Okunması şart makaleler:

Tasavvuf ve Tarikatlardan Yeni Dünya Dinine: Bölüm 1 ve Bölüm 2
Komünizm, Kızıl Devrim, Sovyetler Birliği ve Şirketler
İnsan, Din ve Kuran
Bu da amme hizmeti: Okunması Gereken Kitaplar Listesi

Bir Başka Din: Tasavvuf kitabı çıktı; internet'ten sipariş etmek için kitapyurdu link'i.

YENİ: Youtube'daki hodor hodor konuşmalarım için buradan alalım.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Eğitim Şart


Eğer eğitim sistemini eleştirirsen ciddiye alınmazsın. Hatta insanlar sana hak veriyor olsa bile -ki aslında verirler- ciddiye alınmazsın.


Neden biliyor musun? Çünkü sana o eğitimi veren hocaların, yıllarını o tuhaf teorik bilgileri anlamak, ezberlemek ve üzerine tezler yazmak için harcamıştır. O okulda okuyan arkadaşların, o okula girebilmek için yıllarını sikindirik sınavlara girerek harcamıştır. O okullardan mezun olan kişiler de yine aynı şekilde yıllarca emek vermişlerdir.


Ve bunun karşılığında, yıllarını harcadıkları o şeyin "değersiz" olduğunu kendilerine bile itiraf edemezler. Kendilerine etseler, bu sefer toplum içerisinde edemezler.


Oysaki put gibi doğru kabul edilen eğitim sisteminin doğruları gün geçtikçe doğruluğunu kaybeder. En basitinden ekonomi/iktisat öğrencilerine mikroiktisat dersinde ilk başta öğretilen şudur: Tüm tüketiciler rasyoneldir ve tercihlerini "Faydamı nasıl maksimum seviyeye ulaştırırım?" düşüncesiyle yaparlar. Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada öğretilen mikroekonomi dersi bu teorinin üzerine kuruludur. Eğer günümüz mikroekonomisi kibrit çöplerinden oluşmuş bir evse, bu çöpü çektiğin anda tüm ev yıkılır.


Oysaki tüketiciler rasyonel falan değildir, yalnızca öyle olduklarını zannederler. Zira bilinçaltı, insana sürekli "bu daha pahalı, öyleyse bu daha lezzetli/daha kaliteli/daha iyi olmalı" diye fısıldar. Veya "bunun ambalajı daha hoş, öyleyse bu daha güzel olmalı" diye fısıldar, hatta abartıyormuşum gibi görünsem de bunun bilimsel ispatları vardır; bilinçaltı insana tercih verme aşamasında "bugün neşeli günündesin, bu aslında çok güzel" diye de fısıldar. Ve tüketici tüm bunların etkisinde kalarak karar verir neyden ne kadar tüketeceğine. Gerçekte sağlayacağı "fayda" aslında hiç de ön planda değildir tüketici için. Mikroekonomi derslerinde öğretilenin neredeyse 180 derece aksine... 


Bunun en büyük sebebi, bilinçaltının insanların kararları üzerinde bu kadar etkili bir merci olduğunun tıp dünyasında bile yeni yeni kabul edilmeye başlanmasıdır. Önce tıp bunu kabul edecek, daha sonra bunu ekonomistler onaylayacak, daha sonra bunu onaylayan ekonomistler bu teori üzerine yeni bir düzen inşa edecekler ve ondan sonra eğitim sistemine bu yansıyacak... Kaç yıl daha kaybedeceğiz bunların olması için?


Veya gel lan, daha değişik açıdan yaklaşayım sana. Diyelim ki bütün eğitim sistemi doğrulardan ibaret, hani varsayımda bulunuyorum. Peki bu kadar çok doğruyu bir insana 6 yaşından 20'li yaşlarına kadar yüklemek doğru mudur? Ne yapacak çocuk bu kadar "doğru" ile?


Sanırım önümüzde iki mantıklı ihtimal var.


Ya tüm dünya bu eğitim sisteminin doğru ve yararlı olduğuna inanacak kadar aptal.


