. ve işte sen buna karşısın.bir şeyin doğruluk değeri aklımla alakalıdır o varsayım yanıladabilir doğru da çıksa bile doğru olması yine aklımla alakalı yani doğruluk zaten bilimsel bir sonuç yine.o varsayımla alakası yok ki diyorsun.ama şunu biliyorsun ki şuan algılayamadığın şeyler yada bilmediğin şeyler mesela evrenin ilk oluşumu yada hep varoluşu kesinlikle bilimin bir sonucu.ve bir gün bunu da bilimin açıklama ihtimali de yüksek.ve diyorsun ki metafizik şeylerle değil,gerçeklerle gel zaten onlar gerçek değil,bilimle gel..
SilSenin düşüncelerine aslında ekleme yapmak isterim.senin düşüncelerinle zıt düşmeyecek senin düşüncelerin doğrultusunda,bilimle sana ekleme yapmak isterim.cevabımın seni tatmin edeceğine inanıyorum.sen aslında aklınla algıladığına inanıyorsun ve algıladığın şeylere bilim diyorsun.yada zten bilim ar olan sen onları aklınla algıyorsun desek daha ii bir çıkarım olur.ve bunun üstüne bir şey kabul etmiyorsun.bilime o kadar büyük bir rütbe veriyorsun ki zira zaten gerçekler bunlar.bilimin muhatabı senin aklın.hani derleyiciler örneğinde olduğu gibi.yani sen koskoca bilimi aklınla izah edebilceğini ve var olan herşeyi gerçekleri yani bilimi aklınla açıklayabileceğini biliyorsun zira aklına çok değer veriyorsun.aklına çok güveniyorsun.yani bilim tüm grçekler ve aklında onu kanıtlayabildiğine göre akıl çok değerli insan için.belkide insanı tüm sorularına cevap olabilcek bir şey akıl.ki zaten aklını da bilim yasalarının sonucu olduğu açık.yani evrimleşmenin sonucu akıl.sivrifaremsinin beynin evrimleşmesi bizim.beynimiz.yani aklı tamamen yine aklınla açıklayabiliyorsun.ve var olan herşeyide.bilimlerle gerçeklri aynı kefeye koyuyorsun.aklınla da inancını.mesela anne çocuğunu sevmesinide koruyup kollama içgüdüsünü de aklınla,genetik olarak yada hormon salgılanması olarak,yada çevreye uyum sağlaması ve türünün devamı için işte sevginin gerektiği ve yukarıdaki nedenlerin de hormon, gen bu şekilde şekillendiğine inanıyorsun.burası önemli,yani sana göre inanç,akılla başlıyor.yani bilim ve muhatabı olan akıl sana göre inanç.sen bilime ve onu algıyabildiğin aklına inanıyorsun.gerçekler bunlar diyorsun yani akılla kavranabilinecek yada kanıtlanabilinecek şeylere inanıyorsun.çünkü gerçekler bilim ve onun muhatabı akıl.ve inandığın değerler bunlar.sana göre inanç bunlar.göremediğimiz varlığını aklımızla kaıtlayamayacağımız şeyler değil.bilim evet inanç bu.ve onu algıyabildiğin akıl.ve mesela sevgide aklın yani bilimin bir sonucu..yani annenin sevgi örneği bilimsel olarak açıkladık mesela. ve bilim inancınsa,inancında bilim yani.evet yani sen bunu istiyorsun aklını istiyorsun.bilmi istiyorsun.gerçekleri istiyorsun.aklın almayacağı sana göre hurafeleri istemiyorsun.sana bilimle geliyorum
Aklımıza göre insan vücudu uyumlu çalışır.organlar arası uyum vardır.kalp akıl beden de uyumludur.şöyleki insan,kuarkların birleşip proton nötronu,sonra lepton olan elektronla birleşip atomları,atomlar birleşip molekülleri,hücre organellerini,hücreleri,dokuları,organları,organ sistemlerini ve sonuç başta dediğimiz insan.bunlar arasında bir düzen olduğu açık.bilimsel olarak çok ciddi bir düzen var.ve bu düzen bilimle açıklanabilinir mi.evet.yani atomların biraraya gelme bilimi vardır.yada moleküllerin yada herşeyin.bu konuda sana tamamen katılıyorum bunları aklımızla algıladığımız bilimle açıklayabiliriz.buna ikimizde inanıyoruz.hala tamam sorun yok.yani sorum şu değil merak etme.bunların öyle tesadüfen olması imkansız.hepsinin uyum içinde ve 1’den çıktığı açık.yani matematiksel olarak bir insanın oluşma olasılığı…bunların arkasında ALLAH yok mudur? Sorum bu değil sen zaten buna inanmyorsun ki. mesela kuarklardan proton ve nötron oluşma bilimine bakarsan belli bi kural vardır.bilimsel bi kural.evet yani bilimsel yasalar yeterli kalabilir.ama düzenli olduğu gerçeğini inkar etmezsin.bilimin gereğidir zaten düzen.
SilŞimdi gel gelelim asıl anlatacağım olaya;
büyük kan dolaşımı,bilirsin belki nasıl olduğunu.kısacası kalpten başlar kan dolaşımı.atar damarlarla tüm vücuda temiz kan gönderir.beyne diğer organlara.sonra organlarda çıkış kılcaldamarla kirlenen kan toplar damara veriliri.ve akciğere kadar gider kirlenen kan.sonra akciğer de temizlenen kan tekrar kalbe sonra aynı şey döner.
Şimdi bilimsel düzen dedik.bununla çelişmeyelim yeter.açıklayamadığımız şeye kulp takmak yok senin deyişe göre.bak bilimsel düzen evrime göre tesadüfi bir şekilde oluşmuş olabilir.orası önemli değil önemli olan şuan ki düzen bu tesadüfi oluşmuş yada bilinçli herneyse.şimdi soru bir şeyin soğuk yada sıcak olduğunu nasıl hissederiz?önce dokunuruz.sonra derideki duyular sinirler aracılığıyla beyne kadar bunu götürür.beyinde iletilen sinirin karşıladığı bir yer vardır.ve soğuk sıcak yumuşak sert algılanır.çok kısa ve sade şekliyle böyle.bunu da bilimsel olarak açıkladık.sorun yok hala.bir soru daha peki bir şeyi nasıl sevdiğimzii hissederiz?yani fizyolojik olarak kan da vb bir takım değişimler hızlanmalar olur ve hormon salgılandığından insanı hyecanlandırır.ve insan da sevdiğini sanar??? Hayır bu tam açıklama değil bu açıklamanın bir yönü bak sana yine bilimsel olarak açıklayım.güdü ve dürtü.iki kavram.önce güdü:bir davranışı başlatan ve yön veren sürekliliği belirleyen içsel güç.dürtü:fizyolojik ihtiyaçların psikolojik sonuçlarıdır.dürtüler aslında içsel güdücülerdir.mesela sevilmeye ihtiyacım var.bu beni birileinisevmeye güdülüyor.ve sonra dürtüler beliriyor.yani mesela bi kız gördüğümde kan dolaşımım hızlanıyor vesayire vesayire.yani içsel bir güdü , var mesela çok acıktım.bu güdüdür.ne olur kan şekerim düşer.bu dürtüdür.ve yemek ararım.güdüde bir bilimdir dürtüde bak.asıl yere geldim burası önemli.mesela bir kzı sevmeye ihtiyacım var cinsel bir güdü değil.sadece sevmek de bir güdüdür.ve bi kız gördüm.ne oldu güdüler, dürtü olarak belirmeye başladı.fizyolojik olarak.mesela kan dolaşım hızlanmaya başladı.işte burası çok çok önemli insan sevgiye uyarıldığı zaman bunu hissetmesi gerektiği zaman(güdü) kan dolaşımı hızlanır.yani beyne sinirsel bir dokunma gitmez zira bir maddeye dokunmadık ki.beyin nasıl uyarılır.kan dolaşımı hızlanmasıyla beyne daha çok oksijen gider.ve sonuçta beyin ne yapar o kzıı tavlamak için bir şeyler düşünmeye başlar.daha hızlı düşünmeye başlar.ne bileyim işte kızla nasıl konuşabilirim kıza ilk ne desem falan beyin bunları düşünmeye başlar.ama beyinde sevginin karşılığı yoktur.işte onun karşlığı kalptedir.büyük kan dolaşımını boşuna anatmadım.bak kızı gördüğümüzde en oldu kan daha hızlı akmaya başladı.zira kalp daha fazla kan pompalamaya başladı.zira kalp tetiklendi.sevgi dediğimiz şeyin başlangıcı kalptir.sonra kandan hızlı pompalanan kan beyne gider ve burda beyin yine sevgi olarak karşılamaz düşünce oalrak karşılar.
.yani gözle göremediğimiz sevgidir inançtır vb soyut şeylerin vücutta karşılığı kalptir.kalp düşünmez bak.kalp hisseder.neyi?kalpsel içgüdüleri.anne çocuğunu bundan sever.kalpsel bir içgüdür annenin çocuğunu sevmesi.korkunun karşılığı da kalptir bak.diyceksinki geçmişten yaşadığımız gördüğümüz yada korkmamız gereken şeylerdir korku. mesela çocuk 2 yaşında sobaya elini uzatır ama canı yanınca öğrenir bir daha uzatmaz.işte akıl aynen öğrenir ama kalpte de içgüdü vardır.ve sonradan öğrenilen güdüler vardır.yani bazı şeylerden içgüdüsel korkarız ama bazı şeyleri öğrenince korkarız.ve korktuğumuz şey önce kalbimizde uyarılır kalbimizin kan dolaşımız hızlanır sonra akıllı ve dikkatli düşünmeye başlarız.ve sonra bir daha elimzi sobaya uzatmayız zira yanar.yani korku ,duygular kalpte başlar sonra beyne ulaşır.ve aslında güdü kavramını tekrar hatırlayın hareketi başlatan içsel güç.işte tüm güdüler kalpte başlar.ve sonra dürtüler halinde beyne vücuda yayılır. ve yani kalbin güdülenmesi vardır. elmayla armutdu karıştırmayalım.düşünen akıldır.sezarın hakkı sezara.fiiliyata geçiren nedir?bedendir,uzuvlar.. ve hani bir şeye dokunduk sonra beyin uyarıldı dedik ya.geriye doğru gidiyorum.uzuvdan beyne sinyal gitti.beyin kalbe güdüye ulaştı.beyin diyorki dürtülüyorsun bak bi şeyler yap.sonra geri kalp bazılarının umursamam seçimini kullanıyor sonra akıl kendine göre sepetleyip dokunmanın karşılığında bir fiiliyat gerçekleştiriyor.ama mesela bebek annesine dokunduğunda.annesi hemen onu kalpsel içgüdüsüyle umursar.bak şunu da ekleyim ki bu içgüdünün bile önüne geçilebilir.yani çocuğu sevmek lazım bu içgüdüye sahip olabilmek için.sevdiğin kadar o nesneye içgüdüsel bağlanırsın.sevmezsen içgüdünün önüne geçersin bu da bi seçimdir yani.
Silkısacası olay şu
tüm davranışlar kalpte başlar beyinde devam eder uzuvda son bulur.
biz MÜSLÜMANLAR ALLAH'A karşı yöneliriz kalbimizle.yani imanımız kalple yönelmekle başlar.sen yönelmediğin için yönelen gibi düşünemezsin.yani sırayı hatırla.kalp beyne beyin vücuda hükmeder.ve kalp neyi seçerse ama neyi seçerse beyin de ona yönelir.ona neden bulur.kılıf uydurur yada.sonra ona göre davranmaya başlarız.yani imanda zaten ALLAH'IN RAHMETİDİR.sen O'NA yönelmedikçe olmaz kalple bilerek yada bilmeyip içgüdüsel olarak O'NU Seçmezsen olmaz.olay burda kopuyor zaten.yani sen kalbinle neye yönelmişsin biliyor musun ? aklına.yani sen kalple aklı aynı hizaya getirmişsin hatta senin inancın aklın.ben de seni tam olarak bu yüzden anlıyorum.çünkü düşünüyorum bende akla inanıyorum.çoğu Müslüman seni anlamaz inanmaz ama ben anlıyorum çünkü çoğu Müslüman maalesef düşünmüyor.ben aklımı da kullanmayı seçiyorum.zaten bu ALLAH'ın emri.ama şunu söyleyim onlar içgüdüsel de olsa inanıyor ya bu onların kurtuluşuna yetebilir.ki bende inanıyorum ama kendimi temize çıkartamam.yani ben ALLAH'IN RAHMETİYLE temize çıkabileceğime inanıyorum.İNŞALLAH hepimiz temize çıkarız.bak acaip başım ağrıdı yarın devam edeyim daha bir buçuk sayfa daha var ama :))
ama son olarak sen aklının kulu olmuşsan buna inanıyorsun ..şimdilik cevap yazma istersen yarın bitireyim peşin peşin yazarsın
Silnerde kalmıştık..
