Okunması şart makaleler:

Tasavvuf ve Tarikatlardan Yeni Dünya Dinine: Bölüm 1 ve Bölüm 2
Komünizm, Kızıl Devrim, Sovyetler Birliği ve Şirketler
İnsan, Din ve Kuran
Bu da amme hizmeti: Okunması Gereken Kitaplar Listesi

Bir Başka Din: Tasavvuf kitabı çıktı; internet'ten sipariş etmek için kitapyurdu link'i.

YENİ: Youtube'daki hodor hodor konuşmalarım için buradan alalım.

6 Temmuz 2024 Cumartesi

Nedensizlik

Selam.

Bu blog'u açalı yaklaşık/düz hesap 15 yıl oldu. Hâlâ aynı yerdeyim. Yok, birçok görüşümün üstüne tuğlalar koyup ördüm, görüşlerim evrim geçirmedi, gelişti. Birikimim arttı. Ancak o zamanlar major depresyon ve anksiyete sandığım ancak şimdi bipolar olduğunu öğrendiğim hastalık yakamı bırakmadı. Hâlâ buraya "çok kötüyüm ühüüğüee" tarzı yazılar yazmak utanç verici. Ama ben bir insanım.

3 saat önce iyiydim. Şimdi ve son 1 saattir kötüyüm. İyi olmak için hiçbir şey yapmadım. Kötü olmak için de. Hiçbir değişken olmadan, hiçbir nedensellik olmadan, hiçbir pattern olmadan iyi ya da kötü oluyorum. Bu benim karakterimde biri için çok zor.

Zira analitik felsefeyi sevme sebebim her şeyi didik didik analiz etmesi, sebep sonuç bağı kurması, belirli pattern'lar üzerinden her şeyi kategorize etmesi. Kıta felsefesinde haybeden masallar anlatılırken ben Anglosakson gelenekteki analitik felsefeyi tercih ettiysem, incelediği konuyu belirli şablonlar ve nedensellik ilişkisiyle işlemesindendir. Ama benim hayatımda nedensellik yok. Bu yazıyı yazarken anksiyeteden geberiyorum. En kötü hâlimde değilim ama 3/10 verirdim iyi olma hâlime. Yoksa en kötü hâlimde bunları yazacak mecalim olmuyor. Ama bacaklarımın ikisi de istemsizce bir sağa bir sola sallanıyor. Ve ben neredeyse her gün böyle hissetmekten yoruldum. Üstelik arada sırada iyi hissederek. Bir buruşturulup bir düzeltilmeye çalışılan kağıt gibi yıprandım.

İyi olduğumda içime bir huşu geliyor, Ömer Baba'ya dönüyorum, sikseler "Boşver Allah var" derim, o derece umurumda olmuyor dünya. Kötü olduğumda ise en ufak acı 10 katıyla çarpılarak canımı yakıyor. Çünkü aynı acıları yıllardır hissetmek ve hiçbir sebep-sonuç ilişkisi kuramamak artık beni çok yordu. İlk çektiğin şınavın "ne var lan kolaymış" dedirtmesi, 50. şınavın ise "hıııaananı sikeyim" dedirtmesi gibi.

Bu sözümü hep aleyhime kullanıyorlar, sanki hiçbir delile dayanmadan sırf inanmaya ihtiyacım varmış diye Müslüman olmuşum gibi. Ama ben Kuran'ı okuyup didik didik ettiğimde sike sike Müslüman oldum. Bunları söyleyen Allah'tır dedim. Neyse konu bu değil, aleyhime kullanılan şey, Allah olmasa bu iğreti, rezil, acı dolu, anlamsız dünyada bir dakika durmayacağımdır. O'nun takdirini kazanmak dışında hiçbir amacım yok ama O'nun hoşnutsuzluğunu kazanmak için de elimden geleni yapıyorum.

Rasyonel egoizm, daha az değerli bir şey uğruna daha değerli bir şeyi satmamaktır. Ben O'nun emirlerine birçok zaman uymuyorum. Bana açtığı türlü kapıya rağmen, O'nun nimetine nankörlük edip duruyorum. İrrasyonel bir egoistim.

Kuran'da çilecilik yoktur. Eğer hayatınızda çok acı varsa bu asla ödül değildir. İki ihtimal vardır, başınıza gelenler ya imtihandır ya da ceza. Yani hayatınızda hiçbir şeyin yolunda gitmemesi ve sürekli kötü olmanız, pek iyiye işaret değildir. Haybeden acı çekmek asla günahlarınıza kefaret olmaz, bu fakir avuntusudur. Üzerinden ders çıkarılmamış acı size hiçbir şey katmaz. Acı, Tanrı'nın yarattığı en büyük, en akıl almaz eserdir. Ve artık Rabbimin bu eserinden çok yoruldum. Acılarımdan ders çıkaramıyorum, hepsi teoride kalıyor, pratikte hâlâ olduğum yerdeyim. Sanırım benim yıllardır bu hastalıkla mücadele etmem de bir şeylerin yolunda gitmediğinin işareti. Belki de sınav değil, O'nun verdiği azabı ve cezayı çekiyorumdur. Bu düşünce de beni kahrediyor.

Dünyanın en salak retoriğidir: "Sadece günahları olanlar Tanrı'nın olmasını ister". Hayır, günahları olanlar keşke Tanrı olmasa da tüm yediğim boklardan yok olarak kurtulsam der. Kedilerle çok ilgilenen, birçok kedinin hayatını kurtarıp onları sahiplendiren bir arkadaşım vardı. Bir gün dedi ki, bu yaptıklarımın boşa gitmesinden çok korkuyorum, inşallah öte dünya vardır. Benim için konu orada kapandı. Esas, yaptığı iyiliklerin karşılığını alamayanlar Allah'ın var olmasını ister.

Ben istediğimden değil, Kuran'ın O'nun katından olduğuna kesin olarak inandığım için Müslüman oldum. Ve bu kadar günahla nasıl baş edeceğimi, ne kadarının hastalığımdan mazur görüleceğini, ne kadarının benim kendi ellerimle yaptığım pislikler olacağını bilmiyorum. Peygamberimize "De ki" diye şunu demesi emredilmiştir: "Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum" (Ahkaf 9'dan)

Ben de bilmiyorum.

Bildiğim tek şey, artık neden iyi neden kötü dönemlerim olduğunu asla bilemediğim, pattern'sız, sebep-sonuçsuz bu hastalıkla baş etmekten çok yorulduğum ve bu yorgunluğun beni iyi insan olmaya değil, kötü biri olmaya ittiği. Benim için çanlar iyiye çalmıyor. Siz ne kadar kötü durumda olursanız olun, iyi bir insan olmaya çalışın. Ama bunu derken de aklımda şu ayet canlanıyor: "İnsanlara hayırda erginliği/dürüstlüğü emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" (Bakara 44)

Evet Allah'ım, unutuyorum. Nolur bana akıl sahiplerinden olmayı nasip et. Kendi nefsime yenildim işte, görüyorsun. Beni kendimden koru Allah'ım. 

Yalvarırım.