Ya da, bu yanlış olduğu alenen ortada olan eğitim sistemi kasıtlı olarak dayatılıyor insanlara.


Hayır, yıllardır benim daha makul ve ikisini de ortak potada eriten bir fikrim var bu konu ile ilgili.


Bu eğitim sisteminin "yanlış" ve "zaman kaybı" olmasını isteyen bir grup güç sahibi, kasıtlı olarak bu saçmalıkların "doğru" olduğuna inanan aptallara sunuyorlar bu sistemi. Ve bunun adına "eğitim" deniliyor. Ve daha da kötüsü (veya onlar açısından iyisi), bu sistem kendi içerisinde bir saat gibi tıkır tıkır işliyor. Şöyle ki;


Eğer sen şikayetçi olursan, başka destekçi bulamazsın. Bulsan bile bunları bir yetkilinin karşısında söylemeye cesaret edebilecek başka bir sınıf arkadaşı bulamazsın, çünkü sınıf arkadaşın o okula girebilmek için yıllarca emek vermiştir, bunların karşılığında bir beklentisi vardır ve bunu kaybetmek istemez. Hayal gücümüzü kullanalım, olur ya, tüm sınıf arkadaşlarınızla bir görüş birliğine vardınız ve cesaret de edebildiniz hocaya diklenmek için, bu sefer hocanız bunu kabul etmeyecektir. Zira o hocanız yıllarını, size öğrettiği şeyleri öğrenmeye adamıştır, nasıl olur da kendisinin bilgi bazında hiç önemsemeyeceği birtakım insanlar ona neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretebilir? E hadi, olur ya, hocanız memur kafasında bir adam değildir, kaybetme korkusu da yoktur. Ve hadi, yine bir mucize sayesinde hocanızın hem kendisini hem de o okuldaki tüm meslektaşlarını ikna edip bakanlığa kadar gidebildiğini hayal edelim. Bu durumda yine hiçbir şey değişmeyecektir, zira o bakan da o konuma gelebildiği için yıllarca emek verdiğini düşünmekte ve sahip olduğu makamı kaybetme korkusuna sahip olacaktır. E hadi amına koyayım oldu ya, o bakan da mert ve zeki bir adam çıktı ve sizinle aynı yola baş koydu, bu durumda o da karşısında birtakım kodamanlar, mevki sahibi adamlar bulacaktır. Hiçbir bok değişmeyecektir.


Bak bunu BBC, National Geographic ve Discovery Channel tayfası çok yapar. Bazı belgesellerde Einstein veya Tesla gibi kendi zamanında anlaşılamamış insanların hikâyelerini anlatırlar ve bu belgesellerde Oxford Üniversitesi'nden profesör bilmemgötümün görüşlerine yer verirler. O profesör bilmemgötüm de gülerek ve alaycı bir ifade ile şunları der: "Einstein'ın dediklerini o dönemin insanları anlayamıyorlardı, onu ciddiye bile almıyorlardı hahaha. Çünkü o, bütün kanunları görmezden geliyordu. Hahahaha Einstein'ın yerinde olmak istemezdim doğrusu" (sikimsonik iğrenç yüz ifadesi)


İyi de amını siktiğimin salağı, o Einstein'ı ciddiye almayan adamlar senin gibi birileriydi. Bugün sana bir Einstein gelse, sen de onu dikkate almayacaksın, çünkü bir ambalajı yok onun, bir fiyatı yok. Sen de bugün, tıpkı o eskiden var olan ve şu an küçük gördüğün adamlar gibi bir tavır sergileyeceksin önündeki potansiyel Einstein'a karşı. O zaman ne bu "Ben olsam anlardım ama o dönemin bilim insanları öyleydi işte hahaha" tavırları be dalyarak? Sıfatına sıçtığımın salağı seni.