Silolay şu yunus emre,hareketin başlangıç nedeni güdülerdir.kalbi tetikler,kalbin cevabına göre kan yoluyla beyne uyarılır ve beyin diğer organ sistemlerinide ikaz eder.ve vücutta uyarılır.fizyolojik olarak belirtilerde vücut tepki verir.yani şöyle diyebiliriz.acıkma güdüsü vardır.kalp yemek yemek ister.bu güdüye belki iştah diyebiliriz.sonra beyin uyarılır.kan şekeri düşer.gibi fizyolojik oluşumalr belirir.mesela at.çok koşunca ölür.çünkü beyinde duyu almaçları yeteri kadar gelişmemiştir çoğu atta.lastik asit vücutta salgılanır ama beyinde hissetmezler.at,koşmak için yaratılmıştır ve koşma içgüdüleri vardır.onun karşısında yorulma güdüleri de vardır.koşma içgüdüsü buna ağır basar.yani akıllarında yorulduklarını anlamazlarsa hep koşarlar da koşarlar.beyinlerdeki almaçları gelişmeyen atta ölür.işte insan içinde çok güzel örnek aslında.mesleka tasavvufçular hep kalpsel içgüdülerine göre yaşarlar.akıllarını çok çok az kullanırlar.hiç kullanmasalar ölürler zaten.bu da çok yanlıştır.insanı bir bütün olarak ele almak lâzım.yani kalpte başlayan hareket akıl süzgecinden geçirip fiiliyata öyle geçmek lâzım.çok basit bi örnek.ben araba alacağım.önce sevdiğim arabaları listeye koyarım.sonra ekonomime uygun olmayanları elerim.sonra bir tanesini alırım.ama bu olayın gidişatıdır.neden araba alırım sorusu hayatımın amacını belirler.yani güdülerimi yönlendiririm.yani arabayı aslında ALLAH'A kulluk etmek için alırım.burasını yazının sonlarında daha iyi açıklayacağım İNŞALLAH.insanlarda inanç içgüdüleri vardır.bir ihtiyaç.yani herkes bir şeye inanma içgüdüsüne sahiptir.tabiki bu içgüdüye yön verip ALLAH'A inanmamayı seçebilirsin.ama buda zaten bu güdüye cevap verme dürtüsünün,ihtiyacının sonucudur.sen bu içgüdüne aklına inanarak yön vermişsin.bilime yani.sen güdüne yönü verdin,seçimini yaptın.bak özgür irade falan burayı da yazının sonlarına doğru açıklayacağım.ve cevabın seni tatmin edeceğine inanıyorum.önce devam et.az önceki cümle varsayım değil kanıtlayacağım.
ben MÜSLÜMAN birine ALLAH'I çok daha rahat anlatabilirim.neden?zaten içgüdüsel olarak buna inanıyor.ve ben anlatınca doğruluğuna inanır.Türkiyedeki çoğu Müslümanı çok rahat kandıradabilirsin.neden?aklını kullanmayı seçmiyorlar.sana ise bilimle ilgili bir şey anlatsam bilimsel bir olay mesela yıldırımın oluşumu.hemen inanırsın.çünkü sen inanç olarak aklına güdülenmişsin.%90 falan inancın bilim.onun dışındakileri çok takmıyorsun.çünkü ona inanıyorsun.bunu şurdan çıkardım cehennemle ilgili yazı yazmıştım hatırlarsın belki inanmadığın için takmadın çok basit bir algoritma.yani senin doğruluk değerin akıl.yani herkesin doğruluk değeri aslında inancı.ben sana bilimi anlatsam benim anlattığına doğruluk değeri olarak 1 üzerinde 0.90 falan verirsin.yada bir Müslümana ALLAH'I anlatsam yine bana böyle yüksek bi oran verir.yani sana göre bile önce inanç sonra akıl.yani aklına inandığın için eşit sanıyorsun inancı akıl sanıyorsun ama az bir düşün anlarsın bilime inandığın için bilim doğru diyorsun aslında.bak biliime yanlış demiyorum.bunu desem zaten tezat olur.ama sende biliyorsun ki doğruluk değerlerinin inançla alakası var.yani sen ALLAH'A inanmadığın için cehennemin var olma olasılığı sana göre 0 a yakın.yada bilime inandığın için evrenin ilk yaratılışının dahi bilimle olma olasılığı çok yüksek.evrenin ilk yaratılışı bilimle alakasız demiyorum.ama şunu diyorum sen inanç ihtiyacını aklına güdülünerek karşılıyorsun.ve aslında aklına inanıyorsun.inanmada demiyorum bak.ama olay bu.ama yanlış şey sen aklına o kadar inanıyorsun ki burası da doğru yanlış olan burası onun üstünde bir şey görmüyorsun.buna güdülenmişsin.yani bilimsel olarak sen aklına güdülendiğin için ona inanıyorsun.yani üstte olan güdüdür.yani aklının üstünde bir şey yok sanman bir çelişki.zira buna inanıyorsun zaten.var olan bu diyorsun.çünkü inanç güdüsünü aklına güdülemişsin.aslında inanç daha üst bunu anlaman lâzım.yani inancın aklınla aynı kefeye koyuyorsun çünkü inanç akıl sana göre zaten ve inancın daha üstte olduğu bilimsel gerçeği göremiyorsun.ama sana bilimsel olarak kantlıyorum.yani ilim senin için aklına kulluk etmenin bir kanıtı.bir MÜSLÜMAN için ve İNŞALLAH benim içinse ALLAH'A kulluk etmenin bir sonucu ilim.yani bu ONUN İLMİ.ve buna inanmam ALLAH'ın Rahmet eylemesiyle İNŞALLAH benim inancımı arttırıyor.yani her gün ilimsel bir gelişme mesela uzayı anlamaya çalışsam onun KUDRETİNİ görüyorum.ve emin ol tüm ilim bana göre ALLAH'IN VARLIĞININ BİRER KANITI.çünkü ben ilmin ONDAN olduğuna inanıyorum.sen ilme aslında dedim ya asıl olarak aklına inandığın için bunun üstüne çıkamıyorsun.ama sana bunu bilimsel olarak açıkladığımı sanıyorum bilimsel olarak akıl üstü şeyler inanç.ve emin ol sen de ALLAH'A inanmaya başlarsan sende bunu göreceksin.bunu sana tarif etmem çok zor.ama aslında ilmin ALLAH'IN VARLIĞINA delil olduğunu göreceksin.İNŞALLAH ALLAH'IN RAHMETİYLE ŞÜPHESİZ Kİ.ve o zaman ben körmüşüm diyeceksin.gerçekten.bak seni aşağılamak için demiyorum.zaten samimiyeyimi baştan sona gördüğüne inanıyorum.ve gerçekler bunlar.1+1=2.sana bilimsel olarak açıklıyorum bak.
Silyani insan neden acıkıyorsa,susuyorsa ondan ALLAH'A inanıyor.ve biz güdülerimize göre yaşıyoruz.herkes.sende.yani sen aklına güdülenmiştin.güdüne yön vermişsin ve bunun inancıyla yaşıyorsun,buna göre.sadece farkında değildin.yani bir içgüdü var bir de sonra güdülenme, refleks.yani içgüdünün önüne başka şeye güdülenirsen o eski içgüdünün yerine o içgüdü geçebilir.her bebek ALLAH'A KULLUK güdülenmesiyle doğar.ama herkes başka şeylere de güdülenip ona inanmaya başlayabilir.şimdi neden başka şeye güdülenir onu açıklamaya çalışacağım.seçimlerimizde özgür müyüz?.öncelikle şunu belirteyim ki güdü bir inançtır.yani düşünsene neye güdülenirsen ona inanırsın.şimdi güdülenme senin tercihindir,neye güdüleneceğin ama nasıl ? güdü,yani kalbin odaklanması.ve kadere. geçiyorum.bu konu önemli ve son konu.seviye bir kart artıyor burda kalırsan dikkatini daha iyi toplarsan anlayacağına inanıyorum İNŞALLAH.önce bir kaç konuya değineceğim ve güdü kader ilişkisine geçmek istiyorum sonra.
Silben de bilime inanıyorum.inandığım şey bilim değil.benim için bilim bir neden değil bir sonuç öncelikle.tabiki yıldırım çarpmasının nedeni bilim.ama bilim de bir neden.bilim ALLAH'IN İLMİNİN BİR SONUCU.ve bilime göre yaşar insanlar,algoritmatik kararlar, diyorsun ya aslında bana göre inancına göre yaşar.bunu anlattım zaten.yani yaşadığımız her şey inancımızın sonucu.nasıl yani ?bak olay şu ALLAH(CC) insanların kalbinin özüne yani temizliğine;çirkinliğine,iyiliğine;fesadına bakıyor.ve bunu biliyor.ve dünya da insanları kalbine göre güdüleyerek kalplerindekini yaşamalarına neden oluyor.şöyle açıklayım.ALLAH bizi yarattı ama herkes ölü.ve herkesin kalbini o zaman biliyor.ve insan ona göre dünyaya geliyor.hani hep sorarlar.burkino faso da doğan bir bebek hiç MÜSLÜMANLIĞI tanımadı ve kafir olarak öldü diyelim.hani algoritma diyorduk ya.işte ALLAH doğmadan önce zaten herkesin kalbinin özünü biliyordu.ve dünyada ona öyle bir hayat sundu ki kalbi ne kadar fesatsa onun hepsini döktü.kalbi fesat olduğu için bunu dökmeye ve başka şeylere kulluk etmeye güdüledi ALLAH.yani o kafir olacak algoritmayla yaşadı ve en son ölürken doğmadan önce kalbinin özünde ne varsa aynı seviyeyle öldü.yani insan kalbinin özüne göre bir yaşam sürer.ve her insanı ayrı ayrı ele alırsak olacak olanlar hep 1 dir.yani benim kaderim mesela yaşayacaklarım hepsi bellidir.ben onları seçmek zorundayım.yani insanların seçimleri bile kaderinin bir parçasıdır.insan kaderini yaşar.ve burası çok önemli insanın kaderi aslında doğmadan önce kalbinin özünün seçimine göre yazdı ALLAH.biz seçimimizi yaptık zaten.sadece onun sonucu olan kaderimizi yaşıyoruz.ve kaderimiz aslında güdülerimiz.ve yine önemlisi biz neyi seçtik bilmiyoruz ve onu yaşıyoruz.yani bu dünyada seçim yaparken bile onu seçmek zorunda olduğumuz için seçiyoruz.yani o bizim kaderimiz.yada ailemiz,tipimiz herşey.aslında doğmadan önceki kalbimizin özünün sonucu kader.ve biz de neyi seçtiğimizi bilmediğimizden çabalamak zorundayız.bak mesela kendimi düşünüyorum.
reserved
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBen zamanında deisttim, kendimi buna inandırdım "dine inanmadan da iyi bir insan olabilme". Çünkü İslam'daki yasaklar işime gelmemişti. Ve yine dine inanmayarak kendi vicdanımı rahatlattım, biliyorum. Seni okumaya başladığımda Michael, bir şeylerin değiştiğini hissettim. Kendi önyargılarımdan sıyrıldım. Beni dine döndüren sendin Michael, bundan 1-2 sene önce... Çok teşekkürler. Umarım birçok insanın daha hayatını değiştirirsin.
YanıtlaSilHe aq he çözdün bütün herşeyi sen biliyon en iyisini..
YanıtlaSil"Ahlaklı ateist olabilir ama ahlaklı ateizm yoktur." - Aliya İzzetbegovic
YanıtlaSilSikko çok fazla bonzai içme seni bozuyor birader. Amı götü dağıtmışsın.. Saçmalıyorsun.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu "ticaret" ilişkisini evrenin fizik yasalarıyla da anlatabiliriz.
YanıtlaSilDünyada olduğumuzu, elimizde bir bardak olduğunu, içinde de su dolu olduğunu varsayalım. Bardağın içindeki suyu "boşaltırsanız" yerine hava dolacaktır. Zira, bardağın içinden çıkan suyun yerine başka bir şey dolmak zorunda fizik yasalarına göre.
Uzayda olduğumuzu varsayarsak da ya küçük atomik partiküller ya da son yıllarda çok konuşulan "dark matter" dolacaktı bardağın içine. Bir nevi, suyu hava ya da "boşluktaki" madde ile değiş tokuş ettik. Bu bir ticarettir.
Bir yıldız gibi heybetli varlıklar dahi bir şey almak için bir şey vermek zorunda. Sıcaklık üretmek ve ışımak için içindeki hidrojeni helyuma çevirip en sonunda tükeniyor. Kendini yiye bitire bir kaç milyar yıllık ömrünü idame ettiriyor, yani ticaret yapıyor.
İnsanın inançsızlıktaki en büyük dayanağı ego, kibirdir. "Kendine yetebilme" ve "bağımsızlık" güdüsüdür. Tüm bu herşeyden bağımsız erdemli hareket takıntısı da bu güdüye dayandırılır. Yaptığı iyilikler tüm ama tüm olgulardan bağımsız olduğunda ancak o zaman gerçek erdem olur diye düşünür.
Oysaki fiziksel evrende ne madde ne de fikirler kendiliğinden ve bağımsız oluşmaz. Herşey bir şeyden başka bir şeye dönüşür. Fikirler de buna dahildir, maddeler ve hatta bu naçiz beden de.
Bir zamanlar filin sıçtığı bok ve ölü ağacın oluşturduğu gübreyle şenlenen topraklar senin hammaddendir. Onun da hammaddesi yıldızlarda bulunan hammaddedir.
Yıldızın bile bağımsız ve "kendine sonsuza dek yeten" bir varlık olmadığı bu evrende kimsenin "herşeyden bağımsız erdemli hareket" peşinde koştuğunu iddia etmesi kadar gülünç bir şey yoktur bu bağlamda.
Kardeş sorasım geldi, Hadi enflasyon teorisi vs. hiçlikten bigbangi açıklıyor da. Fizik yasaları nasıl oluştu ? Bak yasalar diyorum ? O yasalarla hareket eden hidrojenlerden değil ? yasalar ? Kanunlar ? E=mc2 gibi. ?
Silkimilerine göre bunların hepsi evrenin "kendi kendine" dene yanılla yani evrilerek oluşturduğu kanunlarmış. hatta ve hatta her başarısız ve başarılı deneme bir evren oluşturmuş. bu bana tamamen laf salatası geliyor zira deneyimleyebildiğin tek bir evren varsa diğer evrenler tamamen laftan ibarettir.
Silburada işin komik yanı şu: bir akıllı yaratıcı yok demek için bu taklayı atan adamlar tüm bu kanunları evrenin kendiliğinde oluşturduğunu iddia ediyor. e bu durumda yine akıllı bir varlık oluşturmuş oluyor bunu. ha, bu manevi bir varlık ya da evren dışı bir varlık değil de içinde yaşadığmız KOZMOZ oluyor. yani adamın tanrısı madde oluyor sonuçta ;)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
Siltabiki siz bilirsiniz ben görevimi yaptım karar sizin
Silbugün 2 saat önce sitene girmiştim bişi yazmış mı diye şimdi bakıyorum yazmışsın ne mübarek adamım.
YanıtlaSilokucam şimdi öptüm kaynatasız
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilUzun zamandır kafamda soru işareti olmuş, çok insanla tartıştığım, yeni yeni çözmeye başladığım bi konuyu çok güzel açıkladın Sikko, Allah razı olsun...
YanıtlaSilSağolasın kardesim düşünebilen insanları görmek içimi rahatlatıyor
YanıtlaSil"Saçmalıyorsun" dan öteye bir yorumu olmayanları gördükçe bu adama olan güvenim artıyor. Sözlerine harfiyen katılıyorum. Kafamdan geçenlerin fazlası var eksiği yok. Konuyu çok iyi açıklamışsın. Rabbim ilmini arttırsın.