Neyse moruk, eminim ki öğrencilik hayatında sana da "kendinizi geliştirin" öğütleri veren, idealist mavallar okuyan hocaların olmuştur. Hatta derslerde sana öğretilmeyen bir şeyi bilemediğin için "nasıl olur da bu bölümde okumana rağmen bunu bilmezsin?" diye fırça kayan veya bunun örneğini veren, "öğrenci kalitesi çok düştü yaa" diye söylenen hocaların olmuştur. Fakat eminim ki, bu sözde idealist özde sokaktaki Ahmet'ten hiçbir farkı olmayan ve hasbelkader öğrenim görmüş vasat orospu çocuğu, sana da sınav sorusu olarak müfredattaki konuyu sormuştur. Daha doğrusu o müfredatta var olan konuyu, kendi öğrencilik yıllarında öğrendiği başka sikimsonik bir konu ile birleştirip öyle sormuştur ve sınavlarında zor soru soran hoca olarak ego tatmini yapmıştır.


Bu, böyle gelip böyle giden olayın adına da "eğitim" denmiştir.


Ne senin sorgulama kabiliyetin gelişmiştir, ne de okuduğunu zannettiğin bilim dalını öğrenmişsindir. Hatta sana dayatılanları öğrenmek için hayattan kopman gerekmiştir.


Ve toplum da bu "eğitim" kavramının karşısında saygı duruşuna geçmiştir.


Sizin eğitim dediğiniz şey eğitimsizlikten ve zaman kaybından başka bir şey değil.  Amcamın oğlunu 6 yaşındayken ısırasım gelirdi, öyle sevimli bir şeydi, şimdi çocuk gülmek nedir onu unutmuş. Siz bana neyi anlatıyorsunuz be yolunu siktiğimin çocukları?


32 yorum:

  1. Şimdilik yoruma kapalı kaynatasız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen bir çok konuda bir çok şeyi aşabilmiş bir bireysin abicim....En büyük yeteneğin görmek....Akıl gözüyle görmek...... Yanlız sen bir insansın ve akıl edebileceğin şeyler sınırlı.Kendi kendine soruyorsun ALLAH insan gibi çoğunlukla kötü bir varlığı neden yarattı?Neden bu dünyadaki kötülükler ? Cevabı bana sorma ,bende tam bilmiyorum ve ALLAH' tan direkt duyana kadarda tatmin olucağıma pek inanmıyorum. Kesin olarak birşey biliyorum; ALLAH' ın bana vericeği cevap karşısında mal gibi kalıcam ! O yüzden güvenip isyan etmiyorum ,edemiyorum, çünkü güveniyorum :) Bu bilgiyide herkeze vermem kıymetini bil :P

      Sil
    2. Ya sen şimdi gidip mikro-ekonomiden örnek vermişsin. Demişsin ki temel öğretilen bilinçle gerçekteki bilinç ters. Mikro-ekonomi kaç yıllık bir ders, teorileri, temelleri kaç yılında atıldı bu bilimin -ki bir bilimdir-? Zamanında alınan verilerin işaret ettiği istek -şu anki kullanılmayan zihniyet- üzerinden ileri gidilmiş bir teori. Şuanda bunun böyle olmaması insanların pahallıysa/kalitelidir zihniyeti de tamamen cahillikten kaynaklanan bir durum. Aklı olan adam hala "Faydamı nasıl maksimum seviyeye ulaştırırım?" içgüdüsüyle hareket eder ki şu an ki Türkiye'de de insanlar "pahallıysa iyidir abi bunu alalım" diye düşünme şansını pek elde edemiyor.Zaten mikro-ekonomi de bu zihniyetle ilerleyen zeki heriflerin öğrendiği-merak ettiği bir şey olmalı.
      Sonra demişsin ki 6-20 yaş arası öğretilen bilgilere. Büyüme aşamasında beynin gelişimi hat safhadadır, 25 üstünde öğrenme kabiliyeti azaldığı için bu yaşlar arasındadır eğitim. Ve üstüne basıyorum ki sana DOĞRU diye bir şey öğretmiyorlar. Sana gerçekleri, formülleri, tarihi, dil bilgisini öğretiyorlar. Sana ispatlanmış şeyleri, teorileri, hipotezleri öğretiyorlar ki sen bunların doğruluğunu, geçerliliğini araştır, kafa yor, kendin de bir şeyler katarak bunu dile getir.
      Bak haklısın eğitim sistemi tamamen doğru değil. Ancak belirli bir yaşa kadar alman gereken tüm bilgiyi alman gerekir. Liseye kadar öğretilen her şey gerekli. (En azından benim zamanımda görülenler yani ortalama 10 yıl önce) çünkü çocuk tam olarak neyin ne olduğunu çözmeden neye ilgisi olacağını bilemez. Sayılara olan düşkünlüğünü ya da kimyaya olan hayranlığı veya tarihe olan... Her neyse. Her şeyden biraz öğrenmezse ileride yapacağı seçimlerden pişman olabilir.
      Zaten sen liseye geçene kadar verilen bilgilerin gerekliliğini sorgulayamazsın. Sorgulasan da "çocuk aklı" ile gerçek ve karşılaştırmalı bir analiz yapamazsın. "Biz neden bu gereksiz şeyler öğreniyoruz yaaa" dediğinde lise 1 veya 2 de olmalısın. Lise 2 de zaten bölüm seçimleri olduğu için şikayet etmen için bir amaç kalmaz. Bu senin dediğin kalkalım, baş kaldıralım, çok saçma bu öğrendiklerimiz dediğin yaş anca üniversite olabilir. Ki sen o zamana kadar ne olmak istediğini seçmiş, sınava girmiş, bir yerler kazanmış, istediğin meslekle ilgili detayları öğreniyor olursun. Bunun da gereksiz hiçbir tarafı yok istediğin meslekte başarılı olmak istiyorsan. Eline geçen her şeyi öğrenmek zorundasın. Ha diyorsan ben biyoloji okuyorum ama hayvanlarla ilgileniyorum neden bana bitki öğretiyorlar. İlla öğrenmek zorundasın. Her şey adım adım bir şekilde. Ha diyorsan arkadaş ben bölümüme isteyerek girmedim "bu bilgiler çok gereksiz" şeklinde bir asilik de yapma hakkın kalmıyor.
      Gelelim Einstein'ın güzel bir kabı yoktu o yüzden zaten dikkate alınmadı mantığına. Büyük ihtimalle bilimle ilgili çok spesifik bir okumuşluğun vs. yok. Bilimin işi zaten ortaya atılan her teroiyi değerlendirmektir. O zamanlar ona dediğin gibi gülünüp geçilmiş olsaydı şuanda kuantum diye bir şey olmazdı. Ki verdiğin örnek çok uç çünkü Einstein'ın tüm teroileri soyutluğa dayanır. Bilim fizik dışında pek de teorik değildir. Ki senin de dediğin o çok iyi üniversitelerden mezun olmuş adamları koymalarının sebebi zaten onların da Einstein gibi düşüncelerinin sınırları olmadığı içindir.
      Amcanın çocuğu için bir şey diyemem.
      Eğitimin çok yanlış noktaları var, ancak bahsettiğin noktalar değil bunlar.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Adam her birinizin bazı insanların istediği o düzene oturtulup yontulmasından bahsediyor ama hepiniz o küçük dünyanızda mal mal varsayımlar yapıp saçma sapan ''zaten sistemin bizi s*ktiğini bizde uyum sağlayıp önünde domalıyoruz'' demeyi dolaylı yoldan anlatmaya çalışıyorsunuz..

      Sil
  2. "Sizin eğitim dediğiniz şey eğitimsizlikten ve zaman kaybından başka bir şey değil. Amcamın oğlunu 6 yaşındayken ısırasım gelirdi, öyle sevimli bir şeydi, şimdi çocuk gülmek nedir onu unutmuş. Siz bana neyi anlatıyorsunuz be yolunu s*ktiğimin çocukları?" demiş ya, adam yerden göğe kadar haklı.

    YanıtlaSil
  3. Saçma sapan bir yazı... Okumayla birşey olunmuyor etiketini yerleştir bakalım bilinçlere aklın sıra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. e be orospu evladı 4-5 kelimeyle 1 sayfalık yazıyı eleştirmişsi oldu mu şimdi ?