YanıtlaSilŞiir gibi yazmışsın bilader.Eline koluna sağlık
YanıtlaSilYazının özeti hayat anlamsız olamaz o yüzden müslümanım ama ihmal ettiğin diğer bir ihtimal var. Hayatın anlamsız olması. Bunu anlamdırmaya çalışmana gerek yok ya da yüce bir varlığa dayandırmana. Geçmişten beri insanlar hala amaç uydurmaya çalışıyor. Bilim sürekli gelişiyor hataları olabilir ama sırf bir şey bilinmiyor diye direkt onu yüce bir varlıkla bağdaştırmana gerek yok. Yani anlamlı olması gibi zorunluluk yok.
YanıtlaSilEvet dediğin gibi ortada iki ihtimal var. Birincisi tesadüfen var olduk ve yok olup gideceğiz, diğeri de var edildik, suç işlediysek cezasını, iyilik yaptıysak ödülünü göreceğiz ve yok olup gitmeyeceğiz. Her ikisini savunanın da %100 kanıtı yok iken bırakın isteyen istediğine inansın.
Sil5,6 senedir kafamda hep bu soruyu düşünüyorum tesadüfü mantığım kavrayamıyor.Yaratıcı konusunda olabilir de olmayabilir de ama mantığım, olduğu ihtimalini daha yüksek görüyor.
Silsen de haklısın, şu yukarıdaki ekşici de haklı. en iyisi öpüşüp barışın.
YanıtlaSilSenin gibi düşüne düşüne konunun içine işleyen adam bumak çok zor gerçekten. Sanırım bu düşünme yeteneğinin de Allah vergisi olduğunu düşünüyorsun.
YanıtlaSilÇok merak ettiğim bir konu var. Allah'ın senin kadar akıl/düşünme kabiliyeti vermediği birçok kul var, bunların iman sınavları hakkında ne düşünüyorsun?
Seni ya da mantıklı argümanlar sunan herhangi bir ateisti anlayamayacağı için, o adamın "ediyorum" dediği iman, bir yalandan ibaret değil midir?
Dostum;Herkes bildiği kadar sorumludur...
Silsaçma
SilSikko, bi isyeri dusun, onlarca calisani var, sirketteki her yerde duvarlarda kamera gorunumunde aygitlar var, ama bunlarin bir monitore yansiyip yansimadigini, kaydedilip edilmedigini, patron veya birileri tarafindan izlenip izlenmedigini, kisacasi calisip calismadigini kimse bilmiyor, bu aygitlarla ilgili bir aciklama, uyari vs. hicbir calisana bugune dek sunulmamis. Ayrica bu aygitlar araciligiyla hic kimsenin cezalandirilmasi, patronun birilerinin kulagini cekmesi, veya sirkette yasanan bir suc olayinin cozumlenip cezasinin verilmesi (kasadan para calinmasi, mesai saatlerine uyulmamasi, taciz vs.) gibi bir olay asla gerceklesmemistir, ne kimse isinden kovulmus, ne de mukafatlandirilmistir, ve o kameralar yillardir olduklari yerlerinde durmaya devam etmektedir.
YanıtlaSilSimdi, haliyle o kameralarin patron tarafindan 7/24 izlendigine inanan calisanlar oldugu gibi, o kameralarin bi sike yaramadigini dusunen calisanlar da vardir. Bazi calisanlar ise, kameranin olduguna inanmalarina ragmen, patronun izlemesi ihtimalini cok siklememektedirler. Bazi calisanlar, birgun o kameralarin goruntulerine basvurulacagina, ve bunun sonucunda ceza veya odul alacaklarina inanmaktadir. Bazilari, kameralar calissa bile kimsenin onlara bakacak vakti, eforu vs olmayacagini dusunmektedir.
Ozet olarak, bu sirketteki YALNIZCA iyi davranisli calisanlari ele alalim, sen olsan, bu iyi insanlar kumesinden, kameralarin calistigina ve patronun herseyi izledigine inanan 1.Grupla mi, kameralarin calistigina inanan ama patronun ne dusunecegini onemsemeyen 2.Grupla mi, yoksa kameralarin calistigina inanmayan 3.Grupla mi yoluna devam ederdin? Mesela ben, o kameralarin calismadigini, tee sirketin kurulus zamaninda, calisanlar uslu dursun islerini adam gibi yapsin diye, akilli bir personel muduru tarafindan duvarlara monte edildigini, ve hicbir yere bagli olmadigini dusunen, iyi insanlar kumesindeyim:)
Kaynataya hurmetler...
amına koyim yazıyı okurken sinirden kendimi siktim.
YanıtlaSilözetle evet, her zaman bir çıkar vardır. inançlı birisi de olsan, inançsız da olsan yarattığın, düşündüğün her aksiyonun altında bir çıkar vardır. fakat bunun şiddeti değişkendir ve bunu yönetmek senin elindedir.
gelelim ateizm derneği'nin denyoluğuna. eğer senin daha büyük bir iyilik/olay yaratma potansiyelini var olan toplum engelliyorsa, toplumun anlayabileceği dilden savaşman gerekiyor ki fikirlerini yayabilesin. ama savaşmayı bilmiyorsan örnekteki gibi kamillikler karşımıza çıkıyor. peki burada kendimizi laf sokabilen pozisyonuna getirebilmek için dengimizi ateizm derneğini olarak mı görmeliyiz? chp ve zihniyetini istemiyoruz sayfalarına yorum yazan emekli öğretmenden farkımız nerede kalıyor o zaman? "asla bir aptalla tartışma, aptal seni kendi seviyesine çeker ve deneyimiyle seni alt eder" diye güzel bir laf dolaşır internet ortamlarında yıllardır ve şahsen çok doğru bulurum. o yüzden rica ediyorum dayanak noktalarımız bunlar olmasın ki sağlıklı bir tartışma ortamı yaratabilelim kendimize. ingilizceden çevirince biraz yarrak gibi oldu ama demek istediğimi anladın sanırım.
düşünen bir arkadaşımsın, saygı duyuyorum. ancak senin allah, tanrı kisvesi altındaki çıkar alışverişlerin, senden daha az kafa patlatmış insanların çıkar alışverişlerinden daha onurlu değil maalesef. aynı şey ben ve tüm insanlar için geçerli. sırf bu yüzden gerçek tanrı inancının her bir insanın içinde ayrı ayrı bulunduğunu savunurum.
çıkarların temeline gelirsek insan öncelikle hem fiziksel hem de mental olarak hayatta kalma içgüdüsüye hareket eder. kendi hayatını hiçe sayıp zor durumdaki bebeğini kurtarmak isteyen anne de bile düşüncesel olarak bir bencillik vardır. bunun çizgisini kimse çizemez ve bana kalırsa bu çizgiyi çekmeye çalışmak beyhude bir çabadan öte olamaz. ha kişi kendi hareketlerini meşrulaştıracak bir inanç sistemi geliştirip buna inanabilir veya var olan sistemi benimseyebilir, kişinin kendi bileceği iş.
e peki ne yapacağız, önümüze geleni sikip sonra "oh vicdanım rahat" demeyeceğiz haliyle. öyle ya da böyle dünyaya geldik, istediğimiz kadar anlamlandırmaya çalışsak da bazı gerçeklikeri değiştiremeyiz. oyundan nefret etmek, oynamıyorum demek tembel işi. aynı şekilde oyun bu, ben ve sevdiklerim cennete gidecek sülalem raad demek de aynı şekilde tembel işi. gerek fikir gerek somut olarak bir şeyi sonlandırmak bana kalırsa dünyanın en ahmakça işidir. Yanlışlar ders almak için var, “eheheh öküzlere bak nasıl da yardırıyorlar” demek bir şeyleri ileriye götürmek için bir adım olamaz.
Ne öğrendik, insanlar bencildir ve bunun bir çizgisi yoktur. O zaman yapmamız gereken bu bencillikleri toplumsal olarak kabul edilecek seviyede tutmak olmalı. dinler bunu yapmaya çalıştı fakat senin verdiğin örneğin milyar tane farklı kopyası gibi içine sıçıp batırdılar. Dünyanın daha iyiye gideceğine inanıyorum ve şahsen tüm hayat amacımı buna adamış durumdayım. O yüzden her gün semih beylerle muhattap oluyorum, hayatımdaki her saniye kendimi tanımaya, eksikliklerimi bulmaya ve çözüm üretmeye çalışıyorum. tabii ki buradaki çabam çok para kazanayım, tüm fakirlere dağıtalım hepimiz mutlu olalım değil ama oyunun şimdiki kuralı bu. neyse sikim çok yazdım, ben bu oyunu bozarım
"Her şeyi Darwinizm ve doğal seleksiyon üzerinden açıklayabileceğini zanneden Dawkins'in argümanlarının hiçbiri Elif'in neden bunları yaptığını açıklayamıyordu"
YanıtlaSilKedileri çok sevme ve onlara bağlanmanın sebebi "Toxoplasma Göndii" adında bir parazit. Bu parazit insan vücuduna girip beyine yerleştiğinde o insanda kedilere karşı aşırı derecede ilgi, koruma, bakım gibi istekleri oluşturuyor. Arkadaşın Elifin başına gelen ise bu. Tabi sen böyle şeylere kafa yorma. Bilim, ilim koy götüne gitsin. Elin adamı "haaaaa bu işi ancak ahlak ve dini inanıcıyla açıklayabiliriz' demiyor, it gibi oturup çalışıyor ve araştırıyor. Darwini yerden yere vurup senin yazılarını okuyan adamları zehirlemeye devam et. http://www.nytimes.com/2014/08/28/science/parasites-practicing-mind-control.html
Hop öbür konuya geçeyim çünkü senin gibi uzun uzun yazmayacağım. İnsan inançlı olsun veya olmasın karslıksız iyilik yapmaz, çünkü bu durum insanın yaratılışına aykırıdır. Matematiksel olarak (bak matematik diyorum, mother, mutter, mattre, mat kelime kökünden türemiş, blimlerin anası demek) Bunu kanıtlamak için bile bile ölüme giden bir bilim adamı var. George Price. Adamın hayatını anlatan güzelde bir kitap var. (http://www.amazon.com/The-Price-Altruism-Origins-Kindness/dp/0393339998). Al oku, sonrada atonel vik viklemeye devam et. Sana en güzel bu yakışıyor.
toksoplazma ile ilgili bir çok makale okudum, annem de geçmişte bu hastalığa yakalandı ve bir kardeşimi kaybettim bu yüzden, fakat hiç bir yerde "bu sayede kedilere merhamet ve bağlılık oluşuyor" gibi bir ifadeyle karşılaşmadım, yolladığın link de buna dahil.
Siltam manasıyla ilgili konuya ait bir makale ve kaynak varsa lütfen yazar mısın?
Bu konuda yazilmis onlarca arastirma var. NYT yazisinda kisada olsa bahsettigim konuya deginiyor. "Kedi idrarini koklayan fareye parazit bulasiyor, infekte olan fare kediden korkup kacma yerine bilhassa kedinin kokusundan hoslanmaya basliyor, boylece kedinin dolastigi yerlerde dolasarak kedi icin kolay bir av oluyor.
Silhttp://abcnews.go.com/blogs/health/2013/09/19/cat-lady-parasite-linked-to-permanent-brain-damage/
http://fox13now.com/2014/11/12/mind-controlling-parasite-that-lives-on-cats-is-starting-to-infect-humans/
http://news.nationalgeographic.com/news/2013/01/220113-sneaky-cat-parasite-takes-over-human-brains-science/
http://www.theatlantic.com/magazine/archive/2012/03/how-your-cat-is-making-you-crazy/308873/
bu yazdıklarının yine hiç birisinde insanları kediye karşı şefkatli ve takıntılı hatta takıntılı hale getiren bir durumdan bahsetmiyor. tamamen bahsedilen şizofreniye sürüklendiği ya da karakter değişimleri, en fazla tehlikeli ortamlarda dahi doğru tepkiler vermediği kimi insanların.
Silfarelerin üzerinde yapılan deneyler haricinde insan üzerinde bir deneyden de söz etmiyor.
kaldı ki dediğin gibi bile olsa, bu benim hangi anlattığıma etki ediyor?
Silben var olan bir durumun felsefi yorumunu yapıyorum. nasıl ki bir eroin bağımlısı haz duymak amacıyla, kendi çıkarını düşünerek eroin alıyorsa, senin var olduğunu iddia ettiğin "kedileri sevme" hastalığına maruz kalan kişi de yine kendi çıkarına göre hareket ediyordur. onun gerçekliğinde haz,ihtiyaç, mutluluk veya kısacası çıkar, oradadır, ona yönelir.
şu anlattığım basit ve net gerçeklere karşı çıkanların %90'ı gibi, sen de sırf öğrenmiş olmak için öğrendiğin bilgileri ve çeşitli bilimsel terimleri cümle içinde kullanarak herhangi bir mantıklı izah getirdiğini düşünüyorsun. bu kafayla 5 kütüphane kitap okusan senden bir şey olmaz, etrafımda da çok var bu tür insanlar, burada da.
Sikko yazı çok güzeldi. Allah razı olsun. O tamam da Elif'e dikkat et derim. Çünkü Robert Koleji'nin masonik yapılanması var. Orospunun sıçtıkları Beki İkala Erikli ve Rahmi Koç da oradan mezunmuş. Hocaların büyük çoğunluğu spiritüalist sanırım. Okulu gezdim gördüm. Ben de oraya gideceğim. Onların propagandalarından etkilenmemek için güneş kremi gibi gitmem gerek. Onların "99 doğru 1 yanlış"larından nasıl korunacağıma dair öneri sunabilir misin ? Cevap verirsen çok sevinirim. Taşağını yediğim...
SilSikko; "Her şeyi Darwinizm ve doğal seleksiyon üzerinden açıklayabileceğini zanneden Dawkins'in argümanlarının hiçbiri Elif'in neden bunları yaptığını açıklayamıyordu" diyorsun, bende sana "Evrim, Elifin neden bu kedileri bu kadar sevdigini, onlara niye bu kadar baglandigini aciklar" diyorum ve sana kanit sunuyorum.
SilOyle "Darwinizm bunlari aciklayamiyor" laflari etmeyeceksin. Usul usul felsefene takilip devam edeceksin. Bilimi fazla kurcalama adami rezil edebilir. Felsefe felsefe yazmaya devam et, okuyalim, eglenelim.