      Sil
    2. o etiketsiz bilincinle bir tart bakalım o kadar seneyi,o kadar senede bir insan ne olamaz bir sor kendine.
      milleti ehlileştirmek için kurulmuş bir düzendir eğitim,kafa sikmeleride cabası.

      Sil
    3. E be ekşici orospu çocuğu kendini bi bok sanan amın feryadı kendisi 'AYDIN'ya hemen eleştirdi yazıyı amına kodumun bi sike yaramayan pezevengi seni başkalarına bok atmadan önce kendine bak e be orospu çocuğu

      Sil
  4. @yedek
    üzgünüm ama evet gerçekten okumakla bir şey olunmuyor. okuduğunuz her şeye sorgulamadan inanıp, araştırmadan üstüne bir şeyler katmadan kuru kuru okursanız (ki eğitim sistemi budur) bir şey olamazsınız. sadece "ben o kadar boşuna mı okudum artık bir şey oldum galiba" dersiniz.

    YanıtlaSil
  5. Ezberlemek yeterli değil tabi ama öğrenmenin en önemli parçası olduğu gözden kaçırılmamalı. Çocukların kendi kendilerine öğrenecekleri zamanlar uzak değil.
    Not:
    Alice harikalar diyarında (8165): birinci dünya savaşını,
    Oz büyücüsü (1939): Avrupa birliğini,

    anlatıyor. Her karakter bir insan gurubunu veya ülkeyi temsil ediyor. İşin ilginç yanı bu hikâyelerin olaylar gerçekleşmeden önce yazılmış olmaları.
    Günümüz filmlerinde de benzer olgular söz konusu. Açlık oyunlarında Katniss Mısır, Peeta Türkiye, Katniss’in kardeşi Filistin. Yenilmezler ’de Iron Man Almanya, The Hulk ise Turkiye. Filmin sonunda Bruce’un Rus Natasha’nın yanından ayrılıp Iron Man’in arabasına binmesi çok anlamlı. Böyle çok film var. Bu konuda kafamı açan Orphan (Evimdeki düşman) (2009) olmuştur. Esther tabi kî İsrail’dir. Küçük kız Filistin, çocuk Mısır anneleri Türkiye olarak işlenmiş.
    Filmlerde bilinçaltı verilen bu mesajların ne kadar etkili olup olmadığı konusunda şüphelerim yok değil. Ama işe yaramasa neden böyle zor ve işi sınırlayıcı bir şeyle uğraşsınlar ki demeden de edemiyorum.
    Bence halkı bu konuda bilinçlendirmek yeterli değil. Bu tur etkileme girişimlerinin insanlar üzerindeki etkileri eski örnekleri ile araştırılabilir ve mutlaka araştırılmalıdır. Acaba hangi filmler hayatımızı hangi yöne kaydırdı. Düşünmesi bile tiksindiriyor.
    Bize düşense bu konunun bilimsel olarak araştırılması için elimizden geleni yapmaktır.

    YanıtlaSil
  6. çok yanlış bir yorum var orda marjinal faydayla ilgili evet faydayı en yüksek yapmak isterler ve aslında en pahalıyla kendilerince en yüksek faydaya ulaşırlar çünkü popülizm sonucu paha statü sembolü ve bu sayede toplumda yer edinebildiklerini sanıp en yüksek faydaya ulaşıyorlar akıllarınca

    YanıtlaSil
  7. Aslına bakarsan bunları anlatman kötü. Bi çözüm olmadığını sürekli işlemek insanı paranoyaklaştırıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çözüm yoksa oturup kabul mü edecez dayı. adam bulamamış, sen öner, ben destekleyeyim?