Bu arada sana tavsiye ettigim "The Hero with a Thousand Faces" kitabini mutlaka oku ama turkce tercumesi degil, orjinalin dilinde, ingilizce oku. Bak dogru bildigin bir cok seyin senden binlerce yil once insanlarin nasil dusunup kurguladiklarini goreceksin.
Ignorance is NOT lack of knowledge, ignorance is lack of OBJECTIVE knowledge.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilİnsanoğlunun etkileşim halinde olduğu şeyler için çıkar gözetmek, mantıklı bir düşünme süreci sonucunda var olmasının küçük bir olasılılık olduğu kanısına varılan bir varlık için çıkar gözetmekten daha onurludur çünkü onur insanın kendine karşı duyduğu saygıdır. Eğer kişinin yaptığı, mantığını kullanıp insanoğlunun etkileşim halinde olduğu şeylere Darwinci sebeplerden ötürü fayda sağlamak ise kendi türüne ve dolayısıyla kendisine saygı duyuyordur. Eğer kişinin yaptığı tanrıya duyduğu saygıdan ötürü kendine duyduğu saygıdan vazgeçip tanrının söylediklerine tanrının söylediği şekilde fayda sağlıyorsa bu kişinin onuru diğerine göre daha düşüktür.
YanıtlaSilCennet için faydalı davranış sergileyen insanın Darwinci sebeplerden ötürü faydalı davranış sergileyen insan tarafından eleştirilmesinde bir tutarsızlık yoktur. Çünkü Tanrı, Cennet ve Cehennem gibi kavramlar Dawkins'e göre zırvadır. Zırva için faydalı davranış sergilemek onursuzdur. Kendi içinde tutarlı. Bir materyalistin cömertlik tanımının materyalist olmayan bir kişiye göre farklı gelmesi doğaldır. Çıkarları türünü devam ettirmek, iyi davranış beklemek, ün salmak ve gücünü ispat etmek olan kişinin cömert olamaması düşüncesi saçmalıktır. Eğer Dawkins "Ahlaki davranışta insanın çıkarı olmamalıdır." Demişse bu tutarsızdır fakat “Çıkar ne olduğu belli olmayan zırvalara bağlanmamalıdır.” Fikrine sahip olduğunu görüyorum. Çıkar mutlaka vardır, olmaması imkansızdır fakat her çıkar arzusu cömertliği bozmaz.
Karşılık beklemeden fayda sağlamak cömertlik ise bir peygamberin “Karşılık beklemeden fayda sağlayın,cömert olun Allah sizi cennetine alsın.” Gibi bir söylemde bulunması mantıksızdır. Zira bunu insanlara öğütlemişsen onları beklentiye sokmuşsundur ve onlar da bunun çıkarını gözeterek çıkar gözetmeme çabasına girmiş olacaktır. Tutarsızlık buradadır.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHacı çok iyi yazmışsın. Ama millet anlamamakta diretiyor :)
YanıtlaSilYazmayacaktım ama sahiden merakım ağar bastı konuyla dolaylı olarak alakalı
YanıtlaSilAz önce bir belgesel izledim mürekkeb balıkları çifleşme dönemine girmiş büyük güclü baskın olanlar dişileri kapıyor kaybetmemek için savaşıyolar
zayıf bir mürekkep balığı dişi taklidi yaparak bir erkeğin yanındaki dişiye yaklaşıyor ve o erkeğin yanında ona fark ettirmeden dişiyle çiftleşiyor
benzer bir eylemi insanların yapması ahlaki ve dini açıdan düşününce sorumluguğa tabi merak ettiğim bu mürekkeb balıgına neden yaptıgı eylemin karşılıgında sorumluluk yüklenmiyor aldatacak kadar zeki ama sorumlu tutulmayacak kadar aptalmı
Biliyormusun ben de bir iyilik yaptığımda, aklımdan sevap kazandığım geçtiğinde kendimi sucluyordum. Sanki aklımca Allah'ı kandırmaya (haşa) teşebbüs etmişim gibi kendimi suçlu hissediyordum. Ve sanki insani duygularla değil çıkarcı kişilikle iyilik yapıyormuşum gibi kendimi sorgulayıp yaptığım iyiliğe bile tövbe eder hale geliyordum. (kafaya bak!) İnanılmaz derecede mantıklı tespitlerin sayesinde acayip rahatladım..Seviyorum seni...Allah razı olsun.
YanıtlaSilBiliyormusun ben de bir iyilik yaptığımda, aklımdan sevap kazandığım geçtiğinde kendimi sucluyordum. Sanki aklımca Allah'ı kandırmaya (haşa) teşebbüs etmişim gibi kendimi suçlu hissediyordum. Ve sanki insani duygularla değil çıkarcı kişilikle iyilik yapıyormuşum gibi kendimi sorgulayıp yaptığım iyiliğe bile tövbe eder hale geliyordum. (kafaya bak!) İnanılmaz derecede mantıklı tespitlerin sayesinde acayip rahatladım..Seviyorum seni...Allah razı olsun.
YanıtlaSilBiliyormusun ben de bir iyilik yaptığımda, aklımdan sevap kazandığım geçtiğinde kendimi sucluyordum. Sanki aklımca Allah'ı kandırmaya (haşa) teşebbüs etmişim gibi kendimi suçlu hissediyordum. Ve sanki insani duygularla değil çıkarcı kişilikle iyilik yapıyormuşum gibi kendimi sorgulayıp yaptığım iyiliğe bile tövbe eder hale geliyordum. (kafaya bak!) İnanılmaz derecede mantıklı tespitlerin sayesinde acayip rahatladım..Seviyorum seni...Allah razı olsun.
YanıtlaSilişte bu iyiydi hocam ellerine sağlık yeni yazım için kafamda ki soru işaretlerini karşıladın eyvallah
YanıtlaSilMerhaba Sikko,
YanıtlaSiloncelikle nasil ateist oldugumu anlatayim
bundan 3 veya 4 yil once yabanci bir bayan ile iliskiye basladim.O zamanlar asagi yukari senin kadar dinine bagli biri ve seninde siki bir takipcindim.(Hatta soyle soyliyeyim kitabinin bir kopyasini buraya polonyaya kadar siparis etmisligim var) . Tabi kiz arkadasim hristiyan katolik oldugu icin evlenmek gibi bir niyetim baslarda yoktu.Zaman ilerledikce birbirimize alistikca her gecen gun ayrilmak imkansizlasti ve asagi yukari iliskimiz basladiktan iki sene sonra kendimizi evlilik arifesinde bulduk.Yasiyacagimiz ulkeyi secmek ilk baslarda biraz problem oldu ben turkiyede kalmak o ise Kendi ulkesinde yasamak istiyordu ilk baslarda kabul etmedim Polonyada yasamayi ,korktum acikcasi ama mustakbel esim altimdan girdi ustumden cikti (cocuklarimizin geleceginden AB vatandasliginin getirdigi imkanlara kadar ) sonunda ikna oldum.
Polonyada ilk gunlerim bekledigimden iyi gecti.Ilk 2 ay ruya gibiydi ama sonra zor gunler geldi is bulamadim yaklasik 2 yil. lehce bilmememden dolayi hic kimse is vermedi.Ac susuz kalmadim ama kayimpederin evinde tam 2 yil issiz kayimpedere muhtac yasadim.Gercekten cok zordu. Neyse konuya geri donelim .iste o ara beni bir okuma meraki sardi esimde sagolsun bana e-book okuyucu aldi sirf evde oturmaktan kafayi kirmamam icin. Okmaya basladim ne bulsam okuyorum deli gibi. Birde sen kitap cikarmissin internette aradim e-pub michael sikkofield indir diyede bir sonuc vermedi.Sonra kargoyla kitabi buralara kadar getirtmek zorunda kaldim :D
Iste o ara youtube de bir videoya denk geldim.kurandaki matemaiksel hata diye
Aha linkte bu : https://www.youtube.com/watch?v=ZnR46vWeSp4
(bir tek senmi belgelerle konusacaksin sevgili sikko)
(videoya cevap falan hazirlamislar sakin gondereyim demeyin izledim tatmin olmadim)
Bu video bende olum dosegindeki annenin ogluna aslinda osman senin oz baban degil oglum senin asil baban celal enisten etkisi yapti .
Bir gun internette kurandaki yanlisliklar ile ilgili kitablar ararken karsima bi isim cikti turan dursun diye .bilmiyorum kendisinin adini hic duydunmu veya kitaplarini okudunmu.Ben Turan Dursunun din bu adli kitabini okuduktan sonra din ile olan baglantimi kestim.
Simdi sana bir sorum olucak sikko sen neden muslumansin bunu hic dusundunmu?.
Musluman olmanin tek nedeni turkiye topraklarinda dogmak olabilirmi sevgili .sikko
Eger Hindistanin guneyinde dogsaydin hindu olurmuydun
Veya polonyada dogsan katolik westerosta dogsaydin kutsal yediye inanirmiydin .
Dunya uzerinde bu zamana kadar ki yaklasik 250000 dinden senin dininin farki ne ?
daha mi bariscil (onlari nerede bulursaniz oldurun)
Dahami insancil (bunu soylememe gerek bile yok savastan sonra alinan ganimetleri cariyeleri (sex koleleri) kilictan gecirilen insanlari(kureyza katliami)
Muslumanlik sevgi dini degildir sikko .aslinda dunya uzerindeki dinlerin buyuk bir cogunlugu degildir. Kandan beslenir.Maveraunnehirde oldugu gibi Afganistanda,israilde veya misirda vb. Vb. Vb.bunu gormemek icin kor olmak lazim.
Son olarak tanri beni amerikada dunyaya getirecek butun gun televizyonda muslumanlarin kendilerine veya baska topluluklara yaptigi intihar saldirilarini izleticek.Dogal olarak degil musluman olmak muslumanla ayni ortamda bulunmak bile istememem gayet dogal olucak .Bunun disinda dunyanin en iyi insani olsamda cehenneme koyacak .Neden sirf amerikada dogdum diye(bu sadece muslumanlar icin degil Hristiyanlik icin Irakta veya filistinde dogmus cocuk icinde vb. Vb.).Sence buna kim inanir sevgili sikko ben soyliyeyim kadir bile inanmaz buna inaniyorum ayagina yatar .Anca saf garibim ayak takimi inanir. Zenginlerde servetine servet katar.S
Not:sikko belkide sen illuminiticisindir.insanligi kontrol etmenin en iyi yolu dindir.Sendemi yoksa bize alttan alttan subnimali dayiyorsun.Yapma sikko biz bu oyunlara gelmeyiz :D
1 - Herkese eşit demeden (ki demek çok mantıksız) , sonucu her zaman "1" çıkan bir miras hesabı yoktur. Varsa paylaş görelim. Aaa bu yanlışmış diyorsun da ? Doğrusu neydi ki bi söyler misin kardeşim ? O 4 ayetten 500 sayfa matematik hesabı çıkıyor. İstersen otur incele
SilLink " http://www.kurandersleri.net/miras/Miras_Kadin.html "
2. Evet doğduğum yer neresi olsaydı oranın dinini alacaktı(m). Fakat biz Atalarımızın dinini reddettik zaten. Senin islam zannettiğin şeyle, Kuran Dini arasında uçurum var. Haa amerikadaki adam ne olacak dersen Bakara-62'ye bakabilirsin. Affedilmeyecek tek günah Şirktir. Şirke bulaşmayan herkes cennete gidebilir.
3. Turan Dursun, Kuran dinini değil, geleneksel saray dini olan Sünni-Şia-Alevi dininin kaynaklarının eleştirisini yapıyordu, tabi kendi de farkında değildi. Her bir söylediğini senle tartışırım hiç sorun değil. Turan Dursun çok haklı ama eleştirisi Kuran'ı ıskalıyor. Uydurulmuş ve inanılmış Hadis ve Rivayet zırvalarını islam zannediyor.
yav kardes cevap vermeyeyim dedim ama dayanamadim turan dursunun elestrileri nasil kurani iskaliyor.Bi kac ornek vereyim istersen
SilMesela sevgili peygamberinizin evlatliginin karisini nasil ayet yardimi ile elinden aldiginin elestrisi sia alevi dininin kaynaklarimi.
Veya onlari nerede bulursaniz oldurun sia-alevi kaynaklimi hadi bunlari gectim
ulan adamin koskoca kuran diye kitabi var daha sen neden bahsediyorsun
ayrica atalarinin dinini red etmedin.kuteybe senin dedelerini kesmeseydi.Sen suan gok tengri diye ortalarda dolaniyor olurdun :D
SilKitabun markum... olayı için aynı linkte ikizkod pdf sini incelemeni isterim miras la ilgili makale de bu linkte
Silhttp://www.ikizkod.com/2014/12/26/kuranin-miras-paylasiminda-hata-yoktur/
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilBing bang diye bir olay anlaşılmış, tesadüf diye birşey olamayacağı, hücrelerin, DNA ların karmaşık yapısı, dünyada yaşam oluşması için gerekli ortamın tesadüfle açıklanamayacak kadar imkansızlığı ortadayken, ezeli dünya olmadığı ortaya çıkmışken, en ünlü ateistlerden Antony Flew gibi adamlar "yanılmışım" derken, hala nasıl ateist kaldığınızın rasyonel bir açıklaması var mı? Kanıtlar sizi nereye götürüyorsa, sizde oraya gidiyorsanız kanıtlar ortada.
SilPeşin hükümlerle bir tanı koyuyorsunuz; bu emrin Allah tarafından geldiğinde Muhammed' in bunu istediğini mi sanıyorsunuz? O zaman bu olay topluma garip gelmemiş midir?
Bir kere Zeyd' in karısı güzel mi, çirkin mi, genç mi, yaşlı mı bilmediğin, bu emri bazı varsayımlar yaparak anlamlandıramıyorsun ve "ahlak" anlayışına ters geldiğini iddaa ediyorsun ki ayet aşağıda... neden ahlağına ters onu da bilmiyorsun aslında!
Seni önce bir önceki yazıya almamız lazım.
33:37 ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun kişiye, "Karını tut ve ALLAH'ı gözet" diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd eşiyle İLİŞİĞİNİ KESTİĞİNDE biz seni onunla evlendirmiştik ki gerçeği onaylayanlar, evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getirilmelidir.
Kardeş kafan güzelmiş nerden aldın ?
SilSelam kardeş,
SilRica ediyorum okumaya devam et, turan dursunla işi bitirme.
Bir ateiste göre nasıl bu yanlış olabilir gerçekten anlayamıyorum. Bazı konularda Dincilerden daha yobaz olduğunuzun farkında bile değilsiniz sırf Kuranı eleştirme adına. 2 özgür insan'ın kendi tercihleri olarak evlenmesinde ki mani nedir ??? Amerika da 2 erkek veya kadın birbiriyle evlenebiliyor diye #LoveWin diyen insanlar, gelmişler böyle bir evliliği eleştiriyor. Azıcık tutarlı olun.
SilKonuya da bakacaksan sadece Kurandan bakacaksın kardeşim. Öyle tarihi zırvalardan bakma. Tevbe 5 diyorsun ama daha orda ne yazdığının farkında bile değilsin, hayatında hiç Tevbe 4'ü görmein. Oradaki El-Müşrikin ne demek, kimdir bunlar bilmiyorsun. Tevbe suresi nedir ? Neden besmele ile başlamaz umrunda bile değil.
Bu tarz ayetlere Işidçilerin bakış düzeyiyle Ateistlerin bakış düzeyi arasında milim fark yok. Sadece birisi gerçek sanıyor İnanıyor, diğeri gerçek olamaz deyip inkar ediyor. Hiç acaba diyen yok. Cımbız ve makaslama, Ayrıca Bu ayet Kurandan 75 tane ayeti Nesh etmiştir diyorlar, yani bu ayet nerede bir fikir özgürlüğü varsa hepsini güya kaldırmış.
Sikko yazı çok güzeldi. Allah razı olsun. O tamam da Elif'e dikkat et derim. Çünkü Robert Koleji'nin masonik yapılanması var. Orospunun sıçtıkları Beki İkala Erikli ve Rahmi Koç da oradan mezunmuş. Hocaların büyük çoğunluğu spiritüalist sanırım. Okulu gezdim gördüm. Ben de oraya gideceğim. Onların propagandalarından etkilenmemek için güneş kremi gibi gitmem gerek. Onların "99 doğru 1 yanlış"larından nasıl korunacağıma dair öneri sunabilir misin ? Cevap verirsen çok sevinirim. Taşağını yediğim...
YanıtlaSilyaşın kaç senin?
SilGene saçmalamış bu adam. Lise yıllarında severdim enteresan hikayeler felan anlatıyodu. Rihanna, Lady Gaga felan onlar fos çıkınca bu meseleye girmiş.
YanıtlaSilEskiden 3-B sınıfından Michael Sikkofield'tin git gide Vakit yazarlarına döndün sikko.
YanıtlaSilSikko goruslerini gercekten cok merak ettigim bi konu var. Daha onceki tasavvufla ilgili yazini altinda da sormustum ama siklenmemistim. Merak ettigim konu ise DMT VE EPIFIZ BEZI bu konu hakkinda bi dusunce varsa goruslerini duymak isterim yoksa arastirmani oneririm.
YanıtlaSilBu arkadas bahsetmis, bi kaynak olabilir
https://youtu.be/KdZAaZXLFQYhttps://youtu.be/KdZAaZXLFQY
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSelam Sikko tebrikler güzel bi yazı olmuş. Konudan bağımsız olarak senden bir konuda beni aydınlatmanı rica ediyorum. Peygamberler için belirttiğin "Cennete gitmesi kesinleşmiş bir insan olma" durumu için kanıtın/delilin nedir acaba?
YanıtlaSilYorumlara bak amk..La dallamalar;bir "insanın"yazdığı ve "bilimsel"olan kitaplara ve dolaylı olarak,sikimden bir insana inanıyorsunuz da,bir Yaratıcının kitabıyla,aklınız sıra daşşak geçiyorsunuz??Ki O Yaratıcı en büyük restini çekmiş ve halen de beklemektedir sizin gibi organizmaların Onun yolladığı kitabın tek bir ayetine denk bir şey yazmanızı..Evet,buradan sikim sikim konuşacağınıza oturup yazın o "müthiş dehanızla" da okuyalım ;)
YanıtlaSilBu yazıyı okuyanlar, bunu da okudu1!!!11
YanıtlaSilhttp://hayalperestcilikci.blogspot.com.tr/2015/08/iyi-ateistler.html
Bende kendi çapımda bişeyler sıçtım, eleştirilerinize açığım okumanızı isterim.
Özet: Maykıl yazmayı bırakma sikerim belanı.
YanıtlaSilYorumları okuyorum, ne kadar mal varsa buraya toplanmış anasını satayım ve bunu senin motivasyonunu kıracak bir şey olarak görüyorum. Empati yaptım küçükten, ben geleyim o kadar mantıklı açıklamalar yapayım adam salakça bi soruyla benim açıklamamı anlamadığını belli etsin... sıkılırsın amk, kimlerle uğraşıyorum yua diye düşünürsün. Ben okuyorum hacı ve %99 da katılıyorum yazdıklarına ve bana motivasyon veriyor. Mutlu oluyorum amk çünkü akıllı adam çok yok ortalıkta. Kendi çevremdekilerle tartışıyorum burdan okuduklarımı amk, yaptığın tespitler %100 doğru ya, koray profili oluşturuyorsun ya burada amk adam harbi koray diyorum onunla konuşurken, kız saçmalıyor diyorum harbi selin ya bu. Gözlem yeteneğin çok iyi.
Benim haberim yoktu siyonizmdir masonlardır bilmemne, bunları ilk senden gördüm ve sonra araştırdım da, farkındalığım sayende arttı bi nevi. Mantıklı düşünme, karşılaştırma yapmayı öğrenmemi acayip kolaylaştırdı yazıların.
Ulan dünyayı gerçek gözle görüyorum artık öyle söyleyeyim, anladın demi, bi insanın her sözü her hareketi altında yatanı, onun nereye gideceğini biliyorum. Her şey çok açık amına koyim. Sana muhalefet olarak okuyorum her yazını önce sırf bi açık var mı diye, diğer yorumlara bakıyorum karışlaştırıyorum yazıları falan yok abi saçmalıyorlar aq. Kendimi sana kaptırmadım, sırf ilk seni okudum yazı eğlendirdi o yüzden fanatik olarak seni tutuyourm olayı değil bildiğin saçmalıyorlar aga, tek mantık hatası yok yazdıklarında. o yüzden siktir et diğer bebeleri
.
senin gibi güzel yazamıyorum ben, bi mantığa oturtup sıralı güzel cümleler kuramıyorum ama yine de anlamışsındır neler demek istediğimi ve bu da bana yeter
Bu yazıları yazmanın yaşamında sana da bi motivasyon sağladığını düşünüyorum o yüzden bırakma kardeş lütfen.
maykıl tabi ki yazsın ama asıl sen gerçek olanı oku.mayı bırakma.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil
YanıtlaSilSorun sanırım şudur: Kişi kendinden bilir işi. Bir insan çıkarsızca kendi içerisinde yarattığı iyiyi uygulama konusunda sorun yaşarsa bir başkasının da uygulayıcı olduğunu tahayyül dahi edemez.
Geçenlerde önüme bir link geldi. "Şurayı tıklarsanız şu insana şu yardımı yapmış olacaksınız". Ülkeyi hatırlamıyorum artık Nikaragua mıydı Y miydi z miydi bilemiyorum. Gittim tıkladım. Vakit ayırdım, özen gösterdim sayfanın load edilmesine... Bu ve buna benzer kimsenin bilmediği ve yapılan iyiliğin asla bir karşılığı, görünürlüğü ve çıkara dayanamacağı pek çok eylemde bulunan ateistler mevcut.
Tartışma bazı “iyi niyet” göstergelerinin gerçekte kişinin kendi çıkarına olduğu olsa sorun olmayacak ve fakat tüm eylemlerin mutlaka kişinin kendi çıkarına yönelik olduğu algısı ise ancak bunu dile getirenin çıkarsız iyiliğe meyilli olmadığı ve olanı da tahayyül edemeyeceği anlamını taşır absürd bir kurgu ile “ateistler de aslında iyi olamazlar” çıkarımı yapmak yerine.
Aynı zamanda “çıkar” tek başına olumsuz anlam da taşımaz. İyi bir insan olduğunun bilincine varmak kişiyi mutlu ediyor ve bu “mutlu olma” duygusu adına iyilikler yapıyorsa elbette bir “çıkar” söz konusu olabilir ama bu aynı zamanda ateist olanın ahlakının bir ifadesidir ve oldukça da güzeldir.
Cennetteki güzellikler, cehennemdeki acılar nedeniyle yapılan eyleme göre ahlaki değeri çok daha yüksektir. Cennet ve Cehennem korkusu-ödülü’nün belki de tek “iyi” eylemi Tanrı’nın varlığında ancak bir inancın delili olmasıdır, eylemin etik değeri yoktur, inancın bir temsili olduğu sürece..
Sikko.. Senin kavramsal olarak dahi algılamakta güçlük çekeceğin insanlar var. Tam da bu yüzden onlar ateist sen inançlısın. Birisi iyi diğeri kötü değil ama birisinin diğerini kavramsal olarak dahi tahayyül edememesi olağandır. Mantığının çatladığı yer burasıdır. Kişi her zaman kendisinden bilmemeli işi.
Merhaba Sikkofield, öncelikle en beğendiğim karakterlerden birinin ismini kullanman beni memnun etti. Çıkar ilişkimiz daha nickini gördüğüm dakika başladı. Yazına genel hatlarıyla katıldığımı da belirtmek isterim. Gelelim sana katılmadığım ya da farklı bir şeyler düşündüğüm kısmına;
YanıtlaSilHakkımızda her şeyi bilen Allah'a yalakalık, dalkavukluk yapılabileceğini düşünmenin ne kadar mantıksız olduğunun altını defalarca çizmişsin. Fakat burada Allah ile kulları arasındaki iletişimi ıskaladığını gördüğüm için bu yazıyı yazmaya karar verdim. Ülkemizde çok küçük yaşlarda (ki bu dünyanın her yerinde böyledir) yaratıcı ile ilişkimize etrafımızdakilerin de yardımıyla başlarız. Hiç bir faktör olmasa da inanma ihtiyacı devreye girer o ayrı mesele. İnsan yaş aldıkça ahlaklı olduğuna kanaat getirdiği davranışları yaradanın rızasını da kazanmak için yapmaya gayret gösterir. Burada sorun yok. Ama ahlak temellerine uymayan, Allah'ın nazarında da hoş görmeyeceğini bildiği davranışları da yapar. Allah'ın bizim hakkımızda her şeyi bildiğini ayetlerden biliyoruz sadece. Kuran okumayan ya da senin yazdıkların ve benzerlerini de okumayan biri için bu sadece duyduğu bir bilgi sadece. ''Allah her şeyi bilendir''. Bu bilgiye sahip olan kişi yaşarken deneyimler bazı şeyleri. Hesabın ahirete kalacağını da aklından çıkardığı anlarda kötülük yaptığında ya da ahlaksız eylemler gerçekleştirdiğinde (bu genelde zina oluyor ülkemizde) Allah tarafından cezalandırılmadığını deneyimler. Hatta *m üstünde fındık kıran dolu insan izler etrafında, medyada, hatta hocaların gizli çekimlerini bile görür ki ceza nerede? diye bir soru belirir kafasında. Buraya kadar da her şey normal görünüyor. Sadece tespitler yapıyorum.
Olaylar devam ederken bir şeyin daha farkına varır insan. Allah'ın kişinin günahlarıyla işi yok. Zina yapıyorum bir şey olduğu yok. Ama zina yaptığımı komşular duyarsa? Ya da eşim? Ya da sevgilim? O dakikadan sonra kişi davranışlarını Allah'a yalakalık için değil, etrafındaki (mahalleye) kişilere yalakalık için şekillendirir. Tarihte de bunun düzinelerce örneği vardır. Hassan Sabbah buna güzel bir örnek olabilir.
Kişi Allah'a yalakalık yapmaz dediğin olay aslında şu; inanan bir müddet sonra kendisini kontrol edenin, yargılayanın, ceza ya da ödül verenin Allah'tan önce kulları olduğunun farkına varır. Bu yüzden küçük Allahcıklar (bunu abartmayın öyle gerektiği için kullandım, küçümseme amacı değil) olarak algıladığı bu insanların gözüne girebilmek için elinden geleni yapar. Türlü safsatalarla da maskelerler bunları. Bastonuyla yarım insan olarak camiye gitmeyi, evin diğer odaları boşken illa görünen bir yerde namaz kılmayı, oruçluyken megafonla bağırmadığı kalanları, zekat, fitre verecek kişiyi borazanla arayanları, sinirlenince allah kitap küfür eden müslümanları, cumaya gittiğinde gitmeyenleri ifşa etmek için gelmiyor musun? gelmiyor musun? diye sora sora ilerleyenleri, kuranın arapça okunması gerektiğine kendini inandıranları (çünkü öyle olunca anlamaya gerek kalmıyor, anlamak için beyni çalıştırmak gerekiyor), diğer insanların kusurlarını örtmesi gerekirken (etrafı daha pisken kendi temiz görünecek ya) dedikodu yapan inananları anlamak mümkün değildir. Sözüm o ki; Allah'a yalakalığı bal gibi de yapar insanlar. Hepsi yapar mı? hayır. Ama yaparlar.
Saygılarımla,
Eline sağlık Sikko, yine güzel ve "düşündürücü" bir yazı olmuş. Zihinleri ve ruhları kapalı, sırf eleştirmiş olmak için veya rahatlarını kaçırdığın için düşünmeden, körlemesine eleştiren adamlara aldırmadan yazmaya devam etmen dileğiyle.
YanıtlaSilateistlerin "Siz cennet için iyilik yapıyorsunuz, biz karşılıksız iyilik yapıyoruz" argümanı bi kere senin savunduğun düşüncenin dışından bakınca da çok tutarsız bence. Çünkü ateist cennete inanmaz ve bir iyiliğin karşılıksız yapılması gerektiğini düşünür. O halde cennet için iyilik yapanlar bir ateiste göre karşılıksız iyilik yapıyor olmalılar. Çünkü ateist kardeşimize göre cennet yok ve cennet için yapılan bütün iyilikler karşılıksız. E hani karşılıksı iyilik yapmak zorundaydık?
YanıtlaSilBahadır... Arkadaşları ona ayştayn diyor.
Sil3-a sınıfından Ayştayn Bahadır şimdi ateizmi çökertecek.
(Mantığına sıçim)
möminlerin cıkarıda cennette huri sikmek ozaman amk.