      Sil
  8. Arkadasim sen okudugun egitim sistemine elestride bulunabilirsin ama ber yerde boyle deil sikimsonik ulkende boyle git bi incele bakalim ayrica sunu belirteyim bir matematik dersi insanin hayat boyunca isine yarar bir fizik dersini sen sadece sinavlarda yapmak icin ogrenirsen got gibi kalirsin ama onun dogrulugunu dusunur arastirir anlarsan isine yarar bir tarih cografya dersi her zaman genel kulturdur sen sirf ders oldugu icin girersen bos gelebilir ama gercekten ogrenilmesi hayat icin faydali olarak gorursen farklidir he sen diyorsan yok banane ben bu ulkede sikimsonik bir memur olcam banane o zaman devam et isyanlara

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işte sen hayatı boyunca sikik sınavlardan iyi puanlar alabilmek için götünü yırtanlardan birisin.. olaylara geniş bakamıyorsunuz ve her eleştirinin altında şöyle bir tavır sergiliyorsunuz ''başka ülkelerde böyle değil abi aaaa'' sizin hayatınız böyle işte. değersiz insanlarsınız.

      Sil
    2. Kusura bakmayın ama ben bu "işte sissler böyye aptayyayşınısss, düşünemiyonuss" şeklinde milleti aşağılayan dallamaların ta amına koyayım. Ayrıca adamın dediği yanlış değil ki! Evet, eğitim sistemi bok gibi olabilir. Ama matematik ve fizik her zaman işe yarar. Eğer eğitim sisteminden bıktıysanız alın matematik ve fizik kitabı falan siz okuyun ve siz öğrenin.

      Sil
    3. İkiniz de haklısınız amk :)

      Sil
  9. Eğitim, bir yontu sanatı gibidir ancak eldeki malzeme insan varlığı olduğundan, insan da varlık olarak henüz çocukluk aşamasında olduğundan, bir bebeğin başka bir bebeğin eline bırakılması gibidir halihazırdaki eğitimler. Her türlü riski içinde barındıran bir bakım ve yetişmenin içinde bulunduğumuz gayet ortadadır.

    Bu yazı, bu tartışma da bunu açıkça sunuyor işte.

    Birlikte büyüyeceğiz artık düşe kalka ve her düşüşten bir ders her kalkıştan bir onur ve hepsinden de tarih yazacağız.

    Yazmaya devam edeceğiz dahası.

    Öteyi görebilecek bir zihin henüz gelişmiş değil aramızda.
    Bu nedenle hâlâ tapınmaktayız.

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Eğitimin 6-20 yaş arasına( tamam hani 8 olsa daha iyi ) verilmesinde bi sıkıntı yok bence, eğitim vermekte de bir sıkıntı yok, sıkıntı şudur. Bu ülkede insanlar bi tane siktigmiin sınavı varya ona hazırlanıyorlar, çünkü inanıyorlarki iyi bir üniversite kazanırlarsa iyi bir meslek edinicekler, sora da iyi para kazanıcaklar. olay tamamen burdan başlıyor. özeti: eğitim şart , ama eğitimin verilme şekli dogru olmalı. Liseyi ele alalım.. Ben lisede aktif ve sosyal olarak nitelerim kendimi, notlarım ortalama üstü ama sosyaldim ve sportiftim. Hepsini aynı anda götürebiliyordum. Ama insanlar buna meyilli degil. Aile baskısı olsun cart curt olsun, direk derslere odaklanmıslar, noluyo öle olunca ? Sbah 8'den saat 15.00 a kadar okulda ders goruyo , ondan sonra o yetmedi dinledigi derslerin aynısını bide dersane hocasından dinliyo. ee şimdi elde ne var ? Cocuk eve 9 da geldi. Nerde gezmek , nerde muhabbet , nerde spor ?..

    YanıtlaSil
  12. Bazı insanlar 'eğitim' denen mallığı şöyle algılıyor: 'Ya hep ders çalışılmaz tabi arada arkadaşlarıyla gezsin, spor yapsın adasdasda...' diye gider.. Bu kadar dar düşünmeyin. Biri götünüzü sikse 'öyle olmaz biraz yağla kolay girsin bari' mi dersin mal? bunu yayınlar mısın bilmiyorum ağır oldu biraz..