YanıtlaSilHerşeyede çıkar demek doğru olmamalı.Böyle düşünürsek oturduğu yerden ekmek almaya giden herkes "çıkar" için gider, bu eylemi yapan herkes de çıkarcıdır.Ateistler bu dünyanın tatlı , güzel "çıkarları" için diğer insanları,hayvanları,bitkileri mutlu etmeye çalışıyorlar.Buna karşın "banane aq ne olursa olsun sikimdemi ben kimseye yardım etmeyen asalak bir parazit gibi kendi başına yaşayan bir orospu çocuğu olayım" diyebilirlerdi.Fakat adamlar iyiliği , güzelliği kendilerini ideal etmişler bu dünya için, başka bir yerde "huri" sikmeyi değil.Bence bu yön; çok daha anlamlı,doğru,"ayakları yere basan" bir felsefe.
YanıtlaSilsenin içini dışını, düşüncelerini, yapacaklarını önceden bilen geçmiş ve geleceğin dışında bulunan bir tanrı neden gönderdiği kitapların bozulacağını öngöremedi. çocuk oyuncağı mı bu? bozuldukça göndereyim, bozuldukça göndereyim. bu noktada tıkanıyorum. mantıklı bir izah istiyorum.
YanıtlaSildur ben cevabını vereyim. çünkü o öyle istedi de ondan. tıpkı biz sizden önceki kavimlere elçi gönderdik önkoşullu geyiği gibi.
Silkitap nasıl gönderilir, ciltli olarak havadan mı düşer yoksa android markete mi yüklenir?
Silherkes adem peygamberden gelmesine rağmen ne halde dünya di mi?
kitap hz muhammed öldükten sonra hz osman zamanında kitaplaştırılıyor zaten.''hadislerin doğru olacağını nereden bileceğiz yeaaa ''diyen aydınlanmış sadece kurancılar aslında hadisçilik yapıyor. sanki kitap indirildiğini gözleriyle gördüler
Silözeti şu: iyilik yap da nasıl yaparsan yap.
YanıtlaSilateizler ve ateiz olmayanlar diye insanları ayırmanın alemi yok, insan her dönemden, düşünceden geçer, sorguluyorsa eğer, ama insan özünde aynıdır.
niyet önemlidir. çünkü niyet sistemli olarak davranışını etkiler. iyiye niyetliysen arada kötülükler de yapsan ortalaman iyiliğe meyyaldir ya da tersi. burada, ahiret var diye iyilik yapanla, ahiret var mı bilemem deyip iyilik yapan arasında insanlar için hiç bir fark yoktur, olmamalıdır. eğer ilki daha makul benim açımdan diyorsan, ahiret var deyip kötülük yapanla ahiret yoktur ya da bilemem diyenin kötülüğü arasında mutlaka ilkinin kötülüğü çok daha rezil gözükmelidir gözünde. ama gözükse ne olur, gözükmese ne olur, ameller aynı ise niyetlerin diğer insanlar için önemi neden olsun?
bu noktada yazarın paylaştığı kitap ayetleri, iyilik yapar ve teşekkür dahi gözetmezler, mesela, insan-ı kamil i işaret eder. bu çok zordur. namaz kılıp, hacca gitseniz de zordur. ama açık ateist ya da agnostiğim demenize rağmen de yapabilen çıkar. yani tanrıya ibadetler belirlemez imanın derecesini, genel olarak diğer insanlara ve evrene karşı iyi davranışlar belirler kitapta. bu konu atlandığı sürece de ne kitap anlaşılmış oluyor ne de din.
2. olarak, çıkar ya da karşılık gözeterek iyilik yapmak, çıkarın yaptığın iyiliğe denkse bir mahsuru olamaz. kedileri besleyen insan, cennete gitmek,kedilerin onu sevmesi,kedi seven bir hayat arkadaşı bulabilmek vs için yapıyor olması makul değil mi? bu hayat denge ve denklik üzerine yaratılmış, hiç birşeyden geliyoruz ve yaratabildiğimiz hiç birşey yok. sadece var olanı kullanıyor, değiştiriyor, aktarıyoruz. dolayısıyla her şeyin de bir karşılığı var. hiç bir beklentisi olmayan insan bile bir kediye su verdiğinde karşılığında bir duyguya kavuşur, mutluluk,huzur vs..
Siltekrar olarak eğer beklentin, çıkarın, yaptığın iyiliğe denk ise, sen normal bir insansın. tersi ise zaten tacirsin,plancısın vs vs. yani kitapta bahsedilen, hatta diğer kitaplarda da, insan-ı kamil noktası, maalesef çok zordur, hedefle ama hayatında bir iki kere belki ılaşırsın sorun değil.. sonuç olarak yine kötülük yapmamak, inandığın ya da inanmadığın şeyle alakası olsa da, yaptıklarının ya da göz yumduklarının bir sonucudur.
zeki piç.harvard da mit de filan lisans eğitimi almışsındır sen.bu zeka bu ülkeye fazla.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilbunu okuyan kör oldu göz dostu bir arka plan ve yazı rengi yap gözünü seveyim şaşı oldum okuyacağım diye
YanıtlaSilKafana sağlık kaptan, düşünmeye sevkediyorsun.
YanıtlaSilBurdaki hande ataizilerine (şaka yapiyorum vurmayın :/) bir sorum var; sizce bu corba dagitan AD bunu 'paylasmasa', daha ahlakli mi olur? Ya da 'iyi olmak'açısından bir artma/azalma soz konusu olur mu? Cevapları alalim hanımlar beyler :^)
Paylasmaktan kastim resimlerini gostermek mesela, yani bildirim olabilir o konuda sıkıntı yok.
SilYeni aldığın arabanın fotoğrafını paylaştığında ne kadar ahlaksız oluyorsan onlar da yaptıkları etkinliğin fotoğrafını koyduklarında o kadar ahlaksız olmuşlardır.
SilKapiş?
Ikisini de kendileri icin yapiyorlar demek ki? Araba almak kendi zevkin içindir, bir dahaki sefere duzgun bir ornekle gel kardiş.
Silhayır canım öyle değil. Anlayacağını sanarak verdiğim örneği açıklama gereği duymadım ama madem anlamadın açıklayayım.
SilYeni bir araba aldığında mutlu olursun ve mutluluğu paylaşmak için arabanın fotoğrafını paylaşırsın. Bu arkadaşlar da bu etkinlikten dolayı mutlu oldukları için paylaşıyorlar. bu kadar.
Lan micheal fakirlere çorba dağıtan insanları bile neredeyse kötü göstereceksin bravo valla
SilHayır canikom bir durumu karsilastirmaya calisiyorsan ortami ayni kosullara getirmen/ ayni kosullarda tutman gerekir. (Eğer fen bilimciysen deneylerde bunu size ogretmislerdir.)
SilBen burda baska birilerine iyilik yaparken herkese ilan edip fotograflarini paylasmakla sadece bildirimini gondermenin karsilastirmasini yapiyorum. Sen kalkmis icinde baskalarina yardimin 'y'si gecmeyen, kendine haz veren bir işi ornek veriyorsun. Olmadi boyle elma sekeri seni. Eğer soyle bir ornegi verseydin mesela; bir yaslinin esyalarini onun icin evine kadar tasimak, o zaman kabul edebilirdim.
Bir dahaki sefere uygun bir ornek bul yoksa istiririm seni :3
bir dernek yaptığı etkinliğe paylaştı diye utanman olaya dar bir görüşle baktığını hissettiriyor
YanıtlaSilbu kadar.
SilSaçma gelebilir ama küfürsüz bir yazınızı okumak güzeldi. Başkalarının yerine utanmak... O kadar çok versiyonu zuhur ediyor ki iyilik yapma dürtüsünden çok bunu gösterme ihtiyacı daha baskın çıkıyor çoğunlukla...
YanıtlaSilYalniz yazı küfürsüz değildi dayı
SilAğzına sağlık sikko ufkumu genişlete genişlete bi hal oldun lan :D
YanıtlaSilhocam klavyene sağlık fakat şu sitenin yarrak renk tercihlerinden kör olucam amına koyim, okuduktan sonra başka bi yere bakınca çizgi çizgi görüyorum heryeri.
YanıtlaSilsikkocuğum malesef çelişki içerisindesin. Daha önceki bir yazında "Ben Tanrıyım demek ben Tanrı'yım demektir." demiştin. Verdiğin örnekte de bir ateist bir fakirin karnını doyurmak istiyorsa karnını doyurmak istiyordur. Bu kadar. Ha peki bir müslüman bir fakire sadece o fakirin "doyması" amacıyla yemek ısmarlayamaz mı? Tabiki ısmarlayabilir. Sen yaptığın her iyiliği Tanrı görsün diye mi yapıyorsun?
YanıtlaSilBuradaki asıl mesele namazdır. Zira bir insan yalnızca cennet beklentisiyle günde beş kere namaz kılar. Peki her şeyin sahibi ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Tanrı'nın yarattığı kullarından en çok beklediği şeyin günde beş kez kendisine övgü yağdırması olması ne derece mantıklıdır? Yani günde 5 defa Allahuekber (Tanrı büyüktür.) diyerek söze başlayıp, yerlere kadar eğilerek tapınmak Tanrı'nın neden en istediği şeydir?
Sikkocuğum konuyla alakasız olacak ama şu fikrimi de okuyup fikrini paylaşırsan çok sevinirim. Acaba dünyada devrim yapmış ve devamını da getirmiş hiçbir müslüman devrimci olmaması (Humeyni dersen ağzına tekme atarım) islamdaki inanç sistemiyle alakalı olabilir mi? (Müslüman toplum demedim bu arada "müslüman" dedim. Örneğin Atatürk müslüman bir toplumdan çıkmıştır hatta belki kendisi de müslümandır ama en azından dindar bir insan olmadığı aşikar.) Yani dinen otoritenin değişmez varlığına inanan ve "Hayır da şer de Allah'tan" düşüncesinin yerleştiği müslüman toplumlar otoriteye baş kaldırmak da zorlanmış mıdır?
An itibariyle kendine ne müslüman ne de ateist diyebilen bir kardeşin olarak bu kadar yazın arasında ilk kez kafama yatmayan bir şeyler olduğunu gördüğüm için ilk kez yazdım. Görüşürüz abi.
madem bir kere sordum cevap vermen umuduyla bir daha sorim. Yine konuyla alakasız olacak ama sence kader kavramı ile özgür irade kavramı nasıl bir arada bulunabilir?
SilEğer kader gerçekten varsa yaşamış ölmüş tüm insanlar yazılmış olan senaryonun ötesine geçemezler. Mesela bir oyuncu oyununu oynarken senaryodan ayrı doğaçlamalar yapabilir ancak hikayenin nihai sona gelmesi için bir şekilde senarypya uygun olarak sözleri bağlamalıdır. Yani kısa camel mı içsem uzun camel mi kararını tabiki özgür iradenler verirsin ancak nihai sonun cennet-cehennem olduğunu düşünürsek senaryoya göre öldükten sonra gideceğin yer bellidir ve senin hayatın boyunca verdiğin hiçbir karar ya da yaptığın hiçbir eylem nihai sonu değiştirmez. İstanbul'un Fethi'ni anlatan bir tiyatro oyununda ne kadar doğaçlama yaparsan yap oyunun sonunda Bizans'ı galip çıkartamazsın. Son bellidir.
Başka bir açıdan bakarsan da çok basit bir örnek vereyim. Kader'e inanan bir insanın cinayet işlemesi aptallıktır. Çünkü senaryoya göre öldüreceği kişi o gün zaten ölecekse katilin onu öldürerek ceza alması saçmadır.
Yorumlarını bekliyorum
Zalim herif !!!
SilEzberci / cahil / taklitçi herif !!!
Kıçından uydurup da "Allah'ın en çok istediği şey beş vakit namazdır" deyip neden iftira atıyorsun?
"Bana ilimle haber verin" diyor ama sen hem iftira atıyorsun hem de alabildiğine nankörsün. Ne halin varsa gör...
İbadetlerin en önemlisi namaz değil midir? Namaz dinin direğidir diye bir söz var duydun mu bilmiyorum.Muhtemelen Namaz kılarken söylediğin sözlerin ne anlama geldiğini bile bilmiyorsun ben sana söyleyim. Namaz kılarken kurduğun cümlelerin yarısından çoğu şunlar:
Sil-Tanrı büyüktür.
-O her şeyi yaratandır.
-Tanrı her şeyin sahibidir.
-Tanrı tektir ve ondan başka yaratıcı yoktur.
Tanrı neden insanların günde beş defa bu cümleleri söylemesini istiyor buna ne ihtiyacı var?
Düşünmüyorsun. Aklını kullanmak istemiyorsun. Doğruyu bilmek istemiyorsun sen doğrunun kurana uygun olmasını istiyorsun. Senin yapmaya cesaretin olmayan şeyi yapanlara da Zalim, Ezberci, Cahil diyorsun.
Namazın en onemli ibadet olduğu Kur'an'ın neresinde yaziyor? Getir kanıtını da okuyalım, eger yanlisimiz varsa düzeltelim.
SilBana kalirsa butun ibadetler, ibadet yapbozunun parçalarıdır, birini digerinden ustun saymak saçmalıktır.
5 vakit namaz diyerek te hepimizi sunnilerden zannediyorsun, zan'a uyma zeki çocuk ;)
Silhumeyni tartışılır ama foucault humeyniyi övüyor. ve muhammedin yaptığı devrimdir ve saygındır. aslında bir sürü isim var ama önyargını kırıp o coğrafyayı ve dönem şartlarını düşünmen lazım
Silben bütün mezhepleri ayrıntılı bilemem hangi mezhepte kaç vaikt namaz kılınıyor bilmiyorum ama sünni bir toplumda yaşadığım için söyledim. Ayrıca konu hangi ibadetin ne kadar önemli olduğu değil konu Tanrı'nın neden namaz kılmamızı istediği. Yazdığım yorumdan bir kelimeyi seçip cevap verme. Tanrı namaz kılmamızı neden istiyor bu soruya bir cevabın varsa ver.
SilGüya devrim yapıp devleti aldığından çok daha geriye götüren " bir erkek; koyun, inek, deve gibi hayvanlarla seks yapabilir. ancak orgazm olduktan sonra hayvanı öldürmesi gerekir. ancak hayvanın etini kendi köyünden insanlara satmaması gerekir. ancak eti komşu köylere satarsa sıkıntı olmaz." sözlerinin sahibi humeyninin neyini tartışalım?
SilMuhammed'in yaptığı elbette bir devrimdir ancak ben "müslüman vir toplumdan çıkmış müslüman bir devrimci" dedim. muhammed sayılmaz yani
1. Ingilizce'de 'assume' ile ilgili (sanmak) güzel bir deyis var:
Sil'Assume' makes an 'ass' out of 'u' and 'me'.
Ingilizce biliyorsan anladin sen onu :P
Namaza gelince de, hatirlamak/ anlamak/ kabul etmek desem anlar misin? Aciklamami istiyorsan daha sonra aciklarim. Cunku mezhepler/alt mezhepler ile ilgili bir sey vardi da onu bulup getirecegim ve buraya yazacagim herkes gorsun diye belki senin de ilgini ceker belki.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilCikar konusunda sana katiliyorum. Her yaptigimiz davranistan ozunde bir cikar saglariz. Fakat burada deginmedigin iki onemli nokta var:
YanıtlaSil1- Kisi hangi durumdan tatmin oluyor:
Bir kisi 100tl sini bir cocuga vererek mutlu oluyor digeri ayakkabi alarak. Iki kisi de kendini tatmin ediyor, cikar sagliyor. Fakat bu birinci kisinin daha iyi bir insan oldugu gercegini degistirmez.
2- Zorunluluk
Ateist ve muslumanin yaptigi iyilik arasinda soyle bir fark var: zorunluluk. Birisi kendi ozgur iradesi ile iyilik yaparken oburu zorunlu oldugu icin yapiyor, zorunlu olmasa ne yapar bilemeyiz. Analojiye basvuralim. Trafik isigi dusunelim kamera var gecersen ceza yaziyor. Bu isikta kirmizida gecmeyen surucu kurallara saygili oldugu icin mi gecmiyor yoksa ceza yeme korkusu yuzunden mi? Cevabini bilemeyiz ikisi de olabilir. Bir de trafik isigi var ama kamera yok. Buradaki kisi kirmizi isikta gecmiyorsa kurallara saygili bir insandir.
Küme ne kadar küçülürse bencillik o kadar artar. İnsanlığı düşünerek hareket eden çükünü düşünerek hareket edenden bu yüzden daha az bencildir.
YanıtlaSilAma aslında aralarında özsel olarak bir fark yoktur, ikisi de isteklerinin amaçlarının peşinde koşuyor.
Ve her hareket bir isteğe hizmet eder az ya da çok ve her hareket bir isteği köstekler az ya da çok.
Mantıkla bu hareketin o isteğe hizmet ettiğini sağlamaya çalışırız.
Hepimizin özümüzde bencil olduğumuz gerçeğini büyük bir tespit yapmışsın gibi bu kadar uzun uzadıya yazmanın mantığı neydi?
Burada yazdığın her şeyin isteklerinin bencilliğinin egolarının kısaca çıkarlarının ürünü olduğunun farkında mısın?
Peki, sence hangisi daha utanç verici?
Ateistlerin bakın inanmadan da iyi olabilirsiniz.’’ Çorba dağıtıyoruz ve bunu bir dine inanmadan yapıyoruz hehehehe anladınız di mi olayı .)))’’ demeleri mi?
Yoksa müslümanların ‘oha inanmıyor musun o zaman sen kız kardeşini de şeyapabilirsin neden birini öldürmüyorsun? Hırsızlık yapmanın önündeki engel ne’ gibi söylemleri mi?
Ateistin elinden bir şey alamazsın çünkü ahlaki sistemini bir din duvarına dayamamıştır.
‘’diğerlerini anlamasına, eğitimine sosyal ilişkilerine, vicdanına vb. ’’ dayamıştır.
O yine kendi bildiği yoldan gidecektir ‘‘vicdan rahatlatma çıkarı için’’ x için y için, dünya için, kendi çükü için, iyilik veya kötülük yapacaktır.
Fakat bir müslümanın elinden dinini alırsan onun ahlaki sistemini sarsarsın iyiliği ve kötülüğü tekrar anlamlandırmak durumunda kalır. Sudan çıkmış balık gibi olur bu bir travmadır ve derin izler bırakır. Çünkü ahlaki sistemi büyük ölçüde inandığı dinin duvarına dayanıyor ‘’ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahına. ’’. Fakat o duvarlar artık yok ve tehlike bu noktada başlıyor.
‘’Allah'ın rızasını kazanmaktan daha onurlu bir amaç için ahlaklı davranışlar sergileyemezsiniz.‘’ Demişsin. Bu mudur senin objektifliğin? Allah rızasını kazanmaktaki amaç nedir?
Cennete gitme arzusu cehennem korkusu değil mi? Küme oldukça küçük.
Peki, Allah rızasını kazanmak için yapman gereken bir takım katliamlar emrediliyor olsa? Veya Allah senden oğlunu kurban etmeni istense? Bilmem kimleri bulduğunuz yerde öldürün dese sen o rızayı kazanmak için vicdanen kendini kötü hissetmeden onurluca yapar mıydın?
Mademki iyilik ve kötülük senin fıtratında var ve bu fıtratı veren de Allah?
O halde gönderdiği kitaptaki emirler senin vicdanınla çelişmemeli öyle değil mi?
‘’Yeryüzünü cennete çevirmeye çalışanlar, meçhul cenneti vaat edenlerden daha yararlı işler yapmış ve yapmaktadırlar.’’
Bu yüzden ateistin bencil olanı bir müslümanın bencil olanından daha az bencildir.
Ve özünde iyi olan inançlı insanları saçmalıklara inandırıp katliamlar yaptırabilirsin.
Onları şehitlik masallarıyla kandırmak kolaydır.
Fakat özünde iyi olan bir ateisti onun hangi zaafını kullanarak kandırabilirsin?
Havaya muhtacım diyelim ve muhtaç hissediyorum diyelim,
Yaptığın şeyleri yaparken muhtaç olduğunu düşünmezsin.
Yaptığın şeyi istediğin için yaparsın ve isteğine muhtaç olmuş olursun.
Senin inandığın Allahın hangi çıkarlarla hareket ediyor sence?
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilhayır böyle gereksiz yere yorum silince bir anlamı olmuyor bu kadar uğraşmanın senin içinde geçerli...her lafı kaldıramıcaksan girme bu işlere gülüm..ben seni değil senin düşüncelerini gömdüm ,sen benim yorumu mu silerek bana saygısızlık yapıyosun düşüncelerime dokunmuş olmuyorsun....artık bu tür temel şeyleri idrak etmiş olman gerekirdi...atıp tuttuğunun olgunluğuna eriş.
YanıtlaSilsen silmişsin yorumu, ben silsem "yönetici tarafından silindi" yazıyor olurdu.
Silheee bide ilk yorumu silince,ikincisi yalan oldu...şunu da ekleyip kaçayım seni de daha okumam....tanrısal çıkar için iyiliğe akıllıca demişsin,ateistin kine geçici vs....tanrı var mı yok mu gibi temel soru cevaplanmadan buna girmek saçma değil midir? farzet ki allah yok, ateist kısa sürelide olsa iyiliğinde gözettiği avam yada geçici çıkarla,daha üstün bir konumda olmuyor mu? inanan hiçbir şey elde edemezken,ateist istediğini elde etmiş oluyor...kısacası baştan aşağı subjektif,yani taraflı bir yazı...şahane 2 part halindeki yorumumu da silerek uğraşmaya değmeyeceğini gösterdin...kısaca bana zaman kaybettirdim...hadi sana rastgele..
YanıtlaSilpart 1
YanıtlaSiluzun bir aradan sonra yine seni okuyorum ama bu yazında yarıda kalmış bir sorgulamanın sonunda çok yanlış bir çıkarıma varmışsın..ikinci bölümde ben kısaca yardımcı olayım...tamam her iyiliğin altında bir çıkar vardır, adı çıkar olduğu için eğer biri ahlaksızsa hepsi ahlaktan yoksundur demişsin o da tamam da...çıkarlar arasında ahlakilik derecesine hiç girmemişsin.şöyle düşün bir insanı bıçakla yaralamakla,onu öldürmek arasındaki haksızlık içerğinin yoğunluğu yada derecesi gibi, ahlak da her ne kadar soyut ve uhrevi bir kavramda olsa aynen haksızlık gibi derecelendirilir..bana göre ahlakın derecesi subjektiftir,bir ateist açısından imanlının çabaladığı çıkar son derece ahlaksızdır,çünkü adam başlı başına dinleri yada tanrı düşüncesini saçma buluyor ve karşısındakini saçma bir durumda çabalarken buluyor,bir ateist bunun nesini takdir etsin,nası takdir etsin?....gelelim imanlı gözünden ateistin çabaladığı çıkara… o da son derece ahlaksızdır,çünkü adamın bakışı...bu ateist avare,yanancak cehennemde cayır cayır diye bakıyo olaya,ona aşağı bir varlık muamelesi yapıyor,böyle bir adamın gözünde ateist ne yapsa bu imanlı bebenin takdirini kazanamaz....kısacası bakış açıları zıt olduğundan iki tarafta subjektiftir,iki tarafta olayı objektif değerlendiremez,bir realiteden değil aynı senin baştan ben imanlıyım gibi girip bilimsel ispat olayını tez seviyesinde bıraktığın gibi… gelelim olay gerçekten subjektif midir? olayına,şimdi senden daha objektif bakabilirim olaya iki düşüceye de mesafem aynı…şimdi ahlakı bilinç seviyesinden ele alırsan çok fahiş bir hataya düşersin,niyeti yargılamış olursun,onunu da niyet edenden başka kimse bilemez.
2. part
YanıtlaSilahlakın tek elle tutulur, tarafı davranış ve sözlerdir,bir insanın belli bir noktata ahlaklı olup olmadığı yargısına varmak,dikkat belli bir nokta diyom,çünkü ahlak olabildiğince çok boyutlu bir kavramdır,her bir alanda farklı bir anlam kazanır..o insanın o konudaki istikrarlı hareketi,kendi içinde düşmediği çelişkiye göre belirlenir bence...çünkü herkesin ahlak algısı ve ölçütü farklıdır,her imanlının da her ateistininde farklı,..bir imanlı allah korkusu,allah şevkatı,allahın gücü,allahın takdiri vs. için iyilik yapıyor olabilir...allah korkusu için iyilik yapan biri allah sevgisi için iyilik yapanın gözünde de ahlaksızdır...kısaca ahlakın tek ölçütü kişinin kendisidir,kişi kendi ahlakı içinde tereddüte düşmüyorsa,yani davranışlarından şüphe duymuyor,her defasında aynı kararlılıkla hareket ediyorsa ahlaksız bir iş yapmış olmaz,bu çıkar motivli iyilik içinde böyle...ahlak subjektiftir...ne genel iman kavramına ne ateizm gibi üst kavramlarla çözülmez,tanrısal çıkarın daha üstün old. gibi bir çıkarımı sana hiç yakıştıramadım,bunu ispat edemezsin,sadece kendin gibi imanlı tayfayı ikna eder,ateist güruha da tartışma için karşı hamle fırsatı yaratmış olursun......hee bide ahlakın derecesinden bahsettik dimi..ahlakın derecesi vardır toplumun çoğunluğunun uzlaştığı kavramlar üzerinde derecelendirme yapılabilir,bu kavramlar genellikle insan doğasıyla uyumlu ve ilahi açıdanda onaylanmış kavramlardır...haksızlık gibi....ama ahlak gibi üzerinde çok tartışmanın olduğu bir alanda bu tür bir derecelendirme risktir..doğruyu söylemek gibi insan doğasında da ilahi boyutta da yer bulan bu çok temel ahlak alanı bile tartışmaya açıktır...bir insan neden doğru söyler yada niye söylesin? insanın kendi çıkarını mazsimize etmek için yalan söylemesi gerekliyse bu niye ahlaksızlık olarak değerlendirilsin? doğru söylemeyi erdemli yapan şey nedir? Vs bu soruların altında bir sonuca ulaşamaz,kesin bir yargıya varamazsın,çünkü sonda söylenecek şeyi zaten baştan biliyorsundur...hiç bilimsel değil....kısaca ahlakın derecesi vardır ve bu dereceyi de kişinin kendisi belirler...baktığın,durduğun algıdan,çünkü kafa bebeklikteki gibi boş bir levha olmadığından objektif değildir...birden ona kadar her harekete ahlaki derece verirsin....de sen bu yazıda yaptığın gibi niye hakikat tekeli sendeymiş gibi pozlar kesiyon onu anlamadım...daha da fazla düşün az yaz yada bu kadar beylik laflar etme...
Akif emmim de yıllar öncesinden olayı özetlemiş.Bu çıkar dünyasında kim kime karşılıksız bir şey yapmış ki.Hıııaaamıınaaa !
YanıtlaSilİnanma insanların samimiyetine,
Menfaat hissi ile gelirler vecde
Eğer vaad etmeseydi cenneti,
Allah'a bile etmezlerdi secde..
Mehmet Akif Ersoy
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilMerhaba Michael Sikkofield,
YanıtlaSilBu, okuduğum ilk yazın. Edip Yüksel facebook'ta paylaşmış, o vesileyle
haberim oldu.
*
Bu uzun yazıda söylediklerinin çoğu zırva, azı elle tutulur şeyler kanımca.
İleri sürdüğün şeyleri temellendiremiyorsun. Derin sulara dalmaya
çalışıyorsun ama konuştukların derinlikten yoksun. Ayrıca, yazının göz
kararıyla üçte biri gereksiz, çünkü tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyorsun.
*
Son paragrafta söylediklerine karşın Elif hakkında yazdıklarının uydurma
olduğuna kalıbımı basarım, bunu sen zaten biliyorsun. Çizdiğin Elif
portresi bugünün Türkiye'sinde neredeyse imkânsız, kimi kandırıyorsun?
*
El yazın berbat. İlkokul üç düzeyinde. Bakkal amcanın el yazısının yarım
derece üstü. Böyle ayrıntılar çok önemlidir bence.
*
Kardeş, sana tavsiyem, biraz roman oku. Bırak bu şeyleri de roman oku.
Kafan biraz dağılsın.
*
Bundan böyle bloğunu takip edeceğim, daha önce yazdıklarını da
okumaya çalışacağım.
*
Adımı vermiyorum. Nedenini sorarsan söylemek istemiyorum.