    YanıtlaSil
  13. Bilinçaltının fısıldaması beynin merkezindeki sürüngen merkeze dayanıyor. Bu merkez yemek, güvenlik ve üreme (sex) ile ilgili en hızlı ve bencil kararların alındığı hayatta kalma mekanizmasıdır.

    Aslında insanın nefsidir.

    Karar vermenin en kolay yolu karşılaştırma yapmaktır. Bilinçaltının fısıldaması, özellikle bilgi sahibi olmadığımız konularda oldukça etkilidir. Mantık kuracak bilgimiz yok iken, bilinçaltımızın verdikleri ile bir karar alabiliriz. Ve bu kararları 0,8 saniyenin altında alırız.

    Bu mantık ile devam ettiğimizde, eğitimli insan bilir. Eğitim önemlidir. Eğitimsiz insan duymak istediklerinden farklı bir şey söylüyorsa, söyledikleri eğitimsiz olmakla alakaldır. Nasıl doğru olabilir ki? Eğitim dahi almamıştır. İşte bilinçaltı size bunları söyler.

    Dan Ariely karşılaştırma hakkında pek çok güzel araştırma yapmış ve konuyu herhangi bir insanın anlayabileceği şekilde açıklamıştır.

    Sürüngen merkezin (nefs'in) hızlı kararlar vermek istemesi güzelliği de öne çıkarır. Bir şey güzelse, güvenlidir. Seks ile ilgili kısımlara girmiyorum dahi..

    Ticaret yapanlar insanı bu ucuz pazarlama kuralları ile dahi dört döndürebilir. Bunun kitleye pompalandığını ve koşullandırma ile birleştirildiğini düşünürsek, modern dünyanın nasıl bir yer olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

    YanıtlaSil
  14. Sikko tüketicilerin rasyonel davranmadığı ile ilgili tespitin doğru ancak vermiş olduğun örnek pek doğru olmamış. Tüketicilerin fayda maksimizasyonu yaparken ürünün sadece fonksiyonel faydasını değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik faydalarını da dikkate alarak hareket ettikleri varsayılır. Esasında bir tüketiciye bir ürün için tüm seçenekler sunulmuşken, yaptığı satın alım onu en yüksek tatmine ulaştıran, kendi durumu için en rasyonel satın alımdır.

    Burada İktisat'ın esas zayıf noktası, tüketicilerin piyasadaki tüm bilgiye sahip olduğu varsayımıdır. Bir tüketicinin rasyonel hareket edebilmesi için, satın almak istediği ürünle ilgili piyasadaki tüm seçenekler hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Örneğin bir ürünü piyasaya göre %30 indirimli satıyorsan bunu tüketiciye ulaştırmak için uğraşmazsın, tüketici piyasadaki tüm bilgiye sahiptir ve senin ürününü tercih eder. Ancak gerçek hayatta böyle bir durum mümkün olmadığı için tüketicilerin rasyonel davranmadığı düşünülür.

    YanıtlaSil
  15. Sevgili sikko... Seni çok severim ve yazılarını büyük bir keyifle okurum. Hatta çok büyük kısmına (%95) katılırım. Amam bu eğitim yazısının içine sıçmışsın. Ha külliyen sıçıp batırdın demiyorum. Şöyle anlatayım; Senin şu görüşlerine tamamen katılıyorum, örneğin üniversitelerde, liselerde öğrencilerin istemediği yada ileriki yaşamında belki bir harfi ile karşılaşmadığı yüzbinlerce gereksiz bilgi, senin tabirinle ezberletiliyor. Bu durum o kadar aptalca o kadar sikindirik bir durum ki.. Herneyse diğer söylediklerin hakeza. Ama şu bir gerçek ki eğitim şart. Ki çocuklara devlet bilinci, devlet malına, bayrağa, vatana ve millete sevgi, yeni yeni eğitim sistemine giren girişimcilik, eleştirel ve yansıtıcı düşünme vs bunların hepsi eğitimle verilen olgular. Ha burada bizim eğitim sistemimiz iyi demiyorum aksine çürük yumurtaya döndü ama yinede eğitim olmazsa olmaz. Yazımı bir örnekle kapatmak istiyorum. Erkin Korayı bilmeyenimiz yoktur sanırım. Bu eleman kızımı okula göndermeyecem ben dedi zamanında ve göndermedi. Merak edenler araştırsın şu an ne durumda. Kendi bile itten pişman ama iş işten geçti...

    YanıtlaSil
  16. Lan sikko cevap yaz amına koyim biraz fikir sikiştirelim sennen

    YanıtlaSil
  17. haklısın ama rasyonel tüketici konusunda ki eleştirinine gelince : mikroiktisat'ta kişinin bir malı satın alırken tüketicinin zevki ve tercihi söz konusu.. yani senin dediğin gibi "bu daha pahalı, öyleyse bu daha lezzetli/daha kaliteli/daha iyi olmalı" vs... eğitim sisteminde dahil olan bir durum.

    YanıtlaSil
  18. Tabiki eğitim sistemi yanlış kapatın okulları baştan yapalım herşeyi demiyorum ama avukat olmak isteyen birinin integral çözmek zorunda kaldığı bir sistem gerçekten hatalı bir sistemdir. Çocuğun zamanının boşa çalınmasıdır. Sonra niye ygs-lys birincileri yarışmalarda 4. soruda eleniyo da ilkokul mezunu adamlar 10. soruyu görebiliyo diyoruz. E biri 7 yaşından 18 yaşına kadar okulda bişeyler ezberlemekten açıp gazete okumadı biri 15 yaşından itibaren bir birey olarak hayata atıldı. Bence ikiside yanlış ama bu sistem yüzünden potansiyeli en yüksek insanlar yıllarını işe yaramayacak şeyleri ezberleyerek heba ediyolar. Bizim okuldan türkiye genelinde 94. olan biri çıkmış biz daha okula girmeden. Konuşma yapsın diye çağırmışlar çocuk 5 kelimeden uzun cümle kuramıyodu. Anlattıklarına göre kafasını kitaptan kaldırmazmış. İyi bişeymi bu şimdi.

    YanıtlaSil
  19. bende girdim üni sınavlarına(kuzeninle aynı yıl) ama kişiliğim,düşüncelerim, yaşantı anlayışım pek de değişmedi.
    bu olay biraz da 18 yaşından önce aldığın bilgilerle('tedbirlerle' de uygundur :D) ilgili.yani boş gidersen doldururlar mantığı. :)
    boktan bi üninin bok bölümüne de gitmedim ayrıca sağlam yani.
    kendini beğenmiş demeyin amk bende vücudu ruhu tembelleşmiş yarrağın biriyimdir

    YanıtlaSil
  20. Türkiyede ki eğitim KPSS de bu çıkar ayarında dır, ve anlatılanlar tedavülden kalkmıştır yani, zamanında adamın hocası ne anlatmışsa o da sana aynısını kösüyor işte, Kendinizi geliştirin bir maval değildir acınacak bir ifadedir, 4 yılda sana bi kocaman bir nah sen kendini geliştir. hobilere önem verin arkadaşlar.

    YanıtlaSil
  21. Blogunuzu okumak için bu kadar geç kalmış olmama inanamıyorum, hem de bu konuyla alakalı sizin birikiminizin yarısı etmeyen bir sürü saçma insanı okumuş olmama rağmen. Dünya üzerinde hele de Türkiyede böyle bir zihnin kalmadığına inandığım bir anda umut oldunuz benim için. Üç günde bütün yazılarınızı hatmetmek üzereyim. Monarch, alfa, beta zihin programlamaları hakkında çok şeyi merak ediyorum. Ama internetteki bilgiler aa klibinde kelebek var beta bu yaklaşımından öteye gidemiyor, bi el atsanız?

    YanıtlaSil

Bu blog'a yapılan her yorum, o yorumun sahibini bağlar. Ayrıca makaram sarı bağlar.

3. şahsa hakaret olmadığı müddetçe asla yorum silmem. "Bu yorum yazar tarafından silindi" ibaresi, eğer o yorumu yazan kişi kendi yorumunu sildiyse çıkar.