İyi günler.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilGüzel bir yazi. Sacmaliyorsun diyenler ise durum ne acı, ben tam olarak vakitli namazlara başlayalı 4 ay oldu. Dört aydır bedenim de rahat, ruhum da rahat.
YanıtlaSilAteizm daha her şeyi bilimsel olarak tesadüfe dayandırmasıyla sıçmaktadır. Bir kainatın tesadüfen oluştuğunu söyleyen ne kadar ahlaklı olabilir ki zaten ?
YanıtlaSilAyrıca matematikte de tesadüf yoktur. Her şeyin bir olasılığı vardır. Bu yönüyle de sıçmaktadır.
Silsıçmak kötü birşey midir?
Sil...
( sıçamasaydın, zehirlenir ve acı içerisinde ölürdün; amuna koyduğumun embesil domuzu seni )
Bu yorum yazar tarafından silindi.
SilCanlıların sıçması iyidir. Fikirlerin sıçması kötüdür. Eğer bir fikir bilimsel yönden sıçıyorsa kesinlikle dikkate alınmamalıdır. Bu arada anan follofoş olmuş ondan mı yusuf yusuf aniden sıçacak şekilde duruyorsun ? Ve ne tesadüf ki bu yazıyı yazarken sıçıyorum.
Silzehirlenmişsin ve acı içerisinde ölüyorsun.
SilSen çoktan ölmüştün ne ara dirildin ?
Silben ölümsüzüm, acı içerisinde ölen sensin.
SilYok ben olayı çözdüm. Senin beyin ölümün gerçekleşmiş. Ama diğer organlar çalışıyor. Bitkisel hayattasın o yüzden yaşıyorsun.
Silben bir beyinsizim.
Sil1- Ateizm ile evrim teorisi aynı şey değildir. (Zira evrim bir teori değildir bir "kanundur."
Sil2- Biyoloji nedir bilmezsen mutasyon nedir bilmezsen evrimi ve evirimin içindeki tesadüfü anlayamazsın.
öptüm
1-Evrim teorisini kısaca anlatmak gerekirse canlıların değişimidir. Değişimin olması bir yaratanın olmasına engel değildir. Kısaca şemayla anlatmak gerekirse:
SilOrtak Ata ----> Kalıtımsal Varyasyon (üreme,mutasyon vs.) ----> Doğal seçilim -----> Adaptasyon -----> Yeni Tür
Normalde mutasyon etkeni olmasa sadece üreme olsa hiçbir canlı tam olarak başka türe dönüşemez. Bunun olabilmesi için at eşeğin çiftleşmesi gibi bir şey olması lazım ki onların yavrusu da zaten kısır oluyor. Yani uzun lafın kısası normal şartlarda evrim sadece aynı tür içinde kısıtlıdır. Farklı genetik olur ama farklı tür olmaz mutasyon olmadığı sürece. İslam'la evrimin çelişen kısmı ise varyasyon kısmı değil mutasyon kısmıdır. Eğer dediğin gibi mutasyonlar her zaman yararlı olsaydı hamile bayanlar röntgenin dibinden ayrılmazlardı. Zira mutasyon rastgele DNA'nın Adenin timin guanin sitozin sıralarıyla oynadığı için canlının ölmesi ihtimali fazlasıyla yüksektir. Yararlı olma ihtimali çok düşüktür. Mesela van kedileri.
2- İşin komik kısmı insanoğlu gibi bir akıllı varlığın tüm hayvanlardan farklı özellikleriyle birlikte mutasyon tesadüfüyle geldiğini söylemeniz. Ve onunla da kalmıyor. Buna basa basa tesadüf olduğunu söylüyor ve matematiksel olarak tesadüf diyerek batırıyorsunuz zira matematikte tesadüf diye bir şey yoktur. Her şeyin olasılığı vardır.
3- İşin en komik kısmıysa Charles Darwin'in kendisi hariç büyük babası (Erasmus Darwin) ve oğlu (Francis Darwin) masondur. Ve mason olabilmenin ilk şartı bir yaratana inanmaktır. Aralarına agnostikleri ve ateistleri almazlar.(deistleri alırlar.)
http://forum.dragonnest.eu/forum/showthread.php?4413-The-Atheism-was-originally-invented-by-Freemasonry-Grandfather-of-Darwin-was-Mason
Erasmus Darwin'in masonluk belgesi gibi bir şeyi: http://freemasonry.bcy.ca/biography/darwin_e/darwin_e.html
It is also known that Dr. Thomas Henry Huxley, a Fellow of the Royal Society and a Freemason, encouraged Charles Darwin to put his theory into paper. Later Huxley would become the "official spokesman" for Darwin.(3)
Yazının kaynağı: http://duncanlong.com/christian/evolut.html
4-Ateizm sizin inanmanız istenen fikirdir. Çünkü elitler (Rockefeller ve yandaşları) spiritüalizmle yönetemediklerini ateizm ile yönetecekler. O yüzden bunlara pabuç vermemek için teist olamıyorsanız en azından agnostik veya deist olun ateizmden daha rasyoneldir.
Madman, sözlerine şunu eklemek istiyorum:
SilBilimde "kaos" ve "rastlantısallık" deyimleri konuyla iligli yeterli verinin olmadığı durumlarda ya da hesaplanması -an itibariyle- imkansız durumlarda kullanılır.
Yani bir şeyin "rastgele" gerçekleştiğini söyleyen bilim aslında o rastgelelikle itham ettiği şeyi hesaplayamadığını itiraf etmektedir. Tabi bizim insanoğlu dediğimiz egoist, narsist ve kendine yettiğini zanneden, herşeyi bildiğini sanan varlık bunda da olayı çözmüş olduğunu sanıp rastlantısallığa vurup geçer.
Konuyu atom altı fiziğine ve quarklara getirdiğinizi duyar gibiyim iki satır okumuş arkadaşlar. Onun için de diyeceklerim aynı: şu an bir elektronun ya da atom altı parçacığın yeri "tahmin edilemez" ya da "bilinemez" deniyor, bu doğru. Fakat bu "hiçbir zaman bilinemeyecek", "hesaplanamayacak" anlamına gelmez kesinlikle. Böyle düşünen kendini aldatır, bilimi ve ilimi de kendi kafasında yaşar.
muhakkak okuyun diyince onemli bisey var sandim amk! kendi onyargisina 10 sayfa cevap yazmis adam :)
YanıtlaSilMerhaba Michael dün Kuran okurken çok tuhaf bir şey farkettim .
YanıtlaSil23.Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz.
24.Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.
Daha sonra okuduğum bir ayette bazı ayetlerin açık bazılarının ise kapalı anlama sahip olduğu dile getiriliyordu . Ve kapalı olan ayetlerin anlamlarının sadece Allah'ın bildiği dile getirilmişti .
Bazı surelerin başında yer alan Elif Lam Mim 'in Allah ile Peygamber arasında bir şifre olmasıda söyleniyor .
Tüm bu parçaları birleştirdiğimde aslında Kuran'ın her ayetinin bir mucize olduğunu gördüm .
Yani sence de her ayette birden çok şifre olabilir mi ?
Abi mükemmel bir yazı olmuş ellerine sağlık. Diğer yazıların gibi tabi. Bir iki tanesi hariç. Saygı ve sevgilerimle.
YanıtlaSilHangisi daha utanç verici?
YanıtlaSilAteistlerin bakın inanmadan da iyi olabilirsiniz.’’ Çorba dağıtıyoruz ve bunu bir dine inanmadan yapıyoruz hehehehe anladınız di mi olayı .)))’’ demeleri mi?
Yoksa müslümanların ‘oha inanmıyor musun o zaman sen kız kardeşini de şeyapabilirsin neden birini öldürmüyorsun? Hırsızlık yapmanın önündeki engel ne’ gibi söylemleri mi?
‘’Allah'ın rızasını kazanmaktan daha onurlu bir amaç için ahlaklı davranışlar sergileyemezsiniz.‘’ Demişsin. Bu mudur senin objektifliğin? Allah rızasını kazanmaktaki amaç nedir?
Cennete gitme arzusu cehennem korkusu değil mi? Küme oldukça küçük.
Peki, Allah rızasını kazanmak için yapman gereken bir takım katliamlar emrediliyor olsa? Veya Allah senden oğlunu kurban etmeni istense? Bilmem kimleri bulduğunuz yerde öldürün dese sen o rızayı kazanmak için vicdanen kendini kötü hissetmeden onurluca yapar mıydın?
Mademki iyilik ve kötülük senin fıtratında var ve bu fıtratı veren de Allah?
O halde gönderdiği kitaptaki emirler senin vicdanınla çelişmemeli öyle değil mi?
‘’Yeryüzünü cennete çevirmeye çalışanlar, meçhul cenneti vaat edenlerden daha yararlı işler yapmış ve yapmaktadırlar.’’
Bu yüzden ateistin bencil olanı bir müslümanın bencil olanından daha az bencildir.
Ve özünde iyi olan inançlı insanları saçmalıklara inandırıp katliamlar yaptırabilirsin.
Onları şehitlik masallarıyla kandırmak kolaydır.
Fakat özünde iyi olan bir ateisti onun hangi zaafını kullanarak kandırabilirsin?
o kadar saçmalamışsın ki anlatamam . Allah herşeyin en iyisini ve en doğrusunu bilir . Bize vicdan duygusunu veren de merhamet duygusunu verende Allah'tır .
SilŞimdi sana uzun uzun açıklarım ama değmezsin .
Bu yazıda Hobbes tan bahsedilmediyse ne yazı yazıdır, ne yazan bi sikim biliyodur. Hee Kant tan bahsetmişsin ama işine geleni yazmışsın burda bi sikim bilmeyen adamları ayakla sikmeye çalışıyosun.cahil siken çok bari sen yapma. Kant'ın bi kere ödev ahlakı diye bişey ortaya atmasının amacı zaten tanrıyı devre dışı bırakmak mal mal konuşuyosun. Hobbes oku az belki kendine gelirsin. Amk uykumdan uyandım sana sinirime. hee severim seni o ayrı mesele.
YanıtlaSiltip değil de el yazın yarak gibiymiş lan
YanıtlaSilDurmak yok yola devam kardes...
YanıtlaSil'Allah'ın rızasını kazandıktan sonra cenneti dahi istemem' şeklinde düşünen ve bunu söyleyen alimler var. Burdaki Allah'ın rızasını kazanmayı da mı çıkar olarak görüyorsun anlamadım?
YanıtlaSilhttp://www.evrimagaci.org/makale/265
YanıtlaSilGerçeğin üzerini örtmeden ve örtenlere alet olmadan dinleyin, okuyun.
YanıtlaSilİslam dünyasını değil, İslamı öğrenmeye çalışın; bir avuç insanın yaşadığı gerçeği. .
Bu arada ben de seni tanımıyorum sikko :)
Buyursunlar. .
https://www.youtube.com/channel/UCZQNwQtbCna3yQxDYInUzZw
Sikko bi televizyon programına çıksan hiç fena olmaz burada yazanların hepsini ve kitabını bir haftada bitirdim beynim sikildi ama olsun.Bence bunları herkese duyurmalısın.Yeni yazıları da bekliyorum.
YanıtlaSilSikko, bişeyler yazayım dedim ama yazdıkça yazdım ama buraya sığmadı, saat te 5 oldu amk yarın pasaport almaya gidecem daha, dropbox a attım, umarım okursun.
YanıtlaSilhttps://www.dropbox.com/s/29tku40cjina1c5/sikko.txt?dl=0
Yazdıklarından çok buraya gelip tekrar tekrar yorumları okuyorum ama yazılanları gördükçe diyorum ki oğlum çok zor be sikko çok zor sen buraya dünyayı araştırıp yazdıkların ile ulan bir fayda olsun diyorsun hemde sadece sana hakaret eden bu insanlara birşey anlatabilmek için bende elimden geldiğince araştırıp ve şu dinde ne anlatıldıysa 1 kişi ulan 1 kişi diyip dil döküyorum ama sonuçta, yeaaa sen delisin, bilim var bilim , hala din mi diyorsun diyen sadece duyduğuna tapmaya programlanmış insanlara karşı tamam haklısın amk diyorum gerçeği bulmak için içinde 1 gram 1 kişi bulsam yeter ömrüm boyunca , Hz. İbrahim için ateşler yakıldığında nasıl o ufak karınca damla damla su götürürken söndürmeyeceğini biliyorum ama Allah katında tarafım belli olsun diyorsa benimkide seninkide o sikko bu saatten sonra biz anlatalımda tarafımız belli olsun,. Öptüm kayntayı. ..
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilyazmışın sikko bu arada terorist ekşinin dıbına koyayum
YanıtlaSilBu blogla maalesef geç tanisanlardanim.Arkadaşımin sorduğu tek bir soru sayesinde gözüm deyim yerindeyse açıldı.Sorusu ise dünyayı kim yönetiyordu.Aslında basit bir soru gibi gözükse de olay genelimizin bildiği gibi değilmiş uzunca bir zaman araştırdım öğrendikçe de hayiflandim hiçbirşey bize doğru düzgün ogretilmemiski bizlerde dönüp bir de ben bakayım araştıralım dememisiz önümüze ne konulduysa bir güzel afiyetle yemisiz.Artık yavaş yavaş gözlerim açılmaya ve tüm bildiklerimi baştan sorgulaya sorgulaya öğrenmeye başladım arkadasimla yeri geliyor saatlerce bu konuların üzerinde durup bir anlam çıkartmaya çalışıyoruz ve daha da önemlisi kendimiz gibi başkalarının da gözlerini açmak için elimizden geleni yapiyoruz
YanıtlaSilVe arastirirken bu blogla tanıştım bana çok büyük faydası dokundu tesekkurler
YanıtlaSilhttps://tr.wikipedia.org/wiki/F%C4%B1trat yunus emre yücel kardeş sen fıtri derken fıtratın ne olduğuna bence bir bak.
YanıtlaSilBöyle bir zeka seviyesi ile daha önce karşılaşmadım.Kendim hariç tabii :P Helal olsun.
YanıtlaSilallahın bizden bir beklentisi yok beklediği kendimizi yaptıklarımızla olgunlaştırmamız.cennete gidebilecek potansiyeli kazanmamız.inanan bir insan yalakalık yapmadığını zaten hissederk yapıyor.aslında buda allahın adaleti anlayana.hemeh hemen hiç küfür etmediğin için tebrikler.
YanıtlaSil